Bin yıl önceye ait bir tabağın üzerine yazıyla işlenmiş çarpıcı bir mesaj

0

Kendinizi önemli bir mekanda yemek davetine katılan biri olarak tahayyül ediniz. Davet sahibi sizi ve diğer konukları ağırlamak için elinden geleni yapmış olsun. Karşılandınız. Sofraya oturmadan önce küçük çaplı sohbetler yaptınız. “Buyrun sofraya” çağrısı üzerine önceden size ayrılmış yere oturdunuz.

Aa o da ne?

Biraz sonra üzerine değişik lezzetlerin konulacağı porselen tabak biraz tuhaf. Tam ortasında siyah bir nokta var yassı tabağın. Bütün kenarlar o noktaya bakıyor ve biraz dikkatle göz gezdirdiğinizde önceleri size kara leke gibi görünen girintili-çıkıntılı çizgilerin aslında birer sözcük ve o sözcüklerin yan yana dizilmesiyle ortaya çıkan cümlenin bir mesaj olduğunu fark ediyorsunuz.

O cümlenin mesajı şu: “İşe başlamadan önce planlama yapmak seni pişmanlıktan korur; refah ve barış.”

Böyle bir durumla karşılaşsam, ben derhal etrafımdaki diğer davetlilerin önündeki tabaklara “Acaba onlara da aynı mesaj mı verilmiş, yoksa herkese durumuna göre farklı mesajlar mı söz konusu?” merakıyla bakardım.

Muhtemelen o tabağın önüne konulduğu davetli de benim gibi davranmıştır.

Sofra ilginç bir sofra haline dönüşmüştür de…

Edip Cansever’in “Masa da masaymış ha” şiirindeki türden bir masadan söz ediyorum.

Bana anımsattığı şiir günümüze ait olsa da, sözünü ettiğim senaryo bugünle ilgili değil.

Yazımın girişine fotoğrafını koyduğum tabağın tarihi bin yıldan eski. Sâmâniler hanedanına ait bir tabak o.

Mesaj anlamı taşıyan cümle Farsça.

Sâmâniler 10. yüzyılda, 819-999 yılları arasında hüküm sürmüş bir hanedan. Dilleri Farsça olduğu için İran asıllı oldukları düşünülse de, İslam Ansiklopedisi, hanedanın yaşadığı bölgedeki etnik durumun ve üyelerinden bazılarının isimlerinin, hanedanın Türk asıllı olabileceği izlenimi uyandırdığını kayda geçiriyor.

Üzerinde ilginç mesaj bulunan tabak 19. yüzyılda Nişabur’da bulunmuş, yolu oradan New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’ne (MET) düşmüş.

Tabakla ilgili haberi dünkü Wall Street Journal gazetesinde okudum.

Yale Üniversitesi’nden Helen A. Cooper okurların dikkatini bu ilginç tabağa -daha doğrusu üzerindeki mesaja- çekiyor…

İpek Yolu üzerinde bin yıl önce varlık göstermiş bir hanedana ait yemek tabağının üzerindeki mesajı ben de çok önemsedim.

“İşe başlamadan önce planlama yapmak seni pişmanlıktan korur; refah ve barış.”

Kendimi davet sahibinin yerine koyarak düşündüm:

Acaba bugün bir yemekli davet verecek olsam, üzerinde o mesajın yazdığı tabağı nasıl birinin önüne koyardım?

‘Refah’ sözcüğü, neredeyse her yerde hayat pahalılandığı için bugün hemen bütün ülkelerde en çok sözü edilen kavram… 

‘Barış’ sözcüğü ise ülkeler arası ve iç savaşlar ile boğuşan ülkeler insanlarının yanında onların durumuna düşmek istemeyenlerin de sıkça duymak isteyecekleri bir kavram…

Asıl mesajın, yani pişman olmak istenmiyorsa her şeyi önceden planlama zorunluluğuna dair mesajın, bu iki kavram anılarak sonlandırılması çok anlamlı.

Plansız-programsız bir işe kalkışılırsa, o işin sonunda pişmanlık kaçınılmaz hale geldiği gibi, refah ve barıştan da mahrum kalınır.

Galiba o tabağa işletilerek verilmek istenen mesaj, özellikle devlette görevli insanları, belki de dönemin siyasilerini veya bürokratlarını uyarmak içindi.

Davet sahibi hanedanın reisi idiyse, bürokratlarını çağıracağı yemek için özel olarak imal ettirmiş olabilir o tabağı…

Hikmetli ve bilge bir kişi ise davet sahibi, hanedanın reisi ve yönetimde kendisine yardımcı olsunlar diye görevlendirdiği kadrosunu çağırmayı düşündüğünde, hat sanatında öne çıkmış bir usta bularak o mesajı tabaklara işletmiş de olabilir.

Bilge kişinin davetine giden hanedan reisi ile yönetim kadrosu o mesajı nasıl karşılamıştır acaba?

Tersini de düşünelim: Hanedan reisinin yemeğe davet ettiği yönetimden kişiler önlerine konulan tabaktaki mesajı okuduklarında nasıl bir tepki vermişlerdir?

Sâmânilerin saltanatı 200 yıla yakın sürmüş. O dönem için uzunca bir süre bu.

İslam Ansiklopedisi’nin hanedan ile ilgili maddesinde şu bilgi de bulunuyor:

“Sâmânîler’in Mâverâünnehir ve Horasan’da sağladığı siyasî istikrar ve yoğun ticarî faaliyetler neticesinde refah düzeyi yükselmiş, bu durum kültürel hayata canlılık kazandırmıştır. Hükümdarların âlim, şair ve ediplere karşı cömertçe davranışı Buhara’yı bir cazibe merkezi yapmıştı. Nîşâbur ve Semerkant’ta da aynı kültürel canlılık hâkimdi. Buhara’daki Sâmânî sarayı İslâm dünyasının en büyük kütüphanelerinden birine sahipti. İbn Sînâ’nın Sâmânîler’e saray hekimliği yaptığı sırada çok faydalandığı bu kütüphane II. Nûh devrinde çıkan bir yangında tamamen yanmıştır. Dönemin kadı ve âlimlerinden İbn Hibbân el-Büstî de memleketinde özel bir kütüphane kurmuştu.”

O tabak böyle bir döneme yakışıyor…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz