- Aslında Bu Bir Veda Yazısı Olacaktı! - 30 Nisan 2023
- Siz Bilinçli misiniz, Bilgili mi? - 26 Nisan 2023
- Her Dava Bir Palavradır - 22 Nisan 2023
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür Bakanlığı Özel Ödülleri töreninde yaptığı açıklamada, “Uzun yıllar boyunca kültür sanat camiamızı esir alan, Türkiye’nin zengin kültür iklimini tek tipleştiren mahalle baskısını reddediyoruz” diye konuştu.
Mahalle baskısı!
Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda “Bir kısmı ebediyete irtihal eden ve artık aramızda bulunmayan tüm kültür-sanat erbabımızı burada bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Onlar, fani dünya yolculuklarını tamamlamış olsalar bile; eserleriyle, hizmetleriyle, kitaplarıyla, geride bıraktıkları silinmez izlerle yaşamaya devam ediyor” diye ilave etti.
Tamam, kabul da şu engin kültürümüzü kimler tek tipleştiriyor? Bari Sayın Erdoğan onu da bir söylese de bilsek!
Kendileri iktidara geldiklerinden bu yana şöyle bir edebiyat ve sanat dünyasına bakıyorum da hangi büyük eser nereden çıktı, ya da birileri çıkardı da biz görmedik diye düşünmeden edemiyorum.
Malumunuz gazeteci erbabı biraz şüphecidir.
Siz bir şey görüyor usunuz?
Ben şahsen bir şey göremiyorum, gördüklerim ise ya söz konusu iktidar tarafından sindirmiş şimdi sus-pus, ya da başına gelecekleri gördüğü için ülkesini terk etmek zorunda kalmış. İçerde olanlara ise şimdilik girmeyeceğim.
Ama Sayın Cumhurbaşkanı doğru söylüyor, Türkiye’de edebiyatçı da, sanatçı da tek tipleşmiş bulunuyor, çünkü renk verdiler mi, içerde nefes alıyor. Birileri Sayın Erdoğan’a “sanatçı dediğiniz muhalif olur” desin diyeceğim ama ortada onu söyleyecek ne adam kalmış ne de kadın, dört çevresini şakşakçılar kapatmış, ayakkabılarını yalarken çıkardıkları şapırtı seslerinden kimseyi duymaz hale getirmişler.
Bu muhteremler yaptıkları işle pek gurur duyuyor olacakları ki bir de çıkmış yaptıklarını televizyon ekranlarında gururla ifade ediyorlar.
Bu işin kötü tarafı nedir biliyor musunuz? Çevrenizi kuşatan yalakalara bile bir ayar verme gereği görmüyorsanız onlar değil siz bitmişsiniz.
Bu arada yalakalığında bir seviyesi, bir ayarı olmalı ki bir hükmü olsun diyeceğim ama kendisine yağ çekilen muhterem bir “dur” demiyorsa onlara kim “dur” diyebilir ki? Adamlar resmen zincirlerini koparmış, yalayarak görülmek, görülerek maksatlarını gerçekleştirmek istiyorlar. Demek ki memlekette artık yalakalık o kadar para ediyor!
Sayın Erdoğan; “Sanata ve sanatçıya saygı göstermek lafla değil ancak onların eserlerine, emeklerine, bizlere emanet ettikleri mirasa sahip çıkmakla olur” diyor ve bu arada kültür ve sanatın farklı alanlarına ilgi duyan gençlerin üstatlarından ilham alarak kendi başarı hikayelerini yazdıklarını kaydediyor.
Şöyle çevrenize bir bakar mısınız? Öyle üstatlarından ilham almış ve Anadolu’dan parlayarak dünyayı aydınlık saçmış bir yazar, bilim adamı veya sanatçı görüyor musunuz?
Ben şahsen görmüyorum. Gördüklerimin ise bu ülke insanıyla veya ülke insanının gerçekliğiyle bir ilgisi yok. Sağ olsunlar arada bir bize nasihatlerini esirgemiyorlar, ancak o nasihatlerinden bizimle veya gerçekliğimizle bir ilgisi yok.
Sayın Erdoğan, “Asıl meselenin, ehli hünerin kıymetini hayattayken bilmektir” diyor. Haklılar, ancak takdir ettiklerimiz mezarda değil, ya Silivri Cezaevinin soğuk kapılarının ardındalar ya da çıkar yol bulmamış şimdi başka ülkelerde sürgün hayatı yaşıyorlar. Haklarında ise eskiden düşünce suçuyla suçlanma vardı, şimdi onlara “vatan haini” diyorlar.
Bu ara vatan hainliği de pek revaçta!
Bu işte bir gariplik yok mu? Bu memleket neden bu kadar çok “vatan haini” üretiyor?
Bu soruyu siyasilere bir sorun diyeceğim, ama adamlar o kadar çok mevkilerini yükseltmekle meşguller ki, sanata, sanatçıya zaman kalmıyor!
Adamların işi memleket meseleleri değil ki, yükselmek için ya birilerine yağ döküyorlar ya da döktükleri yağda birilerinin ayaklarını kaydırarak kendilerine yol açmaya çalışıyorlar.
Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı “Kültür-sanat erbabımız ile kurumlarımızın milletimizin kalbinde edindikleri müstesna yeri tevdi ettiğimiz ödüllerle devlet adına da tescilliyoruz” diyerek devlet tescilli sanatçıları da bilahare kendilerinin de tasdik ettiklerini beyan etmiş oluyor.
Kusura bakmayın ama işin doğrusu ben oldum olası şu devlet sanatçılığını anlamış değilim, benim bildiği halkın sanatçısı olur ve onlar halk nezdinde itibar kazandırılmış ödüllerle taltif edilirler, devlet ödül veriyorsa içinde mutlaka siyaset vardır ve bir işte siyaset varsa orada adamın adamını kayırması vardır.
Sanatçı devletin sanatçısı mı, yoksa halkın mı, ona sanatçılarda bir zahmet karar versinler. Ben birilerin ilişkilerinden dolayı arkasına devleti almasını ve adını devlet sanatçılığına çıkarmasını şahsen anlamıyorum.
Ama tabi bu arada iki kuruşa muhtaç edildikleri için teknesini yer buldu mu devletin limanına demirlemek zorunda bırakılan sanatçıları da göz ardı etmiyorum. Çünkü bu camiada çoğu sanatçı ya istediğini bulamıyor ya da ona hakkını verecek birilerini.
Yazar-çizer camiasını ise hiç saymıyorum çünkü onların durumu içler acısı, zira nerede ise kalem erbaplarının tümü iktidar cenahının işgal ettiği basın camiasında yer bulamadığı için sanal bir portala mahkûm olmuş, sesini kendi imkanlarıyla duyurmaya çalışıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı müstesna sanattın özendirilmesi ve gençlerin buna özendirilmesi gerektiğini söylüyor. Bunu da devletin verdiği ödüllerle sağlandığını düşünüyor olacak ki, Kültür ve Turizm Bakanlığının 2022 yılı özel ödüllerini ödül sahiplerine dağıtırken isimlerin hassasiyetle belirlendiğini ilave ediyor.
Eminin öyledir, payımıza bir şey düşmediğine göre demek ki biz o büyük yazar, çizer ve sanat erbabı müstesna kişilerden değiliz. Ama ben şahsen “iyi ki değilim” diyorum, çünkü oldum olası devletin sanatçısı unvanını bir yere oturtamıyorum.
Merak ettiğim ise; Sayın Erdoğan’ın kültür ve sanatta tek tipleştirmeye tepki verirken bu baskının nereden geldiğini söylememesidir. Acaba diyorum bunu yine CHP’liler mı yapıyor? Malumunuz, şu CHP’liler iktidarı zaaf içinde göstermek için piyasayı da zamlara boğmuş, fakir fukaranın nefes almasına izin vermiyor!
Bu baskının nereden geldiğini tabi ki hepimiz biliyoruz; ama Sayın Erdoğan olayı öyle görmüyor, televizyon kanallarını kuşatmış o Osmanlıcılık oynayan dizileri ise belli ki hiç izlemiyor.
Valla kusura bakmayın iflah olmaz bir ülkede yaşıyoruz; kanallar dün Polat Alemdarlardan, Miroğularından geçmiyordu, bugün de Osmanlıcılık oynayan şaklabanlardan. Tevekkeli değil, adamın kafasında Osmanlı mihveri yerine tencere kapağı, ya da plastik huni, belinde kılıç yerine döner bıçağı, televizyonunun başında poz verirken bucak bayır at koşturan Osmanlı cengaverleriyle ölümsüz bir anın enstantanesini yakalamaya çalışıyor. Öyle heyecanlı bir an ki, bir tuşa basıyor ve sonra her şey birden ölümsüzleşiyor! Sonra sağ olsunlar diğer bir tuşa basarak sana aleme havale ederek bizim de kendilerinden mahrum olmamızın önüne geçiyor. Gerçekten bu adamlarda olmasaydı bu ülke çok sıkıcı olacaktı!
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kültür Bakanlığı Özel Ödülleri töreninde yaptığı açıklamada tuttuğum tek sözü şu oldu: “Bir toplum kültür ve sanat alanındaki birikimi kadar güçlüdür.”
Öyledir ama keşke birileri hatırlatsaydı kendilerine, bu ülkede o sözünü ettiği sanatçılar artık gelenek midir, nedir ya içerdedirler ya da dışarı kaçmış, paçayı ancak o şekilde kurtarmış.