Taneyle domates almak zorunda bırakılan insanlara milyonluk binaları satmayı planlıyorlar..

0
Latest posts by Emrullah Bayrak (see all)

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis Grup Toplantısında konuştu. “Ekonomik siyasal ve toplumsal krizlere çözüm üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.” diyen Sancar, şunları söyledi:

“Bu iktidarın temel gayreti kriz algısını yönetmek ve sürekli kriz odağını değiştirmektedir. İnsan onurunu esas alan yaklaşım büyük bir hedefle bütünleşirse ancak sonuç alabilir. O da bölgesel barıştır. Bölgesel barışı hedeflemeyen, savaş politikalarında ısrar eden anlayışın ne sığınmacı sorununu çözmesi mümkündür ne de bu topluma barışı ve refahı getirmesi mümkündür.

AKP Genel Başkanı dünkü konuşmasında gönüllü dönüşler için gerekli imkanların sağlanacağını söyledi. Saat başı karar değiştiren bir iktidar! Bu konu saat başı karar değiştirerek, ağız değiştirerek araçsal ve çıkarcı yöntemlerle, yönetilecek bir mesele değildir. Genel Merkezimizin önünde yine provokasyon amaçlı bir tezgah düzenlediler. Bu provokasyonlar bu kumpaslar niye? Çünkü biliyorlar ki kurdukları bu rant, savaş ve talan düzenine karşı gerçek alternatif HDP’dir. HDP’nin yürüttüğü politikalar ve hedeflediği amaçlardır!

Yoksulluk sınırı bugün 17 bin 340 TL düzeyine gelmiştir. Asgari ücret ile bu rakamı karşılaştırın. Milyonlarca işçi, asgari ücretle çalışan emekçi açlık sınırının altında. İnsanlar, iktidarın talan, sömürü ve rant uygulamaları nedeniyle bu şartlarda yaşıyorlar. MSB’nin 2021 yılında yurtdışındaki operasyonları için 2,2 milyar TL harcanmış. Üreticiye, öğrenciye, emekçiye verilmeyen paralar dış operasyonlara harcanıyor ve topluma beka olarak sunuluyor. Bir beka sorunu var ama ülkenin beka meselesi değil iktidarın beka meselesidir!

Taneyle domates almak zorunda bırakılan insanlara milyonluk binaları satmayı planlıyorlar. Yaşanabilecek bir konut fiyatı 700 bin lira ise asgari ücretli bir vatandaşın çekeceği kredi için ayda ödeyeceği taksit miktarı 9,994 lira. Bu resmen toplumla alay etmektir.”

Sancar’ın konuşması şöyle:

Engellilerin derin yoksulluğu ve işsizliği, kamu hizmetlerine erişmemesi, temel yurttaşlık haklarından yoksun bırakılması ve daha birçok ayrımcı uygulama acil çözümler üretmemiz gereken temel sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. Yaşanan ekonomik çöküş toplumun bütün kesimlerini ağır bir şekilde etkiliyor ama bazı kesimler bundan çok daha büyük pay alıyor. Bu toplumsal grupların başında engelliler geliyor. Yıllardır devam eden bu ekonomik çöküş ve sıklığı artan döviz şokları öncelikle engellileri ve ailelerini mağdur ediyor. Türkiye’de kaç milyon engellinin yaşadığını bile resmi olarak bilmiyoruz. Tamamen siyasi bir mesele olan engelliliği; sadece tıbbi bir çerçevede ele alan, muhtaçlık ve hastalık ölçüsüyle gören, eksiklik veya sakatlık yaklaşımını yeniden üreten mevcut politikalar engellilerin sorunlarını daha da ağırlaştırmaktadır. 

HDP, engelliliği bir kimlik mücadelesi olarak görüyor

Her şeyden önce bu bakış açısına karşı çıkmamız gerekiyor. Biz parti olarak engellilik meselesini ana gündemlerimizden biri olarak görüyoruz. Engelliliği bir kimlik mücadelesi, bir farklılık alanı olarak değerlendiriyoruz ve asla sadece tıbbi bir mesele olarak görmüyoruz. Egemen engellilik ideolojisi ret üzerine kuruludur. Bizler HDP olarak, tüm farklılıklarıyla engellilerin kabulü ve tanınması üzerine sosyopolitik bir mesele olarak ele alacağımız bu mücadele alanı için, bütün engellilerle birlikte hareket ediyor ve hep birlikte adalet istiyoruz. 

Adalet mücadelesini engelliler ile birlikte bütün imkanlarımızla veriyoruz

Biz kimse adına konuşmuyoruz. Hep toplum kesimiyle birlikte konuşuyoruz. Hiçbir toplum kesiminin adına değil her zaman onlarla birlikte yürüyoruz. Şimdi de aynı adalet mücadelesini engellilerle birlikte yürütüyoruz ve bunda da sonuç almak için her türlü imkanımızı seferber ediyoruz. Adalet burada da temel hedefimizdir. 

İktidar sığınmacı ve göçmen meselesini araçsallaştırıyor, istismar ediyor

Ekonomik, siyasal ve toplumsal krizlere çözüm üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu iktidarın ana çabası, temel gayreti kriz algısını yönetmek ve sürekli kriz odağını değiştirmektedir. Türkiye ekonomisi tarihinin en yüksek enflasyon oranlarından biriyle, toplum ise tarihinin en büyük yoksulluk ve sefaletiyle karşı karşıya iken iktidar yarattığı krizlerin üzerini yeni krizler üreterek kapatma telaşındadır. Şimdi gündemde sığınmacılar, göçmenler meselesi var ve herkes bu meseleyi araçsallaştırarak kullanmaya çalışıyor. Tabii ki bu kesimlerin başında iktidar geliyor. İktidar da sığınmacılar ve göçmenler meselesini araçsallaştırıyor, istismar ediyor. Milyonlarca sığınmacı ve bu insani kriz, Suriye iç savaşını tahrik eden hatta savaşın tarafı olan yayılmacı politikalarının sonucu olarak karşımızda durmaktadır. Sorunların kaynağına inmeyen her yaklaşım, sorunları ağırlaştırmaktan başka bir sonuç yaratamaz. Sorunların kaynağı ile yüzleşmeyen, yüzleşmeye cesaret edemeyen yaklaşımların çözüm üretmesi de mümkün değildir. 

İktidar, sığınmacı sorununun kaynağı olan politikalarını sürdürüyor 

Ekonomik çöküşü, enflasyonu durduramayınca topluma göçmenler ve sığınmacıların geri gönderilmesi üzerinden hikayeler sunulmaya çalışıldı. İktidar önce bu hikayenin başını çekti. Yürüttükleri politikanın samimi olmadığı ortada. Çünkü bu sorunun kaynağının kendileri olduğunu, kendi politikaları olduğunu kabul etmeye yanaşmadıkları gibi sürekli aynı anlayışı sürdürmekte ısrar ediyorlar. Önce “göndereceğiz” dediler sonra “sahip çıkacağız” diye ağız değiştirdiler. En son AKP Genel Başkanı dünkü konuşmasında gönüllü dönüşler için gerekli imkanların sağlanacağını söyledi. Neredeyse saat başı karar değiştiren bir iktidarla karşı karşıyayız. Karşımızdaki bu sorun, yaşadığımız bütün sorunlar gibi son derece ağır insani, toplumsal ve siyasi boyutları olan bir meseledir. Öyle saat başı karar değiştirerek, ağız değiştirerek, araçsal ve çıkarcı yöntemlerle yönetilecek bir mesele değildir. 

Başını çektiğimiz çizgi başlarını döndürecek, iktidardan düşecekler

Suriyeli sığınmacıların geri gönderileceğine dair yandaş medyada her gün yeni bir haber servis edilirken birden bire AKP Genel Başkanı başka bir dil kullanıyor. Yandaş medyanın da işi zor! Onlar da hangisine sarılacakların kestiremiyorlar. Bir gün önce sert yorumlarla servis ettikleri haberlere karşı AKP Genel Başkanı başka bir söz söyleyince afallıyorlar ama çark etmek onların artık en iyi bildiği iştir. Dönüyorlar, tekrar dönüyorlar. Döne döne de artık iyice sersemlemiş durumdalar. Toplumu da bu dönüşlerle sersemletebileceklerini sanıyorlar ama yanılıyorlar. Çünkü hakikati anlatan, anlatmak için her türlü mücadeleyi yürüten ve her türlü bedeli göze alan HDP var. Çünkü bu ülkede insan onurunu esas alan, demokratik ve barışçıl bir geleceği inşa etmeyi hedefleyen güçler var. İşte HDP, onların başında geliyor. Başını çektiğimiz bu çizgi, onların başını döndürecek elbette. Bu baş dönmesinin sonucu da iktidardan düşmek olacaktır. 

Adalet fikrine inanan çoğunluk kararlı bir öncülük bekliyor, biz üstleneceğiz

Bu büyük insani ve siyasi meseleyi, öteki düşmanlığını körükleyen ve bir biçimde günlük siyaset için araçsallaştıran sadece iktidar değildir. Maalesef diğer muhalefet partileri veya kendilerine muhalefet partisi diyen çevreler de aynı oyunun parçası durumundadırlar. Nefret, kin, gerilim ve düşmanlık politikalarından başka bir yol tanımayan anlayışlar şimdi de bu politikaları sığınmacılar ve göçmenler üzerinden hayata geçirmeye çalışıyorlar. Nefret, kin, düşmanlık ve günah keçileri yaratma politikası bu ülkede geniş bir kesime yayılabiliyor maalesef. Kökleri derinlerde olan bir anlayış ama bu toplumda sağduyuyu, insan onurunu, adalet fikrini esas alan büyük bir çoğunluğun olduğuna da inanıyoruz. Bu çoğunluk güçlü bir ses ve kararlı bir öncülük bekliyor. O güçlü ses işte buradadır. Bizdedir, kararlı öncülüğü de bizler mutlaka üstleneceğiz. Bunun gereklerini mutlaka yerine getireceğiz. Bu ülkenin çözümsüz olmadığını, nefret politikalarına teslim edilemeyeceğini, bu toplumun düşmanlaştırma, ayrıştırma ve kin anlayışına mahkum edilmeyeceğini işte bu öncülük rolümüzle herkese gösteriyoruz. Göstermeye de devam edeceğiz. 

Nefret, düşmanlık ve hedef gösterme politikalarına karşıyız

Sığınmacılar, göçmenler meselesini çözebilmek için önce yüzleşmek gerekir. Önce sebepleri, kaynakları görmek gerekir. Bunu her mesele için de söylüyoruz. Biz en başından beri Türkiye’nin Suriye’deki savaşa dahil olmaması, çetelere destek vermemesi konusunda net uyarılar yaptık. Vekalet savaşlarının ve askeri müdahalelerin muhtemel sonuçlarını ortaya koyduğumuz argümanlar, bugün doğruluğu açıkça kanıtlanmış birer veri olarak önümüzde duruyor. Savaştan kaçmak zorunda kalan, evini, yurdunu, geçmişini, yakınlarını yitirmiş olan insanları hedefe koyarak telafi edeceklerini düşünüyorlar. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Nefret, kin, düşmanlık ve hedef gösterme üzerinden yürütülen her türlü politikaya açıkça karşı çıkıyoruz, çıkmaya devam edeceğiz. Bizim politikalarımızın temeli sığınmacı ve göçmen meselesinde de aynıdır. İnsan onurunu esas alıyoruz, hak temelli yaklaşımı benimsiyoruz. Çözümün, sebepleri ortadan kaldırmaktan geçtiğini söylüyoruz. 

Çözümü ortak akıl ve mücadele ile bulacağız

Eğer gerçekten insan onuruna yaraşır bir çözüm, hak temelli bir yaklaşım ortaya koyamazsınız bu toplumu sürekli bir gerilim, çatışma, nefret ve öfke ortamında tutarsınız. Bugün göçmenlere ve sığınmacılara yöneltilen bu nefret, yarın toplumun başka bir kesimine yöneltilecektir. Geçmişte bunun sayısız örneklerini gördük. Düşman ve nefret objesi üretmeden siyaset yapamayan anlayış, bu ülkeyi bugün içinde bulunduğu karanlığa mahkum eden, sürükleyen anlayıştır. Biz bu anlayışı değiştireceğiz. Bir tek biz kalsak bile bunu savunan, ısrar edeceğiz ama tek değiliz biliyoruz. Ayrıca çözüm nedir diye sorduklarında çözümün de bu kadar uzak ve zor olmadığını rahatlıkla anlatabiliriz. Geçmişten bugüne kadar ürettiğimiz raporlar, yaptığımız çalışmalar var. Bugün için de çözümü ortak akıl ve mücadele ile bulacağız. Bunun için çalışmalarımızı yürütüyoruz. İlgili bütün toplum kesimleriyle, bütün STK’lerle, demokratik çevrelerle ortak çözüm programı üretmek için çalışmalar yürütüyoruz. Ama bu çalışmalarda vazgeçmeyeceğimiz temel ilkeler var. Bunun üzerine somut programımızı da inşa edeceğiz. 

Sebep savaştır; mülteci, göçmen ve sığınmacı meselesi bunun sonucudur

Bu ülkede hak temelli, insan onurunu esas alan yaklaşım bir büyük hedefle bütünleşirse ancak sonuç alabilir. O da bölgesel barıştır. Bölgesel barışı hedeflemeyen, savaş politikalarında ısrar eden, savaş politikalarına örtülü veya açık destek veren anlayışların ne sığınmacı sorununu çözmesi mümkündür ne de bu topluma barışı, huzuru refahı ve demokrasiyi getirmesi mümkündür. Toplumu bugün bu iki kutbun birbirine yakın zihniyetine mahkum göstermeye çalışan çabaların hepsini, bizler ortak demokratik mücadeleyle boşa çıkaracağız. Boşa çıkarmak zorundayız ve mutlaka da başaracağız. 

HDP çözümün adresi, krizden çıkışın meşalesidir

“Göçmenleri, sığınmacıları göndermeyeceğiz, gönüllülüğü esas alacağız” diyen iktidar bir yandan bu sorunun kaynağı olan savaş politikalarını derinleştiriyor. Güney’de operasyonlarla, Suriye’de askeri militarist politikalarla krizi derinleştiriyor. Sebep savaştır; mülteci, göçmen, sığınmacı meselesi bunun sonucudur. Tarih hep böyle göstermiştir. Bugün de hakikat gözlerimizin önünde durmaktadır. Buna karşı da ülkesinde demokrasiyi, eşit yurttaşlığı, onurlu yaşamı savunmayan hiçbir anlayışın bu sorunları çözmesi mümkün değildir. İşte HDP tam da bu çizgiyi savunduğu için çözümün adresidir ve bu krizlerden çıkışın meşalesidir. 

Gezi Davasında tarihte rastlayabileceğiniz en rezil kurmaca yargılamalardan biriyle karşı karşıyayız

Bu iktidar sorunları çözemeyince, krizlerin içinde debelenince çareyi zulmü yükseltmekte buluyor. Kumpas davalarıyla muhalifleri susturmaya çalışıyor. Çeşitli provokasyonlarla topluma korku yaymaya çalışıyor. Mesela Gezi Davası gözlerimizin önünde. Tarihte rastlayabileceğiniz en rezil kurmaca yargılamalardan biriyle karşı karşıyayız. Herkesin gözü önünde bir kumpas sergilendi, gözlere soka soka yalan bir yargılama yürütüldü. Ve ağır cezalar verildi yargılananlara. Başta Osman Kavala olmak üzere diğer arkadaşlarımıza da ağır cezalar verildi. Amaç belli; toplumu sindirmek, itiraz iradesini yok etmek, korkuyu derinleştirmek. Ama kimsenin korkacağı yok. Asıl korku bu politikalardan medet umanlardadır. Korktukları için daha fazla baskı ve zulüm uygulamaktadırlar. Dünya tarihinde en kara sayfalarda yer alan yargılamalara bakın. Onlardan bile daha kirli bir kurgu var Gezi yargılamasında. Dreyfus davasında bile, Almanya’da Reichstag yangınlarından sonra Nazi döneminde yürütülen Leipzig yargılamalarında bile şeklen bir hukuka bağlılık çabası vardı. Şeklen de olsa göz boyamak için de olsa vardı. Gezi yargılamasında o da yok. İddia ediyorum Gezi yargılaması -ve biraz sonra Kobanî Kumpas Davasına değineceğim- dünya hukuk ve yargı tarihinde kirli, kumpas, kurgu yargılamaları listesinin en başında yer alacaktır. Bu utanç, bu tezgahı kuranların alnından ebediyen silinmeyecektir.

Kobanî Kumpas Davası elbette çökecektir 

Aynı şey Kobanî Davası için de geçerli. Her gün yeniden yeniden rezilliklerini ortaya seriyoruz. Sanık sandalyesinde oturtulan hakikati, her gün arkadaşlarımız yüzlerine haykırıyor. Kendi buldukları tanıklar bile isteklerinin değil aksinin ifadesini veriyorlar. Kobanî Kumpas Davası da dünya yargı tarihine aynı kara listenin başında geçecek şekilde yer alacaktır. Orada güya yargılananlar ise tarihin en parlak ve aydınlık sayfalarında onurlu duruşlarıyla anılacaklar. Bu kumpasları tezgahlayanlar ise en kirli ve kara sayfalarda yerlerini alacaktır. Bu dava elbette çökecektir, Kobanî Kumpas Davası. Gezi’deki haksız, adaletsiz yargılamanın sonucu verilen hükümler elbette geçersiz kalacaktır. Bunun için ortak demokratik mücadeleyi büyütmeye, bu iktidarı hep birlikte değiştirmeye ve bu düzeni yine birlikte değiştirmeye ihtiyacımız var. Düzeni de değiştireceğiz iktidarı da göndereceğiz. Buna gücümüz var yeter ki ortak demokratik mücadelede kararlılığımızdan bir an bile vazgeçmeyelim, inancımızdan en ufak şekilde şüphe duymayalım. Gücümüz var, inancımız var mutlaka da sonuç alacağız. 

Provokasyonlarının altında kalacaklar

Bakın provokasyonlara devam ediyorlar. Ortalığı bulandırarak, kaos ve korku havası yayarak sonuç alabileceklerini düşünüyorlar. Toplumun rızasını kaybettikçe, toplumu korkuyla ve kaos tehdidiyle rehin alma yöntemlerini devreye sokuyorlar. Bunu daha önce denediler, bir kere başardılar ama bu sefer başaramayacaklar. Başaramayacaklar çünkü bizler de bu oyunların farkındayız. O günden bugüne onlar aynı oyunu bozuk ve kötü şekilde tekrar tekrar sahneye koydukça; bizler bu oyunu bozacak tecrübeyi, kararlılığı, halk desteğini ve inancı büyüttük. İşte o nedenle diyoruz; biz kez daha denediklerinde altında kalacaklar. Kesin olarak altında kalacaklar. Çünkü karşılarında boyun eğmeyen, demokratik siyasette ısrar eden, halkla bütünleşme hedefinden asla sapmayan, ortak demokratik mücadele hedefinde kararlılığını sürekli ortaya koyan bir HDP var.

Polis sıfatıyla tehditler yöneltenlerin hangi amaçlara hizmet ettiğini biliyoruz

İşte Genel Merkezimizin önüne yine provokasyon amaçlı bir tezgah koydular. Kadın Meclisi Sözcümüz, milletvekili arkadaşımız Ayşe Acar Başaran, kolluk görevlileri tarafından dünyanın gözü önünde tehdit edildi. Bu tehditler bizim için yeni değil ama herkes görsün. Bu, ülkeyi karanlığa getiren, bu sefalet ve kanlı döngünün sebebi olan zihniyettir. Orada polis sıfatıyla arkadaşımıza o tehdidi yöneltenlerin hangi amaçlara hizmete ettiğini biliyoruz. Adalet arayışımız ve hedefimiz bu oyunlara alet olanlara da bir uyarı olmalıdır. Bu oyunları tezgahlayanları, kuranları, başlarındakileri, çetecileri, suç örgütleriyle ilişkileri ayan beyan ortada olanları biz bu iktidarı değiştirdiğimizde elbette gerçek bağımsız yargının adaletine göndereceğiz ama onlara alet olanlar da yarın öbür gün kendi başlarına bırakılacaklarını bilsinler. Bu oyunlara alet olmaktan vazgeçsinler. 

Aynı saatte enflasyon haber olmazken provokasyon canlı verildi

Bu provokasyonların yapıldığı saatlerde enflasyon oranları açıklanmıştı, yüzde 70. Tabii bu TÜİK’in verileri ama gün boyu bu mesele konuşulmadı. Enflasyonun son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktığı – o da çarpıtılmış rakamlarla – haberlerde yer almadı. Tezgah belliydi, kendi medyalarını canlı yayın araçlarıyla Genel Merkezimizin önüne yerleştirdiler. Gün boyu oradan canlı yayın yaptılar. Kendi provokasyonlarını canlı yayınladılar. Ama dediğim gibi onu boşa çıkardık. Halkımız da şunu bilsin: Burada yapılmak istenen bizim üzerimizden yoksulluk ve zulüm politikalarını halkın gündeminden çıkarmak, dikkatleri başka yere çekmek ve mücadele azmini zayıflatmaktır, karamsarlığı ve umutsuzluğu yaymaktır. Gün boyu enflasyon konuşulmadı, Genel Merkezimiz önünde yapılan bu acemice ve çirkin tezgahı canlı yayınladılar. Sonuç ortada. O tezgahı aldık onların yüzüne çarptık. Bunu demokratik siyasetteki ısrarımız ve mücadeledeki kararlılığımızla yaptık. Aynı zamanda büyük dayanışma ile ortaya koyduk. 

Provokasyon ve kaos planlarını boşa çıkarmanın en etkili yolu dayanışma 

Pek çok çevre, kuruluş, siyasi parti dayanışma ziyaretlerinde bulundu partimize. Mesajlar ve açıklamalar yayınladılar. Bir kez daha gördük ki, bu provokasyonları ve buna bağlı kaos planlarını boşa çıkarmanın en etkili yolu dayanışma ve ortak mücadeledir. Bu tezgah ellerinde patlamıştır, bundan önceki pek çok tezgah gibi. Biz yine daha da güçlü bir şekilde yolumuza devam ediyoruz, edeceğiz. HDP’ye niye bu kadar saldırıyorlar, bu provokasyonlar, bu kumpaslar niye? Çünkü biliyorlar ki kurdukları bu rant, savaş ve talan düzenine karşı gerçek alternatif HDP’dir. HDP’nin yürüttüğü politikalar ve izlediği amaçlardır. Çünkü savaş değil barış diyor, çatışmaya karşı diyalog ve müzakere diyor. Talana karşı doğayı savunuyor, tekçiliğe ve merkeziyetçiliğe karşı güçlü ve çoğulcu yerel demokrasi diyor. Hak ve adalet diyor, herkes için hak ve adalet diyor. Ayrıştırma ve düşmanlaştırma politikalarına karşı birlikte yaşam diyor. Her türlü ayrımcılığa karşı eşitlik diyor. Erkek egemenliğine karşı kadın özgürlüğü ve eşitliği diyor. Ölüm siyasetine karşı yaşam siyaseti diyor. İşte o nedenle hedefteyiz ve bunu bu kadar açık, kararlı ve tutarlı savunan başka hiçbir parti yok bu ülkede. 

HDP’nin demokratik düzen hedefi iktidara karşı gerçek alternatiftir

Bugün HDP’yi ve Türkiye haklarını savunmak, AKP-MHP ittifakının Türkiye halklarına içirmek istediği baldıran zehrine dur demek anlamına gelir. O nedenle biz kimsenin kimseden üstün olmadığı bir düzeni kararlılıkla savunacağız. Türk’ün Kürt’ten Sünni’nin Alevi’den erkeğin kadından üstün olmadığı, emekçinin hakkını aldığı eşit ve özgür yaşam mücadelesini vermek bugün AKP-MHP ittifakının düşmanlık politikalarına karşı en güçlü cevap olacaktır. Hiç kimsenin makbul vatandaş olmadığı, herkesin eşit yurttaş olduğu bir demokratik düzeni kurmak HDP’nin hedefidir ve bu iktidara karşı gerçek alternatiftir. O nedenle herkesi bu ortak demokratik düzen hedefinde buluşmaya çağırıyoruz. Öyle iktidarın kurduğu tezgahlara, çizdiği oyun sahasına girerek bu topluma çıkış yolunu kimse sunamaz. Bu oyunu bozma iradesi olmadan, iktidarın beslendiği zihniyeti değiştirme kararına sahip olmadan bu ülkede bu kısır döngüyü kırmak mümkün değildir. 

Bütün bu sesleri birleştirdiğimizde çözüm adresi de kendiliğinden ortaya çıkıyor

Bu kısır ve kanlı döngüyü, bu sefalet ve rezalet düzenini değiştirmenin mümkün olduğunu halklarımız gösteriyor. 8 Mart’ta kadın mücadelesi bunun en güzel örneklerini meydanlarda verdi. Newroz’da milyonlar bu iradenin sesi oldu. Bu arayışın adresini gösterdi. Ve 1 Mayıs. Emekçiler yüzbinlerle, milyonlarla alanlara aktılar. Adaleti, eşitliği ve insan onuruna yaraşan demokratik bir yaşamı hep birlikte haykırdılar. Şimdi bütün bu sesleri birleştirdiğimizde çözüm adresi de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kadın mücadelesini, Kürtlerin yılmadan on yıllardır verdiği o büyük mücadeleyi ve emekçilerin o haklı mücadelesini birleştirdiğimiz gün bu düzen değişecek, bu iktidar gidecek. İşte o zaman bu ülkeye aydınlık da gelecek ortak mücadeleyle, ortak iradeyle. Ve mutlaka gelecek.

İnsanlar savaş politikaları nedeniyle açlık yaşıyor, çare belli

Hangi verilerle konuşsak, ekonomideki sefaleti nasıl anlatsak? Uzun uzun örnekler vermek mümkün ama yoksulluk sınırının bugün 17 bin 340 TL düzeyine geldiğini hatırlatalım. Asgari ücret ile bu rakamı karşılaştırın. Milyonlarca işçi ve asgari ücretle çalışan emekçi açlık sınırının altındadır. İşsizlerin sayısı iktidara göre 3,5 milyon. Gerçek sayı biliyoruz ki 8 milyon civarındadır. Bu insanlar iktidarın savaş politikaları, talan, sömürü ve rant uygulamaları nedeniyle bu şartlarda yaşıyorlar. Çare de belli. Savaş politikalarını durduracağız. Hedefimizde toplumsal sorunları diyalog ve müzakereyle, demokratik siyasetle çözmek olacak. Emekçiye ve bütün mağdur toplum kesimlerine toplumsal adaleti getirecek düzeni kuracağız. Bölgesel barışla da bu ülkenin halklarının bütün Ortadoğu’ya örnek bir irade ortaya koymasını sağlayacağız. Mücadelemiz o nedenle önemli, görevimiz ağır ve sorumluluğumuz büyüktür. Hem bu ülkede düzeni değiştireceğiz hem de bölgede barışın öncüsü olacağız. Her türlü savaş tezgahına, suç ekonomisi ve siyasetine karşı çıkarak başaracağız. Bu topraklarda yaşayan halklarla birlikte başaracağız, bunu başarmak zorundayız. O günler uzak değildir. Buna herkes gönülden inansın. Halka gerçek alternatifi inançlı ve kararlı bir şekilde gösterdiğiniz zaman, bu halk ve toplum buna kulak verecektir. İşte o zaman bu düzen -tekrar söylüyorum- değişecek, bu iktidar gidecek ama yerine ona benzer başka bir yönetim değil halk için halkla birlikte yönetmek isteyen güçler gelecek, bizler geleceğiz. 

Emekliye, üreticiye, öğrenciye, çalışana verilmeyen paralar dış operasyonlara harcanıyor

MSB’nin 2021 faaliyet raporuna bakın; yurt dışındaki operasyonlar için sadece 2021 yılında 2,2 milyar TL harcanmıştır. Emekliye, üreticiye, öğrenciye, çalışana verilmeyen paralar dış operasyonlara harcanıyor. Gerekçe topluma beka olarak sunuluyor. Bir beka sorunu var, bu doğrudur. Ancak toplumun ve ülkenin bekası meselesi değildir. Bu iktidarın beka meselesidir. Bu iktidar varlığını sürdürmek için bu politikalara sarılıyor. İşte biz de bu politikaları boşa çıkartarak bütün kurgularını bozacağız ve yerine eşit yaşam, adil düzen, demokratik sistem ve büyük barış inşa edeceğiz. Bu bizim görevimiz ama aynı zamanda gücümüzün yettiği bir hedeftir. Gücümüz buna yetiyor. Kararlılıkla bu yolda ilerleyelim. Işık odur. O ışıktan gözümüzü ayırmayalım. Ortak mücadeledir, ortak mücadeleyi büyütmektir. Makam, mevki, sayı meselesi değildir bu. Sadece sandıkla sınırlı bir mesele de değildir. 

Bütün demokrasi güçlerine çağrımdır; gelin mücadeleyi büyütelim

Bu, geleceği kurma meselesidir. Seçim bunun önemli bir parçasıdır ama tek aracı değildir. Ortak mücadeleyi büyüttükçe, geleceği inşa etme iradesini güçlendirdikçe seçim meselesini de en güzel şekliyle ve en etkili biçimiyle mutlaka birlikte çözeceğiz. Yani o seçimde nasıl davranacağız, nasıl ittifak içinde kendi gücümüzü büyüterek parlamentoya en güçlü şekilde taşıyacağız bunu mücadele ederken zaten birlikte kararlaştıracağız. Onun için ortak mücadeleyi sağlamlaştıralım. Bu zemini büyütelim, güçlendirelim. Bu zemin üzerine parlamentoya en güçlü  iradeyle halkların temsil edileceği sonucu alalım. Alırız arkadaşlarım, mutlaka alırız, yeter ki inanalım buna. Yeter ki bu konuda küçük hesaplara ve ayrıntılara takılmayı bırakalım. Ayrıntılar önemsizdir demiyorum ama hep birlikte mücadele ettikçe her şeyi birlikte konuşmak da mümkündür. Bütün demokrasi güçlerine çağrımdır; gelin mücadeleyi büyütelim. Türkiye’yi bu kısır döngüye mahkum eden iki kutuplu düzenden birlikte çıkaralım. Ve çıkarmak için de yeterince birikimimiz ve gücümüz var. Yürüyelim arkadaşlar. 

Dün Cumhurbaşkanı bir paket açıkladı. Bu krize karşı bir çözümmüş. Tabii gene dalga mı geçiyorlar diyeceğim ama hiç öyle havaları yok. Çok ciddi görünüyorlar. Konut müjdesi adı altında açıklanan paketten bahsediyorum. Ortada müjde falan yok vatandaş için. Açıklanan paketin tek hedefi var yandaş müteahhitleri kurtarmak. Taneyle domates almak zorunda bırakılan insanlara milyonluk binaları satmayı planlıyorlar. Vatandaş taneyle domates alıyor, onlar diyor ki gel sana kredi verelim, ev al. Yaşanılabilecek bir konutun fiyatı diyelim ki 700 bin lira ise tamamını kredi olarak almaya kalksa asgari ücretli bir vatandaş çekeceği kredi için ayda 9,994 lira yani 10 bin lira ödeyecek. Gel diyorlar sana konut verelim, sen kredi çek ayda da 10 bin lira para ver. Ondan sonra da bunu yurttaşı rahatlatma ve nefes aldırma müjdesi olarak açıklıyorlar. Yok kimse kanmıyor artık. Herkes biliyor zarların hileli olduğunu, geminin su aldığını ve kaptanın yalan söylediğini. Herkes biliyor. 

Meydanlardan yükselen itiraz dalgası yeni bir geleceğin kapısıdır

Bu topraklarda HDP’nin de içinde olduğu, imkanları yettiğince öncülük yapmaya uğraştığı güçlü bir demokratik mücadele geleneği var. Tüm baskılara ve engellemelere rağmen 8 Mart’ta, Newroz’da ve 1 Mayıs’ta bu mücadele geleneğinin gür sesini hep birlikte duyduk, bunu yaşadık. İşte toplumu çoklu krizlerle kuşatmak isteyenler bu meydanları ve bu çoklu mücadeleyi görmeliler, görecekler. Bu meydanlardan yükselen itiraz dalgası, büyüyen değişim iradesi ve bu meydanlarda kurulan mücadele ortaklığı karanlığı bitirecek ve aydınlık içinde yeni bir geleceğin kapısını açacaktır. Anahtar bizdedir, çözüm biziz. Yolumuz açık olsun. 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz