Akşener: Bu zihniyet İstanbul’u kaybedince kendini toparlayamadı ve gittikçe çirkinleşiyor

0

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte Çengelköy Eğitim, Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi Açılış Töreni’ne katıldı.

“Türkiye’nin hem insan kaynağı var hem ekonomik kaynağı var. Ama Türkiye’de israf, Türkiye’de kayırmacılık, Türkiye’de liyakatsizlik, Türkiye’de yandaş kayırma gibi pek çok olumsuzluğun Türkiye’deki kaynakları erittiği, insanları umutsuzluğa sevk ettiği ve maalesef devletin, sosyal devlet olma özelliğinin hızla kaybolduğu bir dönemeçteyiz. Bunu sağlayan da partili cumhurbaşkanlığı sistemidir.” diyen Akşener, devletin kurumlarının birbiriyle rekabet eden değil dayanışan bir şekilde çalışması gerektiğini kaydetti.

AK Parti Gençlik Kolları üyesi gençler tarafından sosyal medyada yayılan asılsız iddialara dikkat çeken Akşener, şöyle devam etti: “O genç kızımızın videosunu ben de izledim. Allah şahittir, kalbim yarıldı. Şimdi bu çocukları buralara ittiren, buralara bu konuşmaları yaptıran bir zihniyet var. Bu zihniyet, İstanbul’u kaybetti. O günden beri kendini toparlayamadı ve gittikçe kötüleşiyor, gittikçe çirkinleşiyor.

Başkanım dün Ümraniye’deydim. Kadınlar benimle daha rahat konuşuyor. Genç bir kadın, yanında erkek çocuğu, kulağıma geldi dedi ki; ‘Kimseye ulaşamadım. Bak şu çocuğa.’ Baktım, ayağında ayakkabı yok, terliğimsi bir şey var. ‘Okul kıyafeti ve ayakkabı alamadık. Ne yapacağım ben?’ dedi. Tesettürlü bir hanımefendi geldi. Yüzünü maske ile kapatmış, gözleri görünüyor. O gözlerdeki acıyı keşke birileri de görseydi. Keşke smoothie içenler görseydi. Bir erkek çocuğu geldi, ‘Çantalar çok pahalanmış, çantam eski, nasıl alacağım?’ dedi. ‘Çanta alabilir misin’ demek istiyor.

Bütün bunların ortalaması nedir? Saray hayatının Türkiye’ye dayattığı başka bir dünya, bir paralel dünya. 5-10-15 maaş alan ne idüğü belirsiz, ne yaptığı belirsiz danışmanlar. Buna karşılık babasının çanta alamadığı 12-13 yaşındaki erkek çocuklar. Bunu gelip bir şekilde çözmeye gayret eden erkek çocuklar.

Bizim çocukluğumuzda vardı. Küçük yerlerin insanları hatırlayacaktır. Şehirlerde üç katlı evler vardı. Alt kat bodrum olarak yapılır, o bodruma genellikle odun, kömür konurdu. Zaman içinde ev sahibinin ihtiyacı olur, orayı daireye çevirirdi. Ben İzmit’ten bahsediyorum, bu İstanbul’da da aynıydı. O eve yazın ayakkabı çıkararak girersiniz, bastığınızda ayağınızın altı ıslanır. Rutubet olurdu. O evlerin apartman versiyonlarını görüyorum.

O evlerin benzerinin aynısını görüyorum. O evlerde yaşayan çocukların, kadınların hallerini söyleyeyim size; küf içinde bir ev, 3.5 – 4.5 yaş arasında bir kız çocuğu, 1.5 yaşında bir erkek çocuğu, astım hastası. Başka çare yok. Zor zahmet iş bulmuş. Asgari ücretle çalışıyor. Neyin kafasını yaşıyorsunuz kardeşim diye sorma, bağırma, çığlık atma ihtiyacım var. Çünkü 3 sene evvel o asgari ücretle ortaya yakın bir hayat yaşayan bu insanlar bugün eve bir asgari ücret giriyorsa samimiyetle söylüyorum o buzdolabına baktığınızda gördüğünüz şey makarna ve mercimek çorbasının versiyonları.

Protein alamayan, et alamayan aileler ve kucağınıza aldığınızda kemikleri sayılan çocuklar. Buna karşılık 14-15 yaşından sonra da obezliğe doğru giden gençler. Bunları neden anlattım? Öyle anlatıldığı gibi bir dünya yok. Sosyal yardımlar, hani diyorlar ya; ‘Bunlar gelirse kesilir’. O sosyal yardımlar o kadar yandaşlar üzerinden yürür olmuş ki, gerçek ihtiyaç sahiplerine zaten gitmiyor.

İsterdik ki herkesin hayatı rahat olsun. Belediyelerimiz de somut hizmetler yapsınlar ama maalesef ikisinin dengelenmesi gereken bir Türkiye. Kaynaklarının berhava edildiği, insanlarının görülmedi ve ‘fakir var, açlık var’ dediğinizde ‘yalan söylüyorsunuz, tiyatro yapıyorsunuz’la suçlanılan bir Türkiye. Bu ne biliyor musunuz? Bu, yolun sonu görünüyor demek.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz