Büyük Taarruz’un 98. Yıldönümünü anarken

0

Yunanistan’ın “Küçük Asya Seferi” olarak adlandırdığı Anadolu topraklarını işgali  ile ordusunun  Afyon Dumlupınar’a kadar gelişi ve 30 Ağustos 1922 günü Mustafa Kemal  Atatürk’ün komutanlığında ve yönetiminde yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Savaşı da denilen Dumlupınar Meydan Savaşı  Türk Ulusal Kurtuluş Savaşının kesin bir zaferle sona eren muharebelerinin en önemlisidir. 30 Ağustos 2020’de  98.yıldönümünü kutlayacağımız bu zafer sonunda  Türk ordusu Batı cephesinde (bugünkü Afyonkarahisar, Eskişehir, Bilecik, Yalova, Aydın ve İzmir illerini kapsayan bölge) ilerleyerek 9 Eylülde İzmir’in işgalini  sonlandırmıştır.  18 Eylül 1922’de Yunan ordusu Anadolu’dan tamamen çekilmiştir.[i] Bu mağlubiyet Yunan tarihinde ” Küçük Asya Felaketi” olarak geçer. 11 Ekim 1922’de  Bursa / Mudanya’da imzalanan Ateşkes Antlaşması ise Osmanlı İmparatorluğunu hukuken sona erdiren bir antlaşmadır.Türkiye Büyük Millet Meclisini bu Antlaşma yapılırken Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa temsil ederken Fevzi Paşa (Fevzi Çakmak) ve Refet Paşa (Refet Bele) görüşmeler boyunca Mudanya’da  bulunmuşlardır.

Mudanya görüşmelerinde, İngiltere’yi İstanbul işgal komutanı general Harington, Fransa’yı general Charpy temsil etti. Görüşmelerin doğrudan muhatabı olan Yunanistan temsilcileri general Mazarakis ile albay Sarıyannis ise görüşmelere katılmayarak Mudanya açıklarındaki Britanya gemisinde sonucu beklediler.

Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında yeni Türkiye’nin ekonomisi kuvvetli değildi. Savaşta kullanılan silahların çoğu İstanbul’dan kaçırılarak getirilmişti. Afganistan, Hindistan’daki Müslümanlar ve Rusya Kurtuluş Savaşına yardım eden ülkelerdi. Kurtuluş Savaşı ezilen uluslara örnek teşkil eden bir bağımsızlık mücadelesi oldu.

Kurtuluş Savaşı konusunda çok sayıda eser yayınlandı. Tüm bu çarpıcı ayrıntılara bu kaynaklardan ulaşmak mümkün. Benim verdiğim bilgiler sadece bir hatırlatma.  Ne günlerden geçerek bu günlere geldiğimizi sık sık hatırlamakta yarar var.

KKTC’ndeki görevi sırasında kendisini ve değerli eşi yazar ve arkeolog Handan Ünlü Haktanır’ı tanımaktan büyük gurur duyduğum ve maalesef Mayıs 2019’da kaybettiğimiz Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Korkmaz Haktanır’ın, 2018’de, sosyal medya üzerinden önerdiği “Şah’ın Bütün Adamları. Bir Amerikan Darbesi ve Orta Doğu’da Terörün Kökenleri”[ii] kitabında yazar Stephen Kinzer (bir süre İstanbul’da New York Times gazetesinin temsilciğini de yapmış), petrol zengini İran’ın nasıl sömürüldüğünü ve halkının nasıl eğitimsiz bırakıldığını, İran’ın zenginliklerinin  İngiliz ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından nasıl paylaşıldığını, İran petrolünü millileştirmek isteyen Başbakan Musaddık’ın devrilmesinde bu iki ülkenin rolü ve radikal İslamın  Taliban ve el Kaide’ye uzanan tarihinin nasıl bu ülkedeki gelişmelerden kaynaklandığını çok iyi anlatıyor.

Kitapta ülkemiz ile ilgili çarpıcı bilgiler de var: Şah Rıza 1934’de Atatürk ile tanışmak ve onu kutlamak için Türkiye’ye bir dostluk ziyaretinde bulunuyor. Şah Türkiye’yi bu ziyaret sırasında Türkiye’nin modernlik ve laiklik konusunda nasıl ilerdiğini görünce kendi ülkesi adına çok üzülüyor. Tahran’a dönüşünde, İran toplumunu dönüştürme faaliyetlerine hız verdiği belirtilen kitapta, “Atatürk’ün devlet adamlığı ve politik ustalığından yoksun olan Şahın” İran toplumunun sosyal dokusunu, dini inançlarını dikkate almadan yapmaya çalıştıkları sonucu halk ve İranlı aydınlar  aleyhine dönüyor. Üstelik 1930’larda Avrupa’da ortaya çıkan faşizmden de etkilenip Azeri ve Kürtlerin kimliklerini yok etmek onları ezmek için kampanyalar başlatınca ve Almanya yanlısı bir politika izleyince de Britanya ve Rus kuvvetleri İkinci Dünya Savaşında İran’a girerek ülkeyi paylaşıyorlar. Şah Rıza 1941 Eylülünde görevinden feragat ediyor. Kimse onun arkasında durmuyor. Yanlış politikaları, dar görüşlülüğü, muhaliflerini hapis veya sürgüne göndermesi, etrafındaki akılsız danışmanları nedeniyle aydınlar ve halk onun tarafını tutmuyor. Yerine 21 yaşındaki deneyimsiz oğlu Muhammet Rıza Şah olarak başa geçiyor.

Tarihin acımasız mantığı der ki tarih, önderlerine, amacına ve kaderine tutkuyla inanan insanlar tarafından değiştirilir. İşte Mustafa Kemal Atatürk böyle bir liderdi. Türk halkı ona inandı, güvendi. O Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden yeni bir ülke, yeni bir devlet yarattı.Yaptığı reformlar, kurduğu fabrikalar Türkiye’yi çok ileriye taşıdı.1929-1938 arasında 46 fabrika kurdu. Bunların çoğu Kurtuluş Savaşı sırasında bulunamayan ürünleri imal eden fabrikalardı. Hatay’ı savaşarak değil diplomasi dehası ile Türk topraklarına kattı.

Osmanlının ” Etrük-u bi idrak” (Akılsız Türkler) dediği Anadolu’daki Türklere özgüvenlerini kazandırmak için  “…Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir”, “Yurttaşlarım, az zamanda çok ve büyük işler yaptık.Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.” diyerek Türk halkının moralini yükseltmek ve özgüvenini sağlamak istedi.

Bu nedenlerle içinde bulunduğumuz Zafer Haftasında bu Cumhuriyeti bizlere emanet eden ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah Arkadaşları ile vatan uğruna hayatlarını feda eden tüm aziz Şehitlerimizi minnet, saygı ve rahmetle anıyorum. Bu ülke ve Cumhuriyet çok büyük zorluklarla kuruldu. Bu nedenle de  çok kıymetli.


[i] T.C. Genelkurmay Başkanlığı, Harp Tarihi Resmi Yayınları, No:1, Türk İstiklal Harbi cilt:II Batı Cephesi, 6.Kısım.

[ii] Stephen Kinzer, ” Şah’ın Bütün Adamları. Bir Amerikan Darbesi ve Orta Doğu’da Terörün Kökenleri” İletişim Yayınları 3. Baskı, İstanbul 2016.

Önceki İçerikPandemi sanatı fena vurdu
Sonraki İçerikİşin Aslı: Hz. Peygamber’in vefatı sonrası ve Mirası
Ocak 2019'da emekli olmuştur. Dışişleri Bakanlığı Statejik Araştırma Merkezi Başkan Yardımcılığı ve Başkan (2011- 2012). Vatikan Büyükelçiliği Birinci ve daha sonra Elçi Müsteşar (2006-2011). Protokol Daire Başkanı (2001-2005). İsveç Stokholm Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı (1998-2001). Slovenya Ljubljana Büyükelçiliği Müsteşarı (1996-1998). Boru Hatları ve Enerji Dairesi Başkanı (1994-1996). Kafkas İşleri Dairesi Şube Müdürü (1992-1994). Hollanda Deventer Başkonsolosluğu Başkonsolos Yardımcısı (1988-1992). Enformasyon Dairesi Başkatip (1986-1988). Endonezya Cakarta Büyükelçiliği İkinci Katip (1984-1986). Londra Büyükelçiliği İkinci Katibi (1980-1983). Kıbrıs Siyasi İşler Dairesi İkinci Katip (1978-1980). Papalık Gregoryen Üniversitesi Temel Teoloji Lisansı Diploması(2007-2010). A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü SBF Master Derecesi (1988). Basılı Tez: “İngiliz İmparatorluğundan Commonwealth'e:İki Dünya savaşı Arasında Çanakkale Krizi 1919-1939”. "London School of Economics"'de misafir öğrenci (1988). A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Lisans Diploması (1976). Ödüller İtalya Cumhurbaşkanı G. Ciampi tarafından Ankara'da tevdi edilen “Şövalye” ünvanı (Cavallieri Stella Stara per la Solidarita Italiani) Eylül 2005. İran Büyükelçisi Dowlatabadi tarafından tevdi edilen Humeyni Altın Nişanı Eylül 2005. Dinlerarası diyaloga katkılarından dolayı Papalık Tiberina Akademisi Şeref Üyeliği Kasım 2007. İngilizce, Maley dilleri (Bahasa Endonezya ve Maley) İtalyanca bilmektedir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz