Babanızı Seçemezsiniz Ama Ortağınızı Seçebilirsiniz

6

Tayyip Erdoğan, Çağan Irmak’ın “Babam ve Oğlum” filmini sadece sinemada 10 milyon kişinin izlediğini bilse idi yine de Tunç Soyer’e ölmüş babası üzerinden yüklenir miydi bilinmez. Ancak şurası bir gerçek ki sadece Çağan Irmak’ın çok ses getiren bu filmi değil, bir çok sanat eseri de baba-oğul çelişkileri üzerine bina edilmiştir.

Ne var ki insan ne babasını ne oğlunu seçebilir. Müslüm filmini gözyaşları içinde izlerken de; babasının zulmüne rağmen, onu bağrına basan Müslüm’ün “Baba” figürüne hayranlıkla bakmış idik. Baba ve oğul arasındaki trajedileri eski Yunan’ın Oedipus’undan Kuran-ı Hakimin Kabil meseline değin envai formda bulabilirsiniz.

Sahabe’den Abdullah bin Süheyl’in Müslüman olduğu için eziyet gördüğü babasına rağmen inancından dönmemesini hatırlamak isteyenler de olabilir. Nihayetinde babasını da imana kavuşturan Abdullah’ın babasından önce şehit olup öldüğü bilinir.

Biz Sn. Erdoğan’ın keyfi tarih okumalarına da alışkınız aslında. Sosyolojinin ağladığı saptamalarına da. Geçen seçimde de “Buzdolabını, fırını biz getirdik” demiş herkesi şaşırtmıştı. Günün sonunda seçimi kazandığında da; “bu kadar tuhaf gündeme rağmen ben bu seçimi nasıl kazandım ey siyaset bilimciler, içinden çıkın” demişti.

Futbol 11 kişinin oynadığı ve hep Almanya’nın kazandığı oyunsa Türkiye’de seçimler de herkesin oy attığı ve sonunda Erdoğan’ın kazandığı olaylara dönmüş gibi.

Bu yüzden açıkçası Erdoğan’ın zaten kazanamayacağı İzmir üzerinden yarattığı polemikten kastının belki de sadece gündemi belirlemek olduğu ifade edilebilir.

Bu önkabulu kenara koymakla beraber bu defa teşbihte hata olduğunu ifadeye mecburuz. Adnan Menderes’in ölüm yıldönümünde kaleme aldığımız yazıda da belirtmiştik. MHP’nin onursal ve ebedi lideri 27 Mayıs’ın sözcüsü idi. Bu işi belki de Tunç Soyer’in babası gibi görev gereği yapmış olsa da neticede sözcülük de öyle herkese uyan bir iş değildir. Sözcü görünen yüzdür ve özenle seçilir. Türkeş’in darbeye sözcü olması yetmez diyenler 12 Eylül’ün ardından yaptığı konuşmayı hatırlayabilir.

Ne diyordu Türkeş?
“Fikirlerimiz iktidar” diyordu. “Biz hapisteyiz ve fikirlerimiz iktidar”. Zaten sonuçta kimse idam edilmedi. Ne Ecevit ne Erbakan ne Demirel ne de Türkeş siyasete dönmekten geri durmadı. Bunların içinde fikirlerimiz iktidar diyen başkası oldu mu darbe için, ben hatırlamıyorum.

Bu da yetmez diyen varsa Türkeş’in halefi ve Erdoğan’ın cari ortağı Bahçeli’nin Aralık ayı içinde 12 Eylül ile tehdit demecini hatırlayabilir. Açıkçası bu kadar karine aşikar ki, Sn. Erdoğan’ın Cumhur ortağı partinin hiç de 12 Eylül’le ve hatta 27 Mayıs’la arasının bozuk olmadığını gösteriyor.

Erdoğan’ın CHP’nin İzmir adayına baba tarafından yaptığı itirazın bir an için genetik olarak haklı olduğunu varsaysak bile kendisinin ortak olarak yaptığı seçimin çok daha sorunlu olduğunu öngörebiliriz.

Tunç Soyer babası ile nasıl bir duygu durumunu haizdi bilinmez. Babası Cumhuriyet’in Savcısı olarak vazifesini mi yaptığını düşündü orası da meçhul. Ama su geçirmez gerçek o ki, ortağı 12 Eylül’e Tunç Soyer’den çok daha yakın bir görünüm çiziyor.

Yazının girişinde ifade ettim. Erdoğan bu tarz gündemi büken sözler ile Bahçeli’nin deyimiyle “ne yapmak” ve “nereye varmak” istemektedir. Ben emin değilim. Bu konuda ciddi endişe ve şüphelerim var. Seçimlerin sonucu belki de Türkiye’nin sosyo-ekonomisi ve sosyal yardımların aldığı boyut itibariyle zaten baştan bellidir.
Lakin hepimizin gerçeğe ve doğruları teslime bir borcumuz var.

Kimseye babasını, anasını, ailesini seçme şansı verilmiyor. Ama herkes ortağını seçmekte hür. Kimse kimse ile zorla ortak ve yol arkadaşı olmuyor.

Ne Bahçeli’nin 12 Eylül’ü olumlayan sözlerini ne de Erdoğan’ın 12 Eylül’le meselesini bir görüş beyanı olarak eleştirebilirim. Eleştireceğim bu ikisi arasındaki ortaklığın mevcudiyetidir. Fikirleri taban tabana zıt olan iki görüşün müttefik olma ihtimali nasıl mümkün olur?

Çetin Tekindor evden kovduğu komünist oğlunu toprağa verdiğinde kıymetini anlamıştı. AKP cenahı da komünizmin kıymetini Venezuela vesilesi ile fazlasıyla anladı.

Kollarını açıp oğlunu bekleyen baba gibi 12 Eylül’ün canını yaktığı Erdal Eren’i kucaklayan bir akıl nasıl oluyor da 12 Eylül’de fikirleri iktidar olan bir akıl ile hem de Cumhur namına ittifak kuruyor?

Bunu anlamak için çaba sarfedeceğiz…
Birileri de anlatmak için çaba sarfeder mi acaba?

Yazarın sosyal medya hesapları:

https://www.facebook.com/veysi.dundar.3344

https://twitter.com/VEYSDNDAR1

https://veysidundar.home.blog

6 YORUMLAR

  1. Veysi bey! Bahçeli Turkeşin 2.Derec dahi yakini değil, siyasi görüşler ayni.

    Madem Erdoğan babasina bakip oğlunu yargilayip CHP yi suçluyorsa. O zaman kendisi Başbakan ve bakanlari asan darbecilerin oğullarıni AKP den Başbakan yardimcisi ve millet vekili yaptiğını herhalde Unutmamiştır.
    Yanında taşidiği emir erleri havuzcular değil de gerçek gazeteciler olsaidiler Erdoğana şu soruyu sorardılar! Tuğrul ve Ahmet Türkeşin babalarının yaptiğı darbede TÜrkiye Cumhuriyetinin baş bakani ve bakanları asildi, peki siz neden darbecini bir değilde 2 oğlunu birden AKP de bakan ve millet vekili yaptıniz?
    Herşey AKP ve liderine MUBAH, başkalarinada günah.

  2. ne demiş BAŞBUĞ Alparslan Türkeş : “biz içerideyiz ama fikirlerimiz iktidar”
    bir defa bu sözü 12 eylül sonrası görülen MHP davasında (aklamaya çalıştığın malum kişinin babası eliyle açılan dava) dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Agah Oktay Güner mahkeme salonunda söylemiştir. bu kadarını bile bilmeden yazarak ve bunu ihtilali yapanlar bizden ve onların ihtilal fikirleri bu gün iktidar diye algılayıp kendince gazetecilik oynuyorsun ya diyecek fazlaca bir şey yok aslında. peki Terör/cebir/tehdit ve şiddeti yapanları (baban/oğlun/kardeşin dahi olsa) ilgilendiren suçu ve suçluyu övme fiilinin Türk Ceza Kanununda ki yeri nedir onu da bir zahmet yazsan nasıl olur. malum kişi olduğu gibi babasıyla gurur duyduğunu, ve ne yaptıysa doğru yaptığını hatta kendisi o dönemi yaşasa aynıları yapacağını anlatıyor. sen ise buradan bir masumiyet çıkartmaya çalışıyorsun.
    pekala şöyle yapalım.
    Nagehan Alçı/Habertürk/30.01.2019
    O dönem neler yaşandı?

    Birçok sanığın anlattığı hikaye ortak: Nurettin Soyer önce kendi sorguluyor, istediği sonucu alamayınca da emrindeki askerlere ya da polis şefleri Dürüst Oktay ve Zeki Kaman gibi isimlere “Alın bu adamı sorguya, çözülmesini sağlayın” diyor.

    Çoğu zaman o polis sorgusunda da bizzat bulunuyor. “Çözülmesini sağlayın” sözü, dönemin tüm anılarında Nurettin Soyer damgalı bir söz adeta. Orada sanıklara istenilen şeyleri söyletmek yani çözülmeleri için korkunç işkenceler yapılıyor. Bizzat Nurettin Soyer tarafından işkence gördüğünü şiirinde söyleyen ülkücü Ozan Arif’in kan dondurucu satırları şöyle:

    Jileti vurdular ileri geri,
    Dilim dilim oldu yarıldı deri,
    Yarılan yerlere tuzu biberi
    Ekerek yaptılar benim sorgumu
    Tırnağım söküldü kerpeten ile
    C-5’ler konuşsa, gelse de dile
    Su diye yalvardım hep güle güle
    Bakarak yaptılar benim sorgumu
    Suçsuzum dedikçe vurdu sopayı
    Burnuma soktular tornavidayı
    Bükerek yaptılar benim sorgumu
    Bir bu Soyer idi sesinden tanıdım
    Değilim deli
    Tenasül uzvuma ceyranlı teli
    Takarak yaptılar benim sorgumu.

    Aslında 12 Eylül’ün her davasında aynı düzenek geçerliydi o dönem. Hem solculara hem sağcılara hem de Kürtlere çok büyük işkenceler yapıldı.

    AVNİ ÖZGÜREL’DEN GELEN MESAJ

    Pazartesi akşamı Habertürk TV’de Didem Aslan Yılmaz’ın programında Barış Yarkadaş Nurettin Soyer’in yaptığı işkenceleri reddetmeye kalkınca o dönem Mamak Cezaevi’nde yatmış, dönemin ülkücülerinden gazeteci-yazar Avni Özgürel’den telefonuma şu mesaj geldi:

    “Nurettin Soyer 12 Eylül’ün en ünlü işkencecisi. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’ndan Yılma Durak’a işkence koğuşu C5’in mucidi. Bizzat işkencelere nezaret etmiş bir kişiden söz ediyoruz. Avladığı insanlar yüzünü görmesin diye askerlere kişileri boynundan bastırmalarını emrederdi. Bana işkence yapılırken yönlendiren O’ydu.

    TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda Nurettin Soyer’in kimliğini ifade ettim, kişisel mağduriyetimi örnek verdim.”

    umarım anlaşılmayan bir şey yoktur.
    ve fakat benim anlamadığım şu ki neden bu kadar düşmansın Türk’e ve Türk Milliyetçiliği fikriyatına???

    • Yazarın demek istediğini yeterince anlamamışsınız.Yazar burada verdiği örneklerle ,insanların babalarının veya ogillarinin yaptıklarından sorumlu tutulamayacağını ifade etmiş.Filhakika doğrudur.Ustelik bu doğru, Islamın şeri kabullerinden biridir.Ameller müşterek değil münferit değerlendirilir.Seni ben bile kurtaramam derken Efendimiz,aslında bir anlamda herkesin doğru yada yanlış amellerinden,bizatihi kisinin kendisinin mesul olduğunu ifade ediyordu..Ilk müslümanlardan bazılarının babaları müşrikti.Hatta aralarında islama savaş açmış olanlar bile vardı.Hind, Hz Hamza’nin ciğerini çıkardı yedi,kulaklarını kesti kolye yaptı.Bu vahşi kadının oğlunu,Muaviyeyi Efendimiz vahiy katibi yaptı.Sonraki dönemde muaviye bu iltifata ne kadar mazhar oldu bu ayrı bir meseledir.MHP nin darbelere yakın olduğu gerçeğine gelince,MHP genel başkanı demedi,genel başkan yardımcısı söyledi demek bu isnadı zayıflatmayacaktır..Ama burada asıl mevzu MHP nin ne kadar darbe yanlısi olduğu değil,insanların atasının yaptiklarindan mesul tutma gayretlerinin anlamsiz ve haksız olduğudur.Gecmisden ders çıkarılır sadece, yeni düşmanlıklar yeni buhtanlar değil.Bu Allah’ın muhkem nizamini biz dünyada farklı uygularız,herkesi atası ile ceddi ile hatta nesli ile sorumlu tutarız derseniz,aynı şeyi başkaları da yapar o vakit dünyada barış diye birşey kalmaz.
      Sadece bir örnek vereyim.
      Maraş olayları mahkeme zabıtlarından…
      Keşife giden hakim anlatiyor.
      Evleri basılan alevi evlerinden birine girdik,yaşlı bir gözü kör bir kadının,sağlam gözünün oyulup,evde bulunan foseptik çukuruna ters batırılmış,iki bacağının arasında bir demir parçasının da saplanmış olduğunu gördük.Bunu yapanlar ne ülkücü olabilir,ne sağcı nede insan.Simdi bunu kim yaptı.Kimi sorumlu tutalım.Yapanin babasını mi,oglunu mu,yoksa tüm ülkücü camiayı mi?Kimi….Adalet herkese lazım.Adil olmak için,önce adaletin genel doğru ilkelerini kabul etmek gerektir.Genellemeler bizi adaletten uzaklaştıracaktır. Vesselam.

  3. Dinimizde kişilerin yaşadıkları son halleri onem arzeder. Gemişte ki halleri ise hataların önüne geçmek için bir tecrübe olur. Eğer kişi Hal ve hareketlerini hiç değiştirmese zaten her şey ortadadır. Baba, Oğlunun suçu ile itham edilmez, Oğulda babasını suçu ile itham edilmez, Bu yanlış olur. Fakat yine hersey MAYAYA bağlı.

  4. SOYER İLE AKP VE MHP’NİN NE ALAKASI VAR DA GÜNDEM MADDESİ YAPIYORLAR? İKİ PARTİ İTTİFAK YAPMIŞ BUNU ANCAK KENDİ PARTİLERİNİN SEÇMENLERİ ELEŞTİREBİLİR VE YA KABULLENİR.YOKSA AKP-MHP İTTİFAKINA MİLLİYETÇİ CENAHA GİDEBİLECEK OYLARDAN MI ENDİŞELENİYORLAR.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz