- Kılıçdaroğlu: MİT onun emrinde, bizim gizli kapaklı görüşmemiz varsa çıksın açıklasın - 29 Nisan 2023
- Demir Grup Sivasspor 1 – 3 Fenerbahçe.. - 29 Nisan 2023
- Yurt dışına kayıtlı seçmenler oy vermeye başladı.. - 29 Nisan 2023
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen iftar programında konuştu. “Türkiye’yi satanlarla, Türkiye’yi büyütenler 14 Mayıs’ta sandıkta hesaplaşacaktır.” diyen Bahçeli, “Bu hesaplaşma, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü taçlandırmayı, yeni yüzyılın çatısını şevkle örmeyi şeref sayan cumhurun aziz varlığıyla, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü imha etmenin peşine düşenlerin arasında sahnelenecektir. Bu hesap imanla ihanetin arasında görülecektir. Bu hesap şehit ile caninin arasında geçecektir. Yurdum diyenlerle yudum yudum ülkemizi sömürmeyi heveslenenler 14 Mayıs 2023 tarihinde tüm seçim çevrelerinde kurulan sandıklarda karşılaşacaktır.” şeklinde konuştu.
Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:
Tan yeri ağarana kadar nice manevi mükâfatın yağmur gibi yağdığı bin aydan daha hayırlı Leyle-i Kadir gecesi münasebetiyle sizlerle aynı sofrayı paylaşmaktan, aynı havayı solumaktan müstesna bir heyecan duyuyorum. Aziz milletimizin, Türk-İslam aleminin ve bu salona teşrif eden her dava ve yol arkadaşımın Kadir Gecesi’ni ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Son günlerini idrak ettiğimiz Ramazan ayımızın mübarek olmasını, yaptığımız ibadetlerin, tuttuğumuz oruçların, verdiğimiz fitre ve zekatların kabul olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum.
21 Nisan 2023 Cuma günü müşerref olacağımız Ramazan Bayramı’mızın barış, huzur, kardeşlik, sevgi ve kucaklaşma hasletlerini daha da pekiştirmesini ümit ediyor, bayramınızı şimdiden kutluyorum. Bu vesileyle konuşmama geçmeden evvel hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Yurt içinde ve yurt dışında, televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından, radyo kanallarından bizleri takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda varlık ve birlik mücadelesi veren değerli kardeşlerimize selamlarımı gönderiyor, en iyi dileklerimi sunuyorum.
Kadir Gece’mizin kalplere şifa saçan bereketiyle, Ramazan ayımızın ebedi kurtuluşu müjdeleyen ilahi ikramlarıyla ihtiyacını hissettiğimiz manevi güzelliklere elhak vasıl olacağımıza inanıyorum.
Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp’in tespit ve teşhis mahareti göstererek vurguladığı gibi, sosyal hayatımız özde milli, biçimde İslami’dir.
Nitekim Müslüman Türk milletinin esasları bu görüş derinliğinde tıpkı bir cevher gibi gizlidir.
İnançlarımız; hayatı kavrayışın, hadiseleri okuyuşun, hedefleri koyuşun ana kaynağıdır.
Bu kaynak bizi biz yapan, aynı şekilde bizi derin bir manevi ve fikri maziye değerler mecmudur.
Mesela, milli ve manevi mirasımızın ihata ettiği gelenek ve göreneklerimiz kapsamında seccadeye ayakkabıyla basılmaz, basılamaz, basanlara da hoşgörüyle bakılamaz.
Buna rağmen ayakkabısıyla seccadeyi kirletenlerin zoru görünce; görmedim, duymadım, fark etmedim, gafletteydim, üzgünüm, pardon demeleri de bir işe yaramaz.
Çünkü siyasi eylemleriyle çelimsiz erdemleri çatışanların, dilleriyle dimağları çelişki yumağına dönenlerin ne sözü sözdür ne de özü adamlıktır.
Bir ayeti kerimede geçen “Hak gelince batıl zail olacak” buyruğunu bir faniye atfeden, onun düşüncesi zanneden siyasi bir cehlin milli haklarımıza, manevi haysiyetimize sahip çıkması balığın kavağa tırmanası kadar absürt bir beklentidir.
Çorum ve Konya’yı ülke sanıp, Gaziantep’te Şanlıurfalılara hitap edenlerin; Kapalı Maraş’ı ilk kez duymuş gibi bakıp temiz parayı uyuşturucu tacirlerinden alacağını iddia edenlerin biliniz ki ciddiye alınacak hiçbir tarafları yoktur.
Allah muhafaza, iktidar olduklarından 3 ay sonra Avrupa ülkelerine vizesiz gidileceğini ileri sürerek diplomasi ve hukuk bilmez bir hayalperest olduğunu belgeleyen bir kişiden Cumhura baş olmaz, olmamalıdır, inşallah da olmayacaktır.
Bununla da kalmayıp Sakarya Savaşı’nın Sakarya ilimizde yapıldığını zanneden, Kağıthane’ye Kağıttepe diyen, Mersin’i Güneydoğu’nun incisi yapan, fındığın yüzde 42’sinin Şanlıurfa’da üretildiğini iddia eden bir Cumhurbaşkanı adayına ne anlatsak boş, ne söylesek boşunadır.
Çünkü hiçbir şeyi bilmiyor, bilmediğini bilmiyor, daha tuhafı biliyormuş gibi yapmaktan da çekinmiyor.
Meşhur bir sözde aynen anlatıldığı gibi:
“Bilen ve bildiğini bilen akıllıdır, onu izleyin.
Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın.
Bilmeyen ve bilmediğini bilen bir öğrencidir, ona öğretin.
Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen bir aptaldır, ondan sakının.”
Büyük mutasavvıf Şems-i Tebrizi her insan için ibret levhası olarak değerlendirilebilecek şu hikmet dolu cümleleri nasıl da tefekkür hazinesinden tezekkür hanesine çıkarmıştır:
“Hiçbir konuda emin olma, kendini ayrıcalıklı sayma.
Konumuna ya da mevkiine, ismine veya şöhretine güvenme.
Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir.
Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir.”
Ülkesini tanımayan, tarihini bilmeyen, milletine gönülden bağlılık hissetmeyen bir muhalefet lideri, üstelik bir Cumhurbaşkanı adayı 14 Mayıs’ta sönüp gidecektir.
Kunut dualarını ayet diye zikreden bu Cumhurbaşkanı adayının akıl ve zeka açısından rakipsiz olduğunu elbette görüyor, gülümseyerek takip ediyoruz.
Zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu ziyaret ettiği Bulgaristan’da demiş ki:
“Bay Kemal’le devlet yine devlet olacak. Parti de parti. Devlet ciddi olacak. Olması gerektiği gibi.”
Türkiye Cumhuriyeti devlet gibi devlettir.
Devlet başta, kuzgun leştedir.
Kılıçdaroğlu’nun sancısı da bundandır.
Devlet yine devlet gibi olacak demek Türkiye’ye Fransız kalmış bir siyasetçinin hezeyanıdır.
Türk devleti hükümrandır, egemenlik haklarıyla, ülkesi ve milletiyle dünya genelinde parmakla gösterilen bir mertebeye çıkmıştır.
Kılıçdaroğlu neyin ciddiyetinden bahsetmektedir?
Ciddiyetsiz olan kumar masasıdır.
Ciddiyetsiz olan birbirine pusu kuranlardır.
Ciddiyetsiz olan cibilliyet yoksunlarıdır.
Ciddiyetsiz olan Türkiye’yi ameliyat masasına yatırmak isteyen teslimiyetçi zevattır.
Ciddiyetsiz olan devleti ayağa düşürmek için mekik dokuyup mesai harcayan bizatihi Kılıçdaroğlu’nun kendisi ve ortağı olduğu diğer zillet partileridir.
Devleti yıkmayı, milleti bölmeyi, vatanı parçalamayı hedeflemiş bölücü, yıkıcı, suç ve cinayet örgütleriyle yol yürümenin, aynı karanlık çukurda buluşmanın neresi ciddiyet, neresi hamiyettir?
Bir nevi Cizvit papazları gibi, ihanetin misyonerliğini üstlenenler devleti nereden bilecek, milletimizin onuruna düşkünlüğünü nasıl göreceklerdir?
FETÖ’cü Taraf Gazetesi’nin eski yazarını İzmir’den milletvekili adayı ilan eden Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi Pensilvanya’nın güdümündedir.
Türklüğü Anayasa’dan çıkarma pespayeliğini alçakça gündeme taşıyan selamsız Babacan’ın yoldaşı Ali Dibo’yu Ankara Çankaya’dan milletvekili adayı gösteren Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi çıkmaz sokaktadır.
Aziz Atatürk’e hakaret edenleri baş tacı yapan, yeni bir çözüm sürecinin alt yapısını hazırlayan, sözde Kürt sorununu gündeme taşıyan, Türk askerinin silah bırakması için uygun ortam kollayan Kılçdaroğlu ve CHP yönetimi Türkiye Cumhuriyeti’ni dinamitlemek için kulisleri kaynatmakta, lobi çalışmalarını kamçılamaktadır.
Tehdit büyüktür, yakındır, kurnazdır.
Tehlikenin ana aktörleri, gerçek anlamından soyutlanmış demokrasi ve özgürlük masalları anlatarak ülkemizi zehirleme kararındadır.
Kandil CHP’nin ve İYİ Parti’nin yanındadır.
Bizim tarafımız ise Türkiye’dir.
Küresel emperyalizm CHP ile İYİ Parti’yi kukla gibi oynatmaktadır.
Bizim sevdamız ise Türk milletidir.
Yeminli Türkiye düşmanları CHP ile İYİ Parti’yi kafeslemiştir.
Bizim varlığımız ise Türk varlığına, bir değil bin defa armağan edilmiştir.
PKK ve FETÖ zillet ittifakına ambargo koymuştur.
Bizim kararlılığımız da “Devlet ve milletiyle, Her Şeyden Önce Türkiye”dir.
Irak’ın Süleymaniye kentinde fiilen terör örgütünün önünü açanların adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Türkiye’nin, Suriye ve Irak’taki meşru ve hukuki askeri varlığını çekmesini dayatanların adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Mavi Vatana sırt çevirmemizi isteyenlerin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Türk ve İslam coğrafyalarıyla tarihi bağlarımızın kopuşunu projelendirenlerin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Türkiye’yi Batı’nın ileri karakolu haline getirmek, bunun yanı sıra istasyon devleti yapmak için uğraşanların adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Ayasofya-i Kebir Camii Şerif’ten yükselen ezan seslerini kısmak isteyenlerin, bu mukaddes mabedimizi tekrar müze yapmak için yanıp tutuşanların adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Mescid-i Aksa’nın tarihi ve manevi statüne kast etmek için her provokasyondan medet umanların adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Terörle mücadeleyi durdurmak, sözde Kürdistan’ın temelleri kazmak için vaziyet alan, iklim oluşturan, özerklik ve özyönetim kisvesiyle parçalanmanın yapı taşlarını döşemeyi amaçlayan hainlerin adayı Kemal Kılçdaroğlu’dur.
Yapılan köprüleri, otoyolları, demir yollarını, barajları, tüp geçitleri, tünelleri, havalimanlarını, yerli ve milli savunma sanayindeki atılımları hazmedemeyenlerin lekeli adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Mehmetlerimize, polislerimize, korucularımıza, emzikli yavrularımıza kurşun sıkan katillerin siyasi çatısı HDP’nin umudu Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Terörist Demirtaş’ın, Soros’çu Osman Kavala’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Türkiye’nin bölgesinde ve küresel zeminde sesini yükselten, iradesini gösteren, dengeli, çok boyutlu, aktif, akılcı ve ahlaklı siyasetinden rahatsız olanların icazetli adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
İçe kapanmamızı, gelişmeleri tribünden izlememizi, yedek kulübesinde oturmamızı, Anadolu’ya kısılmamızı; kültür, tarih ve inanç havzamızdan uzak kalmamızı planlayanların adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Kızılelma ülkümüze nefret besleyenlerin, teröristlere yardım ve yataklık edenlerin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Türkiye’yi küresel güçlerin kumanda edilen garnizon devleti yapmak için kuyrukta bekleyenlerin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
İHA’larımızdan, SİHA’larımızdan, Uçak gemimiz TCG Anadolu’dan, Hürjet ve Hürkuş savaş uçaklarımızdan, hangardan çıkartılan insansız savaş uçağımız Kızılelma’dan, Atak helikopterimizden, Altay tankımızdan, Tayfun füzemizden, toplarımızdan piyade tüfeklerine varıncaya kadar Türkiye’nin diriliş ve yükseliş beratı tüm ürün ve hizmetlerden korkup çılgına dönenlerin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Emek ve Özgürlük İttifakı çatısında toplanan Yeşil Sol Parti’nin, Türkiye İşçi Partisi’nin, Emek Partisi’nin, Halkın Kurtuluş Partisi’nin, Toplumsal Özgürlük Partisi’nin, Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun;
Sosyalist Güç Birliği İttifakı’nda birleşen Türkiye Komünist Partisi’nin, Türkiye Komünist Hareketi’nin ve Sol Parti’nin,
Bunların yanında ve yöresinde, önünde ve ardında konuşlanan silahlı terör örgütlerinin adayı bilinsin ki Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Başka coğrafyalarda neredeyse Komünist kalmamışken Türkiye’de yuvalanan Komünist ajanlar 14 Mayıs öncesi gizlendikleri hücrelerden nasıl da can havliyle ortalığa dökülmüşlerdir.
Demokrasi olmadığını iddia eden müfteriler bu tabloya ne diyecektir?
Özgürlüklerin engellediğinden şikayet edenler bu kadar özgürlüğü dünyanın neresinde görebileceklerdir?
Sıfır numara ajanlık görevini üstlenmiş Cengiz Çandar’ın saklandığı delikten dürte dürte çıkartılıp HDP’nin kayyumu Yeşil Sol Parti’nin Diyarbakır milletvekili adayı yapılmasını hala tesadüf gören var mıdır?
Bize göre, bu tesadüf falan değil şerefsiz bir kampanyanın ara ve alçak bir durağıdır.
Yine aynı tıynetteki Hasan Cemal isimli yazar bozuntusunun Yeşil Sol Parti’nin İstanbul milletvekili adayı ilan edilmesini siyasi bir tercih olarak yorumlayan olacak mıdır?
Türk düşmanları 14 Mayıs öncesi bütün kozlarını masaya sürmüşlerdir.
Fakat Türkiye üzerinde karanlık plan yapanların hevesleri kursaklarında kalacaktır.
Onların paravan ve kafa kola alınmış adayı varsa bizim de adam gibi adam adayımız vardır ve milletimizin huzurundadır.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyecek sağlam iradenin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci beş yıllık döneminde de görevini sürdürmesi bir hayat memat konusudur, hatta milli beka meselesidir.
Türkiye’yi satanlarla, Türkiye’yi büyütenler 14 Mayıs’ta sandıkta hesaplaşacaktır.
Bu hesaplaşma, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü taçlandırmayı, yeni yüzyılın çatısını şevkle örmeyi şeref sayan cumhurun aziz varlığıyla, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü imha etmenin peşine düşenlerin arasında sahnelenecektir.
Bu hesap imanla ihanetin arasında görülecektir.
Bu hesap şehit ile caninin arasında geçecektir.
Yurdum diyenlerle yudum yudum ülkemizi sömürmeyi heveslenenler 14 Mayıs 2023 tarihinde tüm seçim çevrelerinde kurulan sandıklarda karşılaşacaktır.
Türkiye’yi siyasi istikrarsızlık ve kriz dönemlerine geri döndürmek maksadıyla el ovuşturanların tek sözde projesi olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile kesintisiz siyasi istikrarı temin etmenin nişanesi ve yönetim şaheseri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 14 Mayıs’ta demokratik kantara vurulacaktır.
Ya istiklal, istikrar ve istikbal haklarımız titizlikle korunacak, ya da ilkellik, ilkesizlik ve izmihlal öne çıkacaktır.
Elbette milletimizin kaderine ve geleceğine sahip çıkacağına yüreğimle inanıyorum.
Bunu da hep birlikte yapacağız, hep birlikte başaracağız.
Türkiye’nin karşı cephesinde buluşan yerli ve yabancı çıkar ortaklarının hükmü Türk milletine sökmeyecek, bu suretle Türkiye’nin önü kesilemeyecektir.
Yıkımın ve çözülmenin adayı ne yaparsa yapsın; milli birliğin savunucusu, Cumhuriyet’in yeni yüzyıldaki güvencesi, aynı zamanda bin yıllık kardeşliğin ve Lider Ülke Türkiye hedefinin adayı milli iradenin yüksek desteğiyle takdir ve taltif edilecektir.
Bizim adayımız fason değil milletin özbeöz evladıdır.
Nitekim adayımız belli kararımız nettir.
Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
“Kolay Değil Bir Ülkeye Sevdalı Olmak”, işte sevdalı yürekler Cumhur İttifakı’nda bir aradadır.
“Korunan İstiklalimiz ve İstikrarımız, Hazırlanan da İstikbalimizdir.”
Biz yaparız, biz başarırız, biz her çetin imtihandan alnımızın akıyla çıkarız.
Rivayet odur ki, Sultan Alparslan ordusuyla Bizans topraklarında ilerlerken keşfe gönderdiği neferlerinden birisi gelip telaş içinde çok kalabalık bir düşman askerinin yaklaştığını söyler.
Büyük Sultan hiç istifini bozmadan der ki: “Ne olmuş, bizde onlara yaklaşıyoruz.”
Sultan Alparslan’ın bu dirayet ve cesaretinin aynısı Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’yla mündemiçtir.
Zillet ittifakı arkasını zalimlere dayayıp, siyasi yol haritasını başkalarına çizdirse ne yazar? Türkiye karşıtlarının adayı Kemal Kılıçdaroğlu olsa ne çıkar?
Alayı gelsin, hepsi toplanıp akbabalar gibi kanat çırpsın, ne gam ne tasa, Allah’ın izniyle hepsine yeteriz.
Cumhur İttifakı olarak topunun şer ve şiddet hesabını altüst ederiz.
Biz sırtımızı yalnızca büyük Türk milletine yaslarız.
Himayeyi Cenab-ı Allah’tan dileriz.
Cesaretimizi kutlu ecdadımızdan tevarüs ederiz.
Feyzimizi Türk tarihinin parlak sayfalarından ikmal ederiz.
Kocatepe’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün baktığı gibi bakarız.
Ergenekon’dan çıkar gibi kuşatmayı yarar da çıkarız.
Önümüzde Türk ve Türkiye Yüzyılının muhteşem vizyonu, yanımızda dava arkadaşlarımızın inançlı mücadelesi, arkamızda milletimizin hayır duası, aklımızda Türklüğün ve Türkiye’nin istikbali varken hiçbir zorluk karşısında yılmayız, hiçbir şekilde yıkılmayız.
Varsa aksini iddia eden, geçsin karşımıza, diyorum ki, hodri meydan.
Milliyetçi Hareket Partisi buradadır, hamd olsun sonuna kadar ayaktadır.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,
Türkiye’miz son bir asrın en büyük doğal felaketiyle sarsılmıştır.
Merkez üssü Pazarcık ve Elbistan olan 6 Şubat ikiz depreminde 50 bin 500 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, yaklaşık 110 bin vatandaşımız da yaralanmıştır.
Bu vesileyle ebediyete irtihal eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmetler, yaralılara da geçmiş olsun dileklerimle birlikte şifalar diliyorum.
Ülkemiz depremin yaralarını hızla sarmaktadır.
Şu ana kadar depremin vurduğu 11 ilimizde temeli atılan konut sayısı 46 bine yaklaşmıştır.
Yaz aylarında 27 bin 949 konutun yapım safhası tamamlanarak hak sahibi depremzede vatandaşlarımıza teslimi planlanmaktadır.
Özellikle 11 ilimizde kısa sayılabilecek bir zaman diliminde çok büyük işler yapılmıştır.
Türkiye bu konuda da muktedir vasfını ispat etmiştir.
Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun ve diğerlerinin ne bir hazırlığı ne de bir projesi vardır.
Bunların adım atmaya takatleri, ayakta durmaya mecalleri yoktur.
Tek göz derme çatma bir kulübe yapmaları dahi beyhude bir beklentidir.
319 bini bir yılda bitirilmek suretiyle depreme dayanıklı toplam 650 bin konutun yapılması hedeflenmiştir.
Milletçe bu ağır yükü kaldırdık, kaldırıyoruz.
Cumhur İttifakı olarak deprem bölgesini eskisinden çok daha güzel, çok daha güvenli ve insan onuruna yakışır bir şekilde yeni baştan inşa edeceğiz.
Türkiye’nin marka değeri, güçlü ivmesi, caydırıcılığı ve itibarı sürekli yükselecek.
Cumhuriyet’in yeni yüzyılında Türkiye dünya çapında kutup başı olarak sivrilecek.
Bugüne kadar ne söz verdiysek tuttuk, bunu da tutacağız.
Hiçbir sözümüzün altında kalmadık, bu sefer de kalmayacağız.
Cumhur İttifakı olarak Türkiye’yi Cumhuriyet’in yeni yüzyılına dört başı mamur ölçüde hazırlayacağız.
Elbette yapacağız, birlikte ve mutlaka başaracağız.
Depremle etkili mücadeleyi eften püften bahanelerle örtmeye ve karalamaya çalışanlar bellidir.
Bunların bırakınız sevincimizi paylaşmalarını, acılarımıza dahi yüz çevirdikleri netleşmiştir.
Kılıçdaroğlu ve siyasi muhiti hep bir ağızdan; “Sana söz yine baharlar gelecek” diyorlar.
Bilmiyorlar ki, bahar zaten geldi. Yaz aylarına da çok az kaldı.
İma ve işaret ettikleri şayet bir nevi Arap Baharı ise buna niyet edenleri, aklından geçirenleri, sandıkta bulamadıklarını sokakta aramak için hazırlık içinde olanları Türklüğün en büyük kentinden açıklıkla uyarıyorum:
Baharımızı kışa dönüştürmek isteyenler önce bizim cesetlerimizi çiğnemek mecburiyetindedir.
Sakın bir hesap hatası yapmayın.
Ağır bedel ödeyeceğiniz yanlış bir yola kesinlikle sapmayın.
Emperyalizmin oyununa gelip de Türkiye’yi karıştırmayı asla düşünmeyin.
Sonu hüsran olan bir maceraya atılmayın.
Gezi Parkı olaylarında denediniz, başaramadınız.
6-8 Ekim olaylarında denediniz, başaramadınız.
Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerinde isyana kalkıştınız, başaramadınız.
15 Temmuz’da denediniz, başaramadınız.
Küresel ekonomik tetikçilerden medet umdunuz, olmadı.
Biden’le ümitlendiniz, sonuç alamadınız.
PKK’nın kanlı saldırılarından nemalanmaya çalıştınız, tutmadı.
Salgın dönemini istismar etmek istediniz, hiç kimse itibar etmedi.
6 Şubat 2023 tarihli Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerde açık aradınız, yumuşak karnımızı gözlediniz, devleti sorguladınız, istikrarsızlığa oynadınız, milletimizi dönüp de yüzünüze bile bakmadı.
Acılarımız tazeyken koltuk kavgasına tutuştular.
Kavga gürültüyle birbirlerine demediklerini bırakmadılar, 7+2 formatlı masanın çıkar masası olduğunu bizzat teyit ettiler.
Üstelik İstanbul’u belediye hizmetleri açısından fakir bıraktılar.
İstanbullulara ihanet etmekten utanmadılar.
13 defa toplandılar, meğer kumar oynuyorlarmış, suçüstü yakalandılar, itirafçı oldular.
Bir dağılıp bir toplandılar. Bir küsüp bir barıştılar.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi kenara itip güçlendirilmiş Cumhurbaşkanı Yardımcılığına dönüş yaptılar.
Senaryosunu Türk ve İslam düşmanlarının yazdığı bir oyunda figüranlığa soyundular.
Sanal suikast ihbarları yapıp mağdur ayağına yattılar.
İstanbul’da parti binalarına kazara isabet eden kurşunlardan siyasi rant elde etmenin pişkinliğiyle avundular.
Soğan fiyatını konuştukları kadar depremi, depremden etkilenmiş vatandaşlarımızı konuşmadılar.
Kılıçdaroğlu utanmadan, sıkılmadan çıkıp dedi ki: “İnsanların karnını doyurması lazım, köprü yiyecek değiller ya!”
Türkiye’ye dev bir eser kazandırıldıkça zillet ittifakı adeta felç geçiriyor.
Köprü ile yiyecek arasındaki ilişkiyi dünya üzerinde başka bir siyasetçinin bu şekilde kurması kanaatimce mümkün değildir.
Bunu Kılıçdaroğlu başarmış, velakin boş kaleye gol atayım derken topu kendi kalesine göndermiştir.
Her şeyi saptıran bir siyaset anlayışından ülkemize hiçbir fayda gelmez, gelemez.
Yalan en büyük günahlardan birisidir.
Efendimiz Resulullah insanlığı fazileti ve muhteşem tebliğiyle aydınlatırken, Müslüman’ın asla yalan söylemeyeceğini ifade etmiş, nihayet ihlali mümkün olmayan bir kural koymuştur.
Siyasetlerini yalana tahvil, talana teşmil eden siyasetçilerin, dün doğru dediklerine bugün yanlış diyen devşirilmiş siyaset meddahlarının tepeden tırnağa günaha battıkları ayan beyan ortadadır.
Bunlar ön kapıda başka, arka kapıda başka; sabah başka, akşam bambaşkadır.
Terörist Sırrı Sakık Kılıçdaroğlu’na; “Kapalı kapılar ardında söylenenlerim kamuoyuna deklare edilmesi” çağrısında bulunmuştu.
Kılıçdaroğlu, HDP’ye, PKK’ya neleri vaat etmiştir?
Kılıçdaroğlu, FETÖ’ye hangi güvenceleri vermiştir?
Kılıçdaroğlu ve diğer yamaklarının Batılı ülkelere ödemeye hazır olduğu diyet listesinde neler vardır?
Bu sorular cevabını mutlaka bulmalıdır.
Ak koyun kara koyun tefrik edilmelidir.
Pirincin içine gizlenmiş beyaz taşlar dikkatle ayıklanmalıdır.
Bunlara güven duymak, gönül vermek, umut bağlamak neyse, celladının merhamet göstereceği hayaline kapılan idam mahkumunun durumu aynısıdır.
Bizim manevi kabullerimizden birisi de vatana ve millete vefasızlığın imansızlık alameti olduğu gerçeğidir.
Zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun iki kırmızı çizgisi varmış: Birisi vatan, diğeri da bayrakmış. Üstelik bunu Mısır’daki sağır sultan bile duymuş.
Sağır sultan duydu mu duymadı orasını bilemem, ancak Kılıçdaroğlu’nun eğer varsa da kırmızı çizgilerinin uzun süre önce pembeleştiği, hatta çizgi diye gördüğü kırmızı renklerin vatana ve bayrağa muhalif olanlar tarafından savaş boyası olarak kullanıldığı sağduyulu her insanımızın malumudur.
Demek ki, Kılıçdaroğlu’nun gündeminde ne devlet vardır, ne de millet.
Vatan ve bayrak da sadece istismar malzemesi olarak görülmektedir.
Bu siyaset ayıplı bir siyasettir.
Bu zihniyet mefluç bir siyasettir.
Türkiye’nin zillete düşmesi, gerileyip iç sorunlara gömülmesi Kılıçdaroğlu’nun potansiyel gayesidir.
Ancak milletimiz buna izin vermeyecek, müsaade etmeyecektir.
Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünde, 1923’ün anıları tazelenecek, bu suretle geçmiş gelecekle eklemlenecektir.
100 yıl evvel kurtuluşumuzun mukavemeti Cumhuriyet’in mukadderatıyla birleşmişti.
2023’te de Lider Ülke Türkiye’nin müjdesi Cumhuriyet’in müstesna kazanımlarıyla bu defa sadırdan sahaya, kuvveden fiile, fikirden eyleme, tefekkür alanından tatbik safhasına geçecektir.
İnancımız budur, irademiz budur, gayemiz ve gayretimiz de bu kutlu amaca yöneliktir.
Bu nedenle durmayacağız, en ufak durgunluk emaresi göstermeyeceğiz.
Bizim siyasetimiz, korkaklara karşı cesurların direncidir.
Duruşumuz, hainlere, eli kanlı teröristlere, zillete düşenlere, iç ve dış işgal cephesine karşı korku tanımayan bir duruştur.
Mücadelemiz, en samimi ve saf duygularla mukaddesatımıza sahip çıkanların irfanlı ve inançlı mücadele kararlılığıdır.
Buradan her vatandaşıma sesleniyorum: Gelin bu haklı mücadeleye siz de dahil olun.
Gelin bu tarihi görevde sizin de payınız olsun.
Birlikte çok daha güçlü olduğumuzu haykırıyorum.
Ayırmadan, ayrışmadan, ayrıştırmadan, ayrı düşmeden hedeflerimize ulaşacağız.
Devlete istikrar, millete huzur diyoruz.
Ülkemize sadakat, ülkümüze yemin diyoruz.
Ülkümüz uğruna, ülkemiz hayrına hiçbir fedakârlıktan kaçınmama amacındayız.
Bilinsin ki, Türkiye’yi yenemeyecekler.
Türk milletini geçemeyecekler.
Ne yaparlarsa yapsınlar zilletin fermanını kabul ettiremeyecekler.
Aziz Dava Arkadaşlarım,
İstanbul Türk medeniyetinin çınarı, Türk milletinin türbedarıdır.
İstanbul bir efsane, bir tarih, bir şuur, bir dua, bir dilek, kutlu bir müjdedir.
O müjde ki, alemlere rahmet olarak inmiş Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın mübarek dudaklarından insanlığın hafızasına dökülmüştür.
O müjde ki, İstanbul’un fethedileceğini asırlar önce cihana tebliğ eden kerametin ilanıdır.
İstanbul’u fetheden güzel komutan bir Türk’tür.
Fethe memur edilmiş güzel asker ise Türk milletinin kudretidir.
İstanbul’un fethi dünyayı değiştiren, çağların yörüngesini kaydıran muhteşem bir Türk başarısıdır.
Ve İstanbul dünyanın en büyük Türk kenti unvanını almıştır.
Bu aziz şehrimizi fetheden Fatihimiz Sultan Mehmet Han’a, fethin manevi kılavuzu Akşemseddin Hoca’ya ve fetihte vazife alan tüm kahraman ecdadımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Türk milleti;
Ötüken’den Malazgirt’e kadar mücadele etmiş, vatan kazanmıştır.
Söğüt’ten İstanbul’a kadar durmamış, fetih yapmıştır.
İstanbul’dan kıtalara uzanmış, destan yazmıştır.
İstanbul’dan Ankara’ya yürümüş, tam bağımsızlığını kazanmıştır.
Fatih Sultan Mehmet olduk, Konstantin’i İstanbul yaptık.
Mustafa Kemal olduk, boğaza demirlemiş düşman gemilerini geldikleri gibi gönderdik.
Bu ruh ve müktesebatla durmayacağız, oturmayacağız, yorulmayacağız.
“Devlet ve Milletiyle, Her Şeyden Önce Türkiye” diyerek her insanımızın gönlünü kazanacağız.
İstanbul’un 964 mahallesinde 7/24 esasına göre çalışacağız.
14 Mayıs’a kadar nefes alır gibi sahada olacağız.
Ev ev, sokak sokak, cadde cadde, ilçe ilçe İstanbul’u bağrımıza basacağız.
Allah için çalışacağız, haçlı emellerine kabus yaşatacağız.
Millet için çalışacağız, zillete haddini bildireceğiz.
Mazlumlar için çalışacağız, zalimleri ezip geçeğiz.
Adalet için çalışacağız, haksızlıkları silip süpüreceğiz.
Ahlak için çalışacağız, ahlaksızlardan hesap soracağız.
Türkiye için çalışacağız, Türklük için çalışacağız, varlığımızı, kimliğimizi ve geleceğimizi güvenceye kavuşturacağız.
Bu vatan sahipsiz değildir; sahip olacak sizlersiniz.
Bu millet yetim değildir; kol kanat gerecek sizlersiniz.
İstanbul’un üç bölgesinde de dava ve demokratik sorumluluğunu bihakkın gösteren bütün milletvekili adaylarımızı TBMM’de görmek istiyorum. Hepinizle yol yürümekten bahtiyarım.
Artık İstanbul’da ezberleri bozmanın, tabuları yıkmanın vakti gelmiştir.
Artık İstanbul’da Milliyetçi Hareket Partisi mucizesini yaşatmanın günü yaklaşmıştır.
Tarihi bir başarıya ulaşmak için bütün şartlar oluşmuştur.
Şimdi siz söyleyiniz;
14 Mayıs’ta anket şirketlerini rezil etmeye hazır mısınız?
Başarmaya kararlı mısınız?
Çok çalışacak mısınız?
Birinci, ikinci ve üçüncü bölgelerde milletvekili sayımızı muazzam bir seviyeye çıkaracak mısınız?
Söz veriyor musunuz? Bu iş tamam diyor musunuz? İstanbul’un kaderini elinize alıyor musunuz?
Ne mutlu sizlere, alayınıza başarılar diliyor, eksiksiz şekilde TBMM’de yapılacak yemin töreninde sizleri bekliyorum.
İstanbul’da zaman üç hilal zamanıdır.
Dün Ulubatlı Hasan sancağımızı burçlara asmıştı, şimdi sizler yapacaksınız.
İstanbul İl Başkanımıza, yönetimine, ilçe başkanlarımıza sonuna kadar güveniyorum.
Dedikodulara aldırmadan yolunuza devam ediniz.
Fitneye kulak vermeden mücadelenizi fedakârlıkla yürütünüz.
Birlik ve beraberliğinizi muhafaza ederek, ülkemize, milletimize, davamıza ve değerlerimize sahip çıkarak kocaman yüreklerinize İstanbul’u sığdırınız.
Bizler;
Hayatın zorluklarıyla savaşan,
Alın teriyle, göz nuruyla rızkını arayan,
Helal kazançta bereket bulan büyük Türk milletinin sevdalısıyız.
Ve de hakkımızı 14 Mayıs’ta alacağız.
Gecemiz mübarek olsun.
Hepinizi özlemle selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.
Ne Mutlu Türküm Diyene.