Başkanlık ve Sistem Tartışmalarına Benden Bir Teklif.. Buyrun Samimiyet Testine.. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılıp.. Yerine..

4
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Sistem tartışmalarının hararetli bir şekilde yaşandığı şu günlerde, bütün tartışma programlarında gördüğümüz aslında aynı şey.

Bir tarafda illa da Tayyip Erdoğan’ın başkan olması için uğraşan grup.. diğer tarafda da “madem konu Erdoğan değil, nedir bu çabanız?” diyen başka bir grup.

Aslında herkes biliyor konunun Erdoğan’ın başkan olması etrafında döndüğünü.

Zaten bu yüzden de, sistem değişikliği karşısında olanlar doğrudan Erdoğan konusunu ele alıyorlar.

Tabii AKP ve ona destek verenler de, kelime oyunlarıyla, akıllıcı davranarak, “konu şahıslar değildir, sistem ile ilgili fikirlerinizi bekliyoruz” diyorlar.

Aslında kendileri de sistem konusunu tartışıp da sonra bu sisteme ulaştık, bunu sistem olarak kabul edelim demiş değiller. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkan olması birincil şartı etafında sistemi tartışıyor gibi yapıyorlar.

Ama bu da uzaktan bakınca çok açık ve aşikar belli.

Ben ilk olarak buradan bir teklifde bulunmak istiyorum:

Hani sayın Erdoğan yasaklı iken Sayın Abdullah Gül Türkiye’nin 58. Hükümetini 18 Kasım 2002’de kurmuştu. Ve sayın Erdoğan’ın yasaklı durumu kalkınca 11 Mart’da Sayın Gül istifa edip Başbakanlıktan ayrılmıştı.

Böyle bir hareketi yapma erdemini göstererek, görevi sayın Erdoğan’a bırakmış oldu.

AKP’lilerin ve destek verenlerin dediği gibi konu sahıslar değilse, Başkanlık tartışmaları yapılsın, hukuki hazırlıklar yapılsın, o zaman olduğu gibi, Sayın Erdoğan Başkanlık’dan feragat edip ilk Başkanlık koltuğuna sayın Abdullah Gül’ü teklif etsin. 

Eğer bu olursa, Başkanlık sistemi gelmiş olur. Çünkü hep konu sistem tartışmasıdır deniyor.

Hem illa sayın Erdoğan’ın başkanlığı bizim derdimiz değil demenin bir delili olur ve millet de samimiyeti görmüş olur.

Bu teklifi buradan yapıyorum.

Buyrun bakalım işte size teklif.

Madem sistem tartışması yapılıyor ve tamamiyle farklı bir sistemin oluşturulması sağlanmak isteniyor, bir teklifte daha bulunmak istiyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kaldırılıp, yerine bütün  bireyleri kapsayacak olan İnanç Bakanlığı kurulsun. 

Yeni sistemin kurulma arefesinde çok da zor olmayan bir değişim aslında bu.

DİB, doğrudan Başbakanlığa bağlı ve %90’ı müslüman olan bir ülke için inancı ilgilendiren bir resmi kurumun ayrı bir bakanlık olması gerekliliği aşikar.

Ayrıca vergilerle bütçesi oluşturulan DİB, sadece sünni Hanefilere ait bir kurum statüsünde.

Yeni kurulacak İnanç Bakanlığı hem hitap ettiği kesim olarak, hem de vergilerin dağılımı açısından çok daha adaletli ve İslami olacaktır.

Nasıl işleyecek peki bu bakanlık?

Toplumun büyük bölümü sünni kesimden olduğu için, sünni bir insanın bakanlık yapması daha normal olanı. Bu kişi şimdiki Diyanet İşleri Başkanı da olabilir.

Bu bakanlığın içinde;

İslam İnancı Dairesi Bşk.

Hristiyan İnancı Dairesi Bşk.

Yahudi İnancı Dairesi Bşk.

Uzak Doğu İnançları Dairesi Bşk.

İnançsızlık Dairesi Bşk.

Olarak beş ana daire başkanlıkları ile faaliyette bulunacak.

Bu Başkanlıklar da kendi içlerinde müdürlüklere bölünecekler.

Örneklerle açıklamak yerinde olacaktır kanaatindeyim.

İslam İnancı Dairesi Başkanlığı, kendi içinde şu müdürlükleri içerecek:

Hanefilik Müdürlüğü, Şafiilik Müdürlüğü, Hanbelilik Müdürlüğü, Malikilik Müdürlüğü, Alevilik Müdürlüğü, Zeydilik Müdürlüğü, İsmaililik Müdürlüğü, Caferilik Müdürlüğü gibi

(Burada Aleviliği ayrı bir din olarak görmediğim için İslam İnancı Dairesi Bşk ismi altında ele aldım).

Hristiyanlık ve Yahudilik İnancı Dairesi de, eğer kendileri gerekli görürlerse, Katolik, Protestanlık ve Ortodoksluk Müdürlüklerini de kurabilirler.

Uzak Doğu inançları ile ilgili olarak da son yıllarda ilgi artmış olup, pratikte bu inancı yaşayamayı isteyenlerin sayısı yükselmiştir. Bu kişiler için de devletin resmi olarak hizmet sunması gerekir.

İnançsızlık Dairesi Bşk. konusuna gelecek olursak, bu insanlarımız için de, her bireye eşit mesafede olan Devlet’imiz resmi hizmet sunma durumundadır.

Bakanlığın maddi işleyişi ödenen vergilerle olacaktır.

Şu anda ülkemizin her yerine dağılmış imamlarımız, müezzinlerimiz, kayyımlarımız mevcuttur.

Bu görevlilerimiz bulundukları şehirde, her mahalle ve yerleşim yerini tek tek gezerek, insanlarımıza inançlarını sorarak resmi bir evrak hazırlayacaklar.

Bu evrakta kişinin inancı ve hangi inanç için vergiyi ödemek istediği yazılacak.

Yani nüfus kağıdında İslam yazıp da, aslında ateist olan bir kişi için bu durum rahatsızlık vericidir.

Bu kişi ateist olduğunu beyan edip, inançsızlık adına vergisinin ödenmesini isteğince.

Ödediği vergilerden İnancsızlık Dairesi Bşk. da vergi payını almış olacaktır.

Bütün vatandaşların inançları resmi olarak kayıt altına alındıktan sonra, vergilendirmeler de, dini ihtiyacını karşılama durumuna göre hesaplanabilir.

Mesela sünni müslümanlar cami, imam, müezzin, din eğitimi gibi birçok hizmeti bekledikleri için, bu kişilerden, gelirden alının verginin %10’u inanç vergisi olarak kesilebilir.

Bunun yanında İnançsızlık Dairesi Bşk. bünyesinde olacak Agnostik İnanç Müdürlüğü’ne tabi olan bir vatandaşımız için sadece basılı eser hizmeti olacağı için, bu kişinin gelir vergisinden %2 pay alınabilir.

İnanç Bakanlığı kurulması hangi noktalarda büyük faydalar sağlayacaktır derseniz.

Birincisi; bütün bireylerin eşit olarak temsil edildiği bir bakanlık olacak. Eşitlik ve adalet adına devlete güveni arttıran çok önemli özelliktir.

İkincisi; Devletin içinde yapılanan dinsel gruplaşmalar ve mistik cemaatleşmeler için bir çözüm olacaktır. Bu gruplara ve tarikatlere mensup olanlar, bu bakanlığa müracaat edip, kendileri için ekstra çalışma istediklerinde, bu kişilerden ayrıca %10 vergi alınacaktır.

Devlete akan bu kaynağa sahip olamayan gruplar ve mistik yapılar kaynak sıkıntısı yüzünden küçülecek ve vatandaşlar bütün hizmetleri devletten almış olacaklardır.

Üçüncüsü; Atesit, Agnostik, Alevi, Caferi inancında olan insanlarımız toplumda kendilerini dışlanmış hissetmeyip, toplumsal barış sağlanması kolaylaşacaktır.

Dördüncüsü; inançlar yada inançsızlıklar resmi, bilimsel olarak araştırılıp, eserlerle vatandaşlara sunulması merdiven altı dinciliğinin ortadan kalmasını sağlayacaktır.

Umuyorum ki; sistem tartışmalarının yapıldığı şu günlerde bu tekliflerim de yetkililer tarafından duyulur; ya da haber kanallarındaki tartışma programlarında parti yetkililerine iletilir.

Sevgilerimle

Önceki İçerikTrump ikinci seçmenleri de kazandı; başkanlık için engeli kalmadı..
Sonraki İçerikKöln’den yazan Sinan Eskicioğlu başkanlık tartışmalarına çok farklı yaklaşmış.. Diyanet’le ilgili kapsamlı bir teklifi de var..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

4 YORUMLAR

  1. Başkanlıkla ilgili bölümünüz çok yüzeysel ve bence biraz da RTE hasımlığı kokuyor. Oysa başkanlık dar bölge ile ele alınabilirse, Türkiye için ciddi bir bağımsızlaşma, bu sayede de ilerleme yolu olabilir.

    Ancak Diyanet İşleri Başkanlı hakkındaki bölümünüz, üzerinde çalışılabilir ve başkanlık altında önemli bir çözüm teşkil edebilir.

  2. Sinan Bey, yazınız için teşekkür ediyorum, demokratik duruşunuza katılıyorum. Yalnızca, bir yazar olarak sizden güzel Türkçe’mizi korumanızı istirham ediyorum. Yazınızda birçok yazım hatası var. Birkaç misal vereyim izninizle.
    “Tarafda” değil, doğrusu “Tarafta” olacak… “F” sessiz harftir çünkü.
    “Devlet’imiz” değil, doğrusu “devletimizdir”, özel değil cins işim olduğu için. Aynı şekilde cins isimleri sık sık büyük yazmışsınız, halbuki onlar daima küçük yazılır.
    “Akıllıcı” diye bir sıfat yoktur dilimizde, doğrusu “akıllıcadır”.
    “Çok açık”, “aşikar” ve “belli” arasında kurduğunuz cümlede anlam farkı yoktur. Birini kullansanız yeter.
    Listeye devam edebilirim, ama zannediyorsam haddimi aşmış olurum. Dikkatinize saygılarımla sunuyorum. Teşekkür ediyorum.

  3. Ilk defa bir düşüncenize katılmakta zorlanıyorum. Türkiye‘de baştan beri laikliğin hakkını veremedik. Din işlerini devlet emrine veririz ama laikliği de dinle devlet işlerini ayırmak diye anlarız (çoğumuz). Bu işte bir çelişki var. DİB’in yerini bir bakanlık değil, siyasetin dışında özerk bir kurum almalı diye düşünüyorum. Bunun dışındaki diğer önerileriniz bence düşünmeye değer.

  4. Diyanet İşleri Başkanlığı nda çalışanlar memurlardır. Memurlar din,dil,ırk,felsefi inanç ayrımı yapamazlar mevzuat gereği. Dolayısıyla devlet, memurlarına maaş veriyor; inanç sistemlerine kaynak ayırmıyor.
    Başkanlık hakkındaki görüş ise çocukça ya da bizi çocuk sanıyor. İş bilenin kılıç kuşananın olmasaydı liyakat olur muydu?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz