- Bireyler olarak sohbet edebileceğimiz Yarın’larda görüşünceye kadar… - 30 Nisan 2023
- Bireysel Savunma Mekanizması Olarak Kader - 6 Mart 2023
- Kalitesizlikte ve Asgaride Birlik - 22 Şubat 2023
Her seçim sonrası önümüze konulan farklı renklere bürünmüş Türkiye haritasını hatırlayıverdim birden. Aslında bir benzeri Amerika için de var. Okyanus kenarı ve kuzey yerleşimler demokrat oyların çokluğu ile karşımıza çıkarken, daha iç ve okyanus kenarı güney kesimler ise Cumhuriyetçi oylar ile ön plana geçmektedirler. Her ne kadar dışardan birbirlerine benzer gibi görünseler de, insana/ dünyaya bakış açıları ile ve hayattaki öncelikleri ile birbirlerinden olabildiğine faklı iki büyük grubu oluşturmaktadırlar. Bu ayrışma, son yıllarda iyiden iyiye kendisini gösterdi, aynı bizde olduğu gibi. İzledikleri televizyonlar, takip ettikleri medya kanalları farklı olmakla kalmıyor, örneğin sosyal medyaya bakış açıları bile bambaşka. Neyse, amacım siyasi veya sosyolojik bir analiz yapmak değil. Fakat yapmayı planladığım değerlendirme bir hastalığa, yani COVID-19’a yaklaşım olduğunda bile bu iki uç arasındaki fark gözleri tırmalıyor. Yani, bilimsel düşünceyi hayatlarında nereye koydukları da su götürmez bir biçimde zıt!
Pandeminin en başından beri evlere kapanma, maske takma, insanlar ile araya mesafe koyma, iş yerlerini, restoran/ kafe/ alışveriş yerlerini geçici olarak kapatma veya sınırlamalar getirme konusunda da taban tabana zıt bir yaklaşım içindeler. Demokrat eyaletlerde maske takmayan veya COVID aşısı olmayan işini kaybederken, güney eyaletlerde aşı olanlara dışlamaya dönüşebilmektedir yer yer. Aşılanma oranlarına bakınca da benzer bir durum var karşımızda. Örneğin şu sıralar, ABD’de COVID hastalığından dolayı yoğun bakımları dolu olan eyaletler genelde hep Cumhuriyetçi eyaletler, yeni vakalar hep oradan çıkıyor. Neden dersiniz? Çünkü topluca aşılamaya da karşılar; hatta aşılanan öğretmenin olduğu sınıfa öğrencisini göndermeyecek kadar ileri gidebilenlerin oluşturduğu bir grup. Tabi, bu son söylediğim azınlıkta, ama olsun, demokrat bölgelerde bunu gündeme bile getiremezsiniz!
Aşı oranları, Kuzey bölgelere göre düşük kalınca doğal olarak bu kış dönemine birer birer hastalık kaparak ve ölüm sayılarının düşmesine izin vermeyerek girdi Cumhuriyetçi eyaletler. Peki, bunun karşısına ne ile çıktılar?
Her mahalleye COVID antikor tedavi merkezleri kurarak! Yani diyorlar ki, 10- 15 dolarlık aşılamaya biz sıcak bakmıyoruz; hastalık kaparsanız- ki matematik bilimi aşılanmayanların eninde sonunda nasıl hastalık kapacağını gözlerimize sokmaktan yoruldu- sizlere COVID’e karşı geliştirdiğimiz antikor tedavisinden vereceğiz (tedavi başı maliyet en az 5000 dolar civarında). Ee doğru, antikor üreten firma da kazanmalı, değil mi? Bizde olduğu gibi, öyle de olsa böyle de olsa yurt dışına çıkmayacak bir paradan bahsediyorum. Yani, aşı da seçilse, antikor tedavisi de seçilse büyük oranda ülke içinde kalacak bir sermaye bu yani…
Ama antikorların bu kadar liberal kullanmasındaki esas sorun, şu anda ABD’de yaşandığı üzere stok yetersizliği. Üreten firmanın kapasitesi belli; dünya genelindeki pandemiden kaynaklanan ham madde sıkıntısı ortada. Yani, elimizde, hadi Amerika dışına ilacın çıkışına izin vermediniz ve tüm antikorları kendi vatandaşların için kullandınız diyelim, yine de kaynak sınırsız değil! Öyle olunca da, Kuzey eyaletler her vatandaşını aşı olmaya teşvik ediyor; aşı olmasına karşın hastalanan veya aşı olmayan nadir kişiler hastalandığı zaman da bu pahalı tedaviyi tercih etmeyi uygun buluyorlar. Buna karşın, Güney eyaletler, geniş çaplı bir aşı kampanyası yapmayıp, ortalığı saran aşı karşıtı seslerin yüksek çıkmasına izin verip vatandaşlarını pahalı tedaviye yönlendirmekteler.
COVID’e yaklaşımda bu benzeri farklılıklar o kadar bariz bir şekilde gözlerimizi tırmaladı ki, genelde emeklilik yıllarını Florida’da, yani Miami ve çevresinde geçirmeyi planlayanlar bile yeniden düşünmeye başladılar. Ne de olsa, bilimsel bir vakaya yaklaşımdaki bu farklılık, sizin yaşlılıkta ne tür zorluklar ile karşı karşıya kalacağınızın delili. Aşıya yol vermeyip yaşlılarının veya kronik hasta vatandaşlarının bir bir ölümüne mi izin vereceksiniz, yoksa bilimsel veriler çerçevesinde, aklı öne koyarak mantıklı bir yaklaşım mı ortaya sunacaksınız?
Benim cevabım belli, peki sizin ki?