CHP Sözcüsü Öztrak: Saray ve onun sosyete damadı oldukça ekonomimize dışarıdan saldırıya ihtiyaç yok

0

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında konuştu. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) aldığı kararla bayram günü milletin aklını karıştırdığını dile getiren Öztrak, şunları söyledi:

“Yüksek Seçim Kurulu aynı sandıkta, aynı zarfta, aynı seçmenin kullandığı ve aynı kişiler tarafından sayılan 4 oy pusulasından 3’ünü varsaydı, birini yok sayarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini hatırlayacaksınız 6 Mayıs’ta iptal etmişti. Sebep olarak da bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususunda seçim sonucuna müessir olmasını göstermişti. Kararda kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleriyle seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulduğu da açıklanmıştı.

16 gün sonra 23 Mayıs 2019 günü Yüksek Seçim Kurulu bu defa gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli kararda da İstanbul seçimlerinin iptalinin bütün sorumluluğu sandık kurullarına ve onları belirleyen ilçe seçim kurullarına yüklendi. Ama bu kararda da yine bunların, bu sandık kurullarının seçim sonuçlarına nasıl müessir olduklarına dair herhangi bir delil yer almadı. Saray da Anadolu Ajansı ve operasyon medyası eliyle ilçe seçim kurullarını hedef gösterdi ve itibar cellatlığı yaptı. İşte bu itibar cellatlığına isyan eden bazı ilçe seçim kurulu başkan ve çalışanları Yüksek Seçim Kuruluna ya bizi görevden alın ya da bizim itibarımızı, hakkımızı, hukukumuzu koruyun diye dilekçeler verdiler.

Yüksek Seçim Kurulu bu dilekçelere cevaben mevcut ilçe seçim kurullarının seçim müdürlerinin ve memurların 23 Haziran’da tekrarlanacak seçimde görevlerine devam etmelerine karar verdi. Daha önce yaptığı suç duyurularına da hukuka uygun olmadıkları gerekçesiyle geri çekti. Seçimin neden iptal edildiği hakkında Yüksek Seçim Kurulunun açıkladığı gerekçe sadece 10 gün yaşayabildi, bayramı bile görmedi. Yüksek Seçim Kurulu kendi gerekçesini kendisi çürüttü.

Sonra sarayın kibirli adamı ortaya çıktı bu işte bir yanlış anlama var dedi. Bayramın son günü gece yarısından sonra Yüksek Seçim Kurulu Başkanı apar topar 13 ilçe seçim müdürünü geçici olarak 23 Haziran seçimlerine kadar görevden uzaklaştırdık açıklamasını yaptı. Bunun gerekçesi ise bu müdürlerin memur olmayan başkansız sandıkların yoğunlaştıkları ilçelerde görev yapmalarıymış. Yani kriter ne? Başkanı memur olmayan sandık sayılarına bakıyorlar kaç tane var belli bir eşiğin üstündeyse o müdürleri görevden alıyorlar, belli bir eşiğin altındaysa kalıyorlar.

Şimdi bu ilçelerdeki sandık kurulları yani müdürleri görevden uzaklaştırılan bu ilçelerdeki sandık kurullarını ilçe seçim kurulu başkanı, kurulun memur üyeleri, yine kurulda bulunan kurul üyesi siyasi parti temsilcileri onaylayıp imzalamamış mıydı? Fatura neden bir tek müdürlere çıkıyor? Aslında seçmenin aklıyla alay ediyorlar. İlçelerdeki müdürlerin geçici olarak görevden alınmasıyla bir şeyler olmuş izlenimi vermeye çalışıyorlar. Birilerini tatmin etmeye uğraşıyorlar. Ama şunu söyleyeyim, seçim iptal etmeye bu gerekçeler yetmez.

Kanun diyor ki, bir şey varmış gibi yapmayın. Seçmen iradesinin nasıl sakatlandığının delillerini mutlaka ortaya koyun. Ondan sonra seçimi iptal edin. Ama İstanbul’da şov çok, buna karşılık delil denen şey yok. İstanbul ortada bir iptal gerekçesi olmadan sarayın talimatıyla iptal edilen seçim nedeniyle yeniden sandık başına gidiyor. Bu kimsenin anlamadığı için sinmeyen kararlar yüzünden İstanbullular ana baba ocaklarına köylerine ya geç gidecekler, ya da gittikleri o köylerden geri dönecekler oy kullanmak için, tatil planlarını değiştirmek zorunda kalacaklar.

Ben tüm İstanbulluların bu sorumluluğu yerine getireceğini biliyorum. Ama ortada seçimin iptaline gerekçe gösterilecek herhangi bir neden ortada kalmamış. Kibirli bir adamın oturduğu koltuktan sandıkla kalkmayı reddetmesi, İstanbul’un rantından bir türlü vazgeçememesi nedeniyle milyonlarca İstanbullu bir kere daha sandık başına gidecek. İstanbul seçimlerinin iptalinin Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının elinden alınmasının milli iradeye karşı kaba bir dayatma olduğu, haklı hiçbir gerekçesi olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Yüksek Seçim Kurulu seçim mevzuatını, vatandaşlarımızın oyunu korumaya dönük 1950’den bu yana oluşmuş içtihatlarını ve neticede seçim güvenliğini kendi elleriyle çöpe atmıştır. Koskoca hakimlerden oluşan bir kurul sarayın değirmenine su taşıma telaşıyla bir suç duyurusunu dahi hukuka uygun olarak yapamaz duruma düşmüştür, geri çekmek zorunda kalmıştır.

Yüksek Seçim Kurulu köşeye sıkışmıştır. Vatandaşın güvenini yitirmiştir, büyük itibar kaybına uğramıştır. Tek adamın baskısına direnemeyen bu kurul hukuk sisteminin düğmelerini baştan itibaren yanlış iliklemiştir. Sonuç? Sonuç ortadaki bu garabettir. Bugüne kadar da böylesi bir şey yaşanmamıştır. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar İstanbullular hakkı yenen Ekrem İmamoğlu’na çok daha güçlü bir şekilde sahip çıkacaklardır. Bu YSK’ya rağmen milletimiz iradesini beğenmeyenlere, mızıkçılara, oyunbozanlara, hak yiyenlere 23 Haziran’da şamar gibi bir cevap verecektir. İstanbul halkı bu kaba dayatmaya hayır diyecektir. Milletimiz kendine yönelik her türlü dayatmayı elinin tersiyle itmiştir, bu defa da itecektir. Milletin iradesiyle inatlaşılmaz.

Yeter söz benimdir dediğinde bunu herkes kabul etmelidir. Demokrasinin kuralı budur. Bizim saray iktidarına bir tek tavsiyemiz var. Milletin iradesiyle artık inatlaşmayı bırakın. Milleti unuttunuz. Siz ve metal yorgunu başkanlarınıza millet kendini hatırlatıyor, ama siz bir türlü milletin mesajını almak istemiyorsunuz. Demokratik kurum ve kurallardaki aşınma sadece milletimizin huzurunu kaçırmıyor. Milletimizin aşını da, işini de bitiriyor, cebini de, tenceresini de boşaltıyor.

Başında dünyada ekonomide değişen iklimi bir türlü okuyamayan, ülkeyi borca batırmaya devam eden saray ve onun sosyete damadı oldukça aslında bizim ekonomimize dışarıdan saldırıya falan ihtiyaç yok. Onlar ekonomiyi zora sokmak için gerekeni yapıyorlar. Masa başında milletin iradesini gasp etmeye cüret eden kafa, masa başında istatistiklerle oynayarak piyasa dışı müdahaleler yaparak pansumanla, aspirin tedavisiyle ekonomiyi yönetmeye kalkıyor, düzeltiriz zannediyor.

Yatırım yok, iş yok, pahalılık rekor kırıyor. Damat bakan Haziran’da cari işlemler dengesinin fazla vereceğini müjde verir gibi anlatıyor. Küçülen bir ekonomide cari fazla vermek övünülecek bir şey değildir arkadaşlar. Marifet hem büyümek, hem de cari işlemler dengesini koruyabilmektedir. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Küçülen bir ekonomide cari işlemler fazlası vereceğim diye övünmek, yiyecek ekmek bulamayan bir ailenin ayın sonunda aç kalmasını unutup bütçem artık fazla veriyor diye sevinmesine benziyor.

Cari fazlayla övünen damada tavsiyem; üniversitede birinci sınıfta okutulan ekonomiye giriş dersini bir daha alıp okumasıdır. Kendisi hayali dış saldırılar, dengelenme, tek haneli enflasyon, cari fazla masalları anlatırken bu ülkede her gün gencecik hayatlar bitiyor. Ataması yapılamayan gencecik bir öğretmenimiz arife günü yaşamına kıydı. Yine Adana’da borç altında ezilen 35 yaşında bir genç birkaç gün önce intihar etti. Milletin evlatları iş bulamadığı, borcunu ödemediği için bu yaşamdan koparken mütekait yandaşlar kamu bankalarında ballı yönetim kurulu üyeliklerine getiriliyor. Milletin evlatları iş bulmak için kapı kapı dolaşırken saray sosyetesindekiler genç yaşında 40 ayrı yerde yönetim kurulu üyesi olabiliyorlar. Örnek mi? İşte 34 yaşındaki THY’nin basın müşaviri.

Bu iktidar döneminde ordumuzun, askerlerimizin başına gelmedik iş kalmamıştır. Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildi çuval geçirenlere bir nota bile verilmedi. Birde sıkılmadan ne veriyoruz müzik notası mı denerek yaşanan rezilliğe tüy dikildi. Yetmedi iktidar ordumuza operasyon çekenlere harimi ismeti olan kozmik odalarına girenlere yol verdi. Yol verdikleri de gelip 15 Temmuz’da TBMM’yi bombaladılar. Bunlardan cesaret alan bir takım kendini bilmezler şerefli subaylarımıza hakaret etme cüretini kendilerinde buldular. Bunlar hakkında daha hala suç duyurusunda bulunulmamış. Milli Savunma Bakanı bulunduk, bulunacağız diyor. Beyefendi orası cekli caklı çalışma yeri değil. Orası yapacaksınız bitireceksiniz millete de bilgi vereceksiniz bulunduk diyeceksiniz. Bu arada soruyoruz ikide birde ortaya çıkıp bu ordunun başkomutanı benim diye övünen sarayın kibirli adamı nerelerde? Neden Başkomutanım diye övündüğü orduya sahip çıkmıyor?

Bu da yetmezmiş gibi Gaziantep’te bayram namazında sözde bir imam kurtuluş savaşında Yunan’ın galip gelmesini dileyecek kadar akıldan, izandan kopmuş laflar söyledi. Bu sözlerin gazilik unvanını almış Şahinbey’in torunlarının yaşadığı bir şehirde söylenmiş olması ayrıca üzücüdür. Tarihimize ve ordumuza yönelik artık sistemli hale gelen bu saldırılara dur demek en başta bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. Bu konuları yakından takip edeceğiz. Sorumlularda gereğini yapacaklar.”

Ekrem İmamoğlu’nun Ordu’da VİP’ten alınmamasıyla ilgili de konuşan Öztrak, “Burada bir kumpas var. Çünkü Sayın Ekrem İmamoğlu’nun yanında bir kere milletvekillerimiz var. Dolayısıyla onlarla beraber geçme hakkı var. Bunu açıkça bir ortaya koyalım. Ama Sayın Ekrem İmamoğlu’nun ben kendisini çok iyi biliyorum son derece mütevazi bir insandır VİP’ten geçme gibi bir iddiası da yoktur. Ancak arkadaşlarımız düşünmüşler taşınmışlar çok büyük kalabalıklar geliyor Sayın İmamoğlu’nu karşılamak için Sayın İmamoğlu’nun mitinglerine. Çok büyük bir coşku var Karadeniz’de. O coşku çerçevesinde normal kapılardan giren çıkanları aksatmamak, onlara mani olmamak için VİP’ten çıkmak bu kalabalıkla beraber VİP’ten çıkmayı düşünmüşler. Ama bunlar Türkiye’de ilk defa olan şeyler değil. Sayın İmamoğlu bundan sonra zaten milletin gönlünde yer etmiştir, halkın gönlünde yer etmiştir halkıyla beraberde girer çıkar havaalanından.” dedi.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz