DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, deprem gündemiyle İl Başkanları Toplantısında konuştu. “Depremde ağır yıkım görmüş ilçeleri ve şehir merkezlerini gördüm.” diyen Babacan, şunları söyledi:
“Gaziantep’te iktidara sorularımızı yönelttiğim bir basın toplantısı düzenledim. Sahada vatandaşlarımızın feryatlarla sorduğu, cevabını beklediği soruları tek tek ülkeyi yönetenlere yönelttim. Biz deprem bölgesini ziyaret ederken, birileri gibi helikopterle, uçakla nokta atış programlar yapmadık. Benzin kuyruklarında bekledik. Elektriğin olmadığı o karanlık sokaklarda vatandaşlarımızın zor yaşam şartlarına tanık olduk.
Yakınlarını yitirenlerle ağlaştık. Yasını dahi yaşayamadan hayat mücadelesinin ortasına düşmüş insanlarımızı dinledik. Ankara’daki konforlu evinden, özel uçakla deprem bölgesine giden, orada da önceden planlanmış 1-2 görüntü verip dönenler anlamaz. Anlayamaz
Görüyoruz, hakaret ve küfür dışında bir şey bilmiyor onlar. Ben izlerken utanıyorum. Ben izlerken hicap duyuyorum. Bir ülkenin cumhurbaşkanı, cumhurla, milletle kavgaya tutuşur mu? Hem de böylesi bir afetin, acının ortasında vatandaşına hakaretler sıralar mı?
Anayasa Cumhurbaşkanının görevlerini sıralarken ne diyor: ‘Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder’ Sayın Erdoğan ne yaptı? İlk günden öfke ve nefret dili kullandı. Hakaretler yağdırmaya başladı.
Bir kere daha RTÜK’e sesleniyorum: İktidarın hem küçük ortağının hem büyük ortağının yayınlarına 18 yaş sınırı konsun. Çocuklarımız evde bu bağırış çağırışa, bu çirkin görüntülere maruz bırakılmasın. Sorumluluk makamındakiler bu ülkenin vatandaşlarına laf edeceklerine, kavga edeceklerine şu görüntünün cevabını versinler. Burası Defne. ‘Hiçbir devlet vatandaşına bu imkânı vermez’ diye manşet atıyorlar ya. İşte Cumhur ittifakının vatandaşına verdiği ‘imkân’ bu.
Vatandaş evsiz kalmışken, başını sokacak bir çadır için böyle kuyruklarda süründürülür mü? 20 günün sonunda hâlâ böyle görüntüler olmasını kimse açıklayamaz. Kimse izah edemez. Bizim insanlarımız bunu hak etmiyor. En çok üzüldüğüm nokta ne biliyor musunuz? Bu beceriksizlik göz göre göre geldi.
Düşünebiliyor musunuz; AFAD’la Kızılay’ın rekabet ettiği bir beceriksizlikten söz ediyorum. Kızılay’ın âdeta sahadan izlerinin silindiği bir beceriksizlikten bahsediyorum. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Çadır temini için derhal bir takvim açıklayın. Kaç çadıra ihtiyaç var, ve siz kaç gün içinde bu ihtiyacı karşılayacaksınız? TOKİ konutları için bir takvim verdiniz. Ancak, şu anda acil ihtiyaç çadır.
Partili medyaya sesleniyorum: Birazcık bu millete bağlılığınız kaldıysa, gerçekleri örtmeyin. Hakikati gizlemeyin. Ülkemiz tarihin en büyük afetini yaşarken, yıkımın yaşandığı şehirlerdeki insanımızın sesi olun. Bu vicdansızlığın vebalini daha fazla taşımayın! Cevabını alana kadar hakikat arayışımız durmayacak: İlk 48 saatte ne yaptınız? Her yere gittim. Herkesin ortak sorusu ‘İlk 48 saat devlet neredeydi?’ Ne oldu da, vatandaşımızı ellerini parçalaya parçalaya moloz kaldırmak zorunda bıraktınız?
Afet koordinasyonunda görevli tüm kurumlarıyla beraber herkes ilk 48 saatte ne yaptığını, ne yapmadığını, niçin yapmadığını, niçin yapamadığını çıkıp anlatsın. İlk 48 saatte niçin Türkiye’deki tüm iş makineleri bölgeye sevk edilmedi? Sabah-akşam yaptığı inşaatlarla övünen bir iktidar bunun cevabını hâlâ niye veremiyor?
O ilk 48 saatte ne oldu? Sürekli soracağız. Cevabını vermezlerse, seçimden sonra kayıtları açacağız. Şahit olan herkesi çağırıp dinleyip o ilk 48 saati saniye saniye çözeceğiz. Çözeceğiz ki bu millet bir daha böyle acılar görmesin. Sayın Erdoğan da ilk bir kaç günde aksaklıkların olduğunu söylüyor. Yahu, zaten biz binlerce canı, o ilk günlerdeki aksaklıklar yüzünden kaybettik. İşte onun için soruyoruz. İlk 48 saatte ne oldu?
Bu ölümlere, ‘kader planı’ deyip geçmeyeceğiz. Normalleştirmeyeceğiz. Biz DEVA Partisi olarak, sadece 3 senelik bir siyasi parti olmamıza rağmen, tam 13 kere müstakil olarak afet odaklı açıklamalar yaptık. Önerilerimizi sıralamışız. ‘Derhal yapılsın’ diye feryat etmişiz. Benim bu uyarıyı yaptığım otel yıkıldı, biliyor musunuz?
2019 tatbikatında elde ettiğiniz sonuçlar nelerdi? Gereğini yaptınız mı? Sakın ha ‘Duymadık, izlemedik’ demeyin. İki saatlik bir televizyon programında kullandığım tek bir kelimeyi ağzına dolayan bir Cumhurbaşkanı var. Biliyorum, bal gibi duyuyorsunuz. Cevap verin!
Afet risklerinin ve afetlerin yönetilmesini bölgesel ve yerel kademelendirmeyle ‘yerinden yönetim’ ilkesine uygun olarak yeniden ele almak zorundayız. İşte gördük. Merkezden emir gelmeden, yerelde tek bir kalem kıpırdamadı. Böyle yürümez, yürüyemez. İmar affı çıkarılmasına son vereceğiz.
Belediyelere yerel afet tehlikesi ve risk haritalarının hazırlaması ile ilgili yükümlülüğü getirmek zorundayız, belediyelere Risk Azaltma Hedefi koyulmak zorunda. Yapı denetim sistemini, yetkin mühendisliğe dayalı, imar ve yapılaşma sisteminin bir parçası olarak yeniden yapılandırmak zorundayız. Kamu binaları da dahil olmak üzere tüm binaları yapı denetim kapsamına almak zorundayız.
‘Kentsel dönüşüm’ yerine sosyal, kültürel ve sosyoekonomik boyutları da dikkate alınarak ‘Kentsel Yenilenme’ anlayışını hakim kılacağız. Sismik izolasyon teknolojisinin kullanılmasını yaygınlaştıracağız. DEVA Partisi bu ülke için hayat demek. Yaşam demek. Bunun çok iyi farkındayız. Onurlu bir yaşam için canla başla mücadele edeceğiz. Bir kere daha söylüyorum: Ya başaracağız ya başaracağız. Başka yol yok bizim için.
Eleştirildiği zaman öfkelenen, hakaret eden, hemen yasaklara, cezalara başvuran bu devlet yönetimini ilk seçimde müsait bir yerde indireceğiz. Özgüvenini insanların mutluluğundan, huzurundan alan, felaketleri öngören, tedbir alan refah devletini inşa edeceğiz.
Bu ülkenin insanları hükûmeti eleştirdiğinde sabah 6’da kapıda polis görmek istemiyor. Devletin hayatın her alanında, yasaklarla, cezalarla karşısına çıkmasına tahammül edemiyor. Devleti kara gününde de iyi gününde de yanında istiyor, hizmetkâr devlet istiyor. Söz veriyoruz: Gücünü ‘halkını yaşatmaktan’ alan bir devleti hep beraber, el ele inşa edeceğiz.”