Babacan: Başörtüsü üstündeki baskıyı kaldıran iktidar, başka yaşam tarzlarını ötekileştirdi

0
Latest posts by Emrullah Bayrak (see all)

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP lideri Kılıçdaroğlu arasında başlayan başörtüsü tartışmasına DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da katıldı.

Düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuşan Babacan, Türkiye’de başörtüsünün yasayla yasaklanmadığını, keyfi bir zulüm olduğunu vurguladı. Erdoğan’a “Bugün ‘Başörtüsü yasağını biz kaldırdık’ diyor ama sansür yasasını getiriyor. Her alanda özgürlükten yana ol.” diye çağrıda bulunan Babacan, şunları söyledi:

“Türkiye’de başörtüsü yasayla yasaklanmadı. Olan biten, keyfi bir zulümdü. Bir dayatmaydı. Aynı zamanda başörtüsü, bu keyfi dayatmayla yüzleşilerek serbestleşmedi. Aksine başörtüsü üstündeki baskıyı kaldıran iktidar, başka yaşam tarzlarını ötekileştirdi. İşte bugün ‘Başörtüsü yasağını biz kaldırdık’ diyor ama sansür yasasını getiriyor. Ya sen özgürlükten yanaysan, her alanda özgürlükten yana ol.

İdeolojik devlet anlayışını aşıp, eşit vatandaşlığı kazanamadığımız müddetçe nöbetleşe zorbalık devam eder. Tüm kazanımlar eksik kalır. Onun için biz bu meseleyi sahici, onarıcı bir yaklaşımla ele almak zorundayız.

Geçmiş kavgasına tutuşmanın, ‘Sen şunu dedin, öteki bunu yaptı’ kavgasının bu ülkeye hiçbir yarar sağlamadığını ve sağlamayacağını gayet iyi biliyoruz. İktidar illa birileriyle, geçmişle kavga edecekse dönsün 28 Şubat alkışçıları olan Perinçek’le ve Bahçeli’ye kavga etsin önce.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ çağrılarını ve CHP söylemlerindeki değişikliği biz dikkatle takip ediyoruz. Söz vermek, insanların gözlerini geçmişten alır, yarınlara çevirir. Ortak bir beklenti üretir. Bu nedenle yarınlara dair verilen sözleri önemsiyoruz.

Türkiye’de herkes bir kere düşman, bir kere üvey evlat, en az bir kere mağdur oldu. Artık eski hesaplaşmaları, kavgaları arkada bırakıp yeni bir başlangıç yapmamızın zamanı geldi. Geçmişi değiştiremeyiz. Ama yarınları, hepimizin ortak yarını olması hepimizin elinde. Daha zor şartlarda 1923’te Cumhuriyet’i kurduk, 1950’de demokrasiye adım attık. Bir kere daha yapabiliriz. Türkiye yeni başlangıcını demokratik birikimine yakışacak şekilde yapacaktır.

Geçmişten beri yaşanan mağduriyetler sadece yasalarla düzelmez. Bu ülkede kırılmış kalpleri, çiğnenmiş hakları, ayaklar altına alınmış hukuku ancak birlikte duran onarıcı bir demokratlık çözebilir. Kimsenin hakkının, hukukunun, malının, mülkünün çiğnenmemesi için ancak demokratik zihniyet bu sorunları çözebilir. İnsan haklarının iktidar değişimlerinden etkilenmediği ülke olursak çözeriz.

Ülkemizde özgürlükleri teminat altına alacak, kuvvetler ayrılığını sağlayacak bir anayasa değişikliği gereklidir. Temel hakların tamamının korunduğu, yargı bağımsızlığının sağlandığı anayasa değişikliği gereklidir.

Bu yasa, sansür yasasıdır. Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suçmuş. İhbar ediyorum. Adres veriyorum. Ankara Necatibey’de Rakamları Ayarlama Enstitüsü diye bir yer var. Nam-ı diğer TÜİK. Her ay düzenli olarak halkı yanıltıcı bilgiyi alenen paylaşıyor. Yüzde 200’e yaklaşmış enflasyonu hâlâ yüzde 83 diye açıklıyor. Buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Gitsinler, halkı alenen yanıltıcı bilgiyi düzenleyen ve yayan kuruma. O kuruma, o talimatı verenleri incelesinler, bulsunlar.

BTK başkanı bir içeriğin kaldırılmasını istedi mi mesela Twitter onu kaldırmak zorunda kalacak. Savcılık vatandaşın kimlik bilgilerini mi istedi? Aynen vermek zorunda kalacak. Savcılıkla yetinseler yine iyi. Emniyet dahi bilgi isteyebilecek. Vermezse Twitter’a giremeyeceğiz. Bırakın hukuk devletini, kanun devletini, tüm inisiyatifi idari bir birime bırakma zihniyeti bu. İktidar milletin hak ve özgürlüklerine savaş açmış, adına ‘dezenformasyon yasası’ demiş.

‘Bu yasa, Twitter’sız, Facebook’suz, Instagram’sız Türkiye’nin yasası’

Sosyal medya şirketlerinin Türkiye’ye temsilci gönderip göndermemesiyle oyalanmasın kimse. Bunun için zaten yasa çıkarmaya gerek yok. Siz hukuk güvenliğini sağlayın, yatırımın ortamını iyileştirin, o şirketler koşa koşa gelir zaten. Burada vergi verirler. Ama bu yasa sosyal medya şirketlerini Türkiye’ye çağırma değil, Türkiye’den kovma yasasıdır. Bu yasa; Twitter’sız, Facebook’suz, Instagram’sız bir Türkiye’nin yasasıdır.

Bu yasa, yasaklıyor; ifade özgürlüğümüzü kısıtlıyor. Bu yasa, yalnızlaştırıyor; bizi demokratik dünyadan kopartıyor. Bu yasa yoksullaştırıyor; internetten ticaretin köküne de kibrit suyu döküyor. Esnafla, çiftçiyle kavga ediyor. İktidarın keyfine göre milleti hizaya sokmaya çalışan bu sansür yasasını topyekûn reddediyoruz.”

Uluslararası basında Türkiye’nin Rusya’dan aldığı doğalgazın ödemelerini yapamayacağına ve ödeme için ek süre istediğine dair haberler yayınlandığını söyleyen Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Bu tür haberler çok tehlikelidir. Eğer bu haberlerin aslı yoksa, hükûmet derhal yalanlamalıdır. Yok gerçekten bir temdit talebi varsa, ‘Ödeyemiyorum, geç ödeyebilir miyim?’ diye bir talep varsa bu da derli toplu bir şekilde kamuoyuna ve piyasalara açıklanmalıdır.

Bu işin şakası olmaz. Temerrüt konusunda kaza bir kere olur. Temerrüdün dedikodusu, temerrüdün kendisini getirir. Daha önce uyardım, tekrar uyarıyorum: Bu ülkeyi asla, ama asla, temerrüt çukuruna düşürmeyin. Yahu, artık silkelenip bir kendinize gelin. Nedir bu savrukluk? Aklınızı başınıza alın.

Ekonomik krizi 6 ayda çözeceğiz. Enflasyonu da en geç 2 yılda tek haneye düşüreceğiz. Tekrar meydan okuyorum. Çağrı yapıyorum. Eğer bu ülkede iki tane büyük ekonomik krizi çözmüş bir kadro, ekip varsa buyursun, gelsin. Konuşmak kolay. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Bu krizi çözmek de bize nasip olacak. 2002 krizini çözmek için yola çıktığımızda gidip Avrupa’dan, Amerika’dan, uzaydan adam getirmedik. Mevcut yetişmiş insan gücüyle çözdük. 2008-2009 küresel krizi Türkiye’yi burduğunda, sağdan soldan, dışarılardan insan bulmadık. Var olan düzgün insanları topladık, krizi çözdük.

Bebekler sağlıklı büyüsün diye 2 yaşına kadar temel ihtiyaçlarını biz karşılayacağız. Genç çiftlerin bebeği oluyor, eve yangın düşüyor. Yazıktır. Vatandaşlarımızın tatile çıkmak, telefon yenilemek, araba almak, ev sahibi olmak gibi ‘normal heveslerini’ biz karşılayacağız. Bunlar ‘normal heves’. Bazılarının ‘süfli heves’ demesine bakmayın.

Bu kadar Afgan, Türkiye’ye elini kolunu sallaya sallaya nasıl geliyor? Bir kısmı yanlarında ne getiriyor? Sınır güvenliği olmayınca, insan kaçakçılığına ihtiyacı kalmayanlar, uyuşturucu kaçakçılığına mı giriyor? Ya Beştepe, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamayı bilmiyor. Ya da Beştepe, Amerika ile gizli bir anlaşma yaptı ve bu anlaşma gereği Afganlar Türkiye’ye geliyor.

Türkiye’nin coğrafi konumu, bu zehir sevkiyatında stratejik olarak kullanılır hale gelmiş. Şu son bir iki yıldır yakalanan uçakları, gemileri hafızanızda tazeleyin. Bir Güney Amerika’dan geliyor, bir Afganistan’dan. Gençlerin sağlığı, hayatı tehdit altında. Anne babalar feryat ediyor. Beştepe’ye tekrar sesleniyorum: Derhal gerekli önlemler alın, sokakları temizleyin.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz