Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Kadın Kolları tarafından düzenlenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı ve Kadın Kolları 100 Bininci Üye Rozet Takma Töreninde konuştu.
“Duyarsızlık; haksızlığı besler, şiddeti besler. Duyarlı olmak lazım.” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Bu sorunla nasıl mücadele edilir? Bir sorunla mücadele etmek için, o sorunu ortadan kaldırmak için; sorunun muhatapları ile konuşmak lazım. Gerekçelerini bir bilmek lazım. Kadına yönelik şiddetin bu kadar ağır boyutlara ulaşmasının bir sebebi var. Siz bu nedenleri ortadan kaldırabilirsiniz, en azından asgariye indirmiş olursunuz.
Az önce uyuşturucudan söz edildi. İstanbul Bağcılar’da; uyuşturucu müptelası bir evladın, annesinin kafasını keserek sokağa atması ne demektir? Türkiye’nin bu acıyı hissetmemesi mümkün mü? Nasıl oluyor da uyuşturucu baronları, Türkiye’nin bütün coğrafyasında at koşturabiliyorlar. Anne-baba, bana anlattılar; ‘akşam yatarken yatak odamızın sürgüsünü çekiyoruz’ diyorlar. Evladımız, uyuşturucu kullandığı için ne yapacağını bilmiyoruz diyorlar. Fakir ailelerin çocuklarından başlıyorlar. Onları önce çantacı yapıyorlar, alıştırıyorlar. Şiddete açık bir tablo çıkıyor ortaya. Alkol bağımlılığı; bu da şiddeti artıran unsurlardan birisi. İşsizlik, şiddeti artıran sorunlardan birisidir. Anne işsiz, baba işsiz, evlatlar işsiz; evde ne olacak.
Alışılagelmiş erkek egemen bir kültürümüz var. Bu kültürün de değişmesi lazım. Erkek egemen kültür olmaz. Kadınla erkek, elmanın yarısı gibidir. Eşittir. Haklarının eşit olması lazım. Eğer kadın iyi eğitilirse toplum eğitilmiş olur. Yani ailede eğitimin ilk basamağı annedir. Anneden öğreniriz; dilimizi, okumayı, yazmayı. Sevgiyi, hoşgörüyü; anneden öğreniriz.
Baba biraz otoriter. Ben de aynı yapı içinden geldim. Babamızla konuşamazdık. Babamın hiçbir çocuğunu kucağına aldığını görmedim. Ama ben bütün evlatlarımı kucağıma aldım, sevdim evlatlarımı, önce annem yadırgadı. Babamın yanında, ne için çocuklarını kucağına alıyorsun diye. Bulunduğum coğrafyada, çocukluğumun geçtiği coğrafyada, kız çocukları okula gitmezdi. Büyük ablam hala hayatta ve okuma yazma bilmez. Ama ben kız evlatlarımı okuttum ve onlar üniversiteye gittiler. Dünyadaki değişimi her tarafa yansıtmamız lazım. Her yere yansıtmamız lazım.
İnancımız da böyledir. Kadına yönelik şiddeti asla kabul etmez, inancımız da. Sevgili peygamberimiz, ‘cennet anaların ayakları altındadır’ der. Cenneti oraya indiren, anneyi bu kadar yücelten bir inancın; kadına yönelik şiddeti alkışlaması mümkün mü? Bunun için hangi görüşten olursak olalım, hangi kimlikten olursak olalım. Hangi inançtan olursak olalım. Hep birlikte kadına yönelik şiddete karşı çıkmalıyız. Bu bizim, hedefimiz olmalı.
Şiddete yönelik bir Türkiye’yi, şiddeti içselleştirmiş bir Türkiye’yi; tam tersine şiddete karşı bir Türkiye haline dönüştürmemiz lazım. Burada güç, aslında kadınlarda. Sizin gücünüz, gerçekten de çok önemli. Ama birlik olursanız, beraber olursanız, birlikte mücadele ederseniz; gücünüzün farkına varırsınız. Birlikte mücadele etmediğiniz için, dayanışma kültürünü yeterince ayağa kaldırmadığınız için sesiniz yeteri kadar çıkmıyor. Birlikte olmak, beraber olmak; birlikte mücadele etmek kadar değerli bir şey yoktur. Hangi görüşten olursanız olun, bu güzel coğrafyanın neresinden olursanız olun; bir yerde kadına yönelik bir şiddet varsa ve Türkiye’deki bütün kadınlar, o olayın üzerine gitmeli. Beraber olursanız, birlikte olursanız; emin olun pek çok sorunu çözmüş olursunuz.
En büyük sorun ekonomik kriz ve derin yoksullaşma. Büyük kentlerin varoşlarında öyle evlere gittim ki; hüznü, acıyı orada görürsünüz. Anneyi orada görürsünüz, evlatlarını orada görürsünüz. Birilerinin bir eli yağda, bir eli baldayken, birilerinin çocukları evlatlarına bir şey yediremiyorken, memlekette huzuru sağlayamazsınız. Derin yoksulluğun önlenmesi lazım. Derin yoksulluğun olduğu her yerde şiddet olur. İlla kadına değil, erkeğe yönelik; her alanda şiddet olur. Herkesin karnının doyması lazım, huzurun olması lazım ülkede.
Ekonomik kriz en çok kadınları vuruyor. Bir annenin, evladının karnının doyuramaması ne demektir. Bu büyük bir acı değil midir? Her birimize görev düşüyor. Burada bakın, ‘Bize katılın’ diye cümlemiz var. Bütün bu sorunları çözmek istiyorsanız, hiçbir ayrım yapmadan Anadolu coğrafyasının, Trakya coğrafyasının neresinde yaşıyorsa yaşasın; kadına yönelik şiddetin en azından önlenmesi konusunda en ciddi önlemlerin alınmasını istiyorsanız, bize katılacaksınız. Bu işin başka bir kuralı yoktur, bize katılacaksanız. Her evde huzur istiyorsanız, bize katılacaksınız. Var olan yapının Türkiye’yi nereye götürdüğünü ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz.
Kadına yönelik şiddet ne demektir. Şiddet karşısında sessiz durmak ne demektir. Yılda bir kez, bütün dünyada bu anılıyor. Ama bizim ülkemizde, gazetelerin üçüncü sayfasını açtığınızda, her gün öldürülen kadınların haberleri ile karşılaşıyorsunuz. Bir insanlık dramıdır, bu. Bu dramdan Türkiye’yi çıkarmamız lazım. Çıkaracak olan sizsiniz aslında.
Cüzdanlarınıza, 444 82 85’i mutlaka yazın. Gittiğiniz her yerde bir kadın şiddete uğruyorsa, şiddete uğrayan kadın bunu bilmeyebilir. Hemen siz, onun yerine telefon edin. Avukatı, en kısa sürede onun kapısında olacak. Size bunun sözünü veriyoruz. Onların yapamadığını biz yapacağız ve bütün kadınların hakkını ve hukukunu savunacağız.”