- Mezhepçi(!) Siyasetin Sonu - 11 Mart 2023
- Meşruiyet Listesi ve Ortak Politikalar Mutabakat Metni - 1 Şubat 2023
- “O Gidenler de Hep Senin Gibiydiler” - 11 Aralık 2022
Yazılarımı takip eden okurlarım hatırlayacaktır: “Dizi Savaşları” başlığı ile zaman zaman televizyon dizilerinin günlük siyasetimizdeki karşılıklarını ve toplumu hazırlamaya ve provokasyonuna yönelik senaryoları aktarmaya çalışıyorum.
Yerli dizilerimizin nasıl da ülkemiz siyaseti ve gündemi ile ilgilendiğini söylersek hata olmayacağını düşünüyorsam, yabancı dizilerin de “dış güçler ve emperyalist üst akıllar” tarafından dünya kamuoyunu yönlendirici, hazırlayıcı ve olacaklardan önceden haber verici konu ve senaryolarla piyasaya sürüldüklerini söylemek yanlış olmaz.
Nasıl ki 11 Eylül saldırılarının öncesindeki bir filmde, aynı şekilde bir saldırı senaryosu ile film gösterime girmişse…
Başka başka yabancı filmlerin ve dizilerin de dünya kamuoyuna yönelik subliminal mesajlarla dolu senaryolarıyla tüm dünyaya yayıldığını söylemek de mümkün.
Mesela ben bir süredir 2016’da ilk kez Netflix’de yayınlanan “Designated Survivor” isimli politik diziyi izliyorum.
Dizi, Washington’a yapılan bir saldırı ile hükümetin çoğunluğunu öldürmesinin ardından, alt düzeyde bir bakanın başkan olmasını ve kriz sürecinde yaşananları, yaşadıklarını anlatıyor.
Amerikan anayasasında yer alan “Atanmış Varis”, tüm kabinenin aynı anda aynı yerde bulunma durumunda, orada olmayan, genelde de bir kabine üyesi olan bakanlar arasından seçiliyor.
Yani ülke yönetiminde çok etkili olmayan bir yetkili, tüm kabineye bir şey olması durumunda başkan olarak göreve başlıyor ve bu başkana da “Atanmış Varis” deniyor.
Dizi hem o anki kriz sürecinin idare edilmesini, hem ülkeyi gelecekteki terör saldırılarından korumaya çalışmasını, hem de atanmış başkanın kişisel çatışmalarını anlatıyor.
Atanmış başkanın aslında patlamadan bir gün önce ölen başkan tarafından kabineden kovulduğunu duyan birileri(!), hatta bir eyalet valisi de dahil, atanmış başkanın yetkisizliğini ve güvenilirliğini sorgulamaya başlıyor.
Politik dizi ve film severlerin takip etmesini önererek, bu dizi ile nasıl bir bağlantı kuracağımı düşünenleriniz için asıl konumuza dönmek istiyorum.
**
Biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti yönetim şekli, “Cuımhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adıyla, parlamenter sistemden farklı bir sisteme(!) geçmek durumunda kaldı.
Organizasyon şemaları bile hala belirsiz, kuralları, yetkileri, sınırları da hala belirsiz bir düzene girdik ve bu düzen ile de yönetiliyoruz(!)…
Bu düzen içinde “atanmış bakanların” seçilmişlere nazaran yetkileri ve sorumlulukları soyut olarak karşımızda duruyor. Yetki alanlarındaki karar ve uygulamalarındaki başarıları da başarısızlıkları da kimin hanesine yazılacak, önümüzdeki yıllarda değerlendirebileceğiz…
Henüz taze yönetim sistemini kurgulayan, kamuoyunun bilgisine sunan(!), onaylatan(!) bir AK Parti yönetiminin bile, ne olup bittiğini anlayamamış olduğunu bizzat partinin yetkili isimlerinden duyuyoruz, okuyoruz.
TBMM ve seçilmiş millet temsilcilerinin(!) iradesinin hükmü var mı?
Kanunların yapılmasında, anayasanın uygulanmasında ne kadar hak ve söz sahipliği kaldı malum!
Bir de seçilmiş Cumhurbaşkanının yurt dışına çıkışlarında devletin yönetimini emanet etmesi konusu var ki asıl soru ve sorunlar da burada başlıyor…
Ve dizi ile benzerliğini dikkatinize sunmak istediğim konu, muhalefet partilerindeki “Atanmış Başkan” rahatsızlığı…
82 Milyonun seçmediği ama temsil etmesi için görevlendirilen bir “Atanmış Başkan”…
Biliyorsunuz, bizdeki bu Atanmış Başkan Sayın Fuat Oktay.
Bu yeni sistemin uygulamalarını “kayyum başkanlar” ve “yetkisiz seçilmiş belediye meclisleri” ile birlikte bir daha değerlendirin isterseniz…
Olmayan yetkilerin kullanımı…
Oyun sürerken kuralların değişimi…
Öyle ya! Bu siyaset oyununun da süreci belliydi!
Artık iki seçim arası “oyunun ortasında kuralların değişmesi” konusu da önemli!
Seçim sürecindeki özellikle yerel siyaset sınırları ile seçim sonrasındaki sınırları değiştirme müdahaleleri..
Yerel yönetimlerin yetkileri..
Ve bugün gelinen noktada sadece bir CK (CKHK) ile Büyükşehir Belediyelerinin yetki ve sorumluluk alanlarının ellerinden alınarak Cumhurbaşkanlığına, yani merkezi(!) idareye devir edilmesi…
Seçim öncesi var olan “şartlar”, “kurallar”, “sınırlar” ve “yetkiler” üzerinden teveccüh ve tercihlerini sandığa yansıtan vatandaş, şaşkınlıkla ve hayretle bu “yetki devirleri” çabalarını da takip ediyordur muhakkak!
“Oyunun ortasında kuralların değişmesi”, gelecek siyasi tercihlere nasıl yansıyacak hep birlikte göreceğiz..!
Ve kararı tekrar vereceğiz!
Seçilmişler mi?
Atanmışlar mı?