- Seçimin Kaybedileceği Anlaşılırsa, Selçuk Bayraktar mı Sahaya Sürülecek? - 3 Şubat 2023
- Bıyığımı Kestim, Üstelik Top Sakal Bıraktım / Millet İttifakı Mutabakat Programında Gözüme Çarpanlar (*) - 2 Şubat 2023
- Ayşe Ateş: Duam Ve Beklentim Odur Ki, Şehidimizin Kırkı Çıkmadan, Gerçekler Ortaya Çıksın - 1 Şubat 2023
Anadolu’da, bir konuda bir karar alınacaksa “Önce, çocuğun adını bir koyalım” denir. Biz de önce çocuğun adını bir koyalım.
Parlamenter sistem ile başkanlık/yarı başkanlık sistemlerinin en yalın, en basit ayırıcı özelliği, o ülkeyi yöneten kişinin seçiliş şeklidir.
Eğer o ülkenin lideri parlamento/senato tarafından seçiliyorsa parlamenter sistemdir. Eğer halkoyu ile seçiliyorsa, başkanlık/yarı başkanlık sistemidir.
Türkiye’de cumhurbaşkanı parlamento tarafında seçiliyordu. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandum ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul edildi. 8 Temmuz 2018 tarihinde de uygulanmaya başlandı.
Her ne kadar günümüzde “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olarak anılsa da, bu sistem bal gibi bir “Başkanlık Sistemi”dir.
Anadolu’da yine sıkça söylenen şu söze kulak verelim: “Hatice’ye değil, neticeye bak”
Cumhurbaşkanının kullandığı olağanüstü yetkilere bakınca, bu sisteme Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi demek, abes kaçıyor.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum, yazdığı “16 Nisan” kitabında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, “Tek kişilik hükümet” olarak veciz şekilde özetliyor:
“Cumhurbaşkanı, siyasi kararları verme konusunda tek yetkilidir. Bakanların hiçbir siyasi yetkisi ve meclise karşı sorumluluğu yoktur, cumhurbaşkanının ‘teknik çalışma ekibi’dirler”
Başka bir örnek vereyim: Eskiden milletvekilleri “Kelle kesen, Kör Hasan” gibi idi. Bir bürokrata bir talep için telefon açtıklarında/gittiklerinde, bürokratın o talebi ret etme şansı yok gibi idi.
Günümüzdeki bu sistemde ise, üst düzey bürokratlar, milletvekillerin telefonuna çıkmıyor, görüşmek için randevu vermiyor. “Biz, CB tarafından direkt atandık. Siz de kimsiniz?” demeye getiriyorlar. Medyadan takip ediyoruz.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi üzerine gittikçe artan benzer ve farklı şikâyetleri hepimiz takip ediyoruz.
6’lı Masa, deyim yerinde ise asıl olarak bu sistemi yine parlamenter sisteme çevirmek; olmuyorsa, mevcut sistemi yumuşatmak adına meydana geldi ve birlikte yol yürüyorlar.
6’lı Masa’yı meydana getiren 6 parti, 28 Kasım 2022 tarihinde en son toplantısını yaptı. Toplantıda, 1982 Anayasası’nın 84 maddesinde değişiklik öngören bir taslak metnini, “Yarının Türkiyesi” sloganı ile kamuoyuna sundu.
Programı izleyenlerin aktardığına göre, organizasyonun ağırlıklı bölümünü CHP üstlenmişti. Cumhuriyet ile yaşıt ve 6’lı Masa’nın tutkalı CHP’ye de bu yakışırdı. Tebrikler.
6’lı Masa’nın 2023’deki seçimden sonra, bu anayasa taslak metnini TBMM’ye sunacaklarını beyan ettiler.
Anayasa taslak metinin en göze çarpan özelliği, kişi/lerin/nin değil, sistemin ön plana alındığı bir teklif olmasıdır.
Bu taslak metin ile kurumlar güçlendiriliyor, bireyler merkeze alınıyor ama özgürlükçü bir perspektife kavuşturulmak isteniyor.
TBMM’nin güçlü, yargının bağımsız ve yürütmenin (hükümetin) istikrarlı olmasını hedefleyen öneriler getirilmiş.
Bazı köşe yazarları, bu yeni anayasa taslak metnini, CB’nı halkın seçtiği Bulgaristan’daki sisteme benzetiyor.
Anayasa taslak metninde göze çarpan bazı noktalar şunlar:
1. Seçilmiş yerel yöneticilerin (belediye başkanlarının) yargı kararı olmadan görevlerinden uzaklaştırılması (kayyum atama) kalkıyor.
2. Parti kapatma davasının açılabilmesi için “terör eylemlerinin odağı olma” şartı aynen muhafaza ediliyor. Ancak parti kapatma davasının açılabilmesi için TBMM üye sayısının 3/5 çoğunluğunun (360 MV’nin) onayı gerekiyor.
3. Önceki maddeyle bağlantılı olarak, TBMM meclis kürsüsünde konuşulan ifadeler bir kapatma davasına gerekçe oluşturamayacak.
Yukarıdaki bu 3 madde, doğrudan HDP’yi ilgilendiren maddeler olup, gayet yerindedir.
Yarın: Budanmış Başkanlık Sistemi – II