- “Sekspiyonaj” ya da “Bal Tuzağı” - 26 Nisan 2023
- Pentagon ve CİA’in İfşa Olmuş Gizli Belgeleri - 12 Nisan 2023
- St. Petersburg’daki Patlama ve İstihbarat Servisleri Bağları - 5 Nisan 2023
Gazetecilikte “Profesyonel” olmak bir kazanç mıdır yoksa bir kayıp mı? Hangisi daha iyidir? Hangi profesyonel gazeteciler kazanan hangi amatör gazeteciler kaybedendir…
İşin aslı; Gazetecilikte profesyonel olmazsanız bu ciddi bir kayıp değildir sizin için. Aksine kazanç kapısıdır. Elbette ki her gazeteci profesyonel olamaz. Olması da beklenmez. Hangi mahalleden olursanız olun yazılarınız, kelimeleriniz hatta konu seçimleriniz sizinle birlikte doğar. Gelişir ve oluşur.
Yılmaz Özdil bir profesyonel değildir mesela. Oldukça iri bir amatördür. Ancak bundan zarar görmez. Hatta bundan nemalanır. Bu kötü bir şey değildir onun için.
Sayın Dilipak… Amatörlüğün üstadıdır. Öyle ki, eğer ki kendi görüşleriyle karşı karşıya gelse bile birçok icraat, sadece o icraat sahiplerini övmek için kendi görüşlerinden vazgeçebilir.
Sinan Eskicioğlu… İşte şimdiye kadar gördüğüm en “profesyonel yazar” Fikir ve görüşlerine ters düşse bile bir şey doğruysa onu doğru olarak yazar. Defalarca kez konuşmamıza hatta oldukça iddialı sözlerle konuşmamıza rağmen duyguları asla öne çıkmamıştır. Zorlamışımdır ama yine de başarılıdır. O kadar çok yazısı vardır ki… Buram buram özgürlük kokan… Materyalizm kokan… Ve bilindik tüm kuralların altına dinamit koyup hepsini havaya uçurup sonra en başında tekrar yapmaya başlayan. Modern, çağdaş, uygar ve çağın gerekliliklerini içinde tutan… İmrenilecek bir profesyonellik seviyesi…
Hasan Mesut Önder, tabii ki çok yakın ve samimi arkadaşım olması onun yazılarını okurken “objektif” davranmama engel olsa da başka bir profesyonel yazar daha… Bilimsel, diyalektik kültürüne aykırı olan ne varsa onun yazılarında asla bulamayacağınız bir yazar. İddia varsa ispatı mutlaka yazının içinde gizlidir. Karalama, çamur atma gibi nitelikleri asla göremeyeceğiniz günümüzde ki ender araştırma yazarlarından biridir. Hiç şüphe yok ki; Hasan Mesut Önder, benim başıma gelen en güzel şeylerden biridir. Ve beni bu camiaya sokan insandır. Var olsun!
İbrahim Yersiz… Modern çağımızın, “düşün adamı”. Fikirler oluşturur, yazar ve siz dersiniz ki; “Ben bunu daha önce hiç okumadım” Okuyamazsınız çünkü yazılmamıştır. İlk yazan odur. İçinde bulunduğumuz yılların bence önde gelen “düşünce insanlarından” Profesyonellik konusunda eğer derse ihtiyacınız varsa iletişim bilgilerini verebilirim. Para isteyeceğini de sanmıyorum. Bambaşka bir dünyada yaşar. Ve ne siz onun dünyasına yaklaşabilirsiniz ne de o bizim yaşamadığımız dünyaya inebilir. Sadece izler, düşünür ve yazar. Sizde sadece okuyup hayrete düşürseniz.
Şükrü Gülmüş. Bencileyin amatörlüğün heykeli. Duygu insanı. Duyguları olmadan, hisleri düşünceleri, ideolojileri ve fanatizme yaklaşan yorumları olmadan Şükrü Gülmüş asla bir Şükrü Xoca değildir. Bir türkü gibidir. Uzun ve ağıt dolu bir türkü. Acı dolu. Yoklukla ve mahpuslukla süslenmiş bir türkü. Bir dava adamı. Beyninin içindekilerini anlamak gibi çılgın – mülteci istekleriniz olması lazım. Yoksa görmezsiniz onu. Telef olur, Mundar olur. Yazılarının çoğuna katılmasam bile merakla okurum. Eğlencelidir. Düşündürmez. Çok sevdiğiniz bir yemeğin tencerede kalan azıcık dibi gibidir. Ekmeği bol tutarsanız onu okurken ki bir anda bitip gitmesin.
Emrullah Bayrak… Mizahi yönünü en beğendiğim yazar arkadaşımızdır. Zekâ kokar yazıları. Hatta çoğu zaman “Ya bu benim niye aklıma gelmedi” dersiniz. Ancak… O da “duygularıyla” yazar. Onlar yaşar. Onlarsız olmaz. Ve iyi ki o duygular var. Emrullah Bayrak’ın olmazsa olmazıdır o hümanist duygular. Profesyonellik konusunda benden çok çok ileridedir. Doğruyla yanlışı bilir ve bunu yazmaktan geri durmaz. Kendi fikirlerine aykırı olsa bile. Pırıl pırıldır. Işıldar. Yeryüzünde “İnsanlık Bakanlığı” oluşturulsaydı o kesinlikle bunu hak eden tek adamdır!
Değerli Şefim, Ağbim, kıymetli meslektaşım Mustafa Kalabalık, düşündürür, sordurur, sorarsınız. “Evet” dersiniz. “Doğru”. Askeri Liseler hakkında bir yazısı vardır ki tüm devre arkadaşlarımla paylaştım ve bir tanesi bile “Yok canım!” demedi. “Etkili Gençlik…” Başucu yazılarımdan biridir. Aynı tabakları, aynı ranzaları, aynı içtima alanlarını kullanmışızdır ama o nasıl bu kadar güzel yazar onu anlamam. Deniz Kuvvetleri farkı sanırım. Hava Kuvvetleri daha farklıydı sevgili Şefim…
Levent Bilgi hocamız… “Allah ile Pazarlık” yazısından sonra aklıma birçok şey getiren değerli akademisyen. Taban tabana zıt olmamıza rağmen, öyle yazılarını okudum ki, “Pes” dedim. Lirik yazılarına hayran olurum; “Denmez” gibi… “Problem Erkeklerde mi, Kadınlarda mı” gibi evrensel kelimeleri de vardır. Ondan öğrenecek çok şeyimiz olduğu kesin. Umarım bir gün karşı karşıya gelmekte nasip olur.
Yazar kadromuzun en sevimli ve masum yazılarının sahibi Sayın Kerstin Mutlu… Yazılarını okurken bambaşka dünyalar geçtiğim “yarı profesyonel” diğer yazarımız. Sorgulamayın, Yarı Profesyonel dedim diye çünkü o kadar yalın, sade ve masum ki yazıları. Direk içinden geçen kelimeler önce ekranına, sonra Ocak Medya’ya sonrada bizlerin önüne düşüyor. Rakı & Bira arasındaki farkları yazarken mesela. Duyguları var, gördükleri ama tecrübeleri? 20 yaşımdan beri rakı içen, rakı içilen ortamlarda bulunan biri olarak o yazısını okuduğumda çok mutlu oldum çünkü o kadar masumane hataları vardı ki rakı hakkında… “Ne güzel” dedim. “Ne kadar saf, masum ve damıtılmış duygular bunlar…” Sonsuza kadar yazmalı… Ve bizde sonsuza kadar masumane o kelimeleri tebessümle okumalıyız.
Dini konularda kaynakları sunarak açık bilgileri aktaran Mehmet Gündoğdu hocamız…
Remle Arslan… Her yazısında daha da moralimi bozan bambaşka bir “%100 Profesyonel Yazar” arkadaşımız. Duygularını aldırıyor bence yazılarına başlamadan önce ve benim gibi beslenmesini zerre umursamayan insanları çok üzüyor. Duygularını kime aldırıyorsa o adamın telefon numarasını istiyorum şahsi olarak. Buna çok ihtiyacım var çünkü! Ama iyi ki yazıyor, son 4 haftada 7 kilo verdim birçok yazısını ciddiye aldığım için. Ama cehennemden daha kötüydü. Teşekkürler Sayın Arslan.
Aysun Saygı Köknar. Popüler Kültürümüzün daha acıklı hallerini daha iyi yazabilecek bir yazar yoktur sanırım. “Fikir çarpıştırma Popo seviyesinde” Cesaret var yazıda! Yürekli! Cesur. Sanat için var olan bambaşka bir insan. Babamın kendi alanında iddialı bir sulu boya ressamı olması ile kendisine saygım daha artan bir yazar. Sanatçı dostu. İyi ki var.
Her ne kadar TV ve görsel medya organlarına uzak dursam da Sayın Melike Bülbül’ün film eleştirmelerini de atlamadan geçemem. “Sıkıysa yakala” filmini onun yazısından sonra bir kez daha izledim ve farkını orada gördüm. Bizler düz ve yalın bir şekilde sinema perdesine bakan insanlarken Sayın Bülbül ne yiyor ne içiyor ve dünya üzerinde ki birçok insanın görmediğini görüyor. Aynılarından bende istiyorum.
Ve tabi, Tecrübelerine sonuna kadar saygı duyduğumuz Deniz Kılıçer… Her yazısında, kendi alanım olmasına rağmen ve bu alanda 20 yılımı geride bırakmama rağmen “Uluslararası İlişkilerde” birçok şey öğrendiğim değerli Diplomatımız. Kendisiyle hiç çalışma imkânımız olmadı. Ama çok isterdim böyle bir makamda olan insanın mahiyetinde olmaktan. Evrensel, Hümanist, entelektüel ve çoşkulu… Her yazınız, her kelimeniz bizler için bambaşka bir ders… Sonsuza kadar yaşayınız. Ve Tanrılar hep sizinle olsun!
Çuvaldızı aldım elime, Serkan Yıldız! Elbette ki ben ne bir gazeteciyim ne de bir yazar ama bende oldukça besili bir amatörüm. Her yazımda bunu rahatlıkla görebildiğinize eminim. Kendi siyasi ve fikri görüşlerimi birçok yazımda deklare ederim ve bundan da geri durmam. Heyecanlanırım. Kızarım. Coşarım. Öfkelenirim. Sizlere yazıp yazıp göndermediğim kaç yazı vardır inanın sayısını ben bilmiyorum. Elimde olmaz bu. Kontrol edebildiğim bir şey olmadığı için, kontrol edemediğim için zaten bir amatörüm. Bu listede sanırım üçüncü sıra benimdir. Yılmaz Özdil, Dilipak ve ben… Şükrü Hoca’yla yarışabiliriz aslında bu konuda ama yazı sahibi ben olduğum için sıramı ona vermem. Amatörlükte, yazılarına duygu – düşünce – heyecan ve marjinallik katma konusunda sıramı kimseye vermem. Kİ okurlarımızın yaptığı yorumlardan da bunu görebiliyorum.
Demem o ki; Sadece yazar profillerimize bakınca birçok bambaşka rengi burada görüyorsunuz. Muhafazakâr, Komünist, Ateist, Sosyalist, Devletçi, Kemalist, Müftü, Asker, Diplomat, Akademisyen, Ayrılıkçı, Milliyetçi, Araştırmacı, Diyetisyen, Görsel Sanat Uzmanı ve sanatçı… Hepimiz buradayız. Burada olmaktan da çok mutluyuz…
Peki, söyleyin bana, Böyle bir medya organı daha var mı tanıdığınız – bildiğiniz… Olamaz. Çünkü yok!
Ocak Medya’nın farkına varınız Efendiler!
Biz buradayız!
Özgürüz!
Bağımsısız!
Kimseden çek almıyoruz, kimseye hesap vermiyoruz!
Kimseye “Eyvallah” demiyoruz, kimseden “medet” ummuyoruz!
Kimsenin önünde “el pençe” durmuyoruz, kimseye “dik kalkımıyoruz”
Biz Özgürüz!
Ve GÜCÜMÜZ ÇOK ÇEŞİTLİLİĞİMİZDE! SAYGIMIZDA! FİKİRLERE KARŞI VAR OLMA KAVGAMIZDA!
Bunu fark edin!
Evet serkan bey siz profesyonel değilsiniz ve iyikide değilsiniz.bitmesin istiyoruz yazılarınız.bu yazınızda olduğu gibi.ellerinize kaleminize sağlık.
Iyiki varsiniz serkan bey,Ocak medyanin ve bütün yazarlarinin devamini cenabu Haktan temenni ediyorum, cünki okunacak dürüst baska medya kalmadi, ülkemiz sinifta kaldi,Ayrica Fehmi beye Ocak medyayi kurdugu icin minnettariz,Allah ömrünü hayirli ve uzun kilsin