‘Adil Düzen’ bir ütopya mı?

1
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Geç kalınmış bir soruyu köşesine taşıdı Kemal Öztürk.
‘Adil Düzen’ bir ütopya mıydı, hala daha ütopya mı?

Önce ütopyadan başlamak gerek.
Ütopya: Aslında olmayan, zihinde tasarlanmış ideal devlet ve toplum.
Diğer bir deyişle, teoride mükemmel şekilde işleyen ama yaşanan hayatta yerini bulamayan hayali toplum ve devlet.
İdeal toplum ve devlet düşüncesi yeni bir düşünce değil. Adil Düzen’den önce de düşünülmüş ve üzerine eserler yazılmış.
Platon’nun (Eflatun) ‘Devlet’ adlı eseri ilk örnektir. M.Ö. 400’lerde kaleme almıştır. Kendisi için 125 bin peygamberden biri de denilmektedir.
Farabi’nin de benzer bir eseri vardır, ‘Medinet’ül Fazıla. Farabi de M.S. 900’lerde yaşamış ve kaleme almıştır.
Ütopya, aslen Thomas More’un aynı isimli roman tarzında yazdığı eserle daha fazla ünlenmiştir. O da, eserini 1516 yılında kaleme almıştır.
Bütün bu düşünürler, zihinlerindeki toplum ve devleti yazıya dökmüşlerdir.
Adil Düzen’in ütopya olup-olmadığı tartışması ise, izmlerin hayal kırıklığı ile sonlanması düzleminde ele alınmaktadır.
Komünizm, sosyalizm alternatif olarak çıkmışlar, eşitlik-adalet-eşit paylaşım ve mutluluk vaat etmişler ama sonrasında sunduklarını gerçekleştiremedikleri için yok olup gitmişlerdir.
Adil Düzen’in bu düzlemde ele alınması çok yanlıştır.

Kemal Öztürk, makalesinde Adil Düzen ile alakalı yapılamayanları ve yapılması gerekenleri kaleme alırken, çökmekte olan batı medeniyetine de atıfta bulunuyor. Haklı olduğu yerler de var tabii. Ama şurası da unutulmamalıdır ki; Adil Düzen dediğimiz sistem fikri hayata geçecekse de, müslüman ülkelerde değil, batı toplumlarında hayata geçme olasılığı daha yüksektir. (Adil Düzen denemelerine dünyadan örnekler makalemde değinmiştim).

‘Adil Düzen’ ütopya mıydı hala daha ütopya mı sorusu çercevesinde, benim zihnimde oluşan düşünceler şöyle: (Ütopyayı aslında olmayan ve zihinde tasarlanmış olması mümkün olmayan manasında ele alıyorum)
1. Adil Düzen, diğer ideal toplum ve ideal devlet düşünceleri gibi ‘Ütopya’ olarak tanımlanamaz. Adil Düzen, felsefeci yada düşünürlerin olumlu fikirlerinin ortaya çıkarttıkları bir çalışma değildir. Aksine, kutsal metinlerin (Ayetlerin) bilimsel yöntemlerle yaşanan hayata aktarılması denemesidir. Bilimsel yöntem konusu burada çok önemlidir.
İlahiyatçılar, tasavvufçular, dinle ilgilenenler sadece dini yönü ele alırlar ve eksiktirler. Adil Düzen dediğimiz ise, din ile bilimsel yöntemlerin buluşması ve onlardan çıkan sonuçların hayata taşınması denemesidir. Sürekli deneme diyorum, çünkü Adil Düzen bir sistem düşüncesi denemesidir. Ve hala daha bu sistem düşüncesine yaklaşabilen denemeler olmamıştır.
2. Adil Düzen hakkettiği ilgiyi görememiştir.
Bunun birkaç sebebi vardır.
Birincisi; Adil Düzen’i ortaya koyanlar (Haklarını teslim etmek adına, Akevler Ekolü) bu çalışmadan menfaat beklemedikleri için pazarlama ihtiyacı duymamışlardır. Bundan dolayı da topluma aktarılmasında eksiklikler olmuştur.
İkincisi; Adil Düzen’in ortaya koyduğu ilkeler, düşünceler bugünkü müslümanlar için fazladır. Çok ileri bir dünyanın anlaşılması ve özümsenmesidir ki, günümüzde müslümanlar bu seviyede değillerdir.
Üçüncüsü; Adil Düzen, İslam’ın salt din olarak ele alındığı toplumlarda anlaşılmaz. Günümüzde müslümanlar İslam’ı salt din olarak algılamakta ve ona göre İslam’ı okumaktadırlar.
4. Adil Düzen’i dünyaya duyuran rahmetli Erbakan büyük bir görev ifa etmiştir ama Adil Düzen’i kendisi de sadece din tabanlı görerek yeteri kadar diğer kesimlere aktaramamıştır. Evet, Adil Düzen ayetlerden bilimsel yöntemle çıkarılan hükümler ve ölçülerdir ama sadece din değildir. Adil Düzen, içinde dinin de olduğu büyük bir sistem düşüncesidir. Rahmetli Erbakan dindar tabana hitap ettiği için de, büyük oranda din tabanlı olarak anlatmıştır. Kendisinin tasavvuf oluşumunda olması da bu noktada etkili olmuştur.
5. Adil Düzen ütopya mı sorusu neden geç kalınmıştır: Adil Düzen tabanından, mutfağından gelenler, çok acıdır ki; Kemal Öztürk’ün de dediği gibi, bunu siyaset alanında başarıyı elde etmek için slogana dönüştürdüler. 2002 yılında iktidara gelen AKP hükümetleri maalesef bu konuda hiçbir çalışma yapmamıştır.

Her platformda ifade ettiğim değerlendirmem şudur: 2002 yılında iktidara gelen AKP beş yıllık sürede olumlu-kucaklayıcı-ekonomiyi kalkındırıcı politikalarla alternatif olduğunu göstermeliydi, gösterdi de. Bundan sonraki süreçte yapılacaklar farklı olmalıydı. Adil Düzen’in teorisyenlerini toplamak, İlahiyatçıları toplamak, çeşitli fakültelerden biliminsanlarını bir araya getirmek ve onlar için düşünce kuruluşu kurmak. Bu kurumda Adil Düzen’i geliştirmek, masaya yatırmak, irdelemek. Bunun olabilmesi mümkündü. Masrafları ve harcamaları Başbakanlığın örtülü ödeneğinden karşılanabilirdi. Eğer bu yapılsaydı, biz bugün ne Fetö olayını, ne 15 Temmuz kalkışmasını, ne Suriye vahşetini, ne de Afrin’i yaşardık. Bu iddiamın da sonuna kadar arkasındayım.
Ama çok acıdır ki, AKP hükümetleri yapması gereken bu görevi yapmamışlardır. Bunun vebali de önemli ve ağırdır.

6. Benim çok önem verdiğim ve büyük eksiklik olan konuyu sona bıraktım. Neden önemli. Adil Düzen’in insanlar tarafından anlaşılması için İlmihal’inin olması gerekliydi.
Adil Düzen teorisyenleri, kurucuları en elzem olan Adil Düzen İlmihali’ni oluşturup, topluma ve dünyaya sunmadılar.
Bin yıl önce yazılan eserlerle Adil Düzen algılanamaz, anlaşılamaz ve özümsenemez.
Cumhuriyet Dönemi sürekli eleştiriliyor. Ama her evde bulunan Ömer Nasuhi Bilmen’in İlmihal’i bu dönemde kaleme alınmıştır. En son ve ciddi eserdir, ama yeterli değildir.
Adil Düzen’i ortaya koyanlar Adil Düzen İlmihali oluşturmuş olsalardı, tekrar olacak ama, İslam bu kadar yanlış anlaşılmaz ve dinci tüccarlar türemez, fetö palazlanmazdı.

Bugün Adil Düzen’in anlaşılması için en elzem olan, kendisine ait bir İlmihal’inin oluşturulmasıdır. Korkmadan, toplum ne der demeden, taşlanmaktan çekinmeden bu ilmihal yazılmalıdır.
Günümüzde müslümanlar Kuran’ın efendileri, sahipleri gibi davranarak büyük bir yanlışın içindeler.
Ayetlere bakıp, okuduğumda benim anladığım, Allah bu davranışı hiç sevmez ve başka kavim ve milletlerle adaletli sistemini kurar.

‘Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah’ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir’. (Maide, 54)
‘Hayır, Allah’ın nizamı onların sandığı gibi değildir! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, biz onların yerine kendilerinden daha hayırlı insanlar getirmeye kadiriz. Bizim elimizden kurtulan, gücümüzün yetmediği hiçbir şey yoktur’. (Meariç, 40-41)
‘Onları yaratan ve organlarını birbirine bağlayan ve onlara bu sağlam bünyeyi veren biziz. Dilediğimiz vakit elbette onların yerine başkalarını getirebiliriz’. (İnsan, 28)

Adil Düzen, sadece müslümanlar tarafından ortaya konulacak değildir. Sıradan düşüncenin aksine bu düzen batıdan da gelebilir, doğudan da.
Kapitalizm sonrası doygunluğu yaşayan ve insan gibi yaşama derdinde olan insanlar Avrupa’da azımsanmayacak kadar çoktur.
Daha önce ifade ettiğim gibi, ABD /New York’taki Ithaca yerleşimcilerinin derdi de aynı, Fransa/Romans-sur-Isère’da yaşayan insanların derdi de…
Bugünkü müslüman ülkelerin resmi, aslında herşeyi göstermekte.

Müslümanlar için iki yol var:
Ya Adil Düzen üzerine çalışır ve dünyaya alternatif sunarsınız, ya da ‘Allhuekber’ nidalarıyla birbirinizi katledip, yok olursunuz…

Sevgi ve Bilgiyle kalın.

Önceki İçerikTv Sunucuları ve Ahlak
Sonraki İçerikHSK Başkanvekili Yılmaz, konuştu.. Talimat yok, bünye kabul etmez, rezil olursunuz
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

1 Yorum

  1. Erbakan Adil Düzen’i din odaklı anlattı diyorsunuz da Erbakan’ın ağzından dediğiniz manaya gelecek bir cümle dahi aktarmamışsınız? Hangi görüş ve söyleminde bunu böyle anlatmış söylermisiniz? Niye bu kadar ucuz iddialarla yazı yazıyorsunuz?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz