Yunanistan’a kaçan askerler ve şüpheler

1

Yunanistan’a kaçan askerler ve şüpheler

 

12 Mayıs günü, gazzetta9.com‘da Celal Eren Çelik kaleminden çıkan “TSK’nın gizli belgeleri Yunanistan’ın elinde” başlıklı, Yunanistan’a iltica eden FETÖ’cü subayların yanlarında götürdüğü gizli belgelerle ilgili bir haber çok dikkat çekti.

Konunun üzerine gidildiğinde yazıda yazılanlar aslında buz dağının görünen yüzü.

Diğer yandan “Usta Gazeteci” Uğur Dündar bu konuyu, 7 Aralık 2016’da işlemiş ve “Yunanistan, FETÖ’cü subaylardan hangi askeri sırları aldı? diye sormuştu köşesinde…

Celal Eren Çelik, bu sorunun bir yönüne cevap vermiş; “AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı olan Bayraktar Ailesine ait İnsansız Hava Araçlarını üreten BAYKAR şirketinin üretiminde olup TSK envanterinde bulunan, İHA ve SİHA’ların arıza raporları, bu arızalar sebebiyle başarısızlığa uğrayan operasyonları, bu arızaların teknik merciler tarafından nasıl çözüldüğü ve / veya çözülemediği” gibi “GİZLİ ve ÇOK GİZLİ” derecesine haiz raporları ve evrakları Yunan hükümetine sunduklarını belirtmiş.

Dedik ya, suyun üzerinde gördüğümüz bu… Peki, ya göremediklerimiz?

 Yunanistan’ın Dedeağaç Dimokritos Havalimanına, Skorsky S-70 tipi helikopterle iniş yapıp, sığınma talebinde bulunan 8 subay ve astsubay isimleri, Yunanistan ve TSK’nın belirttiği üzere, şunlardır: Binbaşı Gencay Büyük, Binbaşı Ahmet Güzel, Yüzbaşı Abdullah Yetik, Yüzbaşı Feridun Çoban, Yüzbaşı Süleyman Özkaynakçı, Yüzbaşı Uğur Uçan, Başçavuş Bilal Kurugül ve Başçavuş Mesut Fırat.

İsimler pek bir anlam ifade etmeyebilir; ama ben bu şahısların TSK içinde çalıştıkları birimleri yazayım, o zaman sizlere ifade edeceği anlamın rengi birazcık değişecektir. Çünkü verdikleri “İHA Arıza Kayıt Belgeleri”, bulundukları konum, makam ve sahip oldukları / olabilecekleri gizlilik derecesi çok yüksek evrakları yanlarında götürme ihtimali – götürmüş oldukları ihtimalinin yanında çok basit kalacaktır.

Binbaşı Gencay Büyük, 1998 yılında teğmen rütbesi ile TSK saflarına katılmış ve hiç “Doğu Tayini” görmemiş TSK’daki ender subaylardan biridir. Bu ilginç gelebilir ama Kara Kuvvetleri Tayin Şube Müdürlüğünün gözünden kaçtığını hiç düşünmüyorum. İlk görev yeri “Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı” olmuştur. Yani; tüm Kara Kuvvetlerine bağlı birliklerin “Lojistik” ve “İkmal” malzemelerinin – mühimmatlarının ve diğer levazım taleplerinin “onaylandığı – ihale edildiği – satın alındığı veya doğrudan temin yöntemi” ile envantere giriş yapıldığı ve bu konuda yetki sahibi olan en üst birimdir. Gencay Büyük’ün bu makamda K.K.K.’nın (Kara Kuvvetleri Komutanlığı) içinde ne tür bilgilere sahip olduğunu az çok tahmin edebilirsiniz.

Binbaşı Ahmet Güzel, Jandarma Genel Komutanlığında “Jandarma Teğmen” olarak göreve başlamış ve çok aktif olarak Silahlı Kuvvetlerin birçok biriminde görev yapmış. En son “Kara Havacılık Okul Komutanlığı”nda görev yapmış. Yani “Hlikopter Pilotlarının seçildiği, eğitim aldığı, yetiştirildiği” okul. Tabii burası sadece helikopter pilotu yetiştirmiyor. İHA’lar SİHA’lar gibi araçların operatörleri de burada eğitim alıyor. Bunun yanında helikopter ve diğer “jet motoru olmayan” hava araçlarının ihaleleri, malzeme alımları gibi uygulamalar da bu komutanlık bünyesinde yapılıyor. Muhtemelen Yunan Hükümetine verilen “İHA ve SİHA Raporları” Ahmet Güzel eliyle taşınmıştır. Ve umut edelim ki, yanında götürdükleri sadece bunlar olsun. Ama bu beyhude bir umut olur.

Yüzbaşı Abdullah Yetik, Yunanistan’a sığınmadan önce Şile’de ormanlık araziye inen ve oradan kendisiyle birlikte 8 personeli alıp Yunan hava sahasına girip, iltica eden helikopterin pilotudur. Kendisi aynı zamanda 4 ncü Kara Havacılık Komutanlığı‘nda “Nöbetçi Subay Listelerini” hazırlayan Kıdemli Subaydır. 15 Temmuz gecesi nasıl olduysa tüm nöbetçi pilot, subay ve astsubaylar kendi camialarından olan personele yazılmıştır.

Bir diğer pilot Feridun Çoban’dır. Feridun Çoban da Abdullah Yetik gibi 4 ncü Kara Havacılık Komutanlığında çalışmaktadır. Kendisinin burada bir görevi daha vardır. Teğmen olarak sınıf okulunu bitirmesi sonrası, “Mahrem İmam”a bağlanmış ve bu görevini yaparken gizlilik derecesi yüksek belge ve dökümanları fotoğraflayıp – belgeleyerek “Mahrem İmam”a ailetmekle görevlidir. Yunanistan’a kaçış günü, kaçışı organize eden şahıstır.

Yüzbaşı Süleyman Özkaynakçı da pilot olarak helikopterde bir koltuk kapma fırsatına erişmiş bir diğer FETÖ’cü subaydır. Özkaynakçı’yı özel yapan nedir peki? Sincan Telekom Müdürlüğü’nde çalışan ve K.K.K. ‘nda görevli FETÖ’cü personelden sorumlu olan “Ahmet” kod adlının Ali Rıza Özkaynakçı’nın kardeşi olmasıdır. Birçok usulsüz telefon dinleme, telli ve telsiz muhabere araçlarındaki uzmanlığı ve evrakta sahtecilik yapabilmeyi mümkün kılan makamı ile Ali Rıza Özkaynakçı sayesinde Yunanistan’a iltica etmeyi başarmış ve Yunan hükümeti tarafından da ilticası kabul edilmiştir.

Yüzbaşı Uğur Uçan; Kara Harp Okulunu sıralama ile bitirip, kendi tercihi ile Kara Havacılık Sınıf okuluna katılıp helikopter pilotu olmuş ve yüzbaşılığının ilk yılında, kendisinden daha tecrübeli ve bilgili yüzlerce yüzbaşıyı ekarte ederek (!!!) “Harp Akademilerini” kazanmış ve kurmay olmuş bir diğer FETÖ’cü subaydır. Harp Akademilerine girer girmez, örgüt yapılanmasında ciddi bir yer elde etmiş, FETÖ’cü olmayan subayların bir şekilde Akademiden “çıkarılmasını” sağlamış, yedek listeden kendi örgütündeki subayların Akademiye başlamasına vesile olmuştur. Direk Fethullah Gülen ile görüşmelerde bulunmuş ve geleceğin “Kara Havacılık Komutanı” olarak deklare edilmiştir. Yunanistan’a ilticası kabul edilmiştir.

Başçavuş Bilal Kurugül, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki FETÖ’cü astsubayların “imamı” olarak görev yapmaktadır. Rütbesi yeterince gizli bilgiye sahip olmasına yetmemesine rağmen, örgüt içindeki konumu onu çok değerli yapmıştır. K.K.K.lığı içerisindeki tüm FETÖ’cü astsubayların biat ettiği, dinlediği, söylediklerini emir saydığı personeldir. Bu sebeple Skorsky’de bir koltuk da ona rezerve edilmiştir. Aynı gün Şile’de kalkış yapmak üzereyken bazı yarbay, binbaşı ve teğmenlerin o helikoptere alınmayıp sağa sola kaçışmalarına izin verildiği halde Başçavuş Bilal Kurugül’ün “buyur” edilmesi de onun önemini göstermektedir.

Başçavuş Mesut Fırat, TSK deyimiyle Bilal Kurugül’ün “çömezi”dir; yani Bilal Kurugül kendisinin “Şefi”dir. Örgüt içinde ise sağ koludur. KKK içinde FETÖ’cü olmayan astsubayların fişlenmesinde çok ciddi çalışmalarda bulunmuş, bir çok gizli belgeye basit yöntemlerle ulaşmış ve Tuğgeneral Şaban Umut, Tuğgeneral Deniz Kartepe gibi TSK’dan ihraç edilmiş generallerin “emir astsubaylığını” yapmıştır. Hiç şüphe yok ki; emir astsubaylığı görevinde olan bir astsubay o birlikteki istihbarat subayından daha fazla bilgiye sahiptir. Çünkü birlik komutanın bildiğini, gördüğünü, işittiğini direk ve birinci kişi olarak bilir, görür ve işitir. Buralara atanması da İzmir casusluk kumpasında rol alan ve Hava kuvvetleri Lojistik birimlerinde görev yapan Hava Kuvvetleri astsubaylarının imamı olan Ali Bal tarafından sağlanmıştır.

Bu personel listesindeki FETÖ’cü hainlerin görev yaptıkları yerler düşünüldüğünde yanlarında götürmüş oldukları ve “kurtuluş reçetesi” olarak “ilmek ilmek” vatanın tüm gizli belgelerini servis ettiklerini düşünürsek umalım ki verdikleri tek bilgi “İHA’ların ve SİHA’ların arıza raporları” olsun. Ama aklıselim hiç kimse bunun böyle olmadığını bilir, tahmin eder.

İşin stratejik boyutu da burada önem taşımaktadır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondajlama çalışmalarına başladığı bu günlerde Yunanistan haber kanallarında / medyasında “GİZLİ” dereceli “İHA ve SİHA’ların arıza raporlarının” sayfa sayfa yayınlanması bir nevi Yunan hükümetinin “aba altında sopa göstermesi” olarak da değerlendirilebilir. Hatta şu bile ima edilmiş olabilir: “Bu elimdeki en zayıf gizli belgeniz… Düşünün ki, başka neler var… Sondajlamaları durdurun!”

Uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk açısından bu yöntemlerin “doğrudur / yanlıştır” değerlendirmesi bizim uzmanlığımız dışında… Uzmanlığımız içinde olan ise; bunlarla nasıl başa çıkıp, mücadele edeceğimiz, bu örümcek ağı gibi yapılanmadan nasıl kurtulacağımızdır?

Peki, tamamen arındık mı? Yoksa hala tehdit içerilerde nefes alıp vermekte midir? Örgüt bankasından kredi çekip ev alan personeli atmak, o örgütün turizm firmasıyla tatile çıkmış askeri ihraç etmek bir çözüm gibi gelse de, o bankanın, o turizm firmasının sahiplerinin hala ellerini kollarını sallayarak sokaklarda gezmesi ve sözüm ona örgütsel faaliyetlerine devam etmesi bu mücadelede bizleri ne kadar başarılı kılar? Bunların özerine düşünmek lazım… Ve çözümlerin bu yönde ilerlemesi lazımdır… 

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz