Ahmet Davutoğlu Neden İhraç Oluyor?

2

Nasrettin Hoca zamanın ulaşım aracından düşünce “ben zaten inecektim” demişti. Davutoğlu da “ben zaten istifa edecektim” dedi ama yine de ihraçtan kurtulamadı.
Belli ki AKP bu işin adını koymak istedi. Davutoğlu’na “sen bize süre veremezsin” demenin bir diğer ifadesi oldu bu yapılan.

Oysa ki Davutoğlu geçmiş hukuka binaen konuşmuştu. Aradaki hukukun kıymetine inandığına, buna kalben itimat ettiğine şüphe yoktu. İhraç edilen diğer isimlerin de Davutoğlu ile beraber hareket ettiklerini düşünmekten kendimizi alamayız. Bundan sonrası için en azından AKP’nin parti içi muhalefet diye bir sorununun olmadığı anlaşılacak. 

Zaten parti tüzüğüne bakacak olursak Davutoğlu çıkarılmayı hak etmiş görünüyor. Bolca maddenin ihlali söz konusu. Buna rağmen yine de şansını denemiş idi. Aslında AKP Davutoğlu’nu muhatap aldığını ancak tasvip etmediğini göstermiş oldu. İki taraf arasındaki hukuk sessiz bir istifaya imkan verecek kadardı aslında. 

Görünen o ki ister kendiniz inin, ister birisi sizi aşağı atsın AKP treninde tekrar yer tutmak hiç kolay değil.

Gerçekten de lider odaklı olduğunu gizlemeyen bir partinin parçası olmak belki dile kolay geliyor ama bir parça olarak kalabilmek oldukça zor. Davutoğlu’nun kendi ifadesi ile trenden atıldıktan sonra üstünü başını derleyip tekrar trene binme çabasına karşın aldığı netice raylardan da çekilmesi gereğini işaret etti.

AKP’nin, Davutoğlu’nun TV5’te tane tane anlattığı, manifesto maddelerine dair beklentisini buharlaştıran aksiyonu bir çok anlamı beraberinde getiriyor. Aslında manifesto maddelerinin içeriğinden çok “insan içine çıkartmayacak” davranışların atfedildiği partidaşların da itirazı akla yatkın geliyor. Gerçekten de Davutoğlu neredeyse külliyen sildiği 50 kişilik Eylül 2015 kongresi MYK’sına yakından bakınca ihraç kararının geç bile kaldığı söylenebilir: 

AKP’nin Los Galaktikos’unu içeren ve bugünün AKP’sini de yöneten bir kadro için Davutoğlu’nun ifadelerinin bir bedeli olacaktı. Bizim gibi olaya naif bakanlar manifesto maddelerini tartışırken, reel politika üstatları kaşlarını kaldırıp kendilerini fırsatçılıkla suçlayan eski başbakanlarının tecziyesi için düğmeye basmış olmalılar.

“Manifesto yazabilirsin, görüşlerini ifade edebilirsin ama bu partinin kadrolarını aleni biçimde suiniyetle itham edemezsin. AKP’nin erdemliler hareketi söylemini yerle yeksan eden, kol kırılır yen içinde kalır demiyen herkes AKP ile vedalaşmaya hazır olmalı.”

Davutoğlu’nun kayyum eleştirisinin onu ihraç noktasına getirmesi aslında ilginç bir rastlantı olarak da kayda girmeli. Sonuçta öyle ya da böyle fitili ateşleyen bu oldu. Kimse manifesto yazdığında Davutoğlu’na ‘söylediklerin yanlış’ falan demedi. (Programda bu konudan da yakınmıştı.)

Belki de herkes onun ne kadar doğru noktalara parmak bastığının farkında ama Davutoğlu’nun (bana göre) son derece zayıf bir argümanı, yani AKP’nin içinde kendine tuzak kuranları işaret ettiği ifadesinin sonucu bu oldu.

Daha birkaç gün önce Ceylanpınar hadisesinin adli bir vaka olduğunu devletin valisi söylemişken Davutoğlu’nun 7 Haziran / 1 Kasım sürecine dair açtığı kutudan sade suya tirit siyasi ikbal eleştirisi çıkması pek de tatminkar değildi. Sonuçta Davutoğlu’nun açıklamaları ihracı için gerekçe oldu. Çünkü eleştirel görüşleri için ihraç söz konusu olsaydı aylar önce olması gerekirdi.

AKP’nin Davutoğlu’nu ihraca değer bulmak için (eski) arkadaş/partidaşlarını kötülemesini beklemesi aslında bugüne değin neden harekete geçmediklerini de izah ediyor. Satranca benzeyen bu süreçte Davutoğlu’nun şövalye ruhlu çıkışını sıradanlaştırıp, alt kategoriye tenzil etmek için bundan iyi bir fırsat olmazdı. Bu aslında Davutoğlu’nun düşünülenden de fazla etkiyi haiz olduğu kanısını güçlendiriyor.

Ne kadar doğru ve yerinde şeyler söylese de arkadaşlarını kötüleyen birinin aramızda olmaması gerekir. Zaten bir diğer ihraç adayı Selçuk Özdağ’ın (benim de dünkü yazımda andığım) Ahmet Hamdi Çamlı’ya isim belirterek yüklenmesi de hemen hemen aynı kategoride bir eylem olarak kayda girmeli. 

AKP, liderin etrafında safları sıklaştıranlardan oluşan kadrosuna içerden yapılan taarruza ne kadar müsamahasız olduğunu gösterdi. Bu aslında safların nizasının kırmızı çizgi olduğunu gösteriyor.

AKP’de ne olursa olsun aktif siyaset yapan trenden inmemiş ya da atılmamış birini eleştirmeyin. Siz indiyseniz veya atıldıysanız sizin için zaten koruma duvarı kalkmıştır. (bkz Gökçek vs Arınç).

Davutoğlu bundan sonra manifestosunu eline alıp ondan bir vizyon belgesi çıkartacaktır. AKP macerası bitmiştir. Bitmekle kalmamış, Davutoğlu’nu, muhtemeldir ki, partidaşları hakkında kötü konuşan sıfatı ile işaretlemiştir.

2015 yazının tam 4 sene sonra bir neticesi bu oldu. Pandora kutusunun kapağı aralanıp kapandı ve bunlar oldu.
Ben bu kutunun daha çok dolaşacağı, kapağının daha çok açılacağı kanısındayım.

2 YORUMLAR

  1. Davutoğlu birçok doğru sözlerinin arasına talihsiz ve saçma bir cümle katarak bütün doğrularının bir anlamda sıfırladı. Adama sormazlar mı? Gül’ün uzaklaştırılmasında rol alıp görev kabul ederken ilkeleri yokmuydu varsa ikbal uğruna ilkelerinden taviz mi verdi? “İnsan içine çıkamayacak davranışlar”ın olduğunu söylediği dönemde kendisinin başbakan, icranın başı olduğunu ne çabuk unuttu. Kendisine biraz saygımız vardı onuda alıp götürdü. O gün yanlışlıklarla mücadele etseydi bu gün yanında olabilirdik. “Ba’de harabi’l-Basra”dan sonra konuşanlar ancak kendi kuyusunu kazarlar. Eleştirilere evet, fakat doğru ve dozunda olmalı yer-zaman konusuna da dikkat edilmeli.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz