- Kılıçdaroğlu: MİT onun emrinde, bizim gizli kapaklı görüşmemiz varsa çıksın açıklasın - 29 Nisan 2023
- Demir Grup Sivasspor 1 – 3 Fenerbahçe.. - 29 Nisan 2023
- Yurt dışına kayıtlı seçmenler oy vermeye başladı.. - 29 Nisan 2023
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis Grup Toplantısında konuştu. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis ve siyasi yasak cezasına tepki gösteren Akşener, şunları söyledi:
“Hatırlayın, 31 Mart İstanbul seçimlerini, düzmece yalanlarla iptal ettiler. Sandıkların güvenliğinden kendileri sorumluyken muhalefeti, hile yapmakla suçladılar. Üzerinden üç buçuk sene geçti. Tek bir kişi bile yargılanmadı. Kuyruklu yalanlarını destekleyecek tek bir delil bile bulanamadı. Ama siyasi tarihimize, bu kara lekeyi sürenler, utanmadılar.
Milletimizden, bir özür bile dilemediler. Peki sonuçta ne oldu? Millet iradesi yok sayıp, demokrasiye indirmeye çalıştıkları darbenin karşılığında, İstanbul’u bir kere değil, tam iki kere kaybettiler. Belli ki, hâlâ daha akıllanmamışlar. Hâlâ daha, hezimeti hazmedememişler. Hâlâ daha, millet iradesini kabullenememişler. Hâlâ daha, demokrasiyi içselleştirememişler. Ve bu sefer de, Türkiye’yi kaybedecekler.
AK Parti iktidarının millet iradesini bastırmaya çalışan bir vesayet rejimi olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Yargıyı, demokrasiye karşı, bir sopa olarak kullanan, 28 Şubat zihniyetinin, günümüzdeki temsilcisi olduğu bir kez daha açığa çıktı. Seçimle alamadıkları İstanbul’u, hatta düzelteyim, seçimle alamayacakları İstanbul’u yargı yoluyla almak için yine bir rezilliğin peşine düştüler.
Kadınlara ‘sürtük’ demenin suç sayılmadığı bu ülkede İçişleri Bakanının ‘ahmak’ sözünü iade etmek suç sayıldı. Belediye Başkanı’na ‘ahmak’ demek meşru; ama ahmak sözünü iade etmek, suç sayıldı. Aslında, haziran ayında görülen davada, yargı kararını vermişti.
Kararın açıklanmasına iki gün kala davanın hakimi değişti. Yani, seçimleri iptal ettikleri gibi hakimi de iptal ettiler. Sonra da bu saçmalığa ceza verecek bir hakim bulmak için tüm Türkiye’yi taradılar. Ve sonunda AK Parti teşkilatıyla boy boy fotoğrafları olan bir hakimi, davanın başına atadılar.
Sonuç? Sonuç ortada. Planlı ve programlı bir şekilde siparişle çıkartılan absürt bir ceza kararı. Bakın altını çizerek söylüyorum: Bu karar, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim gündemidir. Bu karar, millet iradesine yapılmış, vesayetçi bir müdahaledir. Bu karar, Türk demokrasisine vurulmuş bir darbedir.
Millet İttifakı’nın belediye başkanlarının katkıları, yok sayılamaz. İşte bu yüzden de, onlardan çok korkuyorlar! Milletimizin onlara olan sevgisini kıskanıyorlar, Onların önünü kesmek için her türlü rezilliği de yapıyorlar. İşte tam da bu nedenle onlara uzanan elleri kırmak, değişime inanan herkesin boynunun borcudur! Ben de 14 Aralık’ta bu borcun gereğini yapmak için yola çıktım.
İstanbullunun iradesine, vurulmaya çalışılan darbeye karşı, tıpkı 2019’daki gibi, Ekrem kardeşimizle, omuz omuza durmaya gittim. Bundan yirmi sene önce, yaşadığı haksızlık karşısında, nasıl Sayın Erdoğan’ın yanına koştuysam bu sefer de Ekrem kardeşimin yanına koştum. Bundan 20 sene önce, nasıl Emine Hanım’ın yanına koştuysam, bu defa da Dilek kızımın yanına koştum. Linç edilmeye çalışıldığında, Nasıl Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına koştuysam, bu defa da Ekrem İmamoğlu’nun yanına koştum.
Bugüne kadar meydanı boş bulmanın şımarıklığı ile, her istediklerini yaptılar. Bugün de hizmetleriyle milletin kalbini kazanan bir belediye başkanımızı hukuksuzluk yoluyla diskalifiye etmeye çalıştılar. Dün kendilerine yapılanları bugün Ekrem Başkan’a yapmaya kalktılar. Ama artık bu meydanın boş olmadığını, Saraçhane’de gördüler. Bugün, hedefleri Ekrem Başkan’dı. Bu yüzden, İYİ Parti olarak biz de, amasız, fakatsız onun yanındaydık. Bir saniye düşünmedik, bir dakika gecikmedik, haberi alır almaz yola çıktık. Demokrasimizin, sahipsiz olmadığını hatırlatmak için, İstanbulluların iradesinin, çiğnenemeyeceğini haykırmak için, kaybetme korkusundan gözü dönenlere karşı, dimdik durmak için, Saraçhane’deydik. Biz dün neredeysek, bugün de oradayız. Kim ne derse desin, yarın da, aynı yerde olmaya devam edeceğiz. Şayet bu kafa, yarın da hedefine, Mansur Başkan’ı koyarsa bu sefer de, bir saniye düşünmeden, bir dakika gecikmeden, onun yanında dimdik dururuz.
Türkiye, artık patolojik semptomlar gösteren, tehlikeli bir zihniyet tarafından yönetiliyor. Maalesef, empati, vicdan, sorumluluk bilinci gibi, insani kavramlarla bağını tamamen koparmış sosyopat bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu bir gerçek. Nitekim bu gerçeği, iktidar mensuplarının her hareketinde, her cümlesinde, her kelimesinde, endişe verici bir sıklıkla görüyoruz.
Beceriksizleriyle fakirleştirdikleri; asgari ücretlimizin, memurumuzun, emeklimizin maaşlarına, yapmak zorunda olukları, düzenlemede bile, bu gerçeğe şahit oluyoruz. Biliyorsunuz, son olarak, Türkiye’nin en yakıcı meselelerinden biri olan EYT’li kardeşlerimizin durumuna ilişkin sorulan bir soruya, ‘EYT mi?’ diye cevap veren, Nebati Bakan, birbirinden ciddiyetsiz açıklamalarına geçtiğimiz günlerde bir yenisini daha ekledi.
Çıktı, hiç utanmadan, zerre sıkılmadan bu milletin gözünün içine baka baka; ‘Asgari ücretliye de, memura da, emekliye de, ne verilse haklarıdır. Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek, bereket getirir’ dedi. Yanlış duymadınız. Aynen böyle dedi. Bu ne cürettir! Bu ne utanmazlıktır! Bu ne saygısızlıktır! Hayırdır Sayın Bakan, sadaka mı dağıtıyorsunuz? Lütufta mı bulunuyorsunuz? Kendinize gelin!
Siz babanızın değil, milletin hazinesinin başında duruyorsunuz! Aile şirketinizde, sosyal sorumluluk projesi yürütmüyorsunuz; devlet yönetiyorsunuz, devlet! Yandaşlarınıza peşkeş çektiğiniz, Bay Kriz’e feda ettiğiniz ve batmaya mahkûm ettiğiniz o hazinede; kaç yetimin hakkı var, biliyor musunuz?
Paramızı pul ettiniz, yetmedi! Gücümüzü hiç ettiniz, yetmedi! İtibarımızı ağızlara sakız ettiniz, yine yetmedi. Şimdi de milletimizle dalga mı geçmeye başladınız? Eğer fındık kadar aklınız, incir çekirdeği kadar vicdanınız varsa ki ben hiç sanmıyorum, söylediklerime iyi kulak verin. Bu ülke sahipsiz değildir. Bu ülkenin sahibi, aziz ve cefakâr Türk milletidir. O yüzden haddinizi bilin!
Cıvık cıvık açıklamalar yapıp, bu milletin haysiyetiyle oynamayın, vatandaşın sabrını da, giderayak, daha fazla zorlamayın! Ama madem hazineye bereket gelsin istiyorsunuz; O zaman size bu kürsüden hatırlatmak istiyorum: Yalanın olduğu yerde, bereket olmaz! Hırsızlığın olduğu yerde, bereket olmaz! Sizin ayağınızı bastığınız hiçbir yerde bereket olmaz! Ot bitmez, ot bitmez! Çünkü milletimizin ütüldüğü kumar masalarında, bereket bulunmaz.”