- Kılıçdaroğlu: MİT onun emrinde, bizim gizli kapaklı görüşmemiz varsa çıksın açıklasın - 29 Nisan 2023
- Demir Grup Sivasspor 1 – 3 Fenerbahçe.. - 29 Nisan 2023
- Yurt dışına kayıtlı seçmenler oy vermeye başladı.. - 29 Nisan 2023
HDP Sözcüsü Ebru Günay, düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. “Bu savaş elbette iktidarın yıllardır sürdürdüğü ve artık gizlemeye gerek duymadığı Kürt düşmanlığı politikasının da ürünüdür.” diyen Günay, şunları söyledi:
“Kürtlerin varlığına, haklarına ve kazanımlarına dönük bir savaştır. Bu savaş Kuzey ve Doğu Suriye halklarının on yılı aşkındır dişiyle, tırnağıyla, büyük insani kayıplar ve ağır bedellerle inşa ettiği devrimi, halkların bir arada eşit ve özgür yaşamını temel alan yeni yaşamı yok ederek, buraları tekrar savaş cenderesine alıp kirli işbirlikleri yaptığı insanlık düşmanı çetelere teslim etmek istediği bir savaştır. Buralar, çetelerin elinde olsaydı iktidarın bir derdi olmayacak, aksine bu çetelerle her türlü kirli işbirliği yürütülecekti. Mesele Kürtler olunca iktidarın yok etme ve emperyal politikaları depreşiyor.
Bu savaşın bir diğer önemli yüzü de şudur; bu savaş Kürtler şahsında tüm topluma açılan, tüm toplumu teslim almaya dönük büyük bir savaşa dönüşmüştür. İktidar, bu savaşı iç siyaseti dizayn ederek seçimleri kazanma ve iktidarını korumaya dönük bir strateji olarak yürütmektedir. Bir kez daha iktidar seçim kampanyasının startını savaş uçaklarıyla, ölüm ve yıkımla vermiştir. Dolayısıyla bugün iktidarın savaş politikalarına destek veren, her seferinde savaş ve ölüm siyasetinin arkasına dizilen tüm kesimler iktidarın seçim kampanyasına da destek verdiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.
Çünkü savaş sadece ölüm, acı, yoksulluk, ekonomik kaynakların heba edilmesi değil, toplumun, demokratik muhalefetin sözünün kesilmesi, siyaset alanının daraltılmasıdır. İktidarın yaptığı bu haksızlıkların, hukuksuzlukların, yolsuzluk ve talanın üzerinin örtülüp, bunların konuşulmasının engellenip ölüm ve korku siyasetinin hâkim kılınmasıdır. Kürtlerin kazanımları yok edilsin diye ülke halklarının kazanımlarının, ülke kaynaklarının savaşa yatırılarak yok edilmesidir. AKP iktidarı, yolsuzlukları, talanları daha görünür olduğunda, oy kaybetmeye başladığında, zor durumda kaldığında savaşa sarılıyor. Sorunlardan, toplumsal taleplerden kaçıp çözümsüzlükte ısrar bu iktidarın karakterinin yanı sıra kazanmak için izlediği yol olmuştur. İşte AKP iktidarının içi bomboş iddialara sarılıp Kürtlere karşı tekrar tırmandırdığı savaşın özü budur.
Daha geçen gün Erdoğan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısında konuştu. Orada maşallah ağzından bal damladı, Afrika’dan Asya’ya bütün bu coğrafyalarda dünyanın neresinde bir zulüm varsa, çatışma varsa, açlıktan ve susuzluktan ölen masum varsa, vebali hepimizin üzerinedir. Yemen’de, Somali’de, Afganistan’da, Arakan’da adeta bir deri bir kemik kalmış çocuklar kadar Ukrayna’daki çatışmaların mağdur ettiği sabiler de bizim evlatlarımızdır dedi. Ne kadar güzel değil mi? Peki sayın Erdoğan Efrîn’e, Girê Spî’ye, Şengal’e yaptığınız saldırılarda hayatını kaybeden Kürt çocukları niye sizin düşmanınız oluyor?
Kürtleri ümmetten saymıyor musunuz? Kürt çocukları çocuk değil mi? Doğrudan sizin saldırılarınızla hayatını kaybeden, toprağını terk edenler, kadınlar ve çocuklar Kürt olunca zalimlik, kötülük aklınıza gelmiyor mu? Bu sözler iktidarın mazlumlara karşı dostluğunu değil, tek kelime ile Kürtlere karşı düşmanlığının itirafı ve göstergesidir.
Biz HDP olarak, bu ülkenin demokratik kamuoyuna, ezilen, sömürülen tüm halkımıza bir kez daha sesleniyoruz; AKP-MHP ittifakının sürdüğü ve seçim arifesinde tırmandırdığı bu savaş ve ölüm siyasetine asla teslim olmayacağız. Savaş karşıtı, toplumsal barışı tesis etme siyaseti bizim temel mücadelemizdir. AKP-MHP iktidarının başlattığı, diğerlerinin ortak olduğu bu ölüm siyasetine karşı engel olmaya, halkımızla birlikte ölüme karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz. Girdiğimiz seçim sürecinde de aday belirlemede, seçim stratejimize kadar her adımda bu ilke ile hareket edeceğiz.
Dün DBP Eş Genel Başkanı Salihe Aydeniz, 3 vekil arkadaşımız ve ayrıca önceki dönem eş başkanlarımızdan Selahattin Demirtaş Sayın Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptı. Adalet Bakanlığı’na çağrımız; bu başvurulara derhal cevap vermesidir. Hukuk sisteminin güvence altına aldığı aile ve avukat görüşmelerinin de bir an önce gerçekleşmesi sağlanmalıdır.”