- Vefatı, hafızalarda ilk günkü tazeliğini koruyor.. - 25 Mart 2023
- Hortumda 14 kişi öldü!.. - 25 Mart 2023
- Erdoğan: Terör örgütlerinden küresel menfaat odaklarına kadar tüm şer şebekeleri 14 Mayıs’a kilitlenmiş - 25 Mart 2023
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Yozgat’ta Cemil Çiçek Personel Eğitim Merkezinde düzenlenen HSK Teftiş Kurulu Başkanlığı Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı’nda konuştu.
İstinafı temyiz mahkemesine dönüştürecek, istinaftan temyize gidecek, gitmeyen konuları temyize götürecek veya istinafı atlayarak atlamalı temyizi çoğaltacak uygulamalardan yana olmadıklarına değinen Bozdağ, “Bazı konularda konuşanlar, falan bize gelsin, şu dava bize gelsin, şu istinaftan sonra temyiz olsun ya da bunlar atlamalı temyizle bize gelsin değerlendirmeleri yapıyor. Buradan çok net şekilde ifade etmek isterim ki bu istinafı öve öve boğmak demektir. Bazen öyle yapıyorlar. İstinafı övüyorlar övüyorlar arkasından da ‘Şu yetkiyi istinaftan alalım, şurada atlamalı temyiz yapalım, şunlarda kesinleşmeyi kaldıralım temyiz yolunu açalım, içtihatta şu oluyor, bu oluyor’ değerlendirmeleriyle istinafın eli ayağı kesilmek isteniyor adeta. O zaman istinafın bir kıymeti kalır mı?” diye konuştu.
İstinafın Avrupa’da nasılsa Türkiye’de de aynı olması gerektiğine vurgu yapan Bozdağ, “Avrupa’da güçlü bir istinaf işliyor ve biz de ülkemizde güçlü bir istinafı işletme konusunda kararlıyız.” ifadesini kullandı.
Bozdağ, istinafın uygulamadan kaynaklı sorunlarını bildiklerini ve bu sorunları da çözeceklerini belirterek “İşte bugün buradan istinaf ile ilgili şekli de olsa işin esasına uygun yeni yargı paketimize koyacağımız bir hususu ifade etmek isterim. İstinafın adını değiştiriyoruz. Bölge Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi biliyorsunuz istinafın şu andaki adı, biz Adli İstinaf Mahkemesi, İdari İstinaf Mahkemesi olarak değiştiriyoruz. Zaten kanunda ‘istinaf kanunu yolu’ deniyor ve istinafın saygınlığına uygun bir isimle onu nitelendirmeyi uygun görüyoruz. Bu yargı paketinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin adı Adli İstinaf Mahkemesi; Bölge İdare Mahkemelerinin adı da İdari İstinaf Mahkemesi olarak değiştirilecektir. ‘İstinafa gidiyoruz’ dediğimizde şimdi gerçekten istinafa gidilecek. Hayırlı olmasını diliyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Süreler meselesini tekleştirme adımı atılıyor
Yeni yargı paketi içerisinde birkaç başka önemli husus daha olduğunu dile getiren Bakan Bekir Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir tanesi de yargıda büyük kargaşaya yol açan süreler meselesini tekleştirme adımıdır. İş mahkemesinde ayrı temyiz süresi, hukuk mahkemesinde ayrı, cezada ayrı, şurada ayrı temyiz süresi, bir sürü kargaşa. Hem hakim ve savcılarımız için büyük bir zorluk hem kalem için büyük bir zorluk hem avukatlarımız için büyük bir zorluk hem vatandaşlarımız için büyük bir zorluk. Pek çok da hak kaybına yol açan bu uygulamayı kaldırıyor, süreleri tekleştiriyor, bütün mahkeme kararlarına iki hafta temyiz ve istinaf süresi koyuyor, temyiz ve istinafın da tebliğ ile başlaması halini yeni yasayla inşallah parlamentomuz yasalaştırdığında uygulamaya koymuş olacağız. İki hafta doğru bir iş mi? Ya doğru bir iş. Tebliğden itibaren başlayacak. Bunun da son derece önemli bir adım olduğunu, sürelerdeki birliği sağladığımızı ve bu birliğin hukuk devletine olan inancı da güçlendireceğini hem savcılarımızı, hakimlerimizi, avukatlarımızı hem de vatandaşlarımızı çok memnun edeceğine yürekten inanıyorum. Şimdiden hayırlı olsun.”
“Çat kapı icra dönemi kapanıyor”
Yine icra takibi sırasında vatandaşın evlerinde haciz işlemi yapılabildiğini anımsatan Bozdağ, şunları kaydetti: “Şimdi gene yapılacak ama bir suç soruşturması nedeniyle herhangi bir vatandaşımızın evinde arama ancak hakim kararıyla yapılabilirken herhangi bir suç yokken, bir alacak verecek takibi nedeniyle hakim kararı olmadan aranmasını doğru görmüyor ve bu açıdan da bundan sonra hakim kararı olmadıkça evde haciz işlemi yapılamayacağını yasaya koyuyoruz. Çat kapı icra dönemi kapanıyor. Hakim kararıyla ancak evde icra işlemi yapılabilecek. Zaten ihtiyati haciz aynen devam ediyor. O da hakim kararıyla. Bundan sonra hacze ihtiyaç duyduğunda o da hakim kararıyla olacak. Hakim kararı olmadan hiçbir alacaklı borçlunun kapısını çalamayacak. Hiçbir icra dairesi gelip evde arama tarama yapamayacaktır. Bu da hukuk devletini güçlendiren, özel hayatı koruyan, aile mahremiyetini koruyan önemli bir değişikliktir. Ayrıca evde ortak kullanılan eşyaları da ‘haczedilemez eşyalar’ arasına alıyoruz. Yani sadece bir buzdolabı değil ortak kullanılan eşyalar ne ise artık bunlar da haczedilemeyecek eşyalardan olacaktır. Haciz sırasında altın gibi menkul kıymet gibi bazı eşyalar hariç ortak kullanılan eşyalar, nakit para, altın, menkul kıymet, kıymetli evrak vesaire bunlar hariç diğerleri ortak kullanıma ait eşyalar haczedilemeyecektir. Bu da son derece yeni ve önemli bir adımdır. Vatandaşımızın da lehine olan bir başka adımdır.”
Bakan Bozdağ, uyuşturucuyla mücadele konusunda da iki yeni adım attıklarına değinerek “Bir tanesi Sağlık Bakanlığımızın bünyesinde kurulacak olan tedavi bağımlılıkla mücadele maksatlı hastaneler olacaktır. Bahar projesi olarak nitelendirilen bu proje kapsamında kamu davasının açılmasına yer olmadığı kararı verilen kullanıcılar ile kendi tedavi olmak isteyen vatandaşlarımız Sağlık Bakanlığımıza bağlı olan bu hastanelerde tedavi olacaktır. AMETEM gibi değil. Bu uzmanı içinde, her türlü sağlık tesisi içinde müstakil ve bunların hepsi yetiştirilecek ve sadece bu amaçla kullanılacak. Bir yerin parçası değil bağımsız sağlık birimleri olacaktır. Tedaviyi sağlamak konusunda pek çok faydalı sonuçlar ortaya koyacağına yürekten inanıyoruz.” diye konuştu.
“Müstakil tedavi ve rehabilitasyon amaçlı cezaevleri kuracağız”
İkinci olarak cezaevlerinde bulunan hükümlü uyuşturucu bağımlılarıyla ilgili bir adım attıklarını da belirten Bozdağ, şöyle devam etti: “Sadece uyuşturucu kullanan değil, başkaca bir suçtan içeri girmiş hükümlü eğer uyuşturucu kullanıyorsa onları da zorunlu tedaviye alan müstakil tedavi ve rehabilitasyon amaçlı cezaevleri kuracağız. Bu maksatla eğer mevcutlarda dönüştürme yapma imkanımız varsa süratle bunları dönüştüreceğiz, dönüştürme imkanı yoksa da kısa sürede Türkiye’de ihtiyacımız olduğu kadar tedavi ve rehabilitasyon amaçlı müstakil cezaevleri yapacağız ve buralarda hükümlerin tedavisini ihtiyari değil, zorunlu hale getireceğiz. Böylelikle sadece uyuşturucu baronlarıyla mücadele etme değil, onların bağımlısı hale gelmiş vatandaşlarımızı o baronların elinden kurtarma, uyuşturucu bağımlılığından kurtarma konusunda da son derece önemli adımlar atacağımızı ifade etmek isterim. Bunlar son yargı paketinde gelen konulardan bazılarıdır. İnşallah meclisimiz seçimden önce yasalaştıracağı kanunları arasına bunu da alacak ve böylelikle bu adımlar süratle hayata geçirilmiş olacaktır.”
“6 ay, bir yıl dosya işlemsiz kalır mı”
Bozdağ, bundan sonra da teraküm konusunda hiç tereddüt etmeden inceleme ve soruşturma konusunda adım atacaklarını belirterek, şöyle devam etti:
“6 ay, bir yıl dosya işlemsiz kalır mı? Kalıyorsa bizim bir eksiğimiz, yanlışımız ve ihmalimiz var. Daha ilerisini söylemeye dilim varmıyor. Ama hiçbir şeyin zamana yayılmadan usul ve yasanın öngördüğü esaslar içerisinde yürümesinde elbette büyük bir fayda vardır. O yüzden de hepsinde teftişin adalete güveni, yargı hizmetlerinden memnuniyetini arttırma konusunda en büyük rolü oynayacağına yürekten inanıyorum. Çünkü hakim ve savcılarımıza sizin yol göstericiliğiniz ve rehberliğinizin çok şey katacağına yürekten inanıyorum. İnşallah bu denetimler, eksiklerimizi görmede ve tekrarını önlemede bizlere büyük katkı sağlayacaktır.”
Yargının şu anda halkla olan ilişkilerinde de sıkıntılarının olduğuna değinen Bozdağ, kapısına “avukatla görüşme yapılmaz” diye yazı yazan yargı görevi yapanların olduğunu anımsattı. Bakan Bekir Bozdağ, vatandaşla, avukatla görüşmeyen hakimler ve savcıların olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunları da tavsiye eden bazı insanlar da var. Hiç unutmamak lazım. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, vatandaşa kapısını kapatmakla sağlanamaz. Avukatlarla görüşmemekle de sağlanamaz. Bağımsız ve tarafsız karar vermek, görüşerek veya konuşarak ihlal olmaz. Nasıl olur? Çok net. Siz taraflı karar verirseniz yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ortadan kalkar. Hiç kimseyle görüşmeyip taraflı karar verdiğinizde yargının bağımsız ve tarafsızlığı korunmuş mu olacak? Avukata kapıyı kapatıp taraflı karar verildiğinde yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı korunmuş mu olur? Onun için tarafsızlık ve bağımsızlık, insanlardan uzaklaşmakta, avukat veya taraflarla görüşmemekte değil. Herkesle görüşüp gerektiği kadar ölçülü bir şekilde karar verirken Anayasa, kanun, hukuk ve bunlara bağlı bir vicdanla tarafsız karar vermekle ancak mümkün olabilir.”
“Halkı dinlemesidir, milletin gözünün içine bakmasıdır”
Bir hakime, savcıya “niye görüşüyorsunuz” diye eleştiri yapıldığı takdirde, o zaman o kapıların herkese kapanacağını anlatan Bozdağ, şu görüşleri paylaştı:
“Biz görüşmemeyi değil, görüşmenin usul ve esasının, tarafsızlık algısına zarar vermeden nasıl olacağını tavsiye edersek, elbette ki bu görüşme meselesi milletin beklentisi gibi doğru olur. Onun için de hakim ve savcılarımızın, halkımızla, vatandaşlarımızla, işi olanlarla, olmayanlarla ilişkisinin de hiç şüphesiz verdikleri kararlar kadar kıymetli olduğunun altını burada çizmek isterim. Bunun elbette rehberliğini, yol göstericiliğini, teftiş kurulumuzun değerli başmüfettişleri, müfettişleri, meslek öncesi, meslek içi eğitimler, bizim ailemizden aldığımız, okuldan aldığımız eğitimler yapacaktır. Ama teftişimizin de burada elbette bir ölçü ve esas çizmesinde fayda olduğu da muhakkaktır ama bunu söylerken şunu da söylediğim düşünülmesin. Kendi mahkemesinde yargılanan sanıklarla, lokantada veya herhangi bir yerde oturup maç yapmayı, spor yapmayı, yemek yemeyi kastettiğim de sakın anlaşılmasın. Benim kastım savcının ve hakimin makamında gelip konuşmak istediği zaman oradaki konuşmalardır. Orada halkı dinlemesidir, milletin gözünün içine bakmasıdır.”
Bozdağ, yeni dönemde teftişin etkin bir şekilde yürümesinin, yürütülmesinin, hakim ve savcıların liyakatlerinin geliştirilmesinde, tecrübelerinin arttırılmasında, kararlarındaki isabet oranının yükseltilmesinde ve verdikleri kararlar nedeniyle halktaki memnuniyetin arttırılmasında da büyük katkı sağlayacağından kuşkusunun olmadığını belirtti.
Özlük haklarında sağladıkları kısmi iyileştirmenin yeterli olmadığının da farkında olduklarını aktaran Bozdağ, “Biz çalışma şartlarını da değiştirerek hem arazide bulunma hem de aile yaşamını, aile bütünlüğünü koruyacak şekilde sürdürme konusunda da arkadaşlarımızla istişare halindeyiz. Onun için de bunun usulünü size bıraktık ve arkadaşlarımız nasıl memnun olacakları, verimli olacakları bir çalışma sistemi varsa bu çalışma sistemine göre yapmak ve sürekli arazide değil, belki bir hafta arazide bir hafta Ankara, İstanbul, İzmir’de ya da 2 hafta arazide 2 hafta Ankara, İstanbul ve İzmir’de ailesinin yanında ona göre bir çalışma düzeninin elbette ayarlanmasında çok çok büyük bir fayda olduğu da tartışmadan uzak bir konudur.” sözlerini sarf etti.
Bakan Bozdağ, bugüne kadar Adalet Bakanlığı ve Adalet Akademisi vasıtasıyla eğitimler yapılırken, hakim ve savcıların niteliklerinin arttırılmasına da büyük önem verdiklerinin altını çizdi.
Hakim ve savcı sayısı arttı
Daha önce hakim ve savcı adaylığının olduğunu anımsatan Bozdağ, “Şimdi bunu kaldırarak hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini getirdik. Amacımız her hakimin, bir hakimin yanında yardımcı, her savcının da bir savcının yanında yardımcı olarak yetişmesini sağlamak.” dedi.
Bozdağ, hükümet olarak hakim ve savcıların sayısının arttırılmasına büyük önem verdiklerini vurgulayarak, 2002’de Türkiye’de 9 bin 349 hakim ve savcı varken, şu anda 22 bin 834 hakim ve savcının bulunduğunu bildirdi.
Artış oranının yaklaşık yüzde 144 olduğuna dikkati çeken Bozdağ, “Avrupa’da her 100 bin kişiye düşen hakim sayısı farklı, Türkiye’de farklı. Türkiye’deki rakamı vereyim. 2002 yılında her 100 bin kişiye düşen hakim sayısı 9,40 iken şu anda 18,7 oldu. Her 100 bin kişiye düşen savcı sayısı 4,97 iken şu anda 8, 84 çıkardık. Kadın hakim sayımız 2002’de 1725 iken şu anda 7 bin 128 oldu. Artış yüzde 313. Kadın savcı sayımız sadece 122’ydi, şu anda 1228 oldu. Artış oranımız yüzde 906 oldu. Yani biraz farklı bir ifadeyle adalete daha fazla kadın elinin değmesine imkan verdik, fırsat verdik. Bu sayıları önümüzdeki süreçte de arttırmaya ve Avrupa’nın 100 bin kişiye düşen hakim ve savcı standardına ulaştırmakta kararlıyız.” ifadesini kullandı.
Bozdağ, HSK’nın performans esaslı değerlendirme yöntemini de başlattığına dikkati çekerek, hakim ve savcıların performanslarının değerlendirilmesi hususunda son derece önemli bir ölçü ortaya konulduğunu aktardı.
Mahkeme sayılarında artış yaşandı
Türkiye’de mahkeme sayılarında da önemli değişiklikler yaptıklarını anlatan Bozdağ, “Bir yandan hakim, savcı ve personel sayısı arttırılırken, mahkemelerin sayısını da arttırdık ki vatandaşımızın işi zamanında görülsün. Geciken adalet, adalet değildir anlayışıyla daha doğru bir mücadele yapalım. Bu kapsamda Türkiye’de 2002 yılında 3 bin 580 adli yargı, mahkeme varken, şu anda 6 bin 950 mahkeme oldu. Yaklaşık neredeyse yüzde 100 mahkeme sayısını arttırmış durumdayız. 2002’de 74 olan iş mahkemesi sayısını 465’e çıkardık. Aile mahkemesi hiç yoktu 406 aile mahkemesi oldu. Ticaret mahkemesini 47’den 103’e çıkardık, inşallah daha da arttırmayı planlıyoruz. Tüketici mahkemesini 5’ten 99’a çıkaran pek çok adımlar attık ve ihtisaslaşmayı da sağladığımızı buradan ifade etmek isterim.” dedi.
İstinafın faaliyete geçmesinin de yargıda büyük bir devrim olduğuna işaret eden Bozdağ, istinafı boğmak isteyen birçok çevrenin olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
“İstinaf, Avrupa Konseyi’nde olmayan tek ülke Türkiye’ydi. Biz istinafı ülkemize 2016’da kazandırdık. İstinaf büyük de bir başarı ortaya koydu. Hukuk davalarında verilen kararlara baktığınızda bunun yaklaşık yüzde 88’inin onandığını görüyoruz. Yüzde 12’sinin bozulduğunu görüyoruz. Yargıtay’a gidenler için söylüyorum. Ceza davalarına baktığınızda da bunun yaklaşık yüzde 11’inin bozulduğunu, yüzde 89’unun onandığını görüyoruz. Bu ne demek? İstinaf gerçekten büyük bir iş yapıyor. Kararlarındaki isabet oranı tartışmasız yüksek.”
Adalet Bakanı Bozdağ, “istinaf girdi yargı uzadı, zaman yayıldı” gibi söylemlerin olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı: “İstinaf, yargılamayı hızlandıran ve makul sürede yargılamaya büyük katkı sunan bir mekanizma olmuştur. Dava sürelerini de kısaltmıştır. Davalardaki isabet oranını da arttırmıştır. Yargıtay’ın iş yükünü de azaltmış, Yargıtay’ın da içtihat mahkemesi vasfının güçlenmesine katkı sunmuştur. Şimdi istinaf olmasaydı 5 milyon dosyayı Yargıtay nasıl eritecekti? Biz yeni yeni daireler mi kuracaktık? Yeni üyeler mi alacaktık? ‘İstinaf olmazsa hızlıca iş biter’. Öyle değil, rakamlar onu söylemiyor. İstinaf olmasa işlerin daha da uzayacağını, geciken adaletin daha da gecikmeye devam edeceğini çok net görüyoruz. Onun için istinafa dönük bu eleştirilerin sadece şekli bir bakıştan kaynaklandığına inanıyorum. İşte ilk derece mahkemesi var. Temyiz mahkemesi var. Araya istinaf girdi iş uzadı. Yok öyle bir şey. Araya istinafın girmesi işi uzatmadı. Aslında işi kısalttı.”