Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Münbiç’tekine benzer bir oyalamaya başvurulmasına müsaade etmeyiz

0

Kabine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Saat 16.50’de başlayan toplantı sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Münbiç’tekine benzer bir oyalama, bir dikkat dağıtıma, bir hedef saptırma türü yola başvurulmasına tabii ki müsaade etmeyiz.” dedi.

“Uluslararası toplum İdlib kaynaklı yeni bir göç dalgasının önlenmesini istiyorsa hem siyasi hem insani hem finansal alanlarda üzerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirmek durumundadır.” diyen Kalın, şöyle devam etti:

“Aksi halde tek başına Türkiye’nin bu sorumluluğu taşımasını beklemek ne doğrudur ne hakkaniyetlidir ne de adil bir yaklaşım olacaktır. Burada bir gecikme olursa, bir oyalama taktiğine döner, ‘güvenli bölge’ terör örgütüne, sınırın 10-20-30 kilometre aşağısında yeni bir güvenli bölge oluşturma haline dönüşürse, bu konuda en ufak bir şüphemiz olursa tabii ki Türkiye Cumhuriyeti güvenli bölgeyi fiilen oluşturma imkan ve kabiliyetine sahiptir. Biz Amerikalıların verdiği bilgilerden hareketle sahanın tamamen güvenli hale geldiğini teyit edemeyiz. Bunu kendi kaynaklarımız üzerinden teyit etmek durumundayız.”

İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantıda yaptığı takdim konuşmasında, Türkiye’deki genel siyasi durum, bölgedeki güvenlik durumu, iç, ekonomik ve siyasi tabloda atılacak adımlarla ilgili değerlendirmelerinin olduğunu aktardı. 

Erdoğan’ın, Fırat’ın doğusunda yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeyi sürdüreceklerini dile getirdiğini anlatan Kalın, İdlip’teki gelişmeleri bütün birimlerin yakın bir şekilde izlemeye devam ettiklerini söyledi. 

Kalın, İdlip’te çok önemli bir görev icra ettiklerini belirterek, pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Ankara’da düzenlenecek Üçlü Zirve’de bu konuların ele alınacağını bildirdi. 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın da “180 gün” olarak dilimler halinde planlanan icraat programıyla ilgili bir sunumu olduğunu aktaran Kalın, konulan hedeflere yüzde 95’ler civarında ulaşıldığını açıkladı. Kalın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin rasyonel, vatandaş odaklı ve etkin bir yönetim modelini esas aldığını, yeni sistemin bir yıllık değerlendirmesi kapsamında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’ın sevk ve idaresinde bir çalışma yapıldığını hatırlattı. Bununla ilgili çalışmalar tamamlandığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a arz edileceğini dile getiren Kalın, “Bu bir yıllık yeni sistemde hangi alanlarda başarılı olduk, hangi alanlarda yeni adımların atılması gerekiyor? Bununla ilgili değerlendirmelerini yapacak. İstişareye önem veren bir lider olarak Cumhurbaşkanımız, bu konuda da vatandaşlarımızın, ilgili kurumların, üniversitelerin, STK’lerin görüşlerini alıp, değerlendirip, bundan sonra yolumuza nasıl devam edeceğimizle ilgili kararlarını vereceklerdir.” diye konuştu. 

“Terörle mücadele kararlı şekilde devam ediyor”

Toplantıda, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığının, iç ve dış güvenlik konularıyla ilgili sunumlarının da yapıldığını kaydeden Kalın, şöyle devam etti:

“Özellikle güvenlik noktasında terörle mücadele, her yönüyle kararlı bir şekilde devam ediyor. Bizim güvenlik konseptimizin temelinde insanı ve vatanı korumak vardır. Terörü kaynağında kurutmayı hedefleyen tedbirler etkin bir şekilde hayata geçirilmiş bulunuyor. Güvenlik, bütüncül bir yaklaşımı esas alır. Bunu ekonomiden, siyasete, askeri tedbirlerden psikolojik, toplumsal tedbirlere kadar her alana yaydığımız ve bir bütünlük, insicam içinde gerçekleştirdiğimiz zaman neticeye ulaşmamız mümkün olacaktır. Bu manada terörün her türüne karşı, gerek silahla gerek propoganda yoluyla gerek finans yoluyla yapılan mücadele de etkin bir şekilde yürütülüyor. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz, jandarmamız, istihbarat teşkilatımız özellikle son yıllarda büyük bir uyum içinde, eş güdüm halinde bu çalışmalarını yürütmekte ve hamdolsun çok ciddi neticeler de almaktayız.” 

“Terörden tamamen masun bir ülke yoktur dünyada…” yorumunu yapan Kalın, her ülkenin bir güvenlik riskinin her zaman olacağına dikkati çekti. 

Kalın, önemli olanın bu güvenlik tedbirlerini kapsamlı bir şekilde hayata geçirmek olduğunu vurgulayarak, “Diyarbakır’da çocukları dağa kaçırılan annelerin, özellikle Hacire Akar annenin başlattığı direniş, o feryat, dalga dalga bütün topluma yayıldı. Bir mahşeri vicdanın ifadesi, sembolü haline geldi. Bugün itibarıyla ailelerin sayısı 20’ye yaklaşmış durumda. Bu cesareti göstermesi, özellikle annelerimizin öne çıkması, büyük önem arz ediyor. Toplumun verdiği destek son derece kıymetli. Terör belasına karşı topyekun mücadelenin önemli bir ayağını da işte bu dayanışma, bu iş birliği oluşturmaktadır.” ifadesini kullandı. 

Toplumun farklı kesimlerinin farklı zamanlarda bu tür eylemlere ne tür tepkiler verdiğini herkesin bildiğini dile getiren Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Bunlar toplumsal hafızamızda, bireysel hafızamızda kayıtlı olarak bulunuyor ama özellikle bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Bakın yaklaşık 13-14 gündür devam eden bu son derece önemli hadiseye özellikle uluslararası basının ilgisiz kalması son derece dikkat çekici. Türkiye’de başka bir yerde çok daha küçük ölçekte hadiseler meydana geldiğinde bunları büyüten, adeta katlayarak, çarparak, büyüterek haber yapan uluslararası basın kuruluşlarının bu konuda bir tür sessizlik içerisinde, belki kasıtlı bir ihmal içerisinde olması da son derece dikkat çekici ama bu bizim tabii ki bu konudaki kararlılığımızı, duyarlılığımızı, ortak dayanışma ruhumuzu hiçbir şekilde etkilemeyecektir.”

“Amacımız Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bütün bölgede güvenliği sağlamak”

Toplantıda güvenlik konusuyla ilgili bölgede yaşanan konuların da etraflı şekilde ele alındığını bildiren Kalın, özellikle Fırat’ın doğusunda yaşanan hadiselerin öncelikli gündem maddeleri arasında yer aldığını ifade etti.

ABD ile varılan mutabakat çerçevesinde güvenli bölgenin oluşturulması için adımların hızlı şekilde atıldığını belirten Kalın, iki gün önce ilk defa bir kara devriyesi yapıldığını, daha önce de helikopterlerle hava devriyesi gerçekleştirildiğini hatırlattı. Ortak müşterek harekat merkezinin de kurulduğunu anımsatan Kalın, bununla ilgili çalışmalar ve koordinasyonun da devam edeceğini söyledi.

İbrahim Kalın, “Tabii bizim amacımız sadece Fırat’ın doğusunda belli bir bölgede, işte 100-110-115 kilometre gibi belli bir bölgede değil, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bütün bölgede güvenliği tamamen sağlamak, bu bölgeyi DEAŞ, PYD, PKK ve benzeri terör örgütlerinden tamamen arındırmak. Bundan amacımız Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi bir güvenli bölge oluşturmak.” diye konuştu.

Güvenli bölge konseptinin doğru anlaşılması gerektiğini dile getiren Kalın, “Bizim burada iki manada bu kavramı kullandığımıza da dikkat çekmek isterim. Birincisi Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak anlamında bir güvenlik şeridinden bahsediyoruz, ikincisi de mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde kendi köylerine, kasabalarına dönebilecekleri yerler, beldeler, yaşam alanları anlamında güvenli bölgeyi kastediyoruz. Bu iki amacı gerçekleştirmek için de eş zamanlı, kapsamlı bir çalışma yürütüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde açık kapı politikası çerçevesinde Suriye’den Türkiye’ye göç eden mültecilere kapılarını ve gönlünü açtığını ifade eden Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sadece devletimiz değil, STK’larımız, vatandaşlarımız, belediyelerimiz, insani yardım kuruluşlarımız bu konuda gerçekten insanlığın yüz akı bir performans gösterdiler. Özellikle dünyanın gelişmiş ülkelerinin, Avrupa ülkelerinin ‘300-300 mülteciyi alalım mı’ diye tartıştığı hatta bununla ilgili parlamentolarında oturumlar yaptığı bir dönemde Türkiye dinine, diline, ırkına, arka planına bakmadan, mazlum, mağdur olan, savaştan kaçan herkese kapılarını bugüne kadar açtı. Bu politikada bir değişiklik yok. Fakat şu konunun da altını çizmemiz gerekiyor, mülteci meselesi sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Bu konu artık uluslararası bir konudur. Bu konuda da uluslararası toplumun adım atmasının vakti çoktan geçmiştir. sayın Cumhurbaşkanımızın zaman zaman yaptığı, uluslararası toplumun artık taşın altına elini koyması gerektiği çağrısının karşılık bulması sadece Türkiye açısından değil, Türkiye’nin yükünü hafifletmek anlamında değil, mülteci krizine kalıcı, rasyonel çözümler bulabilmek için de gereklidir. İnsani açıdan baktığımız zaman da mağdurun, mazlumun umudunu yitirmemesi son derece önemlidir. Eğer dünyanın mağdurları, mazlumları, savaştan kaçan mültecileri, evsiz, yurtsuz, barksız kalmış insanları bir umut kapısı bulamıyorlarsa o dünyaya bir karanlık çökmüş demektir. O dünyada umut yoksa, o dünyada anlam yoktur, bu insanlara sahip çıkmak da bizim en temel insani görevlerimizden birisi demektir.” 

“Bu konu zirvede de ele alınacak”

Güvenli bölgeyle ilgili yaklaşımlarının daha kapsamlı, mültecilerin oraya dönebileceği şartların oluşturulmasını da içerecek şekilde bir çalışma yapmak olduğunu belirten Kalın, bununla atbaşı giden bir diğer konunun siyasi çözüm sürecinden hiçbir şekilde taviz verilmemesi olduğunu bildirdi.

Bu çerçevede de hem Astana sürecinde hem Cenevre sürecinde Türkiye’nin aktif ve merkezi bir rol oynamaya devam ettiğini dile getiren Kalın, “Burada Suriye’nin meşru temsilicileriyle rejim arasında devam eden hem Astana hem de Cenevre çatısı altında müzakerelerin sonuçlandırılması, bu çerçevede de anayasa komitesinin kurulması ve çalışmalarına başlaması büyük önem arzediyor. Bu konuda önümüzdeki Pazartesi günü yapılacak olan Ankara’daki Cumhurbaşkanımızın başkanlığında yapılacak zirvede de bu konu tabii ki ele alınacak.” dedi.

“Güvenli bölgenin tesisi, yönetimi, güvenliğin sağlanması, sahadaki gelişmelerin bizim kaynaklarımız tarafından bağımsız şekilde teyit edilmesi için de Amerikalı yetkililerle Milli Savunma Bakanlığımız, istihbarat teşkilatımız ve diğer birimlerimiz yakın bir şekilde çalışmaya devam ediyorlar.” diyen Kalın, “Burada daha önce Sayın Cumhurbaşkanımızın da Sayın Dışişleri Bakanımızın da ifade ettiği gibi Münbiç’tekine benzer bir oyalama, bir dikkat dağıtma, hedef saptırma türü bir yola başvurulmasına biz tabii ki müsaade etmeyiz. koyduğumuz kurallar çerçevesinde güvenli bölgede Fırat’ın doğusunda yapılması gerekenler bellidir. Bunların da hiçbir taviz verilmeden kararlı, tutarlı şekilde hayata geçirilmesi, sürecin hızlandırılması gerekmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 21 Eylül’de başlayacak olan New York’taki Birleşmiş Milletler temaslarında da önemli gündem maddelerinden bir tanesi bu konu olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Türkiye sorumlulukları fazlasıyla yerine getirdi”

Özellikle İdlib konusunun da dünyanın gündeminde olmaya devam ettiğini aktaran Kalın, İdlib’den Türkiye’ye yönelik ortaya çıkabilecek yeni bir göç dalgasını önlemek amacıyla tedbirlerin sınırda değil yerinde alınması gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin bugüne kadar mülteci meselesiyle ilgili üzerine düşen sorumlulukları fazlasıyla yerine getirdiğini, getirmeye devam ettiğini belirten Kalın, “Ama uluslararası toplum İdlib kaynaklı yeni bir göç dalgasının önlenmesini istiyorsa yine hem siyasi hem insani hem finansal alanlarda üzerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirmek durumundadır. Aksi halde tek başına Türkiye’nin bu sorumluluğu taşımasını beklemek ne doğrudur ne hakkaniyetlidir ne de adil bir yaklaşım olacaktır.” ifadelerini kullandı. 

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli bi kabulünün de olduğunu hatırlatan Kalın, ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla yanında iş adamlarından oluşan büyük bir heyetle Türkiye’ye geldiğini Cuma gününden bu yana temaslarda bulunduğunu, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın ev sahipliğinde, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile de görüşmek suretiyle bu çalışmaları sürdürdüğünü, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabulüyle de bu çalışmaları tamamladıklarını anlattı.

Erdoğan’ın bu vesileyle hem Amerikan iş heyetini hem Ross’u kabul ettiğini aktaran Kalın, iki başkanın 100 milyar dolar olarak koyduğu hedefe nasıl ulaşılabileceği konusunda atılacak adımların değerlendirildiğini kaydetti. Bu konuda ilgili birimlerin bir yol haritası üzerinde çalıştıklarını belirten Kalın, şunları kaydetti:

“Hatta Birleşmiş Milletlere, New York’taki toplantılara kadar bu konuda açıklanabilecek, kamuoyuyla paylaşılabilecek, somut, önü sonu belli planları nasıl gerçekleştirebiliriz, bu konuda çalışmaya devam edelim diye de mutabık kalındı. Bu bizim için sevindirici bir gelişme. ABD gibi dünyanın en büyük ekonomisiyle Türkiye ekonomisi arasındaki ticaret hacminin 17-18 milyar dolar gibi küçük bir rakamda olması gerçek potansiyeli hiçbir şekilde yansıtmıyor. Bu 100 milyar dolar hedefine ulaşmak için de savunma sanayinden gıdaya, tekstilden teknolojiye kadar farklı alanlarda neler yapılabilir, bununla ilgili çalışmalar yoğun şekilde devam ediyor. New York’ta da Sayın Cumhurbaşkanımızın yine bu çerçevede görüşmeleri olacak. Amerikalı misafirlerimizin de ifade ettiği gibi Türk girişimci ruhu dünyanın her yerinde bütün engellere rağmen başarı elde etmeye, artı değer üretmeye devam ediyor. Ekonomik zorluklar, uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar, finans dünyasındaki iniş çıkışlara rağmen Türk müteşebbisleri dünyanın her yerinde artık iş yapıyorlar, üretiyorlar, alıyorlar, satıyorlar, ticaret yapıyorlar, yatırım yapıyorlar. Bunlar bizim için son derece sevindirici gelişmeler. O ruhu canlı tutmak için de Sayın Cumhurbaşkanımız bildiğiniz gibi her fırsatta her alanda yatırımcıyı teşvik eden, işadamlarını, kobileri destekleyen adımlar atmaya devam ediyor. Burada şu gerçeğin de altını çizmekte fayda var, Türkiye’ye bugüne kadar doğru yatırım yapan herkes kazanmıştır. Ve zaman zaman ‘Türkiye’de yatırım ortamı iyi değil, yabancı şirketler tedirgin, tereddütlü’ gibi bir takım haberlerin ya da yorumların yapıldığını görüyoruz. Tam tersi, baktığınız zaman sadece bugün burada bulunan Amerikan şirketlerinin toplam değeri bile aslında bize bir fikir veriyor.”

Türkiye’de bin 200 civarı Amerikan şirketinin yıllardır faaliyet gösterdiğini, bunların içerisinde 40-60-70 yıldır faaliyet gösteren şirketler bulunduğunu ifade eden Kalın, “Binlerce insana istihdam sağlıyorlar. Bazıları buraları bölgesel halk ya da bölgesel üs olarak da değerlendiriyor, kullanıyor. Bütün bu alanlarda Türkiye yatırım ortamını iyileştirici, yatırım yanlısı adımlarını bundan sonra da atmaya devam edecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın New York ziyaretleri sırasında özellikle bu ekonomi ayağının da önemli bir başlık oluşturacağını ifade etmek isterim.” diye konuştu.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz