Aberdeen, Yurt Dışında Öğrenci Olmak ve Bir Öğrenci Derneğinin Lobi Gücü: Ahmet Ayar ile Aberdeen’de Ayar Çekiş Hatırası – II

0
Prof. Dr. Orhan Yılmaz

(Dünkü yazının devamı)

Ancak, Mustafa Amca bizimle bir iki kelime ancak konuşabildi. 

Bunun üzerine Ahmet Hoca ile beraber, tüm Türk öğrencilere haber verdik. Arkadaşlarımızı bir nevi nöbete sokarak, haftada en az birkaç kez Mustafa Amca’nın ziyaret edilmesini sağladık.

Bu şekilde, haftada birkaç kez Mustafa Amca’yı değişik öğrenciler ziyaret edince, koğuşta yatan diğer İngiliz hastaların dikkatini çekmiş. Diğer İngiliz hastalar, Türklerin bu vefa ve yardımlaşma duygusundan çok etkilenmişler. 

Bunu daha sonraki gidişlerimizde, koğuşta yatan İngiliz arkadaşları söyledi. Mustafa Amca’ya gıpta etmişler. Onu, bir Türk olmakla ne kadar şanslı olduğu konusunda birçok kez tebrik etmişler.

Birkaç hafta sonra Mustafa Amca kendisini oldukça toparlamıştı ve bizimle konuşmaya başladı.

Mustafa Amca, ziyaretlerimizden çok memnun olduğunu söyledi. Peşinden bizden 2 isteğinin olduğunu, eğer yerine getirirsek, çok minnettar olacağını söyledi.

İsteğinin ilki nispeten kolay idi. Kendisine, TRT’yi çeken bir radyo getirmemizi, o radyodan “Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısını dinlemeden ölmek istemediğini söyledi.

Teklifine şaşırdık. Özellikle niçin bu şarkıyı dinlemek istediğini sorduk.

Bize anlattığına göre, Mustafa Amca 1970’lerden önce, gençlik yıllarında Kıbrıs’ta iken, Türk Mukavemet Teşkilatında çalışmış. 

 O yıllarda henüz Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmamış idi. Rumlar, Kıbrıslı Türklere olmadık eziyetler ve işkenceler ediyor, hatta öldürüyormuş.

Temmuz-Ağustos 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleştirilmeden önce, Türkiye’den yayın yapan ve Kıbrıs’ta dinlenen radyolarda sık sık  “Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısı çalınırmış. 

Bu şarkının radyolarda çalınması, Kıbrıs Türkleri için büyük moral kaynağı oluyormuş. 

Eski günlerini hatırlayan Mustafa Amca, bu şarkıyı yine ölmeden önce dinlemek istiyordu.

Mustafa Amca için, TRT’yi çeken bir tane transistörlü radyo bulduk ve getirdik. O dileğini yerine getirmiş olduk. Ancak 2. dileği, herkesin ömrü hayatında karşılaşacağı bir istek değildi. 

Mustafa Amca bizden, kasık kıllarını tıraş etmemizi istiyordu. Bunun nedenini de sorduk.

Mustafa Amca bize, ölümünün yakın olduğunu, bunu bildiğini, ancak öbür dünyada Cenabı Allah’ın karşısına uzun kasık kılları ile çıkmak istemediğini söyledi.

Hemşire ve hasta bakıcılara bu dileğini iletmiş. Ancak hemşire ve hasta bakıcılar, “Birleşik Krallık Yaşlı Hasta Yönetmeliği” çerçevesinde, kasık kıllarının tıraş edilmesi ile ilgili bir madde olmadığı için, bu istediğini yerine getiremeyeceklerini söylemişler. 

Eğer izin verirse, tarak ile tarayabileceklerini, buna izinli olduklarını söylemişler.

Mustafa Amca’nın bu isteği üzerine, Ahmet Hoca ile birbirimize baktık. 

Artık iş başa düşmüştü. İkimiz de, Aberdeen Türk Öğrenciler Derneği’nin “koftiden kurucuları” değil idik.

Mustafa Amca’nın bu dileğini de yerine getirdik ve kasık kıllarını tıraş ettik.

Aslında Mustafa Amca ile Türk Büyükelçiliğinin/Konsolosluğunun ilgilenmesi gerekirdi. 

Ancak Aberdeen, Londra’ya yaklaşık 900 km uzaklıkta bir şehirdir. 

Aberdeen’deki bir Türk ile ilgilenmek, ona transistörlü radyo bulmak, kasık kıllarını tıraş etmek, Londra’daki Türk Büyükelçiliği/Konsolosluğu görevlilerinin harcı mı idi, biraz şüpheli.

Bu iş yine, her yere “Kara Murat” gibi, “Malkoçoğlu” gibi, yetişen Aberdeen Türk Öğrenciler Derneği’ne düşüyordu. Üstümüze düşeni yaptığımıza inanıyorum.

Yazımı sonlandırırken, Londra’daki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu ile ilgili küçük bir anımı anlatayım.

Aberdeen Türk Öğrenciler Derneği’ni kurduktan sonra, bir gün Ahmet Hoca;

-“Biz, öğrenci derneği olarak niçin Aberdeen’de bir Türk Gecesi düzenlemiyoruz? Şu İngilizlere ve İskoçlara, ‘Türk Kültürü nasıl bir şey imiş’ gösterelim.” diye bir fikir ortaya attı.

Hemen hazırlıklara başladık. 

Arkadaşlardan kimi Londra’dan bir Türk Folklor Ekibi getirtebileceğini söyledi.

Kimi bir mehter takımına ait bir yeniçeri kıyafeti getirtebileceğini, bunu giyen içimizden birinin, eski ihtişamlı günleri İngilizlere yaşatabileceğimizi söyledi. 

Eşim dâhil, Aberdeen’deki Türk bayanlar, Türk yemeklerini seve seve yapabileceklerini ve gelenlere ikram edebileceklerini söyledi. 

Bu arada, yapmayı düşündüğümüz bu Türk Gecesi ile ilgili Londra’daki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu’ndan da yardım istemek geldi. 

Belki konsolosluk da bu konuda bir yardımda bulunabilirdi. Londra’daki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu’na telefona açtım. 

Aberdeen’de bir Türk öğrenci derneği kurduğumuzu, bir Türk Gecesi düzenlemek istediğimizi söyledim. 

Kendilerinin de bu konuda karınca, kararınca herhangi bir ayni ya da nakdi bir yardım yapıp, yapamayacaklarını sordum. Konsolosluk görevlisinin yanıtı;

-“Bu konuda size elbette yardımcı oluruz. Burada 1 kasa Türk Şarabı var. Buraya gelirseniz, onu size verebiliriz.” oldu!..

Önceki İçerikSinema Üzerine Birkaç Söz 
Sonraki İçerikBombalama Eylemi Ekonomiyi nasıl etkileyecek?
1962, Etimesgut doğumlu. Tokat’ın Zile İlçesi’nden Atatürkçü, milliyetçi, zooteknist, SP seveni, Alevî dostu, evcil hayvanların fahri avukatı, feminist ve motosikletçi bir köylü çocuğudur. 1984 yılında Ankara Ziraat F., Zootekni B.’nü bitirdi. 1997'de Birleşik Krallık, U. of Aberdeen’de yüksek lisans, 2007'de Ankara Ü., Fen Bil. Enst. (Zootekni B.)’nde doktora çalışmasını tamamladı. Mesleği ziraat dışında, Çerkez Kültürü ve Alevilik gibi sosyal alanlarda da amatörce akademik çalışmalar yapmaktadır. Kitap okumak ve motosiklet kullanmak özel ilgi alanlarıdır. “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” görüşünü savunan, hararetli bir hayvan sever ve hayvan hakları savunucusudur.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz