Davutoğlu: Afganistan büyük oyunun merkezidir

0

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Habertürk TV’de konuştu. Afganistan’daki gelişmeleri değerlendiren Davutoğlu, şunları söyledi:

“Afganistan büyük oyunun merkezidir. 19. yüzyıldan beri. Bir pusula gibi. Afganistan jeopolitik dengeler içinde Çin’e Hindistan’a en yakın noktada. Onun için 2010’lu yıllarda Afganistan’ın komşuları ile Asya’nın Kalbi Afganistan diye bir şey başlattık. Buradaki gelişmeleri takip etmek gerekir. 11 Eylül sonrasında Afganistan darbesi politikaların merkezindeydi. ABD çekildi bu çekilme 20 yılın içinde El Kaideye karşı yürütülen bir mücadeleydi.

Bunun bedelini o ülke halkı ödedi. Bu meselenin Çin’e indirgenmesi zor. Taliban söz konusu olduğunda Pakistan’ı da ele almak lazım. Yeni dönem Taliban’ın eskisi ile ne kadar benzeşeceği merak ediliyor. Bir anlamda bir anlaşma varmış gibi vilayetler düştü. Kanlı bir dönem, acı bir tablo yok. Bu geçiş sürecinde Taliban’ın üzerinde etkili olan aktörler doğru yol izlerse eskisinden farklı bir tablo olabilir. Radikal bir değişim beklemek zor. Çevre ülkelerde ilginç bir şekilde bir eş güdüm içinde yürüdü. Bundan sonra bölgesel aktörler etkili olacak. Mesela Taliban Şii Hazaralara dönük politikalarında ilginç mesajlar verdi. Tam güvence olmaz ama 90’lu yıllarda Taliban komşu ülkelere kendi düşüncelerini aktarmaya çalışıyordu. Risk her zaman var. 95’teki Şiilere Özbeklere karşı tutumu ile şimdi fark var gibi görünüyor. Pakistan’ın bir etkisi var. Çin’in kendinden tamamen bağımsız bir Afganistan’dan rahatsız olacağı açık. Türkiye’nin son dönem Afganistan politikası çok yanlış yürütüldü.

İstanbul sürecini başlattık bütün komşu ülkeler, Çin’in Rusya’nın, Hindistan’ın Avrupa Birliğinin katıldığı tüm komşu ülkelerin İstanbul süreci diye adlandırılan Asya’nın Kalbi şeyini başlattık. Şuan da hala devam ediyor süreç. Eski ağırlığında ve etkinliğinde değil. Eğer bu süreçler düzgün yönetilseydi özellikle Afganistan, Pakistan Türkiye o üçlü zirvenin devam ettiği dönemde Türkiye istihbarat Milli İstihbarat Teşkilatı Afgan ve Pakistan İstihbarat oturur düzenli toplantı yapardı. Cumhurbaşkanları düzenli toplantı yapardı. Böyle bir dönemde Afganistan’da etkinliğinizi yürütme şansınız vardı.

Herkes Taliban’ı tanıma trendine girerse, Taliban da dikkatli bir tutum içine girerse, dünyada genel bir tanıma trendi olursa tanımalıyız. Türkiye’nin gereksiz bir işgüzarlık yaparak Kabil Havalimanı’nı alma gibi bir tutum içine girmemesi lazım.

Türkiye’de sığınmacılar aynı kefeye konuyor doğru değil. Son dönem Afganistan’dan gelenlerle ilgili ciddi hatalar var. Afganlar’ın gelişinde 3 kategori var. Birincisi ABD ile anlaşma sonucu gelenler, ikincisi ekonomik kaygı ile gelenler ve üçüncüsü İran’dan gelenler. Madem böyle bir dalga var önce ABD ile konuşulmalıydı. Sayın Erdoğan Biden’ı arayıp biz böyle konuşmamıştık demeliydi. Dışişleri kınadı ABD’yi. Böyle bir anlaşma yok demek bu kınama. Sayın Erdoğan kayıt dışı görüşme yaptıysa bilemem. Hem İran’la hem ABD ile konuşulmalıydı. Hiçbir transit göçe izin vermeyeceğini söylemeliydi. İnsani göçlerin dışında. İran ile de İran sınırını geçerek gelenlerin kayıtlarını talep etmeli. Ne ABD ile ne de İran’la böyle bir görüşme yapıldı hata burada başlıyor. Bir barikat oluşturma çabası var. İran’a engelleyin bu geçişleri demesi lazımdı. Afgan mülteciler konusu Türkiye ile Afganis’tan arasındaki derin tarihi etkilemeden çözülmesi gerekiyor.

Suriye’deki mülteci sorununun birinci sorumlusu Beşar Esad’dır. İkinci sorumlusu Rusya’dır. Ve üçüncü sorumlusu oraya milisi sokan ülkelerdir. 29 Nisan 2011’de ilk mülteciler geldi. O tarihten itibaren Suriye ile iş birliği içerisindeydik.

Suriye ve Irak konusu hem Milli Kurul’un daimi konusudur. Bütün açıklamalarda sığınmacılar konusu ele alınır. Bütün bakanlar kurulunda dış konular ele alınır. Bir başbakan ile bakan arasında kolektif sorumluluk vardır.

Hakikat mutlaka bir gün gündeme çıkar. Milli Güvenlik Kurulu kararları mutlaka ortaya çıkar. Benim dediklerim de çıkar susanlar da çıkar. Bugün nasıl çözeriz? Bizim sınırlara mülteci girişi olunca Suriye ile görüştük. 2013 Ağustos’ta 300 bin mülteci vardı. Uluslararası topluma çağrı yaptık. Güvenlik koridor oluşturalım dedim. Orada mültecileri toplayalım dedik. Genelkurmay bana mı bağlı değil. Bu teklifi yaptık bu kararı başbakan almalıydı. Sınırları ben mi yoksa Genelkurmay mı kontrol edecek.

Ben hayatta hesap vermekten korkmadım. Sınırlarda güvenlik koridoru kursaydık bu kadar mülteci dolmazdı.

Başbakan olduğumda göçmen sayısı artıp ve göç bir sorun haline geldiğinde ne yapabiliriz diye düşündük. Kimyasal silahlar 1 milyona tırmandı. Avrupa Birliği ile mutakabat yaptık 18 Mart mutabakatı. Bu Türkiye açısından büyük bir başarıdır. Geri kabul anlaşmasını Suriyeliler için yapmadık.

Ege’de bir daha benzer olaylar yaşanmaması için oradaki göçmenleri tek tek kayıt altına alacaktık. Türkiye’deki Avrupa’ya gönderecektik. 5 günlük kayıt işleminden sonra transfer başlayacaktı. İlk aşamada 1 milyona kadar kotalar teslim edildi. 4. madde gereği Türkiye’den Avrupa’ya göçmen gönderilecekti. 1 milyon göçmen Türkiye’den gidecekti.

Eğer Mart mutabakatı imzalansaydı 1 milyon göçmen gidecekti iki vize muafiyeti elde edecektik. Benim başbakanlığım bitince ayrıldığım gün tartışmalar başladı. Vize serbestliği bütün Avrupa Parlamentosu’ndan geçecekti. Vize serbestliğinin getireceği popülariteden korkuldu.

Geri kabul anlaşması vize serbestliğini de içeriyordu. O anlaşmanın içinde ne var açın bakın. Mutabakatın bir maddesi de gümrük birliğinin iyileştirilmesiydi. Eğer bu madde geçseydi iş adamlarımız vizesiz Avrupa’ya gidecekti. 38. fasıl açılacaktı. Türkiye’de mültecilerin sayısı yarıya inecekti. Avrupa’nın rahatsız olduğu şey düzensiz göçtü. Göçmenleri seçmek istediler hayır dedik. 5 Mayıs’ta ayrılma kararı açıkladığım gün. Avrupa Komisyonu Türkiye’ye vize serbestisi verilmeli kararını göndermişti.” Devamı..

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz