Birazdan sabah olacak.. Fırından sıcacık çıkmış Konya unundan halis ekmek burnumda tütüyor…

0

Görenler “A, kilo vermişsin” diyorlar. Doğru, son aylarda gereksiz ağırlıklarımın bir miktarından kurtuldum. Öyle bilimsel bir yöntemle de değil; kahvaltı dışındaki iki öğünde ekmeği menüden çıkartarak…

Emin olun, o kadarcık bir tedbir, bir çırpıda, fazla kiloların bir miktarından kurtulmaya yol açabiliyor.

Buradan çıkartılabilecek sonuç şu: Fazla kiloların bir sebebi de ekmeğe abanılan bir yeme biçimi… 

Yine de bazen fırından yeni çıkmış taze ekmeğin kokusuna dayanamadığım oluyor…

Adam fırıncı, yani ekmeğini ekmekten kazanan biri. Mesleği açısından da ‘nimet’ muamelesi yapması gereken ekmek için “Ahmak toplumların temel gıda maddesi” demiş… Bunu derken de, bazı Batı ülkelerinin ekmek tüketimiyle bizim ekmek tüketimimiz arasındaki oransızlığa dikkat çekmiş…

Açık ara öndeyiz.

Neden öyleyiz?

Ahmaklığımızdan mı?

Sanmıyorum. 

Her şeyden önce ekmeğin doyuruculuk özelliği var. Yanında hafifçe bir katık bulunsun yeter. Hatta başka herhangi bir katık bulunmasa da, sadece çayla bile, taze bir somun ekmekle sofradan tok kalkmak mümkün.

Katık denilebilecek her şey şu sıralar ateş pahası. Beyaz peynirin kilosu 200 TL oldu olacak. Zeytinin kilosu 100 TL’ye yaklaştı. Sucuk, pastırma gibi bize özel yiyeceklerin yanına yaklaşılamıyor.

Ne yapacağız?

Ekmeğe abanıyoruz.

Dün internet üzerinden market alışverişi yaparken ekmek de listede gözüme takıldı. Yabancı markalı bir kilo ekmeğin fiyatı 40 TL’nin üzerinde. Bütün özelliği ekşi mayalı olması. Bir de, listede verilen bilgiye göre, üretimde Konya menşeli un kullanılması…

Konya menşeli unu bulabilmiş yabancı markalı ekmeği üreten. Aferin. Unun en kalitelisi Konya’da yetişen buğdaydan üretiliyor. Ancak Konya buğdayının ürünü olan unu ara ki bulasın. O buğdayın ekmeğe dönüşmüşünü başka ülkelerin insanları yiyebiliyor. Konya’da üretilen unun bütünü ihraç ediliyor çünkü.

Bizler, bir -hatta birkaç- kalite eksik undan üretilmiş ekmekle idare etmek zorundayız.

En kalitelisi ülkemizde üretildiği ve ekmek düşkünü bir toplum olduğumuz halde daha az kaliteli undan üretilmiş ekmekle idare etmek zorunda kalmamız ‘ahmak’ olduğumuzu mu gösterir?

Her şeyden önce yabancı paraya ihtiyacımız olduğunu gösterir.

Yabancı paraya muhtaç hale gelmemiz bir sorun ama.

Lafı fazla uzatmaya gerek yok: Bizim millet olarak ekmek ile ilişkimiz beynimizle değil cebimizle ilgili. Cebi dolu olanlarımız daha az ekmek tüketiyor, fakir fukara takımı ise katığı azaltıp ekmeğe abanıyor.

Halk ekmek bayilerinin önünde sabahın erken saatlerinden başlayarak kuyruğa girenlerimizi düşünün. Konya unundan kaliteli ekmek almak için mi zahmete katlanıyor o insanlar, yoksa fırın fiyatından birkaç lira daha ucuz diye mi? 

Yaşı benim yaşıma yakın olanlar bilecektir: Türkiye’de fırınlar uzun yıllar boyunca tek tip ekmek üretti. Galiba farklı ekmek üretimi yasaktı da. Ekmek bedava denilecek kadar ucuz oldu her zaman. İnsanlar şikayet edemesinler diye un fiyatını artırmaktan kaçınmayla sonuçlanan tedbirler almayı hiç ihmal etmedi iktidarlar. Rengi karaya çalan ekmekler yiyerek büyüdük bizler. 

Mahalle fırınları esas geliri, ev hanımlarının yapıp odun ateşinde pişirilmek üzere kendilerine emanet ettikleri çeşit çeşit yemekler karşılığı ödenen ücretlerden elde ettiler.

Şimdi öyle mi ya? Çeşit çeşit ekmek müşteri bekliyor fırınlarda; yeter ki cebinizde para bulunsun. Konya ununu Konya’da bulamasa bile, kaliteli un peşinde olan üreticiler, dolar karşılığı ihraç ettiğimiz Konya ununu, daha fazla dolar ödeyip ithal ederek, en kaliteli -tabii olağanüstü pahalı- ekmekleri müşterilerine sunabiliyorlar.

Bu tuhaf durum için nasıl bir sıfat kullanılabilir, bilmiyorum.

Fırıncıların dernek başkanı ekmeğe düşkünlüğümüzü ‘ahmaklık’ olarak tanıttığı için şimdi cezaevinde.

Onu cezaevine tıkanlar acaba nasıl bir akıl yürütme sonucu böyle bir yaptırıma başvurmuşlardır?

Ne demişti adam, hatırlayalım. Dediği şuydu: “Ekmek, ahmak toplumların temel gıda maddesidir.”

Mukayeseli olarak verdiği oranlardan bizim insanımızın Batılı ülke insanlarından çok daha fazla ekmek tükettiğini söyleyen yine aynı adam. Fırıncıların başkanı.

E, bu durumda şöyle mi düşünüldü? Ahmaklar akıllı olanlardan daha fazla ekmek tüketir. Bizler toplum olarak başka toplumlardan daha fazla ekmek tüketiyoruz. Bu durumda, “Ekmek ahmak toplumların temel gıda maddesidir” diyen, bize ‘ahmak’ demiş oluyor…

Akıl yürütmeyle herhalde bu sonuca varıldı.

İyi ama adamın kendisi de bizim toplumun bir üyesi.

Yıllar önce, şimdi çoktan vefatla aramızdan ayrılmış bir mizah ustası, daha farklı bir akıl yürütmeyle milletimizin önemli bir bölümü hakkında benzer bir tespitte bulunmuştu da, onunla ilgili olarak da yasal çarklar işletilmek istenmişti.

Sonunda, galiba bunun onun tezine yarayabileceği düşünülmüş olmalı ki, kendisini kınamakla yetinilmişti.

Şimdi ise, rahatsız eden o cümlesiyle kendisine de ‘ahmak’ demiş olduğu ve fırıncılar kendisini başkan seçtiğine göre tek tek hepimizden daha fazla o sıfatı hak ettiği gibi gerekçelerle üzerine gidilmesinin düşünülmemesi gerektiği halde, adam içeriye atılabildi.

Fazla ekmek tüketmenin zihin üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu bilmesem de, kendi deneyimimden hareketle, bu alışkanlığın bedeni hantallaştırdığını söyleyebilecek durumdayım.

Cezaevine gönderilen fırıncıyı o cümlesiyle Türk milletine hakaret ettiği gerekçesiyle millete -ve yargı mensuplarına da- şikayet eden parti sözcüsü gözüme hiç de kilolu biri gibi gözükmedi; buradan onun ekmekle fazla bir ünsiyeti bulunmadığı sonucunu çıkartıyorum.

Peki de, söylenene gülüp geçebileceği halde neden konuya yanlış yönden yaklaşmış olabilir?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz