Amerika da göçmenlik ve göçmenler /  3

0

“Herkes gibi bende Amerika’yı çok seviyorum ve bu ülkeye aşığım. Ama Amerika da bir gün yargılanacaktır”.

Bob Dylan

İlk iki yazıda Amerika’ya göçmenlerin girişi ve karşılaştıkları zorlukları kısaca işlemeye çalıştım. Bu son bölümde devam etmeden, önceki iki yazıyla ilgili bir konuyu da kısaca eklemek istiyorum. Detaylara fazla girmek istemiyorum ama bu göçmenlerin tutulduğu hapishanelerin önemli bir kısmı ihale ile özel şirketlere verilmiştir. Core veya Geo gibi benzeri devasa şirketler hem muazzam bir kar yapmakta hem de seçim dönemlerinde ülkede başkan adaylarını bile desteklemektedir. Zaman zaman dernekler ve kuruluşlar bu hapishanelerdeki usulsüzlükler ve insan hakları ihlalleri konusunda açıklamalarda bulunmaktadır.

Şimdi gelelim başka bir konuya.

Bilindiği gibi Amerika dünyanın en zengin ülkeleri arasında bulunmakla beraber sağlık eğitim gibi göçmenlik sistemi konusunda ciddi sorunları var. Şöyle ilginç bir çelişkiyi aktarmakta fayda var – bir yandan bu ülkeye gelebilmek için her türlü tehlikeyi göze alanlar varken öte yandan acaba emekli olmadan veya olduktan sonra hangi ülkede daha rahat yaşayabilirim diye düşünen milyonlarca Amerikalı var. Nedeni ise orta gelirli veya işçi emeklisi birçok insanın aldığı maaşlarla ülkede yaşayabilmesi oldukça zor görünmektedir.

Göçmenlerin bir tek sınırı geçmesi değil sınırları geçip Amerika’ya girdikten sonra yaşamlarını nasıl ikame ettirmektedirler?

Hangi koşullarda ve nasıl yaşayabilmektedirler?

Bir defa şunu kabul edelim ki, sayısı on milyonlarca ifade edilen çok büyük bir göçmen topluluğunun hiçbir yasal statüye sahip değildir ve çok ağır koşullarda çalışmaktadır. Birçok işveren bu durumu istismar edip bu insanların can güvenliğini bile düşünmemektedir. Göçmenlik sistemindeki oldukça ağır ve eski yasalarda, çelişkilerde bu sürecin en büyük nedenidir.

Konuyu biraz daha açacak olursak – bir yandan insanların sınırın bu tarafına geçmesinde, birçok zorluk varken diğer yandan da geçtikten sonra yasal statüsünden kaynaklanan ve yaşadıkları korku ve endişeyle karışık çalışma koşullarıdır.  Tabi ki bu durum – birçok devasa şirketin de ağzını sulandırmaktadır.

Birinci gruptaki şirketler bu insanları hiçbir yasal statüye sahip olmadığı için çok az ücretlerle çalıştırmakta ve hatta tehdit etmektedir.

İkinci gruptaki şirketler ise misafir işçi statüsüyle bu insanların ile ülkeye gelmesine vesile olmakta ama aynı şekilde oldukça düşük ücretler vermektedir. Tabiri caizse bir nevi görünmeyen bir kölelik sistemi oluşturmuştur sistem. Her iki koşulda da kazanan devasa şirketler iken kaybeden ağır koşullarda ve düşük ücretlerle çalışan göçmenlerdir.

Mesela, Florida’da duyarlı gruplar veya insan hakları dernekleri Publix veya WallMart gibi devasa şirketlere dava açmakta veya usulsüzlükleri yakından takip etmektedir. Bu marketlerin satışını yaptığı domatesleri- Florida da tarlalardan çok düşük ücretle çalışan tarım işçileri toplamaktadır ve bu şirketler işçilere asgari ücretin çok altında ödeme yapmaktadır. Yani bu insanların emeğini sömürmektedir.

Bu, yalnızca küçük bir örnek. Birçok eyalette veya iş sektöründe benzeri sorunlar devam etmektedir.

Bir de işin ırkçılık ve ayrımcılık kısmı var. İngilizce adıyla Southern Poverty Center veya Güneyde Yoksullukla Mücadele Kuruluşu bu konularda sürekli araştırma yapan ve mağdurları destekleyen bir gruptur. İstatistiklere bakıldığında yalnızca 2020 de 838 tane ırkçı ve nefret söyleminde bulunan dernek ve kuruluş tespit edilmiştir. Bunların ise önemli bir kısmı göçmenlerin bu ülkede kalmasına veya kalırsa da hiçbir hakka sahip olmasına karşıdır. Belki ileride tekrar bu konularda sizlerle düşüncelerimi paylaşmak isterim. Ne diyelim son söz olarak göçmenlik ve başka topraklara da göçmek bir insan hakkı olup birleşmiş milletlere atılan imzalarla kabul edilmiştir. Ama her diğer konu gibi teoriyle pratiğin birbirine uymadığı burada da görülmektedir. Daha demokratik ve insan haklarına saygılı bir dünya dileğiyle herkese selamlar.

Önceki İçerikİnsan kötüdür ama neden?
Sonraki İçerikYAPMA
1968 Ankara doğumlu. Çukurava Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ni bitirdikten sonra Peyzaj mimarlığında yüksek lisansını tamamladı. Mersin Üniversites'inde akademik çalışmalarda bulundu, CIHEAM ve Tübitak desteğiyle İspanya'da akademik çalışmalarda yapmıştır. 1998 yılından beri ABD'de yaşamaktadır. Evrensel gazetesinde ve Yarın derdisinde yazıları yayınlanmıştır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz