- Schengen çilesi, Denizli’de Polis çilesi. Bu kadar zorlaştırma olmamalı… - 11 Ağustos 2022
- Dünya’da ilginç şeyler oluyor, Trump’ın evine FBI baskını… - 10 Ağustos 2022
- Deva Partisi yeni duvarın örülmesinde yer alıyor mu? - 8 Ağustos 2022
NATO, ABD ve Rusya
Türkiye’ye geldikten sonra ilk görüşmemi 11. Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül’le yaptım. İstanbul trafiği artan akaryakıt zamlarına rağmen pek değişmemiş. Mazot fiyatı 30 TL olsa bile randevunuza ulaşmanızı engelleyecek derecede trafik yoğunluğu var. Aynı zorluğu ben de yaşadım. Ayazağa kasrına ulaşmak kolay olmadı. Şükür randevuma zamanında yetişebildim.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül her zamanki gibi enerjik ve güler yüzlüydü. Çalışma salonunda yaptığımız görüşmede kendisine ülke ve dünya gündemine ilişkin sorularımı yönelttim, sağ olsun kendisi de uzun uzun cevaplar verdi.
Ben de sizlere iki bölüm halinde bu görüşmemi aktarayım istedim.
Öncelikle dünya gündemi.
Her zamanki gibi sert filtre kahvelerimizi yudumlarken sayın Gül Finlandiya ve İsveç ile yaşanan tartışmaya değindi.
Türkiye Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelikleri konusunda şartlar sunmuştu. Bunun sebebi de terör örgütü YPG ve PKK’nın çalışmalarına göz yummaları.
Türkiye’nin bu tavrı aslında insana inandırıcı gelmiyor. İnandırıcı gelmemesinin sebebi de benzer çalışmaların ve hatta daha fazlasının Rusya’da da olması ama Türkiye’nin Rusya’ya sesini çıkartmazken NATO üzerinden Finlandiya ve İsveç’e karşı çıkması.
Sayın Gül Türkiye’nin bu tutumunun dış politika açısından önemli bir hata olduğunu vurguladı. Tutarlı dış politika oluşturmanın aslında zor olmadığını ama bunun için tutarlı bakış açısıyla hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye’nin Rusya’ya karşı sessiz kalırken Finlandiya’ya karşı böyle bir tutumu sergilemesini diğer ülkelerin de mercek altına aldıklarını ve bunun da Türkiye açısından iyi olmadığını da belirtti.
NATO konusunda çıkarcı bir yaklaşımla şark kurnazlığı yapmanın uzun vadede Türkiye’ye zarar vereceğini vurgulayan Abdullah Gül, küçük hesaplarla hareket edildiğinde uzun vadede istikrarlı ülke olma özelliğine zarar vereceğini ve bunun da istikrarı yakalama zamanını uzatacağını belirtti.
Bana göre çok önemli olan Gül’ün diğer bir yorumu da ‘Finlandiya ve İsveç konusundaki bu tutum Türkiye’nin kendisini NATO içinde dışlamakta ve yabancılaştırmakta. Bu da kendi elimizle gerçekleşmekte’.
Türkiye’nin Dış Politikada uygulamış olduğu bu bakış açısı sanki NATO içinde olan bir ülke gibi olmaktan ziyade NATO’yu kullanıp geniş imkanlar elde etmeye çalışan bir ülke durumunda olması Almanya basınında da geniş kapsamlı şekilde ele alınmıştı. Türkiye’nin bu tavrı NATO üyesi diğer ülkeleri de düşündürmüş ve hatta Avrupa Birliği üyeliği sürecinde beklenmesinin ne kadar da haklı olunduğu düşüncesi oluştu.
Son dönemde yaşananların farklı bakış açısı ve politikayla bugünkünden daha sağlıklı durumda olabileceğini de vurgulayan Abdullah Gül dış politikadaki bu yalpalamaların Rusya ile olan ilişkilerimize de zarar verdiğini ima etti.
Evet, Rusya da kendine yakın gibi görünen Türkiye’nin aslında NATO üyesi olduğunun bilincinde. İçinde olduğu yapıya bunu yapan Türkiye’nin gün gelip aynı tarzı Rusya’ya karşı da yapacak olduğunu tabi ki biliyor. Bu da ilişkimizdeki samimiyeti zedelemekte.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le ABD ve Başkan Biden’la karşılıklı faydaya dayanan daha yakın ilişkiler kurulması halinde bunun Türkiye açısından ne kadar yararlı olabileceğini de konuşarak paralel evrenlerde mevcut olan imkanlar zenginliğini de konuştuk.
Belki de bu yazı dizimin her bölümünde sık sık okuyacağınız cümlemi ifade edeyim: ‘Eğer farklı bakış açısıyla farklı bir politika uygulanmış olsaydı her şey çok farklı olabilirdi’.
Sevgi ve Bilgiyle kalın