Adalet, İmanın Esaslarındandır

0
Latest posts by Psk. Dr. Ziya Doğan (see all)

Adalet gayet yüksek ve şümullü bir sıfattır.

İtikadı hükümlerden ameli meselelere, ondan terbiyevi icraatlara, ondan beşeri muamelelere, ondan konuşulan sözlere, ondan kafalardaki fikirlere kadar her sahada geçerlidir ve bir değer ölçüsüdür.

Mesela: Eşyanın yaratılmasında hiç bir ilah tanımamak veya meseleyi pek çok ilahlara vermek, yani eşyanın yaratılmasında tefrit ve ifrata girmek zulümdür. Yaratma işini bir tek ilaha yani Allah Teala’ya vermek ve tevhide bulunmak ise adalettir.

Huzuru Batı zalimlerinin kokuşmuş ve asılsız hurafelerinde veya Asya münafıklarının sönük ve köksüz masallarında aramak zulüm olduğu gibi; hakta sebat etmek ve hidayeti sıratı müstakimde görmek ve bulmak da adaletin kendisi olup huzurun da temini, teminatıdır.

Kâinatta öylesine baş döndürücü bir adalet var ki hayran olmamak elde değil…

Adaletin göze çarpan en bariz hususiyetlerinden birisi verilen cezanın yapılan amel cinsinden olmasıdır.

Evet, evladın seni dinlemiyorsa sen mutlaka, zamanında ebeveynini dinlememenin cezasını çekiyorsun. Küçükler sana hürmet etmiyorsa, zamanında büyüklerine hürmet etmemenin karşılığını görüyorsun. İşlemediğin bir suçtan dolayı mahkûm olduysan, sen kimsenin bilmediği gizli bir kabahatinden dolayı mahkûm edilmişsindir ve sen gizli suçun cezasını çekiyorsun.

Zira kader-i ilahi ve adalet-i rabbaniyye hem zulmetmeyen hem de unutmayandır. Ayağın bir taşa çarpıp düştüysen veya bir tarafın kırıldı ise; sen ya bir kuşa kıymışsın veya birisinin kalbini kırmışsın ki cezanı çekiyorsun. Hatta bir tarafın ağrıyor veya huzurun kaçtı ise, yaptığın bir ihmalin veya işlediğin kötü bir işin cezasını çekiyorsun.

Esasen bütün huzursuzluklarda fıtri ve şeri emirlere muhalefet yatmaktadır. Fıtri ve kevni kanunlara muhalefet maddi huzursuzluğu, şeri emirlere muhalefet ise ruhi, akli ve kalbi huzursuzlukları meydana getirir.

Öyle ise iyi olsun, kötü olsun ne bitmişse senden bitmiş ve yeşermiştir. Hoş olsun olmasın, hatta gönlüne gelen şey de senden gelmiştir.

Bir dikenle yaralanmışsan, o dikeni sen dikmişsindir.

Şunu bil ki yapılan iş, ona verilen karşılıkla aynı renkte değildir. Hiçbir ihsan ve lütuf hizmet renginde olmadığı gibi, hiçbir ceza da isyan renginde değildir.

Sana bir yerden bir töhmet geldiyse, zulmettiğin kişi zora düşmüştür de sen onun cezasını çekiyorsun. Sen boyuna ‘‘Ben bir şey yapmadım. Kimseyi töhmet altına almadım’’ der durursun. Fakat başka bir şekilde günah etmişsindir.

Tohum ektin. Nasıl olur da meyve vermez?

Kötülükler böyle olduğu gibi iyilikler de öyledir. Sen elinle bir şey bağışladın, zekat verdin mi, bu veriş o yanda birin bin olur.

Sabır suyun cennet ırmağı, kulluk tadında bal ırmağı şeklinde karşına çıkar. Demek oluyor ki sebepler aynı cinsten olsa bile eserlere benzemez. Yani eser ve netice sebebin ve hizmetin aynı değildir.

İmamı Gazali’nin naklettiği şu vaka ne kadar düşündürücüdür: Hazreti Musa Aleyhiselam Sina dağında iken

‘‘Ey Rabbim bana adaletini ve insafını göster’’ diye yalvarınca Yüce Allah:

‘‘Belki tabiatına aykırı bir şey görürde sabredemezsin,’’ buyurur.

Hazreti Musa:

– ‘‘Yardımınla sabırlı olacağım’’ der.

Yüce Allah: ‘‘Ya Musa şu dağın arkasında akan suya bak’’ der.

Hazreti Musa bir yere gizlenir ve olup bitenleri seyreder: Bir atlı suyun başına gelir, su içer ve yine atına binip gider. İçinde bin dinar parası bulunan kesesi oraya düşer, biraz sonra bir çoban davarlarını, sulamak için oraya getirir, keseyi bulur ve alıp gider. Daha sonra oraya âmâ bir ihtiyar gelir, istirahate çekilir. Atlı adam yolda parasını düşürdüğünün farkına varınca dönüp su içtiği yere gelir, orada ihtiyarı bulur. Ona: ‘‘Ben burada içinde bin dinar para bulunan bir kese düşürdüm’’ der, ihtiyar adam: 

-‘‘Ben bir ihtiyarım, gözlerim de görmüyor. Senin keseni nasıl bulabilirim’’ cevabını verir. Atlı kızar, kılıcını çeker, ihtiyarı öldürür; üzerinde keseyi arar, fakat hiçbir şey bulamaz ve çekip gider. Bu manzarayı seyreden Hazreti Musa:

‘‘Ey Rabbim! Parayı çoban aldı, ihtiyar ise haksız yere öldürüldü’’ deyince Yüce Allah:

-‘‘Musa! İhtiyar adam gencin babasını öldürmüştü, bununla kısası yerine getirdim; fakat gencin babası da çobanın babasından bin dinar para almıştı. Ve ödemeden ölmüştü, böylece çoban hakkını aldı. Gördüğün gibi adaletim ve insafım gayet incedir.’’ buyurur.

Kaderi İlahî ve icraat-i rabbaniyyede asla zulüm yoktur. Ancak kusursuz hikmetin iktizasına göre rahmet-i ilahiye veya adalet-i sübhaniye vardır. Geniş rahmeti O’nun yüce muhabbet ve şefkatinin tecellisi olduğu gibi; umumi adaleti de O’nun mukaddes gazabının tecellisidir. Biz daima O’ndan yine O’na; yani gazabından ve gazabının tecellisi olan adaletini hakkımızda reva görmesinden sonsuz rahmetine ve kusursuz himayesine sığınıyoruz.

(Yarın: Adaletin Sağlanmasına Engel Olan Durumlar)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz