Bu gidiş, gidiş değil

0
Latest posts by Aysun Saygı Köknar (see all)

İsmailağa Cemaatinin kollarından Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in henüz 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki müridlerinden Kadir İstekli ile imam nikâhı ile evlendirdiği, eşi ile birlikte çocuğunun yıllarca cinsel istismara uğramasına müsaade ettiği ortaya çıktı. Hem de bunu tarikatların kendisine sağlamış olduğu o korunaklı alanda dini kullanarak birçok insanın konuya vakıf olduğu bir biçimde yapmışlar. 2012 yılında yaşanan istismar yıllarca ve sistematik olarak devam etmiş.

Gün geçmiyor ki bu ülkede bizi hayrete düşürecek bir durumla karşı karşıya kalıp, gözümüze ışık tutulmuş tavşan gibi donakalmayalım. 

6 yaşında gelinlik giydirilen kız çocuğunu görünce de çoğunluk işte böyle ne yapacağını bilemeden uzunca bir süre olduğumuz yerde kala kaldık. Hatta görünene göre bazıları “aman sus sus, ben bir süre daha şu rezillik ortamında araziye uyup, gıkımı çıkarmadan olan biteni tam olarak anlayayım da sonrası Allah Kerim” demeye devam ediyor.

Bense olayı duyduğum andan itibaren ruhumla, etimle, kemiğimle yaşananlardan tiksinip, ölüme hacet yok yaşadığımız şu dünyanın cehennemden farksız olduğu gerçeği ile bir kez daha yüzleşiyorum. 

Dokunanı yakan konular bunlar… Toplumu küçükten büyüğe sarsıp, travmatize ediyor oluşu normal. Ayrıca geçmişinde bir şekilde taciz ya da istismar hikâyesi olan kadınlar üzerinde ise yaşanan bu olayların kişinin geçmişinde yaşadığı travma ile bir sefer daha yüzleşmesine neden olduğu, kabuk bağlayan yaralarının tekrardan kanamasına yol açan bir etki yarattığı gerçek. 

Nasıl bir zihniyet, nasıl bir örümcek ağı bağlamış kafa daha bebek yaştaki el kadar yavrusunu 29 yaşındaki yetişkin bir insanla bir arada düşünebilir bu soruyu haberi duyduğum andan itibaren kafamdan silip atamıyorum. Nasıl bir insan müsveddesi 6 yaşındaki çocuğu eş olarak yatağına alır. İnanılır gibi değil. Dini diyaneti bir tarafa koyun hangi akıl, mantık, izan, insaf bu yaşta bir evliliğe tamam deyip, onaylayabilir. Ne İslamiyet’te, ne örfte, ne de gelenekte böyle bir kötülüğün yeri dahi olamaz.

Bu düpedüz çocuk hakları, insan hakları ihlali olup aynı zamanda Ceza Kanuna göre de suçtur. El birliği ile bir insanın hayatının karartılması için uygulanan, birden çok tekrarlayan tecavüzler silsilesidir. Pedofilinin ağa babası olduğu gibi, sapıklığın da zirvesine oturmakta hiç güçlük çekmez.

Ancak tüm bunlara rağmen ne yapacak diye dikkat kesildiğimiz Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve her türlü ipe sapa gelmez konulara bile yorum yapan birçok sözcü ve milletvekili maşallah suspus oldular. Ne hikmetse hepsi dut yemiş bülbüle döndüler.  

Olayı iyice sindirip açıklama yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı davaya müdahil olmasa, takip eden saatler sonrası açıklama yapan AK Parti sözcüsü Ömer ÇELİK, Parti başkanları ve İBB başkanı Ekrem İmamoğlu olmasa hepten sahipsiz kalacağız demek ki. 

Topluma yansıyan birçok konuda beyanat vermeyi seven Sayın Cumhurbaşkanımız nerede? Neden bu çirkin konu hakkında tek kelime etme gereği dahi hissetmiyor.

Anlayacağınız sosyal medya köyü gene kendi çalıp kendi oynuyor.

Ağzından espri mahiyetinde bir laf kaçırdı diye günah keçisi ilan edip trol ordularınızla linç ettirmeyi, anında karga tulumba tutuklayıp günlerce içerde tutmayı bildiğiniz Gülşen gibi bu olayın sorumlularını da toplayıp, içeri tıksanıza ne duruyorsunuz! 

Bu ülkenin savcıları, hâkimleri mahiyetiyle Türkiye’nin gündemine oturmuş böyle bir davada bile neyi bekliyor anlamıyorum. Madem bu sapıklık su yüzüne çıktı, olaya karışanları bir bir toparlasanıza içimize biraz sus serpilsin. Tüm olan bitenden dehşete kapılıyorum. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz!

Gerçi aynı yapıların içinde onlarca çocuğa tecavüz edildiğinde, “çocuğun rızası var” diyerek suçlular kollandığında, kaçak yurtlarda cayır cayır yandıklarında, gencecik insanların kafası bedeninden hunharca ayrıldığında bile ne yapıldı ki, benimki de laf işte.

Böyle gelmiş böyle gider demek istemiyorum. İşimiz gücümüz havanda su dövmek, goy goy yapmak mı yani? 

Her yanı sardığını söylediğiniz tarikatlardan, cemaatlerden bu kadar mı korkuyorsunuz Allah aşkına? Bunca sessizlik hayra alamet mi?!  

Toptan kapatılamaz, onu artık anladık ama bari denetlensin diye bas bas bağırdığımız bu tür oluşumların devletin içinde ne kadar da güçlü bir şekilde var olduğunun kanıtı olması açısından da önemli bu sessizlik. 

Oy mudur böylesi karanlık içinde kabuğunuza çekilip kalmanıza neden olan? 

Yoksa hak, hukuk sistemimizi döndüren suyun başını karanlığa bulaşmış eller mi tutuyor. Söyleyin de bilelim gencecik bir insanın hayatı kaydırılırken nedir sizi böyle korkutup sindiren o güç?

Korkum, bu durumun sadece bir kişiyle sınırlı olmadığı yönünde. Baksanıza kanıksanmış bir olay gibi kemik yaşı tespitinde mağduru değil de yaşı büyük başka birini kullanmaları filan. İşi kitabına uyduruveriyorlar, ne ilkti ne de son olacak der gibi…

O halde mangal yürekli gazeteciler Timur Soykan, Murat Ağırel gibi kazana çomak sokup suyu bulandıracak bir hâkim ve savcı yok mu ortada?

Bu ülkenin bu karanlıktan çıkmak için kökten gerçekleşecek bir değişikliğe ihtiyacı var. Hukuk sisteminden, kanunlarına, milletvekilinden, toplumun her bir ferdinin bakış açısına değin köşe bucak yapılacak bir temizliğe, düzenlemeye, yeniden yapılanmaya, dağılanların toparlanmaya gereksinimi. 

Yoksa bu yol yol, bu gidiş gidiş değil hani.

(Kapak: Sosyal medya) 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz