‘Biz Türkiye’nin en büyük genelevini işletiyoruz’

0
Latest posts by Emin Keşmer (see all)

Bu sözü, çevresindeki oyunlara, ahlaksızlıklara, hukuksuzluklara tanık olup da engel olamadığı için hayıflanarak söyleyen kişi (izlediğim videodan anladığıma göre) bir ÇOCUK ESİRGEME KURUMU görevlisi.

Birçokları gibi bu gerçeği yıllardır tahmin edebiliyordum herhalde ama insan bilip de unuttuğu veya gündemden saklandığı, önemsenmediği, üzerinin örtüldüğü için farkına varılmıyormuş gibi algılandığı, kanıksandığı için yokmuş, hiç yaşanmıyormuş gibi zamanın içinde adeta kaybolup giden bir gerçekliği böyle tesadüfen tekrar işitince ilk kez böyle bir şey duymuş gibi şaşırıyor, üzülüyor, kahrediyor, umutsuzluğa kapılıyor ve o öfke ile de isyan ediyor…

Sırf bu sözün söylenebilmiş olması bile ne kadar korkunç bir gerçekliği yüzümüze çarpıyor; insanlığımızı, ahlakımızı, sevgimizi, yalanlarımızı, duyarsızlıklarımızı sorgulayıp haykırıyor, bizi toptan imtihana ve utanca sokuyor… 

Aman Allahım!
Ve biz insan olarak buna, sırf bu söze nasıl tahammül edebilelim bilemiyorum?

Sadece bu söz bile, hakikat olup olmadığı dahi düşünülmeden eğer bir devlet, bir hükûmet varsa, derhal bütün yetkilileri harekete geçirmeli değil midir?
O yetkililer derhal ve duraksamaksızın ÇOCUK ESİRGEME KURUMU’nun bütün şubelerini eksiksiz denetime sokmalı, hiç vakit kaybetmemeli, sonuna kadar konuyu didik didik edip araştırıp soruşturmalı değil midir?

İktidardakiler nasıl utanmadan dinden, ahlaktan, haktan, hukuktan, insanlıktan, kimsesizlerin kimsesi olmaktan, mazluma sahip çıkmaktan bahsedebiliyor bu halde? Anlayan varsa lütfen bir iki cümle ile bir izahatta bulunsun n’olur?

Bu nasıl bir ruhsuzluktur? 

Bu nasıl bir çürümedir? 

Nasıl bir hayasızlıktır, utanmazlıktır?
Bu çocukların, 14-15-16 yaşındaki kız çocuklarının önemli görevlerdeki yargıçlara, yöneticilere, emniyet görevlilerine, etkili yetkili komutanlara sunuldukları iddiasına ne dersiniz?

Halkımızın böyle korkunç ahlaksızlıklar karşısında ‘Başımıza taş dolu yağacak eyvah!’ dedikleri bunlar olsa gerektir herhalde.

Aynı duyarlılığın Ensar Vakfı veya daha başka dinî kurumlarda, Kuran Kurslarında olduğunda, erkek çocuklara dinî hocaları tarafından tecavüz edildiğinde de gösterilmesini beklerdim. Ama maalesef yöneticilerin kılı kıpırdamadı.
Ve utanıp arlanmadan mealen ne demişti Çocuk ve Aileden Sorumlu Bakan hanım: 
‘Bir kere olmuşsa ne olmuş yani, bir kereden bir şey çıkmaz!’

O bakan hanım tarihe bu sözü ile kaydoldu. Ne kadar övünse azdır. Çocuk çoluğundan, torunlarından, yeğenlerinden, konu komşusundan olsun utanmıyor mudur acaba?

O zaman da ülkem adına büyük bir utanç duymuştum ve bunlara mı layığız artık diye o kadar kalbim kırılmıştı ki!

Ahlak düşkünü bir namussuz hoca efendi erkek çocuklara tecavüz meselesi için:
‘Buna bademleme derler, dinimizde var bu!’ diyebildi.
Bu sözü söyleyebildi o herif!
Buna da bir şey demeyip seyirci kaldınız ey vicdansız, izansız, çürümüş, kurtlu, örümcek beyinli hırsız idareciler!


Ama şaşırmıyor insan.
Niçin şaşırmıyor diyeceksiniz?
Eğer birileri hak hukuk, ahlak, doğruluk… diye bağırıyorsa onlara şüphe ile bakmak lazımdır.
Nitekim yalanlarının içinde boğuluyorlar, sabah dedikleri akşama boşa çıkıyor, akşam başka bir şey uydurmak zorunda kalıyorlar.
Yolsuzluklarını, hırsızlıklarını artık gizleyemez oldular.
Çaldıklarını paylaşırken birbirlerine düşüyorlar; fırsatını bulunca birbirlerini yiyorlar ama yine doymuyorlar.
Son kertede ‘millî’ diye bir kavrama sığındılar ama millî hiçbir değer bırakmadılar. Paralarını denizaşırı ülkelere konteynırlarla taşımakla meşguller. 
Dindar nesil dediler…

Dindar nesil dediklerimiz uyuşturucu bataklığından nemalanıyor.
Latin Amerika ülkelerinde namımız aldı yürüdü. Kokain taşıyan uçağımıza el koydu Brezilya. Gık diyemedik.
Bu dini bütün nesil PUDRA ŞEKERİ ÇEKİYORDUM diye son model arabalardan ses veriyor, poz veriyor; yozluğun, çirkinliğin keyfini sürüyor.
Utanmadan ona bile ses çıkarmayıp, unutturarak sahip çıktınız ya!

Sırf bu zavallı milletin korkusundan ve size körü körüne inanmasından faydalanmayı dahi ahlaksızlık değil büyük bir meziyet ve iltifat sayarak hâlâ üst perdeden nara atıyorsunuz ya… 
Ne diyelim?
Helal olsun size!
Allah yolunuzu açık eylesin!
Haydin rast gele. 
Daha büyük ve ölçüsüz hayasızlıklara!

Önceki İçerikRusya, uluslararası toplumdan Kramatorsk saldırısını objektif değerlendirmesini istedi..
Sonraki İçerikKızılay’a Zekat
Eğitimci, Oyun Yazarı ve Yönetmen ÖZGEÇMİŞ: 1954 Tirebolu doğumlu Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünü ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 34 yıl çeşitli liselerde Edebiyat Öğretmenliği ve Müdürlük yaptı. 4 yıl Kültür Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. ESERLERİ: Bir Poşet İstanbul Toprağı (Roman, 2012 Yunus Emre’yi Kim Öldürdü (Roman dosyası) Devlet Tiyatroları Repertuarına Alınan Oyunları (2012): Vah Güzel İstanbul Yunus Emre’yi Kim Öldürdü? Yaşamın Kıyısında Zirzop Kral Aldığı Ödüller: BASÜBADELMEVT oyunu Kör Sema Oyun Yazma Yarışması, Birincilik Ödülü NUH’UN AĞRISI oyunu Aydın Üstüntaş Jüri Özel Ödülü Yazdığı Diğer Oyunlar: Mutluluk Tarifleri, Kulüp Paragöz/ Anatolia Yolu / Yurdun Seni Çağırıyor Nazım/ Son Oidipus/ Savaş Devam Ediyor/ İyi Aileler İyi Çocuklar/ Bir Ateş Ver (Kahır Yolcusu Bir Zamane Dervişi: Ruhi Su), Melekut, Girdap Nasrettin Hoca’nın Biri Bir Gün (Çocuk Oyunu) Kuşlar Cumhuriyeti (Çocuk Oyunu) Gençlik Tiyatroları Festivallerinde kendi yazıp yönettiği oyunlarla ödüller almış; Yunanistan ve İsviçre’de bu oyunlarıyla turneler yapmıştır. Oyunları ülkenin birçok şehrinde amatör veya yarı amatör topluluklarca; üniversite-lise, ilköğretim tiyatro topluluklarınca oynanmıştır. 2013’ten beri Amerika’da yaşamaktadır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz