Amerikan Rüyası / 3

0

İlk iki bölümde bağımlılık ve suç ilişkisini, uyuşturucunun niye bu kadar yaygın olduğunu ve ayrıca etnik dağılımı göre süregelen eşitsizlikleri, ırkçılık gibi konulara kısaca değindim.

Doğal olarak bunlarla iç içe giden bir konuda devam eden ekonomik sorunlar ve etnik dağılımını etkisine bağlı diğer adaletsizlikler. Bir kapitalizm gerçeği olsa gerek bu süreç Amerika’da yaşanan her siyasal veya ekonomik krizde, afetlerde hatta savaşlarda önce düşük gelirli sınıfları etkilemektedir. Savaşlar derken yine ilk fakir ailelerin çocukları gitmektedir. 

Ekonomik eşitsizliğin en çarpıcı örneklerinden biri en temel ihtiyaçlara biri olarak barınma veya ev sahibi olabilmenin zorluğudur. Düşük gelirli bu insanların kaç nesilde bırakın iyi bir semtte oturmasını ev sahibi olması veya alması hatta bazen bir yer bile kiralama bile imkansızdır. Sözün gelişi her zaman Amerika fırsatlar ülkesi derler ama gerçek göründüğü gibi değildir. Önemli bir kesim ev bile kiralayamamaktadır. Kişinin kredisinin iyi olmaması veya geçmişte işlediği bir suçtan dolayı ev kiralayamamaktadır. Tanıdığım bir siyah Amerikalı bir arkadaş 30 yıl önce işlediği bir suçtan ev bile kiralayamamıştı.

Ülke Sosyal bir devlet yapısından uzak olduğu için – bu zor durumda olan kitleler için seçenekleri de azaltmaktadır . En kötüsü ise evsiz kalıp sokaklarda düşebilir. Hemen hemen bütün büyük veya küçük şehirlerin merkezlerinde azımsanmayacak kadar evsiz insan yaşamaktadır. Evsizler için yapılan barınma yerleri olmakla beraber ihtiyacı karşılamaktadır uzaktır. 

Biraz şanslı olanları suç oranı yüksek bir semtte bakımsız bir ev yada apartmanda veya belediyenin tahsis ettiği bir arazide trailer ya da mobile evlerde kalmaktadır. Bu son derece ucuz inşaat malzemeleri ile yapılan barınaklar doğal afetlerde ilk tehlikede olan yerlerdir. Diğer bir deyişle burada yaşayan fakirler ilk darbeyi alan insanlardır.

Elbette olumlu gelişmeleri de unutmamak lazım. Birçok hayırsever kuruluş ve kiliseler bu insanlara her türlü desteği sunmaya çalışmaktadır. 1996 da İstanbul da toplantılarına da katıldığım Habitat grubu Amerika’da birçok eyalette düşük gelirli insanlara yardım etmektedir.

Diğer yandan büyük inşaat şirketleri emlakçılar ve kendisini ayrıcalıklı hisseden bir grupta sürekli doğal alanları tahrip ederek geniş alanlara lüks yerleşim yerleri kurmaktır. Buda ayrı bir trajedidir. 

Düşük gelirli insanların karşılaştıkları diğer bir sorun ise gıda sorunudur. Maddi durumu iyi olan ve eğitimli ve bilinçli gruplar özellikle kimyasal maddelerin az kullanıldığı hormonu; ve organik gıdalar alırken önemli bir düşük gelirli kesim geçmişten de gelen alışkanlıklarını devam ettirerek sağlık için çokça uygun olmayan yiyecekleri tüketmektedir. Hem gelir seviyesi hem de eğitim düzeyi belirleyici faktördür.

Eğitim demişken gelir seviyesine göre eğitimdeki fırsat eşitliği ortadan kalmaktadır. Gelir durumu en az birkaç nesilde iyi olan aileler çocuklarını daha iyi okullara gönderme şansı vardır. Bunun tam tersinin de ise ciddi sorunları olan ailelerin çocuklarına iyi bir eğitim veya gelecek sunması biraz zordur. Gerçi bu kısır döngü birçok ülkede aynıdır. 

Son olarak buraya sonradan göçmen olarak gelen insanların – fakir veya evsizlere olan yaklaşımı ise gerçekten çirkindir. Buradaki toplumu ve sistemi iyi analiz etmeden sorgulamaya bu ülkede en az birkaç nesilde sorun yaşayan bireyleri yargılamak ne kadar etiktir tartışma konusudur. Göçmenlerin önemli kısmı ülkeye çalışmak veya yatırım yapmak amacıyla gelmektedir. Kendi ülkelerinde aldıkları sağlam aile geleneklerine ve önemli değerleri beraberlerinde getirmektedirler. Bir nevi taze kanla gelmektedirler. Burada kaç nesilden beri ciddi sorunlar yaşayan Amerikalı insana göre daha avantajlıdırlar. Dolayısıyla kısa sürede iyi yerlere gelmektedirler. Ama bu temel farkı doğru algılayamayan göçmenler fakir veya sokağa düşmüş Amerikalı küçük görmektedir. 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz