Sözler boğazımıza düğümleniyor
Evet deprem çok kuvvetli, çok büyük bir coğrafyada etkili
Ama böyle mi olmalıydı
Siyasetçiler her zamanki gibi birbirlerini suçlarken
Şehirlerde, köylerde, sokaklarda insanlar ölüyor…
Bir anne feryat ediyor:
“Biz aç değiliz, açlıktan kimse ölmez. Ama ben çocuğuma ikinci günün akşamı mama çaldım marketten, mama çaldım. Kendimiz çadır kurduk, kendimiz pazarcıların demirleriyle. Dört gündür orada çocuklarımla beraber 6-7 aile kaldık. Bolu’dan, Antalya’dan, plakalarını bile çektim, teşekkür edeceğim hepsine tek tek, kendi imkanlarıyla benzin getirmişler litre litre. Bebek bezi, çorap.. Ama ne idareciler ne bir belediye başkanı ne bir başka, hiç kimse bize bir su bile vermediler.
Biz market yağmaladık yani, bütün anne babalar market yağmaladık. Mama çaldım ben çocuğuma, bez çaldım. Utanmıyorum bundan, onlar utansın. Hiç utanmıyorum ben bundan…”
Merak etmeyin yetkili kimse de utanmayacak bundan
Sadece biz bunları okurken utanacak ve ağlayacağız
Halk utanacak, sade insanlar, iyi niyetliler utanacak
Bu sözler kutsal devlet anlayışının da depremle beraber enkazın altında kaldığının belgesidir
Biz artık kutsal, şefkatli, merhametli, baba; Kemalist, İslamcı, şucu, bucu devlet istemiyoruz
Hakkaniyetli, adaletli, işini sağlam yapan, yakınlarını, taraftarlarını kayırmayan, milletin parasını millete hakkaniyetli dağıtan, hak, hukuk karşısında herkesin eşit olduğu, kurumları Allah’ın yarattığı kanunlara uygun işleyen, taraf olanın değil ehil olanın yönettiği, halkın tepesinde kılıç değil hizmetkar olan, yanlış/eksik yaptığında bırakıp gitmesini bilen yöneticilerin olduğu, aşiret zihniyetiyle değil profesyonel yönetilen bir devlet istiyoruz
Siyasetin rant kapısı, köşeyi dönme sanatı, yakınlarına peşkeş çekme mekanı, profesyonel hırsızlık olmadığı bir devlet istiyoruz
Her fırsatta birbirlerine giren, birbirlerinin boğazına sarılan, hiçbir şeyde anlaşamayan, oturduğu koltuğa ölümüne yapışan siyasetçiler istemiyoruz
Şehirlerde, köylerde, sokaklarda insanlar ölüyor
Siyasetçiler her zamanki gibi birbirlerini suçluyor
Birileri 3/5 yerden maaş alaya, siyasetçi yakınları filolar kurmaya, plazalar dikmeye, belediyelerde meclis üyeleri zengin olmaya devam ediyorlar
Deprem bölgesinde devletin yaptırdığı binalar yerle bir oluyor
Şehirlerde, köylerde, sokaklarda insanlar ölüyor
Siyasetçiler yıkılmış enkazları geziyorlar
Büyük büyük laflar etmeye devam ediyorlar
Bir anne bebeği için mama çalarken, Ankara’da bir siyasetçi sıcak bürosundan depremzedelere 1 milyon lira bağışlıyor. Öteki kazak, çorap, atkı, bere yolluyor …
Diyanet fitrelerinizi depremzedelere verebilirsiniz diyor
Bize para vermeyin, bize sadaka vermeyin
Yıkılmış binalarımızın, cansız bedenlerimizin arasında dolaşıp onu bunu suçlamayın
Bu suç sizin
Allah akıl vermiş, zenginlik vermiş, güç kuvvet vermiş, bilim vermiş, hiç biri yoksa başkalarına bakıp ders almayı vermiş
Bize nutuk atmayın artık
Biraz başınızı önünüze alıp susmayı bilin
Enkaz altında can veren 25 bin insandan utanın
Çocuğu için mama çalmak zorunda bıraktığınız annelerden utanın
O bebeği için mama çalan anne bugün yıktı sizin kutsal devletinizi
Çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu, bozulmayı görmek istiyorsanız buyurun Hatay’a, Maraş’a, Adıyaman’a
Devlet her yere yetişemiyor bu kadar büyük bir alanda: Doğru
Devlet olmak depremden sonra enkazlardan insan toplamak, ölü toplamak değildir.
Devlet olmak depreme her an hazırlıklı olmak, tedbir almak, ona göre bir imar ve denetleme mekanizması kurmak, her senaryoya hazırlıklı olmaktır.
Devlet olmak depremdeki teri, çabayı, gayreti, koşuşmacayı depremden önce gösterebilmektir.
Anaları çocukları için mama çalmaya mahkum etmemektir
Biraz başını öne eğmeyi, utanmayı bilmektir