Tarih, akademisyenin, gazetecinin ve analistin laboratuvarıdır. Gazete arşivleri, biyografiler ve belgeler, geçmişi sağlıklı şekilde anlamamızı sağlayan en önemli kaynaklardır. Ancak bu kaynaklardan istifade ederken, bu bilgilerin hangi resmin parçası olduğunu tespit etmek ve bilgileri sarraf titizliği ile birleştirmek gerekiyor . Çünkü bazı bilgi ve belgelerden birden fazla sonuç ve yorum çıkarabilmek mümkündür. Bundan dolayı, çapraz okumalar yapmak, yanlış bilgiyi elemek ve analiz havuzunda kullandığınız bilgiyi birden çok kaynaktan doğrulamanız gerekir. Bu hafta gazeteci Ferhat Ünlü’nün, MİT Efsanesi, İstihbaratın Gayri Resmi Tarihi adlı kitabını okumaya başladım. Öncelikle bu kitabı, bu alanda çalışanlara ve siyasetin mutfağını merak edenlere tavsiye ederim. Ünlü’nün kitapta işlediği başlıklar benim akademik çalışma alanı olması hasebiyle yabancı olmadığım konular… Ünlü, kitabın ilk bölümünde, terörle mücadelede lider merkezli operasyonların önemine yer vererek, Abdullah Öcalan’a düzenlenen operasyonu konu ediniyor.
Parçalı iktidar bileşenlerine sahip olmayan terör örgütlerinde liderler öldürüldüğünde örgütlerin dağılacağına dair haklı teorik görüşler bulunuyor. Kült liderlerin yönetimindeki terör örgütlerinde, liderlerin tasfiye edilmesi ile birlikte örgüt içinde liderlik kavgalarının başlaması ve örgütlerin kliklere bölünerek marjinalleşmesi güçlü ihtimaldir. PKK gibi kötücül narsist Öcalan tarafından yönetilen örgütün, dağılma sürecine girmesi ve iç kavgaların başlaması yüksek ihtimaldir. Şemdin Sakık’ın kitaplarını okuduğunuzda Öcalan’ın örgüt içerisinde yarı tanrı konumu, örgüt yöneticilerini ve militanları nasıl hiçleştirip uzantısı haline getirdiği görülecektir. Bu kitapta, bazı örgütsel toplantılarda Öcalan’ın örgüt yöneticilerine ettiği hakaretler ve yöneticilerin Öcalan’a yaranmak için nasıl itaat ettiği görülecektir. Öcalan, kendisine rakip olan veya olması muhtemel kişileri çeşitli komplolarla öldürdüğü bilinen bir gerçek. Öcalan’ın kötücül narsizminin izine sorgu tutanaklarında da rastlamak mümkün. Bütün katliamları, başkalarına yükleyerek, kendisinin sorumlu olmadığı dile getiren bir figür Böyle bir ismin 1990’lı yıllarda tasfiye edilmesi , örgütün belini doğrultamamasına neden olabilirdi. Bu anlayış doğrultusunda dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in Öcalan’ın kellesini getirin talimatından sonra, MİT Kontr-Terör Merkezi Öcalan’a yönelik Mercedes ve Yıldırım kod adı verilen iki operasyon düzenliyor. Bu iki operasyonun mimarı, dönemin Kontr-Terör Merkezi Başkanı Mehmet Eymür. Mercedes operasyonu, operasyonda görev alan bir elemanın patlayıcı yüklü Mazda aracı planlanan yerden biraz uzakta park etmesi sonucu başarısız oluyor. Ancak patlayıcının yarattığı hasar Suriye devlet yetkililerini ve PKK’yı ciddi anlamda korkutuyor. Mehmet Eymür, Murat Yetkin’e kitabı için vermiş olduğu röportajda, aracın planlanan yere park edilme görevini Yeşile verseydik sonuç alırdık diyor. Bu operasyonu ilginç kılan, sonucun başarısız olması değil, operasyonun hazırlık sürecinde MİT, Emniyet ve Askeri bürokrasisi içerisinde oluşan muhalefet. MİT içindeki muhalefetin en bilinen ve basına yansıyan kısmı dönemin Etnik –Bölücü Faaliyetler Başkanı olan Afet Güneş’in, “Öcalan’ı öldürüp ne yapacaksınız kahraman mı yapacaksınız”, sözüdür. Afet Güneş daha sonra müzakere sürecinde rol alan bir isim olduğu kamuoyuna yansıdı. Güneş’in Aydınlık Gazetesine bir yakını aracılığı ile verdiği demeçte “PKK’nın yok edilemeyeceğini ancak yasal zemine çekilebileceğini” ifade ediyor. Bir güvenlik bürokratı ve PKK ile mücadele ile görevli bir isim için bu ifadeler insanda hayal kırıklığı yaratıyor. Bu cümleyi bir siyasetçi, akademisyen veya gazeteci kursa fikri zeminde tartışılabilir ama mücadele ile görevli bir ismin bu cümleyi kurması ve Oslo görüşmelerinde “şehirlere bombaları doldurdunuz” bunları biliyoruz demesi, tuhaf bir durum.
Operasyon için 1995 yılında hazırlıklara başlanıyor ve MİT, Emniyet ve Özel kuvvetlerden oluşan müşterek faaliyet grubu kuruluyor. Emniyet Genel Müdürlüğü, bazı gazetelere, “Öcalan’ın ensesindeyiz” şeklinde bir bilgiyi basına sızdırdığı için müşterek faaliyet grubundan çıkarılıyor. Daha önce Ocak Medya’daki köşemde “Mehmet Ağar ve Öcalan’a düzenlenen Fırsat operasyonu” https://ocakmedya.com/mehmet-agar-ve-ocalana-duzenlenen-firsat-operasyonu/
adlı makalede belirttiğim gibi Emniyet unsurları boş bir kampı basıp, yüklü miktarda paranın harcanmasına neden oluyor. KTM, koordinasyonunda yürütülen müşterek faaliyet gurubundan özel kuvvet unsurları eğitim bahane edilerek geri çekiliyor. KTM Başkanı Mehmet Eymür, Çevik Bir ile personelin geri çekilmesi ile görüşmek üzere Çevik Paşa’ya ulaşmaya çalışıyor ancak görüşme gerçekleşmiyor. Çevik Bir ve ekibinin operasyona karşı isteksiz tutumunun nedeni, daha sonra ortaya çıkıyor. MİT’in Öcalan operasyonunda kullanmak için Deniz Kuvvetlerinden aldığı bir ton C4 patlayıcı bilgisi Cumhuriyet Gazetesine sızdırılarak “MİT bir Ton C4 ne yapacak iç savaşta mı kullanacak” şeklinde bilgiler basına servis ediliyor. Bunun yanında Çevik Bir ekibinden olduğu ifade edilen dönemin Genel Kurmay İstihbarat Başkanı Korg. Çetin Saner, dinlenen telefondan Şam’daki Askeri Ataşeyi arayarak Öcalan’a tasma takıp getirecekler bizimkiler orda şeklinde konuşma yapıyor. Bu operasyona sadece askeri bürokrasi karşı çıkmıyor, dönemin önemli bir siyasi figürü, Öcalan’a yapılacak operasyonu Yalçın Küçük’e ileterek bu bilginin Öcalan’a ulaşması sağlanıyor. 28 Şubatçı Çevik Birve Çetin Saner ekibinin Öcalan suikastını neden engellediği sorusunun peşine düştüm ve ilginç bulgulara rastladım. Yani Türk Ordusunda görevli bir grup üst düzey General bir teröristin öldürülmesini neden istemez sorusu, zihnimi dehlizlerinde dolanan en önemli soru idi. Bu bağlamda, Öcalan’ın sorgu tutanaklarına ve o dönem basına yansıyan bilgileri detaylı taradım. Meğer Çevik bir ve ekibi o dönem Abdullah Öcalan ile müzakere süreci yürütmüşler… Bundan dolayı, Öcalan’ın öldürülmesini engellemiş olmaları imkan dahilinde.. 28 Şubat döneminde irticayı, PKK’dan daha tehlikeli gören zihniyet, MİT Kontr –Terör Merkezi Öcalan’a suikast hazırlığı yapıp, icra ederken, Abdullah Öcalan ile adamları vasıtasıyla görüşüyormuş. Buyurun Abdullah Öcalan’ın Sorgu tutanaklarına geçen ifadelerini birlikte okuyalım:
“Bu ateşkes konusunu biraz açmak istiyorum. Ateşkes önerisi bize Avrupa temsilcimiz Kani Yılmaz(Faysal Dunlayıcı, örgütle içinde liderlik yarışı neticesinde bombalı saldırıda öldürüldü) ve Şahin kod Ferhat Abdi Şahin( Amerikalıların sözde Generali Mazlum Kobani) isimli arkadaş tarafından getirildi. Abdi Şahin isimli arkadaşımıza da Selim Okçuoğlu isimli ve avukatlık yapan Halep’te de faaliyet gösteren kişi getirmiş bana getirilen ateşkes önerisi çok kapsamlıydı. Olağanüstü halin kaldırılacağının geçici köy koruculuk sisteminin kaldırılacağının Türkiye’nin üniter yapısına halel gelmemek kaydıyla birtakım düzeltmelere girişileceğini belirtmişti. Bu belge sanırım şimdi Avrupa arşivimizdedir. Fırsat olursa ileride bu belgeyi getirtiriz. Aynı konuda cezaevleri temsilcimiz Sabri Ok’la da bir görüşme yapılmış ben Sabri Ok’la telefonla konuştum. Sabri Ok kendisi ile de görüşüldüğünü ve aynı önerilerin kendisine de yapıldığını söyledi. Ben bu konuda anlaşma yapmak istiyordum. Önerileri doğru olarak kabul etmek durumundaydım. Yine sanırım Genelkurmay’ın Toplumsal İlişkiler Başkanlığında çalışan bir Albay Brüksel’deki temsilciliğimize kadar gelmiş ve aynı önerileri getirmiş. Ben önerilerin ciddiyetine inandım.”
Öcalan’ın sorgu tutanaklarına geçmiş bu ifadeyi kronolojik olarak anlatmak gerekirse, Çevik Bir’e bağlı bir ekip Avukat Selim Okçuoğlu’na ulaşır ve o dönem Bursa Cezaevinde hükümlü bulunan Sabri Ok ile görüşür. Daha sonra Sabri Ok’a bir telefon tedarik edilir ve Şam’da bulunan Öcalan ile telefonla görüşür. Bu görüşmeler neticesinde ve varılan uzlaşı zemini doğrultusunda, Milli Güvenlik Kurulana bağlı Toplumla ilişkiler Başkanlığından H.D adlı bir Albay Brüksel’de örgüt yöneticileri ile temas kurar ve görüşür. Federasyon dahil her seçeneğin müzakere edilebileceği belirtilir. Bütün bu görüşme trafiği Emniyet istihbaratının dinlemesine takılır. Bu izlemeyi fark edenler, Emniyet, TSK’yı izliyor şeklinde ısmarlama manşetler attırır.. Devletin bir birimi, Terör örgütü liderini öldürmek ve örgütü dağıtmak için uğraş verirken, bir grup ise irticayı birincil tehdit görüp, bu faaliyetleri baltalar. Öcalan bu nedenlerden dolayı hayatta kalır. Türkiye’de güvenlik bürokrasisinde doğru ve sağlam eşgüdüm olmadığı sürece Abdullah ve Fetullah vb.gibi tehditlerle her zaman karşı karşıya kalması muhtemeldir.
MİT Şehitleri
Milli İstihbarat Teşkilatının kuruluş yıl dönümünde ülkesi için sesiz sedasız savaşıp Kuzey Irak’ta 19 Ocak 1994 yılında şehit olan Cenan Koca Hakimoğlu’nu, aynı bölgede 1995 yılında şehit edilen ve Koca Hakimoğlu’nun ekibi olan Yıldırım Muratlı, Miraç Onuk, Oktay Bilmez’i, 2022 yılında Erbil’de şehit edilen Osman Köse’yi, yine aynı yıl Libya’da şehit olan iki MİT görevlisini, 26 Eylül 1990 yılında şehit edilen Mustafa Hiram Abas’ı ve ismini bilmediğimiz şehit olan cesur savaşçıları rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad olsun.
Toplumu aydınlatan kıymetli bilgileriniz için teşekkür ederim Hocam… Saygılarımla
Çok teşekkür ederim. Sağolun
Hasan, Mirim,
bakıyorum sahaya indin.
Erken değil mi?
Şu tezi bitir. DR ol. Bak bizim Orhan bey PROF’luğu var.
Sahaya indin ve ”SER-OK”un topuna girdin.
Dikkat et. O kalesine bile gol atarken alkışlanır.
Ben izliyorum seni.
Sıkışırsan sahaya inerim.
OF SAİD!lere düşmemeye dikkat et.
Ebu Kurnaz yamandır.
Dostlukla.
Eyvalllah hocam, çok teşekkür ederim. Varlığın yeter hocam.