Anne-baba tutukluluğu zulümdür.. Binlerce çocuğun psikolojisi bozuldu

0

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, hak ihlalleri ve önemli gündem maddeleri ile ilgili Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

“Dolar 10 liraya yaklaştı, Euro 12 liraya dayandı ve iktidarın ekonomiyi yönetemeyeceği apaçık bir şekilde ortaya çıktı.” diyen Gergerlioğlu, şunları söyledi: Büyük bir ekonomik deprem yaşanıyor. Bu depremin müsebbibi iktidardır, yönetememe halidir. Yönetemiyor ve insanları esnafı, çiftçiyi, memuru perişan ediyor. Artık kısa sürede erken seçimin olması lazım. Cumhur İttifakı’nın yönetemediği bir suç ortaklığı şeklinde ülkeyi uçuruma doğru sürüklediğini net bir şekilde görüyoruz. Esnafımız ekonomik açıdan perişan, mağdurlar insan hakları ihlalleri açısından perişan ve iktidar bu hali görmezden gelerek ülkeye büyük faturalar ödeterek yoluna devam etmekte. 500 Milyar $’ı aşkın dış borç ve içeride her geçen gün artan borçlarımız ile dövizin yükselmesi, altının yükselmesi ile büyük bir ekonomik felaket yaşıyoruz.

OHAL İnceleme Komisyonu’nun hukuksuzluğu ile ilgili bugün bir açıklama yaptık Eğitim-Sen’de çünkü Barış Akademisyenleri Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen ceza mahkemelerinin Barış Akademisyenleri ile ilgili ceza davalarını düşürmesine rağmen OHAL Komisyonu Barış Akademisyenleri’ne de ret vermeye başladı. Ne kadar hukuk dışı olduğunu ispat etmekle mükellef! Binlerce kişiye yüzde 90 oranında verdiği ret kararlarından sonra apaçık şekilde Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgili ihlal kararlarına rağmen ceza mahkemelerinin durduğu mahkemelere rağmen ret kararı veriyor. Benim ile de ilgili Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına rağmen OHAL Komisyonu ret kararı vermişti. OHAL Komisyonu hiçbir şekilde Anayasayı ve hukuku umursamadığını net bir şekilde tüm Türkiye kamuoyuna göstermekte. Yüz binlerce KHK’lının hakkını ve hukukunu savunmaya devam edeceğiz. Mazlum, mağdur ayrımı kesinlikle yapmayacağız. Tamamen hukuktan uzak bu keyfilikleri mahkûm etmeye devam edeceğiz.

Önümde OHAL Komisyonu ret kararı var. Tamamen bir kanaat ile ilgili somut bir belgenin yer almadığı kanaat raporu bulunmuş. Telekomünikasyon Başkanlığı’ndan çalışan bir kişiye verilen ret kararı. Kararı okuduğumuzda hiçbir somut hususun olmadığı ve tamamen kurum kanaati ile bu kararın verildiği. İş ortamındaki davranışları dikkate alınarak terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu konusunda kurum kanaatinin bulunduğu. Hiçbir somut delil yok ama irtibat, iltisak denerek ihraç ediliyor. Kimisine irtibat, iltisak denilerek PKK/KCK deniliyor. Böyle bir damga vurma operasyonu devam ediyor.

Bütün bu ihraçlara karşı direnenlerden Nazan Bozkurt’un gönderdiği bir belge var. Kendisine AK Parti önünde OHAL Komisyonu ve KHK’lar ile ilgili yaptığı protesto eylemi nedeniyle Kabahatler Kanunu uyarınca gürültü yaptığı yönünde karar tutanağı düzenlenmiş. AK Parti önünde bir eylem yaparsanız; size mutlak surette bir suç bulmaya çalışırlar ve bu Kabahatler Kanunu çerçevesindeki ithamlarının da sanırım daha hala eline tebliğ edilmemiş. Evraklar ortada dolaşıp duruyor!

Muhaliflerin her türlü itirazına takipsizlik veren bir savcılık makamı var!

OHAL Komisyonu’nun kararlarını, KHK’ları protesto eden KHK’lı mimar Alev Şahin ile ilgili bir olay vuku bulmuştu. Kendisini devlet görevlisi polis olarak tanıtan kişiler illegal bir şekilde görüşmeye davet etmişti ve kendisini yine telefonla arayarak bu görüşmede ısrarcı olmuşlardı. Kaçırılma ile ilgili tehdit aldığını söylemişti bu kişiler tarafından ve kendisi kaçırılma ile ilgili bir tehdit aldığını söylemişti, bu kişiler tarafından. Kaçırılmak istendiğini beyan etmişti.  Bununla ilgili suç duyurusuna katılmıştık ve afaki gerekçelerle de bu suç duyurusunun takipsizlikle sonuçlandığını kovuşturmaya yer olmadığına dair afaki bir savcılık kararı olduğunu görüyoruz. Böyle muhaliflerin her türlü itirazına takipsizlik veren bir savcılık makamı var!

Diyarbakır’da İl Örgütümüz önünde eylem yapan anneler var. Biz bununla ilgili çok açıklamalar yaptık. Bir vatandaş Diyarbakır Valiliği’ne başvurarak: “Bende Diyarbakır AK Parti İl Başkanlığı önünde bir eylem yapmak istiyorum. Buna izin var mı?” denilince kendisine Valilik tarafından bir belge gönderilmiş, cevap verilmiş. “HDP önünde anne-babaların acıları ile ortaya koydukları bir süreç oldu ve bu eylemin hoş görüldüğüne dair bir açıklamadan sonra bahsetmiş olduğunuz siyasi partinin il binası önünde yapmak istediğinizi beyan etmiş olduğunuz faaliyet veya benzeri etkinlikler gerçekleşmesi halinde 2911 Sayılı Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında değerlendirilerek hukuka uygun gerekli tedbirlerin alınacaktır.” Trajikomik bir cevap. HDP önünde yapılan eyleme izin veririm ama AK Parti önünde annelerin yapacağı bir eyleme izin vermem diyor Diyarbakır Valiliği. Belge burada, kendilerinin ne kadar Anayasa ve hukuku çiğnediği, ne kadar çifte standartlı karar aldıkları çok net! Diyarbakır Valiliği’nin bu cevabı da resmi teammüllere uymadan verilen bir cevap. Altında imza yok sadece imzasız bir belge olarak göndermişler şahsa. Bu da ilginç ve hukuksuz kararlara bir örnek niteliğinde verilen bir karar.

Mehmet ve Özlem Demirtaş çiftinin mağduriyetini geçtiğimiz haftalarda gündeme getirmişti. 3 çocuk, anne ve baba mahpus, tutuklu cezaevinde. Çocukların psikolojisi perişan durumda demiştik. Sık sık kendisini darp eden, yaralayan bir çocuk var maalesef. Onun ve diğer iki çocuğunun psikolojisi ile ilgili takipleri var. Çocuk psikoloğünun çocuklarla ilgili raporlarını size sunmak isterim çok üzücü. Bir hekim olarak bu raporları okuduğum zaman 3 çocuğun da bu raporlara göre oldukça önemli anne-baba yoksunluğu, eksikliği hissettiği yönünde çocuk psikoloğunun çok net rakamları ve açıklamaları var! Uzun ve ayrıntılı bir rapor. Çocuk psikoloğu tüm bunları ayrıntılı bir şekilde anlatmış.

Maalesef böyle binlerce çocuk var, psikolojisi bozulmuş, anne babasından ayrı, yakınlarının yanında duran binlerce çocuk var ve psikolojileri bozulmuş. Biz yıllardır anne-babayı suçlu ilan ettiniz, zindanlara attınız. Bu çocukların suçu ne bunlara bir çözüm bulun anneler için bir çözüm bulun, böyle anne baba mahpusluk olmaz, bu bir zulümdür, çocuklar mahvoluyor dediğimiz zaman bizi dinlemediler. Böyle bir kin, nefret ve intikamları var ki o çocuklara da bir zulüm çektiriyorlar ama çocukların çocuk psikoloğu raporları ortada, perişan olmuş, psikolojik bünyeleri apaçık ortada, bütün bunlara rağmen bu zulmü devam ettiriyorlar ve hiçbir çözüm bulmuyorlar. Bir çözüm teklifi, yasası getirilmişti, iktidar bunu getirmişti ama son anda kendileri getirdikleri teklif maddesini iptal ettiler. Bu da pek Meclis’te görülmeyen bir hadiseydi. Kendi getirdikleri teklifi kendileri iptal ettiler neden? Çünkü anne babadan yoksun bir şekilde yakınlarının evlerinde yaşayan çocukların yaşadıkları bitmesin diye bu zulmü yaşatmak için bu maddeyi çeken bir iktidar var karşımızda.

İnsanları terör örgütleri ile irtibatlı, iltisaklı diye ihraç etmekten başka bir şey yapmayan bir karar!

Bir başka OHAL Komisyonu kararı! İnsanları terör örgütleri ile irtibatlı, irtisaklı diye ihraç etmekten başka bir şey yapmayan bir karar! Burada da PKK-KCK denilmiş ama adli bir ceza yok, bir cenaze defin işlemine katıldığı nedeniyle bu kişi bir basın açıklamasına katıldığı nedeniyle kendisine ret kararı verilmiş, ortada hiçbir ifade yok, hiçbir somut fiil yok ama yine böyle insanlara damga üstüne damga vurarak terörist ilan etme faaliyeti devam ediyor. Batman’dan bize gönderilen bir karardı ve terör örgütü, irtibat, iltisak denilerek maalesef bu kararlar devam ettiriliyor!

Bu hafta da gündem ettik! Şu anda Keskin Cezaevi’ndeki mahkûmiyet sonrası, yaşadığı ihlaller sonrası Afyon Cezaevi’ne nakledilen eski Yargıtay üyesi Hüsamettin Uğur’un kamuoyuna gönderdiği mektubu elinde, yaşadığı tüm ihlalleri cezaevinde sansüre uğrar, önceki cezaevindeki ihlalleri bari anlatayım, şu anda yaşadığım cezaevindeki ihlallere daha gelmeyeyim, öncekileri anlatayım diyerek gönderdiği mektubu elimizde. Hem Keskin Cezaevi’nde hem Afyon Cezaevi’nde uğradığı ağır ihlaller dolayısıyla biz hukukçu kızı Nalan Dilara Uğur ile de konuştuk, ağır cezaevindeki hak ihlallerine uğrayan bir hukukçu, hakkını aradığı için de hem taciz ediliyor hem darp ediliyor. Cezaevindeki binlerce ihlalden birisini yaşayan KHK’lı bir eski Yargıtay üyesi bize yaşadığı hukuksuzlukları anlatmış, biz de bunu takip etmeye, kamuoyuna duyurmaya devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

AB ülkelerinde 90-100 kişi civarında olmasına rağmen bizim ülkemizde Yüz binde 319 kişi cezaevlerinde şu anda maalesef.

TÜİK’in cezaevi rakamları var elimde. Batı ülkelerinde, AB ülkelerinde 90-100 kişi civarında olmasına rağmen bizim ülkemizde Yüz binde 319 kişi cezaevlerinde şu anda maalesef. Nüfusun %96’sı erkekler cezaevinde, %4 kadınlar cezaevinde. Kadın ve hasta tutuklu sayısında da Türkiye Rusya’dan sonra ikinci sırada geliyor. Bütün bunlar TÜİK’in resmi rakamları. Bunların da dikkatle takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Adli mahpusluklar da kültürel düzeyin düşük olması, terör ile ilgili mahpusluklarda da ifade özgürlüğünün gasp edilmesi, ayaklar altına alınması gerçeğini bu tablolardan net bir şekilde görüyoruz değerli arkadaşlar.

Bize gelen ihlal başvurularından da bahsetmek isterim. Bize gelen bir ihlal başvurusunda; “Ben Efendi Sarıkaya, EGM’den 2021’de ihraç edilmiş bir insanım diyor. Hem bir öğretmen hem de yüksek makine mühendisi bir vatanseverim geldiğim noktalara dişim, tırnağım alın terim ile geldim. Küçükken ayakkabı boyacılığı yaptım inek güttüm, pazarda el arabacılığı yaptım, üniversite ara tatillerinde buğday pazarında amelelik yaptım, inşaatlarda amelelik yaptım. Hiç gocunmadım hayatımın en onurlu günleriydi. Ama bu haksız, hukuksuz ihraca hiç dayanamıyorum.” Diyor. “Bunların Allahtan korkusu yok mu? Şimdi ne SGK’lı bir iş bulabiliyorum ne de kendi işimi kurabiliyorum.” Diyor Efendi Sarıkaya ve geçimini nasıl sağlıyormuş? “Babam geçenlerde tarladan çıkan buğdayın parasını verdi ağlayarak, annem madımak toplayıp pazarda satmış onun parasını verdi. “Harçlık et oğlum. Sana bunu yapanlar gün görmesin oğlum.” Diye ekledi ve bana bunu yapanlara böyle beddua etti.” Diyor. “İki oğlum var biri okula başlayacak ne yapacağımı bilemiyorum.” Diyen KHK ile ihraç edilmiş çaresiz bir eski Emniyet Genel Müdürlüğü mensubu eski bir polisin bize başvurusunu size ifade etmek istedim. İnsanları böyle çaresiz ve hayattan umudunu kesmiş bir hale getiriyorlar.

“Eşim Tekirdağ T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tüm koğuşta şiddetli öksürük var ve insanlar hastaneye gittiklerinde dönüşte karantinaya girecekleri için hastaneye gitmiyorlar. Yetersiz tedavi ile yetersiz vitamin ile koğuşta dinlenerek hastalığı geçirmeye çalışıyorlar. Biontech aşısı tüm cezaevlerinde olmasına rağmen bu cezaevine Sinovac oldu ve yetersiz olduğundan dolayı sık sık hastalanıyorlar.” diyor mahpusun eşi. “Ayrıca 16 kişiye günlük 5 saat sıcak su geliyor. Bundan dolayı eşim 1.5 yıldır soğuk su ile banyo yapıyor. Çok kalabalık olduğu için çamaşır kurutma sorunları yaşıyorlar, çamaşırları alıp elde yıkıyoruz sonra geri veriyoruz. Kargo ile veriyoruz elden kabul etmiyorlar. Kargo ücretleri 15 TL iken şimdi 40 TL oldu, şimdi maddi açıdan çok zor durumdayız, bütün bunlarla belimiz bükülüyor.” Diyor. Tekirdağ Cezaevi’ndeki mahpusun eşi.

“Cezaevinin keyfi tutumu, yaklaşık 6.5 yıldır Osmaniye 2 No’lu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Ömer Yılmaz tahliye olması gerekirken tahliye edilmedi. Onunla aynı suç dosyasında olanlar tahliye edildi ama kendisine ayrımcılık yapıldı ve denetimli serbestliği verilmiyor.” diyor.

Eğitim ile ilgili bir başvuru. Malum doğu illerimizde eğitim ile ilgili kalite düzeyi maalesef yıllardır düşük. Bununla ilgili başvuru aldık. Şanlıurfa Siverek Gazi Paşa İlköğretim Okulu’nda okuyan bir velinin başvurusu var. “Kadrolu öğretmen atanmıyor. Mevcut öğretmeni keyfi bir şekilde müdür kovuyor. Yerine kendi samimiyeti olan başka öğretmen geliyor. Milli eğitim ve kaymakamlığa da dilekçeler verdik sınıf velileri olarak. Bu şekilde çocuklarımızın öğrenim hayatları boyunca zorluk yaşayacakları bir seviyeye sebep olundu. Eğitim alamıyoruz.” Diye feryat eden Şanlıurfa Siverek ilköğretim 2. Sınıf velisi bir vatandaşımızın başvurusunu gündeme getirdik.

Çorum Cezaevi’nde Mehmet Meleş, eşi de cezaevinde Ayşe Meleş ve üç çocuk perişan

Yine bir cezaevi ihlali. Çorum Cezaevi’nde Mehmet Meleş, eşi de cezaevinde Ayşe Meleş ve üç çocuk perişan durumda anneleri İstanbul’da, baba Çorum’da çocuklar Manisa’da, sonunda anneyi en azından İzmir Cezaevi’ne nakletmişler, babayı hala nakletmiyorlar. Çocuklar bir dönem İstanbul’a gitti, halen Çorum’a gidiyorlar. Şu anda İzmir’e anne nakledildi, baba nakledilmiyor. Çocuklar perişan durumda. Bu sıkıntı devam ediyor. 24 saati tek başına geçiren bir baba var ve çocuklar çok zor durumda ve nakil yapılmasını istiyorlar.

Ağır bir işkence başvurusu Mersin TEM’de Ayhan Demir isimli kişinin sakat ve engelli olmasına yol açan bir işkence başvurusu var, 2017’de gözaltına alındığını, TEM’de darp edildiğini, muayeneye götürüldüğünde gerekenlerin yapılmadığını, Mersin TEM’den Osmaniye Cezaevi’ne götürüldüğünü ardından Tarsus Cezaevi’ne götürüldüğünü. Cezaevinde de sağlık sorunları yaşamasından dolayı düştüğünü ve en sonunda hakimin %87 engellilik durumundan dolayı kendisini tahliye ettiğini ama bu şikayetleri sonrası suç duyurularının maalesef takipsizlikle sonuçlandığını, işkence gördüğünü ve hayatının mahvedildiğini, hadım olduğunu, sinir sistemi ile ilgili önemli bir hasar aldığını ve bununla ilgili hiçbir şey yapılmadığını, takipsizlik verildiğini, AYM’nin başvuruyu süre yönüyle reddettiğini, hukuka başvurduğu tüm yolların kapandığını söylüyor. Çok vahim, ağır işkencelere uğramış bir vatandaş kendisiyle biz de görüştük, görüntülerini de gördük. Çok ağır hasta, %87 engelli bir vatandaşın işkence yönünden yaptığı bir başvuru havada kalıyor maalesef.

Menderes Kış isimli kişi, iş kazası dosyası mahkemede sürümcemede bırakılmış, hiç alakası olmadığı halde davası 4 ay sonra Antalya Mahkemesi’ne gönderilmiş, sonrasında İstanbul mahkemesine iade edilmiş 11 aydır olumlu olumsuz cevap yok. Ortada iş kazası sonrası hakkı yenmiş ve çalışamayan bir kişi var ve dosyası oradan oraya savrulup duruyor, kişinin büyük maddi manevi mağduriyeti devam ediyor!

Nakil başvuruları açılmış değil, nakil ile ilgili sorunlar yoğun bir şekilde devam ediyor

Silivri 7 No’lu Cezaevi’nde dilekçelerin işleme alınmadığı başvurusu var. Eşi: “Ben Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü’nde öğretmen olarak çalışıyorum, ders programımı da cezaevine gönderiyorum, o ders programına göre telefon konuşmaları yapılsın diye ama bu da nazar-ı itibare alınmıyor ve ben dersteyken telefon geliyor, dersten çıkmak zorunda kalıyorum çok zor durumda kalıyorum. Cezaevi niye bir öğretmenin ders saatlerine göre telefon görüşmesini ayarlamaz? Çok mu zor bu durum? Halen nakil yapılmıyor! Nakil başvuruları açılmış değil, nakil ile ilgili sorunlar yoğun bir şekilde devam ediyor. Dışarıda Covid tedbirleri azaltılmasına rağmen maalesef cezaevlerinde had safhada, kasıtlı bir şekilde uygulanıyor ve nakillerde durdurulmuş durumda.” Bu ailede böyle bir mağduriyet yaşıyor ve ayrıca eşinin kendisine gönderdiği mektuplarda büyük gecikmeler olduğunu ve para yatırılmadığı için mektupların gönderilmediği yönünde beyanlar aldığını ama parayı da yatırdığını buna rağmen bu tür haksızlıklarla karşı karşıya olduğunu söylüyor. Kütüphaneden kitap verilmiyor, açık görüşler hala açılmamış durumda ve telefon görüşmesi yaparken infaz koruma memurlarının “Eşime yönelik hakaret ve azarlarını kendi kulaklarımıla duyuyorum. Ben teneffüsümde telefon görüşmesini denk getirmeye çalışırken karşıda eşimin böyle bir azarlanma yaşadığını duyuyorum.” Diyor.

13 yıldır haksız yere cezaevinde olduğunu söylüyor

İbrahim Temel “Benim kardeşim İzmir 2 No’lu F Tipi’ne nakledildi. Öncesinde Bafra cezaevine nakledilmişti ve orada darp gördü.” Diyarbakır’a nakil konusunda uğraş veren bir aile var. Diğer cezaevlerinde haksızlık ve darp görmüş, 13 yıldır haksız yere cezaevinde olduğunu söylüyor.

Giresun Espiye L Tipi Cezaevi’nde yatan bir mahpusun yakını; “Af istiyoruz, madde ayırmadan, açık görüş yok, hastalara bakılmıyor, af istiyoruz.” Diye haykırıyor.

Hakan Karaduman 2014 yılında polis okulunu derece yaparak 3.’lükle bitirmiş. Ankara EGM’yi tercih etmiş ve 3 gün 3 gece darbeye karşı koymak adına evine bile gitmemiş. Büyük bir mücadele vermiş, daha sonra Diyarbakır iline tayini çıkmış ve 701 sayılı KHK ile mesleğinden ihraç edilmiş, tüm bunlara rağmen mahkemeden beraat almış ve görevine dönememiş. Bu arada muhasebe alanında kendini geliştirmiş. “Madem polisliğe iade edilmiyorum, muhasebe alanında kendimi geliştireyim.” Demiş bu sefer de hukuki hiçbir engeli olmadığı halde “Beraat aldığım halde stajım KHK’lı olduğum gerekçesi ile iptal edildi. Mahkeme yoluna gitmem söylendi. Vatanını milletini seven aklından hiçbir hainlik geçmeyen bizler ekmek kavgamızın derdindeyiz. Bize yapılan bu zulümün son bulmasını istiyorum. Onun için elimden geleni sizlerin yardımları ile yapmak istiyorum.” Diyor Hakan Karaduman. Onun da uğradığı mağduriyeti gündeme getiriyoruz. Gerçekten büyük önemli politik kırım var, soykırım yaşanıyor, insanları devlet işinden ihraç etmişsiniz ama acımasızlıkla onun bir muhasebe ile ilgili stajını da yapmasının önüne geçen bir acımasızlık, vicdansızlıkla karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.

Maalesef ağır hak ihlalleri var karşımızda. Davut Başkan Bünyan Cezaevi’nden bize yazmış. “Sağ bacağı, sağ kolu olmayan Şaban Kaygusuz.” Mahpus arkadaşının durumunu bize iletmiş. “Şaban Kaygusuz arkadaşımızı bir de ailesinin olduğu Diyarbakır’dan buraya sürdüler Bünyan Cezaevi’ne. Tekerlekli sandalyeye mahkumdur, Diyarbakır’a nakledilmelidir. Ziyaretçileri bile geldiği zaman onlara kötü muamele yapılıyor, darp ediyorlar, arkadaşımız zor durumda bizi geçtik arkadaşımızın Diyarbakır’a nakledilmesi lazım.” Diyerek bize başvurmuşlar. Hem engelli hem de sürgün edilmiş bir mahpusun dramını anlattım.

Dudu Arduç 29 yaşında 2 çocuklu, 8 ve 6 yaşında iki çocuğu var, 4 aylık hamile olmasına rağmen Eylül’den beri Antalya L Tipi Cezaevi’nde tutuklu

Çok üzücü bir hadise. Dudu Arduç 29 yaşında 2 çocuklu, 8 ve 6 yaşında iki çocuğu var, 4 aylık hamile olmasına rağmen Eylül’den beri Antalya L Tipi Cezaevi’nde tutuklu ve tansiyon problemi çıkmış, düşük tehlikesi var bu kadının. Sürekli doktor kontrolünde olmalı ve doktora gidip geldiği zaman karantina koğuşunda 15 gün kalmak zorunda kalıyor. Çok sıkıntılar yaşıyor. Hamile kadınları cezaevinde tutmayın. İki çocuğu karnında dört aylık bebeği var cezaevinde zulüm, işkence görüyor bu kadın. Hamile kadınları tahliye edin diye haykırıyoruz.

Yusuf Kenan Dinçer Van’dan bize seslenmiş bir mahpus. Çok ağır bir ihlal ile karşı karşıya olduklarını söylüyor arkadaşları ile birlikte. Mevzuatta olmayanı nasıl yapıyor bu Adalet Bakanlığı anlamak mümkün değil. “Van Yüksek Güvenlikli cezaevinde hak ihlallerinin her çeşidi var. En ağırı mahpusların bir kısmını sürekli tek kişilik hücrede tutma hali! Bu uygulamayla hayatımıza kast ediliyor, sesimizi duyan yok mu?” diye haykırıyor Yusuf Kenan Dinçer, Van Cezaevi’nden.

Kandıra Kocaeli 2 No’lu F Tipi’nde bulunan Zabit Kişi isimli kişinin bana gönderdiği mektup var burada. Bu mektubu ben gördüm, okudum. Zabit Kişi kendisi öncesinde ağır bir şekilde 108 gün boyunca ağır hak ihlallerine uğrayan bir kişi ve bu kişi hakkında biz Meclis Başkanlığı’na işkence ile ilgili başvuru yaptık, 108 gün boyunca 30 kilo kaybettiği ağır işkence seanslarını anlattığı başvurusu Meclis Başkanlığı tarafından reddedildi. Neden? İşkence anlattığı anlatımları ‘Kaba ve yaralayıcı ifadeler’ ile doluymuş. Meclis’te bizim önümüz kesilmeye çalışıldı. Kendisi de bana gönderdiği mektubunda; yapılan işkenceler için yaptığı suç duyurularının sürekli bariz, kasıtlı bir şekilde engellendiğini anlatmış. Çok net bir şekilde bu hukuksuzlukları anlatmış!

AK Parti iktidarı, Cumhur İttifakı hala bize ‘İşkenceye 0 tolerans’ diye palavra atıyor.

İşkencenin çok konuşulduğu bugünlerde Zabit Kişi isimli mahpusun başvurularının nasıl yokuşa sürüldüğünü böyle anlatıyoruz. AK Parti iktidarı, Cumhur İttifakı hala bize ‘İşkenceye 0 tolerans’ diye palavra atıyor.

Özgür Karakaya İzmir Cezaevi’nden yolladığı mektubunda: “”Onlar adaletsizliğe, bizler de direnmeye devam edeceğiz. Size gönderdiğim mektup geri gelmiş, tahliye olmuşsunuz cezaevine girmiştiniz, ilk defa geri gelen mektuba sevindim. Direnerek, boyun eğmeyerek, hukuksuzluğu teşhir ederek özgürlüğü elde ettin, tebrik ediyoruz.” Demiş İzmir Cezaevi’nden. Biz de ona özgürlük diliyoruz, özgür yarınlarda buluşma dileğimizi iletiyoruz.

Çok üzücü şikayetler geliyor. Adli Mahpus Derneği Başkanı Haluk Çavuşoğlu’nun bize gönderdiği bir mağduriyet hali. “Metris T tipi kapalı Cezaevinde iftira suçundan yatmakta olan Hayati Eres yaşadıģı iftiranın ağırlığından sinir krizi geçirerek felç geçirdi. Şu an hastanede yatmakta infazının evinde gercekleşmesini istiyoruz.” diyor.

Açık görüşler iptal durumda. 2 yıla yaklaşıyor, dışarıda pandemi şartları çok hafifletilmesine rağmen cezaevlerinde en ağır bir şekilde yaşatılıyor, mahpuslar, yakınları, ceza infaz koruma memurları aşı olmasına rağmen açık görüşler halen başlatılmıyor. Bilinçli bir zulmetme hali yaşatılıyor, biz bunlara karşı itirazlarımızı devam ettiriyoruz. Binlerce çocuk var babalarını, annelerini göremeyen binlerce çocuk var, büyük bir hasretlik var, çocuklar babalarına babalar çocuklarına yıllardır dokunamıyor, maddi manevi büyük sıkıntılar yaşatılmaya devam ediliyor.

Bu çocuklar ne olacak?

Bu çocuklar ne olacak? Bana açık görüşlerin başlamaması ile ilgili şikayetini gönderen bir annenin eşinin cezasının onandığı haberini aldım, kendisinin de mahkemesi sonucunda cezaevine girme ihtimali var. Bu çocuklar gerçekten çok zor durumdalar ve bu çocuklar ile ilgili; bu çocuklar ağlayarak babalarını istiyorlar, açık görüş yok, cezalar hukuksuzca onanıyor ve maalesef bu hukuksuzluklar yapılmaya devam ediliyor!

30 yıldır hükümözlü Yakup Güneş İzmir Cezaevi’nden bize yazmış. İnanılmaz bir vaka! “0 yıldır dosyam sonuçlanmadı, AİHM’in yeniden yargılama kararından sonra hükümözlü olarak Yargıtay’ı bekliyorum halen. 17 yaşında girdim cezaevine, saçları beyazlamış çıkacağım.  Yargıtay’a hatırlatın da kararı versin!” diyor. Düşünün 30 yıldır halen hükümözlü olarak cezaevinde bulunan AİHM’in bozduğu bir karar sonrası halen neticelenmemiş bir mahkeme var karşımızda. Yakup Güneş İzmir Cezaevi’nden yazmış.

Gebze Kadın Cezaevi’nden Havva Yıldız. “Duvarları aşan sesimi duyun.” Diyor. “Çeyiz evim hazır, nikah salonum tutulmuştu, tutuklandım. Yatarım bitip 4 ay geçtiği halde Yargıtay kararı vermediği için hala 4 ay fazladan yatmaktayım. Duvarları aşan sesimi duyun.” diyor.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün açıklaması var. İçişleri Bakanı’nın açıklamalarına karşı onun açıklamaları var. Cezaevlerinin adeta güllük gülistanlık yerler olduğunu söylüyor. İçişleri Bakanı’nın hukuksuzluğu teşvik eden açıklamalarına karşı “Hukuksuzluk teşvik edilemez, hukuk önden gitmelidir.” Şeklinde açıklama yapmış. Güya pir-u pak olduğunu söylemeye çalışıyor. Biz Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün hukuktan ne kadar uzak olduğunu çok iyi biliyoruz. Binlerce ihlali örtbas eden bir bakanlığın bakanı kendisi! Hapishaneler haksız yere tutukluluklar, hasta mahpuslar, hamile kadınlar ve çocuklarla dolu. Böyle bir iki kelam edince kurtulacağınızı sanıyor musunuz? Diye Adalet Bakanı’na buradan seslenmek istiyorum!

Kırıkkale Cezaevi’nden vahim bir ihlal aldık. Cihat Özdemir diyor ki: “Kanser hastasıyım, koltuk altında çıkan bir kitle için göğüs cerrahisi, hematoloji, endokrin doktorları Nisan 2021 de ameliyat kararı vermesine rağmen ameliyat günüm belli olmadı. Tedaviler aksatılıyor. Kelepçeli muayene dayatılıyor.” Cihat Özdemir Kırıkkale F Tipi’nden.

Sağlık hakkımız gasp ediliyor

Esra S. İsimli mahpus Bakırköy Cezaevi’nden: “Yasa basın ilan kurumu aracılığı ile ilan hakkı bulunmayan gazetelerin cezaevine girişine izin vermiyor, yasaya aykırı olarak buna dergileri de ekliyorlar. Sağlık hakkımız gasp ediliyor. Kitap okumayın anlamında sınırlandırılıyor.” diyor.

Edirne Cezaevi’nden Aytaç Ünsal: “Anılarım sakıncalıymış.” diyor. Kendisi de bir karikatür çizmiş. Ölüm orucu sonrası hastanede yazdığı anılarını cezaevi sakıncalı bulmuş, bunun halka iletilmesi noktasında sakıncalı bulmuş. “Tedavi sürecinde yaşananları size göndermek istiyorum ama gönderemiyorum çünkü sakıncalı ilan etmişler, kararda bana sakıncalı gönderilmiş. Halkla buluşmam engelleniyor.” diyor.

Hak ihlalleri ile ilgili önemli sıkıntılar var. İşkence’ye uğrayanın yaptığı suç duyurusuna takipsizlik veriyorlar. Az evvel bahsettiğim Zabit Kişi’nin suç duyurularına takipsizlik veriyorlar. Bana yapılan ağır hakaret, küfür ve tehditlere takipsizlik veriliyor. 21 Savcı 3 Hakim hakkında HSK’ya başvuruda bulundum geçen gün Ankara Adliyesi önünde ama bana yapılan hukuksuzluğa karşı itiraz eden insanların ifade özgürlüğü içindeki bakın burada. İfade özgürlüğü içindeki ifadelerine karşı hemen ceza davaları başlatan bir savcılık var. Tamamen bir çifte standart yapıyorlar. İşkenceye karşı susuyorlar, bize karşı muhalif siyasetçilere yapılan hakaret, tehditlere karşı susuyorlar savcılar ve sonunda bana yönelik bir cezaevine giriş sürecinde beni savunan ifade özgürlüğü içindeki cümleler için ceza davası başlatıyorlar. Bu kadar çifte standartlı bir anlayışla karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.

Antakya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın bir KHK’lı kişi hakkında verdiği karar var. yüzde 70 engelli otizmli çocuğunun engelli yakını aylığı almamasına dair bir kararı var biz bununla ilgili Kamu Denetçiliği Kurumu’na da başvurulması gerektiğini söyledik. Başvurdu yakını orası da baştan savma bir karar ile idarenin yaptığı muamelenin doğru olduğuna dair bir karar verdi maalesef. Hep birbirlerini doğrulayan bir anlayış içinde gidiyorlar. Çok üzücü, büyük bir hukuksuzluğu yansıttığında net bir şekilde söyleyelim.

Majed Shamaa’nın esprili video yayınladığı için Suriye’ye gönderileceği yönünde kararlar çıktı!

Suriyeli gazeteci Majed Shamaa’nın esprili video yayınladığı için Gaziantep geri gönderme merkezine gönderildiğini, muz yeme videolarını paylaşanların da Suriye’ye gönderileceği yönünde kararlar çıktı, adımlar atıldı. Biz bunları eleştirdik, itiraz ettik Meclis’te, kamuoyunda da itiraz ettik. Böyle bir saçmalık olamaz. İnsanların ifade özgürlüğü içindeki eleştirilerinden dolayı hayati tehlike yaşayabilecekleri, ülkelerine geri gönderilmeleri, ihraç edilmeleri kabul edilecek bir davranış değil. Son anda bu adımların durdurulduğunu Majed Shamaa’nın serbest bırakıldığını ve diğerlerinin de yurt dışına gönderilmediği bilgisini öğrendik. Böyle itirazlar sonucu olumlu adımlar da atılabiliyor. Bunları da önemli buluyoruz!

İşkence diyoruz, geçtiğimiz hafta içinde Mehmet Eymür’ün işkence ile ilgili başvuruları gündemdeydi, sözleri gündemdeydi. Gökçer Tahincioğlu’nun onunla ilgili yaptığı sohbet sonrasında Mehmet Eymür’ün açık işkence beyanatları vardı. Hiçbir savcı harekete geçmedi, çok açık ve netti ve bakın “Devlet para için 18 kişiyi öldürdü.” diyor. Çıt yok. Biz nasıl bir toplumuz bunu anlamak mümkün değil! “Çiller cinayetleri biliyordu. Devlet 18 kişiyi para için öldürdü. Yeşil’i parayı bölüşenlerden biri temizlemiş olabilir.” Diyor Mehmet Eymür ve hiçbir savcı harekete geçmiyor. Biz böyle hukuksuz bir ülkede yaşıyoruz maalesef.

KHK’lı öğretmene servis şöförlüğü bile yasak

KHK’lı öğretmene servis şöförlüğü bile yasak arkadaşlar. Sivas’ta bir okulda 4 yıldır kendi aracı ile servis şöförlüğü yapan bir KHK’lı öğretmenin kendi aracı ile servis şöförlüğü yapması bile engellendi. Burada belgeleri var. Sivas Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, Milli Eğitim Bakanlığı’na soruyoruz. Bu nasıl bir soykırımdır? Kişi: “Kendi aracıma başka şöför tutarak servis hizmetini sürdüreyim.” “Hayır onu da kabul etmiyoruz.” Diyorlar. Aç susuz kal, öl diyorlar demek oluyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnameleri tebliğ etmediğine dair şikayetler var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı karar hakkında görüş beyan eder. Bu görüşlerin beyan edilmeden Yargıtay Genel Kurulu’na veya Ceza Daireleri’ne gelerek kararların verildiğine ve şahısların bilgisiz bırakıldığına dair önemli şikayetler geliyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnameleri vekil veya sanıklara tebliğ edilmesi gerekirken tebliğ etmiyor ve aniden kararlar çıkabiliyor!

Hıfzullah Kutum Fırat Üniversitesi’nde bir öğretim üyesiydi Hıfzullah Kutum ve düşünce özgürlüğü içinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi kutlayan bir paylaşım yapmıştı. “Yaşasın Eylül Devrimi ve Biji Kürdistan” demişti, bundan dolayı açığa alındı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu kabul edilecek bir hadise değil. İfade özgürlüğü içindeki bir ifadeydi ve dün itibariyle biz onun tahliye edildiğini öğrendik. Bu olumlu bir gelişme ama onun hiçbir şekilde açığa alınıp tutuklanmaması gerekiyordu ama maalesef bu da yaşandı.

Samsun Atakum Belediyesi’ndeki hukuksuzlukla ilgili; bir KHK’lı çok zor durumda kalmış, eski memur. Vergi indiriminden yararlanmak istemek için başvurmuş belediyeye, şartlara da haiz. Vergi indirimi yapılabilir ama gelir idaresinin afaki bir yazısı ile vergi indiriminden yararlanamayacağı yönünde bir yazı almış. Biz bununla ilgili soru önergemizi de verdik, takip ediyoruz. Böylesi acımasızca, kafadan, afaki kararlar ile insanların hayatları mahvedilmeye ve madden çok zor durumdaki insanların talepleri geri çevrilmeye çalışılıyor. Kesinlikle kabul etmiyoruz değerli arkadaşlar!

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz