Davutoğlu, altılı masa ile ilgili ses kayıtlarının çıkarılacağı iddiaları hakkında konuştu..

0

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, altılı masa ile ilgili ses kayıtlarının çıkarılacağı iddiaları hakkında konuştu. “Kim ses kaydını alıp bunu siyasi şantaj olarak kullanırsa bu neo FETÖ yöntemidir.” diyen Davutoğlu, “Altılı masa dağılma riskinin getireceği tahribat, devam etmenin getireceği muhtemel tahribattan daha yüksek olur.” ifadesini kullandı.

T24 yazarı Candan Yıldız’ın aktardığına göre Davutoğlu, Sultanbeyli Meydanı’nda şunları söyledi: “Bir yüzükle çıkılan yolda servet biriktirmeyenleriz. Gemilerle servet biriktiren değil gemileri yakanlardınız… Bir nehrin yarısına kadar gitmek önemli, yarısına ulaştığınızda geri dönmenin riski karşıya uluşmanın riskinden daha fazla olduğu anda geri dönüş imkansızlaşır. Altılı Masa’nın dağılma riskinin getireceği tahribat, devam etmenin getireceği muhtemel tahribattan daha yüksek olur…

12 İmamı ezbere sayarım. Niyaz duasını bilirim. İlgilendiğiniz konuyu bileceksiniz. ‘Ali’yi Alevilerden daha çok severim’ demenin bir anlamı yok ki… Çok isterim Kürtçeyi öğrenmeyi. Olmadı istediğim kadar. Prens Charles Galce öğreniyor. Bunu ayrılıkçı bir profesörden Galce öğreniyor. Gel de bunu Bahçeli’ye anlat…

Demokratik hukuk devleti kuralları konusunda hiç taviz vermedim. Benim dönemimde hiçbir kayyım atanmadı. Benim dönemimde Kürtçeye yasak getirilmedi. Bunlar istenmedi mi sanıyorsunuz. Günü geldiğinde nelere karşı mücadele ettiğimi bir gün konuşuruz.

Gelecek Partisi aynı zaman da Kürt Partisi, Alevi partisi, Türk partisi. Ben bir Türküm, Kürtlerin hakkını ben savunacağım. HDP Genel Merkezi’ne gitmiş tek siyasetçiyim. Hem de Başbakan olarak. Hiç de gocunmadım. Ama dediklerimi dinlemedikleri için, PKK’nın silahlı mücadele çağrısına destek verdikleri için 23 Temmuz’da terörle mücadeleyi başlattım.

Daha 40 günlük Başbakanım. Demirtaş ve Buldan’ı Başbakanlık’ta kabul ettim. Tayyip Bey ve birçok arkadaş o zaman ‘aman’ dedi. ‘Muhataplarsa Çözüm Süreci’nde, ben onların ne yapacakları görürüm, tavrımı alırım’ dedim. Çözüm Süreci’nde doğru davransalardı birçok şey değişirdi. Yanlış davrandıklarında da çetin mücadeleyi veririm. Mücadele ederken de demokratik hukuk kuralları çerçevesinde bir mücadeleden söz ediyorum. HDP ile konuşma konusunda benim ve partimin bir rezervi yok…

12 İmamı ezbere sayarım. Niyaz duasını bilirim. İlgilendiğiniz konuyu bileceksiniz. ‘Ali’yi Alevilerden daha çok severim’ demenin bir anlamı yok ki… Çok isterim Kürtçeyi öğrenmeyi. Olmadı istediğim kadar. Prens Charles Galce öğreniyor. Bunu ayrılıkçı bir profesörden Galce öğreniyor. Gel de bunu Bahçeli’ye anlat.

Demokratik hukuk devleti kuralları konusunda hiç taviz vermedim. Benim dönemimde hiçbir kayyım atanmadı. Benim dönemimde Kürtçeye yasak getirilmedi. Bunlar istenmedi mi sanıyorsunuz.Günü geldiğinde nelere karşı mücadele ettiğimi bir gün konuşuruz.

Cumhurbaşkanı adayı olacak kişinin Kürtlere, Alevilere, MHP’lilere gitmesi gerekiyor. Kürtleri Mithat Sancar kadar ben de temsil ediyorum. Gelecek Partisi aynı zaman da Kürt Partisi, Alevi partisi, Türk partisi. Ben bir Türküm, Kürtlerin hakkını ben savunacağım. HDP Genel Merkezi’ne gitmiş tek siyasetçiyim. Hem de Başbakan olarak. Hiç de gocunmadım.

Ama dediklerimi dinlemedikleri için, PKK’nın silahlı mücadele çağrısına destek verdikleri için 23 Temmuz’da terörle mücadeleyi başlattım. Daha 40 günlük Başbakanım. Demirtaş ve Buldan’ı Başbakanlık’ta kabul ettim. Tayyip Bey ve birçok arkadaş o zaman ‘aman’ dedi. ‘Muhataplarsa Çözüm Süreci’nde, ben onların ne yapacakları görürüm, tavrımı alırım’ dedim. Çözüm Süreci’nde doğru davransalardı birçok şey değişirdi. Yanlış davrandıklarında da çetin mücadeleyi veririm. Mücadele ederken de demokratik hukuk kuralları çerçevesinde bir mücadeleden söz ediyorum. HDP ile konuşma konusunda benim ve partimin bir rezervi yok.”

Ahmet Davutoğlu’nun konuşma metni şöyle:

Bizi sadece bu şanlı al bayrağımızla, Gelecek Partimizin bayrağıyla değil yürekleriyle kucaklayan Sultanbeyli hemşehrilerim, değerli kardeşlerim; zor zamanda ayağa kalkan, yılmadan, korkmadan, bir adım bile geriye adım atmadan yürüyen değerli gelecek gönüllüleri, aziz vatandaşlarım; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın rahmeti, mağfireti, bereketi güzel Sultanbeyli’mizin, aziz İstanbul’umuzun ve ülkemizin üzerine olsun. (“Türkiye seninle gurur duyuyor” sesleri) Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Değerli kardeşlerim; bugün parti tarihimizin, gelecek hareketimizin en önemli günlerinden birini yaşıyoruz. Bugün Sultanbeyli Meydanını dolduran bu on binler bilinsin ki Ankara’ya bir mesaj gönderiyorlar ve diyorlar ki; devri iktidarınız bitti, geliyoruz geliyoruz geliyoruz. Yolsuzluklar dönemi bitti, yoksulluk dönemi bitecek, geliyoruz.

Değerli kardeşlerim; bize böyle bir refikler topluluğu veren Rabbime hamdolsun. O kumpaslarla Başbakanlıktan ayrıldığımda ben refik göremiyorum demiş ve Rabbime yalvarmıştım; bana gerçek refikler ver, çıkardan çok milleti düşünenleri ver Rabbim demiştim. Hamdolsun, hamdolsun, hamdolsun.

Dediler ki; itiraz ettik, yolsuzluklara itiraz ettik, adaletsizliklere itiraz ettik, haksızlıklara, hukuksuzluklara itiraz ettik. Dinlemediler, bizi ihraç sürecine soktular, işte üçüncü yıldayız. Biz milletin gönlüne girmişiz gönlüne, bizi oradan kim ihraç edebilir dedik ve yürüdük. Kurucularımızla, 152 yiğit arkadaşımızla Gelecek Partisi’ni kurduk. Kuramazlar dediler, kursalar bile teşkilat oluşturamaz dediler. Oluştursalar bile baskıyla onları yok ederiz dediler. İşte Sultanbeyli diyor ki; biz buradayız, biz buradayız, biz buradayız.

Değerli kardeşlerim; baskılara direndik mi? (“Evet” sesleri) Partimizi kurduk mu? (“Evet” sesleri) Teşkilatımızı Türkiye sathında örgütledik mi? (“Evet” sesleri) Yolsuzluklara karşı Beyaz Gömlek Hareketini başlattık mı? (“Evet” sesleri) Bugün Sultanbeyli Meydanını doldurduk mu? (“Evet” sesleri)

Şimdi soruyorum; iktidara gelecek miyiz? (“Evet” sesleri) Gelecek miyiz? (“Evet” sesleri) Gelecek miyiz? (“Evet” sesleri) Yolsuzluklara son verecek miyiz? (“Evet” sesleri) Verecek miyiz? (“Evet” sesleri) Verecek miyiz? (“Evet” sesleri) Yoksulluğa dur diyecek miyiz? (“Evet” sesleri)

Şimdi öylesine baskılarla karşılaştık ki kardeşlerim, bir Genel Başkan Yardımcımız Ayhan Beyin evi kurşunlandı, bir başka Genel Başkan Yardımcımız Selçuk Bey Cuma namazına giden çakallar tarafından saldırıya uğradı. 15 Temmuz’un kahramanı Selim Bey, Pelikan çetesi tarafından mahkemelere çağrıldı. Yine 15 Temmuz’un en çilekeş, en sembolik ismi Nihal Hanım kardeşimizi de mahkemelere çağırdılar. Yavuz kardeşimizi ve tabii ki Abdullah Güzeldülger’i, çünkü Abdullah Bey yolsuzlukları ortaya çıkarıyordu, TMSF’de dönenleri ilk önce o söyledi. Onu da tehdit ettiler, yine onu da mahkemelere çağırdılar. Şimdi son olarak dün Serkan Beyi de mahkemelere çağırmışlar, neymiş; Merkez Bankası hata ediyor demiş, yanlış yapıyor demiş, mahkemelere çağrılmışlar.

Arkadaşlar; bunların hepsi bize şeref madalyasıdır. Eğer bu yolla bizi caydırabileceklerini, korkutabileceklerini düşünüyorlarsa, bizi tanımıyorlar demektir. Biz bunların hepsini göz önüne alarak yola çıktık. Biz saldırıları da, iftiraları da gözümüzün önüne koyarak yola çıktık. Ta ki Anadolu; tez gel Hocam demiş, tez geliyoruz, tez geliyoruz.

İşte Genel Başkan olarak söylüyorum; bütün bu arkadaşlarımın arkasında sadece avukatları olmayacak, bütün Gelecek kadroları olacak. Hepinizden ricam; dimdik, başı dik geleceğe yürümektir.

Biz kimiz, yapıyoruz derken… Bakın biz kimiz, onlar da öğrensinler. Biz baskılara boyun eğmeyenleriz, biz bir yüzükle çıkılan yolda servet biriktirmeyenleriz. Biz yolsuzluklarla mücadele deyip yolsuzluğu her türlü yapanlardan değiliz. Biz gemilerle servet biriktirenlerden değil gemileri yakanlardanız, yakanlardanız. İşte bembeyaz gömleklerimizle meydandayız. Sanmasın ki bu aşk Sultanbeyli’yi, ta bu binlerce kalabalığın ötesindeki kardeşlerimi durdurur. Bitmeyecek.

Gelirken arkadaşlarım dedi ki; Hocam, biraz acele edelim, yağmur başlayabilir. Dedim ki; bizi sevip de meydana gelenler yağmurla daha çok şevke gelir, daha çok coşkuya gelir.

Biz 28 Şubat’a direnenleriz, biz 15 Temmuz’da meydanı dolduranlarız. Biz 28 Şubat’ı, 15 Temmuz’u istismar ederek ceplerini dolduranlara karşı o direnişin hakkını, hukukunu koruyanlarız.

Sultanbeyli, iktidara benim girdiğim seçimlerde de en büyük desteği vermiş Sultanbeylili kardeşlerime sesleniyorum; bu iktidar sizin temiz hislerinizi, sizin temiz duygularınızı, dava olarak gördüğünüz her şeyi ihlal etti, her şeyi ihlal etti. Biz sizden o seçimlerde şu vaatle oy almıştık: Yolsuzluklara son verecektik, yoksulluk bitecekti, yasaklar bitecekti. Şu anda yoksulluk da, yolsuzlukta, yasaklarda dünyanın en kötü karnelerinden birine sahibiz.

Bakın, biraz önce, iki-üç saat önce KPSS sınavı yapıldı, yüzkarasıdır. KPSS sınavına giren kardeşlerime selam ediyorum, başarılar diliyorum. Ama bundan 2 ay önce bir sınav daha yapılmıştı, neden tekrar yapıldı? Çünkü sorular çalındı çalındı. Eğer bir iktidar kendi yaptığı sınavın güvenliğini dahi sağlayamıyorsa, Allah aşkına ülkeyi yönetme iktidarına sahip olabilir mi? (“Hayır” sesleri) Eğer bir iktidar, emekleriyle sınava giren bu genç kardeşlerimin hakkını-hukukunu koruyamıyorsa, hatta o hakkı-hukuku kendisi yok ediyorsa, onlara karşı itaat edin denilebilir mi? (“Hayır” sesleri) Bu kul hakkı değil mi arkadaşlar? Bakın gençlerimiz burada. Şimdi düşünün, bir genç liseye girerken LGS’ye giriyor, sonra yükseköğretime girerken üniversiteye YKS’ye giriyor, bitiyor KPSS’ye giriyor, alfabenin her türü. Bütün bu emeklerin üstüne bazıları TUS’a giriyor ve her birinde engelli yarış gibi. Sonra, hepsini yaptıktan sonra da başarılı oluyor, yukarıdan bir ses, Beştepe’den bir ses diyor ki; giderlerse gitsinler. Bu sese biz sessiz kalır mıyız? (“Hayır” sesleri) Gençler, size söylüyorum; onlar iktidardan gidecek, siz bu vatanda kalacaksınız, bu diyarda kalacaksınız. Bu ülke sizin, bu ülke bizim.

Bakınız, KPSS sınavına 1,5 milyon kardeşimiz girdi. Bu hafta da 20 milyon öğrencimiz eğitime başladı, 10 milyon öğrenci de gelecek hafta üniversite eğitimine başlayacak.

Değerli kardeşlerim… (“Gençlik burada, Hocasının yanında” sesleri)

Gençlere selam olsun, selam olsun gençlere.

Oraya yazmışlar gençler; “Yüzde 50 oyu bir kere aldın, yine alırsın adayımız” diye benim adımı zikretmişsiniz sağ olun. Ama bir şeyi ekleyeceğim bu söze; biz yüzde 50’nin oyunu almaya gelmiyoruz arkadaşlar, yüzde 100’ün kalbine girmeye geliyoruz, yüreğine girmeye geliyoruz. Bizim meselemiz oy meselesi değil, geri kalan yüzde 50 bizim, hepsi bizim. Biz onların yüreğine girdiğimizde Beştepe sallanacak, biz onların yüreğine girdiğimizde bunların saltanatları sallanacak, beşli çeteleri sallanacak.

Değerli kardeşlerim; eğitimde bakınız… (Tezahüratlar) 

Ser sera ser çava gençler, sağ olun. Biraz sonra geleceğim oraya.

Bakınız, geçen hafta Ankara Ulus’taydım, sonra Silivri’de, adım adım geziyoruz. Bir yerde bir kardeşimiz dedi ki gözleri yaşlı, bir kahvehanede, minibüs durağının kahvehanesinde; “gece gündüz çalışıyorum, ama oğlumun-kızımın okul kitaplarını alamadım, defterlerini alamadım.” Geldiğimiz nokta bu, neden alınamıyor biliyor musunuz? Geçen sene 25 lira olan bir top A4 kağıdı, bu sene 100 lira, 100 lira. Eğitimin esası kağıt, bir senede fiyatlar 4 misli artmış. İşte ben buradan bütün öğrencilerimize sesleniyorum, size sizin hakkınız olan kaynakları aktarmayan bunlar gidecek, onların baronlara, faizcilere, imar çetelerine, kur korumalı mevduat altında büyüttükleri rant çetelerine aktarılan paraları biz eğitime ve gençliğe aktaracağız.

Bakın gençler; size üç vaadim var, üç temel vaat.

Bir; üniversiteyi bitirdiğinizde eğer kamu sınavına girecek olursanız, bilin ki değil sınav çeteleri, bütün cihan gelse sizin hakkınızı yedirtmeyeceğiz, ne sınavlar üzerinden yolsuzluk yapılmasına izin vereceğiz, ne de mülakat üzerinden. Ve diyoruz ki; mülakat gidecek, liyakat gelecek. Siz söyleyin bari; mülakat gidecek… (“Liyakat gelecek” sesleri) Mülakat gidecek… (“Liyakat gelecek” sesleri) Gençler, siz söyleyin, mülakat gidecek… (“Liyakat gelecek” sesleri)

İkincisi; eğer özel sektöre girerseniz, eğitim sistemini tümüyle yeniden yapılandırırken özel sektörle, kamu iş birliğiyle meslek liselerini merkeze alacağız. Herkesi üniversiteye gitmeden de meslek sahibi, ilim sahibi, irfan sahibi, ama en önemlisi de ahlak sahibi bir eğitim getireceğiz, ahlak sahibi, ahlak sahibi bir eğitim getireceğiz. Bu okullardan mezun olanlar özel sektörden istihdam edildiğinde iki yıl bütün ücretleri devlet tarafından ödenecek, yeter ki gençlerimiz aç ve açıkta kalmasın.

Üç; gençlerimiz girişimcidir. Eğer gençlerimiz girişime kendi imkanlarıyla atılmak istenirse bakın ne yapacağız. Gençler, iyi dinleyin, iyi dinleyin ve iyi çalışın. Başlangıçta bir girişim projesi getirirlerse 500 bin lira karşılıksız hibe vereceğiz, 500 bin lira. Bunu Başbakanlık döneminde başlatmıştım, bunlar, bu çetelere çalışanlar yarım bıraktı. Eğer bu proje tutarsa 1 yıl içinde 1 milyon lira faizsiz kredi vereceğiz. O da tutarsa, 3 yıl vergi muafiyeti getireceğiz ta ki gençlerimiz ümitle geleceğe baksınlar.

Kredi Garanti Fonu var. Kredi Garanti Fonu aslında esnaf için, KOBİ’ler için çalışması gerekirken bunlar bunu imar çetelerine, o beşli çeteye verdiler, kullandırttılar. Kredi Garanti Fonu’nun içinde gençler için öz girişim fonu kuracağız ve Kredi Garanti Fonunun bütün kaynaklarını gençlere, kadınlara ve ar-ge çalışmalarına aktaracağız ta ki hiçbir genç sermayem yok diye işsiz kalmasın.

Vergi muafiyeti dedim ya, bizim dönemimizde vergi muafiyeti bu inşaat çetelerine gitmeyecek, bu yolsuzlara gitmeyecek. Rusya’nın getirdiği nükleer santrale 7 milyar dolarlık vergi muafiyeti de verilmeyecek kimseye. Kime verilecek biliyor musunuz? Gençlere, kadınlara ve ar-ge çalışmalarına, teknolojiye.

Şimdi bakın kardeşim; bunlar nasıl aldatıyorlar sizleri bakın; bir sosyal konut projesi açıkladı Sayın Erdoğan. Nedense işler zora girince ya bir yerde petrol bulduk diyorlar, ama bir şey çıkmıyor, keşke bulsalar, doğal gaz ya da zaten daha önce yaptıkları bir projeyi allayıp pullayıp tekrar getiriyorlar. Ya 2019 Aralık’ında siz bu projeyi getirmişsiniz, 100 bin konut demişsiniz, aylık 894 lira ödemeli demişsiniz, peki 2,5 yıl olmuş, nerede bu konutlar? Yok. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Onlar yapmadıkları gibi, bu 250 bin konutu da bilin ki yapmayacaklar. Daha arsa tahsisleri bile yapılmadı.

Peki, 250 bin konut deniyor ya, 250 bin konut kimlere verilecekmiş? Dar gelirlilere. Dar gelirli kimmiş? Aylık geliri 16 bin lira olan İstanbul’da, diğer illerde 14 bin lira olanmış. Doğru, el Hakk ilk defa doğru söylüyorlar; bu dar gelirli kategorisi. Ama bu şu demek: Bunların devri iktidarında Türkiye’nin yüzde 90’ı dar gelirli olmuş demek, dar gelirli. Çünkü 16 bin liranın altındakilerin oranı Türkiye’de yüzde 90 artık. Ve şimdi diyor ki… (“Ahmet Başkan” sesleri)

Bu da yeni unvan. Yörük Ahmet dediler, baş göz üzere dedim. Serok Ahmet dedim, baş göz üzere dedim. Dadaş Ahmet dediler, baş göz üzere. Uygur Ahmet dediler, bunların unuttuğu Uygurlar, baş göz üzere dedim. Şimdi de gençler “Başkan Ahmet” diyorlar; baş göz üzere, baş göz üzere. Biz bu makamları… Biz gençlere baş göz üzere deriz, ama herkes bizi bilir. Biz eğer ilkelerimizden sapılmışsa, eğer ülke zora giriyorsa bütün makamları-mevkileri elimizin tersiyle ittiğimizi gösterdik. Yolsuzluklar karşısında konuşmak kolay, ama önünde milyarlarca dolar geçip 1 dolarına, 1 Türk Lirasına el değdirmemiş kadroların hareketi Gelecek Partisi kadrolarıdır.

Şimdi Bakan ne diyor biliyor musunuz, Bakan, duydunuz mu Çevre Şehircilik Bakanını, diyor ki; “eğer para bulamıyorlarsa eşten-dosttan yardım alsınlar” öyle mi? Ne sanıyor bu Bakan biliyor musun? Onların eşi-dostu hep milyarder ya, herkesin eşi-dostu milyarder zannediyor bunlar. Ya bu dar gelirlilerin eşi-dostu kim? Esnaf, kredinin faizini ödeyemiyor. Eşi-dostu kim? Çiftçi, 230 milyar Türk Lirası çiftçinin borcu var. Eşi-dostu kim? Emekli, kendisi bir ayı dolduramıyor ki sana versin. Eşi-dostu kim? EYT’li.

Arkadaşlar, bunlar bu halktan koptular. Biz işte bu halkın eşiyiz, dostuyuz, yaranıyız, yarıyız. Bu halkın içinden geldik. Hiç kimse bizi bir yere getirmedi. Biz tırnaklarımızla geldik, Toroslarda doğduk, Doğu Anadolu’da doğduk, Karadeniz’de doğduk, İstanbul’da doğduk, ama geldiğimiz yere alnımızın teriyle ve yüreğimizin sesiyle geldik ve yine geleceğiz, yine geleceğiz.

Değerli kardeşlerim… (Tezahüratlar) Ya ne güzelsin sen Sultanbeyli, maşallah. (“Buraya buraya, Ahmet Hoca buraya” sesleri) İşte geldik, buradayız.

Hani 28 Şubat’ta birileri dedi ki; beğenmeyenler Suudi Arabistan’a gitsin dediler değil mi? Biz o zaman inadına dedik ki; buradayız, burada kalacağız. Sonra Sayın Cumhurbaşkanı da Kürt vatandaşlarımıza döndü; “beğenmeyenler Irak Kürdistan’ına gitsin” dedi. O zaman da söyledik, her bir vatandaşımız burada kalacak. İşte gençler, bu giderlerse gitsinler diyen Beştepe erkanına buradan sesleniyoruz, buradayız, burada olacağız, burada kalacağız.

Şimdi söz verin o zaman, söz verin gençler, duyuyor musunuz? Kardeşlerim; bu bir başlangıçtır, bundan sonra da meydanları doldurmaya var mısınız? (“Evet” sesleri) Beştepe’yi silkelemeye var mısınız? (“Evet” sesleri)

Bu memlekete bir daha 28 Şubat’ı getirmek isteyenler olursa onlara karşı da direnmeye var mısınız? (“Varız” sesleri) 28 Şubat’ı kalkan kılıp kendi yolsuzluklarını meşrulaştırmak isteyenlere karşı da hakkı, adaleti, emin olmayı göstermeye var mısınız? (“Evet” sesleri)

Bakın o zaman size…

Bu heyecanla ben sabaha kadar konuşurum durdurmazsanız ha, Allah razı olsun, beni heyecanlandıran Sultanbeyli’den Allah razı olsun.

Bakın, şimdi 2023 seçim startını verdik, verdik mi? (“Verdik” sesleri) Gelsinler onlar, biz de geliyoruz. Bu seçim startında herkese şu beş ilkeyi öğreteceğiz, şu beş ilkeyi.

Çınar yaprağıdır bizim sembolümüz; çınar Osmanlı’nın ağacıdır, çınar kökü derinlerde olan ağaçtır, çınar altına sığınanı barındıran ağaçtır, çınar bizim sembolümüz. Çınar yaprağı… (Tezahüratlar) Şimdi mikrofonu size vereceğim, siz konuşacaksınız artık.

Çınar yaprağının beş kolu var arkadaşlar, bu bizim beş hedefimiz. Bu konuda da bir söz verelim. Sonra bu güzel günün adına inşallah bütün Türkiye’ye yayılacağız. Beşinci kolun biri adalettir adalet, adalet diyoruz. Ülkede adalete güven bırakmadılar. En küçük bir tweet atanı en ağır cezayla… Evet, adalet Gelecek’le gelecek, adalet getireceğiz adalet. Bakın bir genç Cumhurbaşkanını eleştiren en ufak bir tweet atsa hemen gözaltına alınıyor. Ama bir yolsuz bürokrat, bir milletvekili, suç örgütü liderlerinden 10 bin dolar aldığında, 30 milyon euro aldığında hiçbir şey yapılmıyor. İşte bunların felaketi burada. Çünkü bizim inancımıza göre, bir toplulukta eğer zayıflar cezalandırılıp güçlüler cezadan kurtuluyorsa, İlahi Kelam böyle diyor, kurtuluyorsa, işte orada felaketi bekleyin. Bugün güçlülerin adaleti var, bizimle haklıların adaleti gelecek, haklıların adaleti. (Tezahüratlar)

Allah razı olsun. Durmak yok, coşkunuzu duyacağım, bana enerji veriyorsunuz gençler.

Bakın en ilerideki kardeşlerime seslenerek ifade ediyorum; adaleti hakim kılacağız. Hazreti Ali’nin deyişiyle devletin dini adalet olacak. Bakın bir tarafta KHK mağdurları var, çocuğunu o veya bu gerekçeyle bir fakir vermişse, bütün sülalesi neredeyse cezalandırılıyor. Ama öbür tarafta 15 Temmuz ihtilalinin başaktörü görülen bir paşanın kardeşi Büyükelçi oluyor. Cumhurbaşkanının damadı aynı okuldan mezun olmuş, Bakan oluyor. Biz bu adaletsizliklere son vermeye geliyoruz.

Hiç kimse… Terör örgütlerine karşı en kararlı mücadeleyi ben verdim, ama hukuksuzluğa asla müsaade etmedim, etmeyeceğim. FETÖ borsaları kuranlar, buralardan rant devşirenler, adalet borsaları kurup gelen her davadan para alanlar bilin ki ensenizdeyiz, sizleri biliyoruz. Bu ülkede adalete yok sayanları biliyoruz. Gün gelecek o adalete sizin de ihtiyacınız olacak.

Değerli gençler, adalet, adalet, adalet, adalet gelecek mutlaka gelecek bu çınar yaprağıyla gelecek. Sarıyer’e de selam bütün ilçelere selam. İkinci çınarın ikinci kolu demokrasi. Özellikle bugün söylüyorum, değerli kardeşlerim, bugün söylüyorum niye bugün? Dün 17 Eylül’dü, rahmetli Adnan Menderes’in şehadete yürüdüğü gün, benim selefim Başbakan olarak. Fatin Rüştü Zorlu benim selefim Dışişleri Bakanı olarak. Hasan Polatkan Maliye Bakanı, onları rahmetli anıyorum. Ve diyorum ki o demokrasinin bayrağı bugün bizim elimizdedir bizim elimizdedir. Biz 12 Eylül’e karşı direnenlerin partisiyiz. Sağdan da, soldan da 12 Eylül’de hapishaneleri tatmış olan kardeşlerimiz var. Biz 28 Şubat’a direnenlerin partisiyiz, sözde değil özde direnenlerin. 28 Şubat’ın her türlü zulmünü gördük, bir daha bu zulmün yaşatılmasına izin vermeyeceğiz. İşte buradan özellikle Sultanbeylili kardeşlerime sesleniyorum, birisi eğer gelir size derse ki, bu iktidar gelirse kazanımlarımızı kaybederiz, başörtüsü yasağı gelir derse onlara deyin ki, sizin bu yolsuzluklarınızı o kazanımları örtemez. O kazanımların teminatı Gelecek Partisidir.

İşte bugün hem o zulme direnmiş hem de bugün yolsuzlukları getirenlere uygulayanlara direnmiş bir arkadaşınız, kardeşiniz olarak söylüyorum. Eğer birileri bir daha 28 Şubat yaşatmak isterse dimdik durmaya var mısınız? Eğer birileri kazanımlarımızı almak isterlerse mücadele etmeye var mısınız? Eğer birileri bu kazanımları bahane ederek yolsuzluklarını meşru kılmak isterse onlarla da mücadele etmeye var mısınız? İşte biz buyuz işte biz buyuz. Hem kazanımlarımızı koruruz hem ilkelerimizi koruruz hem ahlakımızı koruruz hem de kul hakkını koruruz. Size söz veriyorum, bizim iktidarımızda hiçbir insanın hakkı yenmeyecek, yasaklar olmayacak. Düşünce özgürlüğü olacak. Üniversitelere baskılar olmayacak, gençlerin sesleri kısılmayacak. Herkes düşündüğü gibi yaşayacak, yaşadığı düşünecek. Kimsenin vicdanına hükmetmeye kalkılmayacak. Ve size söz veriyorum biz kindar bir nesil yetiştirmeyeceğiz, biz merhamet nesli yetiştireceğiz, biz şefkat nesli, sevgi nesli, bir irfan nesli yetiştireceğiz işte bu. Biz yok bu heyecan varken suya ihtiyacım var mı benim ya? Yok. Benim suyum sizsiniz, havam sizsiniz, aşım sizsiniz, enerjim sizsiniz, siz coştukça ben yorulmam.

Çınarın üçüncü kolu, refah, müreffeh bir toplum getireceğiz, kuracağız. Bakın şimdi size birkaç örnek vereyim, bundan 6 yıl önce Başbakanlığı bıraktığımda Türkiye’deki asgari ücret Avrupa’nın ortalamasıydı, şu anda Avrupa’nın en düşüğü. Enflasyon yüzde 3.2’ydi ÜFE, yüzde 6’ydı TÜFE. Şimdi yüzde 143 ÜFE, yüzde 80 TÜFE. Asgari ücrete yüzde 30 zam yapmıştık enflasyon yüzde 6’yken. Şimdi söz veriyorum, iktidara gelir gelmez yapacağımız ilk bütçenin en önemli hedefi gelir adaletini sağlamak olacak. Bunlar zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaptı. Türkiye’de orta sınıf kalmadı. İşte biz o orta sınıfı ayağa kaldıracağız. Nasıl mı? Asgari ücreti uluslararası standartlara getireceğiz, enflasyonun üstünde asgari ücret vereceğiz. Ve asgari ücretin brütünü net olarak ödeyeceğiz. Yetmedi, asgari ücretten alınan işçiden alınan SGK primlerini de devlet verecek.

Emekli maaşları mı? Emeklilerimize söylüyorum, hiçbir emekli maaşı asgari ücretin altında olmayacak. Asgari ücretin altında emekli maaşı olmayacak.

Çiftçilerimize sesleniyorum, bu kur korumalı mevduata aktarılan 250 milyar Türk Lirası var ya faizcilere, rantiyecilere aktarılan bu parayı bunlara aktarılan bu kaynakları çiftçilerimize aktaracağız. Kur korumalı mevduat demeyeceğiz, kur korumalı mazot diyeceğiz, kur korumalı gübre diyeceğiz, kur korumalı yem diyeceğiz. Anadolu toprakları, Rumeli toprakları tekrar bereketlenecek Allah’ın izniyle.

EYT’lilere sesleniyorum EYT’lilere. EYT’lileri bakın EYT’lilerle ilk çözüm toplantısını Dernek Başkanı Gönül Hanımla birlikte biz yaptık. Çok sağlam bir ekonomik kadromuz var herkes biliyor. Sağlam bir hukuk kadromuz var, sağlam bir siyaset kadromuz var. Oturduk EYT’lilerin çözüm paketini oluşturduk. Ne zaman? Bundan takriben 2 yıl önce. Bunların aklı yerine geliyor Çalışma Bakanı diyor ki, Aralık’ta EYT’yi çözecekmiş, günaydın günaydın, ba de harab-ül Basra, Basra harap olduktan sonra. İşte buradan EYT’li bütün kardeşlerime sesleniyorum, geldiğimiz günün 1 hafta içinde EYT’lilerin bütün haklarıyla birlikte EYT sorunu da çözeceğiz.

Konut, öğrenci yurtlarıyla ilgili bütün sorumluluk devlete ait olacak. Kimseyi öğrencilerimizi yurt kapılarında mahrum bırakmayacağız. Yine gelir adaletini düzeltmek üzere vergi düzenlemelerini yeniden gözden geçireceğiz. Dolaylı vergilerle yapılan zulümlere son vereceğiz. Kurumlar ve Gelir Vergisini ana odağa alacağız, ama en önemlisi ne biliyor musunuz? Bu milleti sömüren asalakları var ya şu imar baronları var ya, şu faiz baronları var ya, hatta uyuşturucu baronları var ya o asalakları birer birer Hazine’nin üstünden alıp bir kenara fırlatacağız bir kenara. Kimse devletin Hazine’sini soyamayacak, kul hakkını koruyacağız. Bilin ki, geldiğimiz anda enflasyonla öyle bir mücadele edeceğiz ki, liyakatli kadrolarla enflasyonla öyle bir mücadele edeceğiz ki o canavarın başını ezeceğiz. Ama o canavarın başı nerede biliyor musunuz? Merkez Bankasında, Hazine Maliye Bakanlığında, kamu bankalarında onlar bu faizin sebebi. Eğer dünyada en yüksek faizi biz ödüyorsak sorumlusu bunlardır. Rusya’da, Ukrayna’da enflasyon yüzde 12’lerde, 15’lerde de bizde yüzde 100’e gelmişse sorumlusu bunlar. Dış mihrak demesinler, Türkiye’de ekonomik krizin tek mihrakı var o da cahillik, cehalet celahet, liyakatsizlik, o da Ankara’da. Bir gün dahi Hazine tecrübesi olmayan Hazine Bakanı olur mu? Bir gün dahi Merkez Bankası tecrübesi olmayan Merkez Bankası Başkanı olur mu? İşte biz bu liyakatsiz kadroların sonunu getireceğiz.

Çınarın dördüncü yaprağı değerli kardeşlerim, eşitlik. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları mutlak anlamda eşitlik olacak.

Gençler, eşitlik gelecek mi? (“Evet” Sesleri) Refah gelecek mi? (“Evet” Sesleri) Adalet gelecek mi? (“Evet” Sesleri)

Bakın, eşitlik işte, hiçbir vatan evladı diğerinden farklı olmayacak. Ana diller üzerindeki bütün yasakları kaldıracağız. Kürt vatandaşlarımız, Alevi vatandaşlarımız, farklı kanaatlere sahip olan bütün toplum kesimleri, kim olursa olsun insan haklarından eşit şekilde istifade edecek. Kimse etnik mezhebi kimliği dolayısıyla dışlanmayacak, ötekileştirilmeyecek. 85 milyonu tek bir yumruk yapmaya geliyoruz. 85 milyonu şu şekilde bir araya getirmeye geliyoruz. Bu 5 ilkeyle birleştirmeye, bir yumruk yapmaya geliyoruz.

Ne nihayet, çınarın 5’inci kolu siyasi ahlak siyasi ahlak siyasi ahlak. Biz siyasi ahlak dedik, yolumuza öyle çıktık.

Bakın, son 4-5 yıl içinde, özellikle son 2 yıl içinde ortaya saçılan yolsuzluklara bakın. Organize suç örgütü liderlerinden maaş alan milletvekilleri, basın mensuplar, TMSF başkanlarıyla ilgili iddialar, kendi bakanlığına deterjan satanlar, bunların hepsi en baştan, balık baştan kokar. Bu yolsuzlukların en temel sebebi, yukarıdan aşağıya bütün siyasal sistemin bu yolsuzluğa bulanmış olmasıdır, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Bütün bir devletin geleceğini tek bir kişiye bağlayan bir sistem kalıcı olamaz. İşte burada söz veriyoruz, siyasi ahlak yasasını getireceğiz, yolsuzlukların hesabını soracağız.

(Tezahüratlar…) İş bulacağız, gençlerin hepsine iş bulacağız.

Şimdi gençler, değerli kardeşlerim; bu güzel topluluğa ne kadar hitap etsek az, ama şu 5 ilkeyi hep beraber tekrar etmenizi rica ediyorum ta ki Beştepe duysun, ama en önemlisi Anadolu’dan Trakya’ya, Karadeniz’den Akdeniz’e, Toroslar’dan Rodop’lara  bütün kardeşlerimiz duysun:

(Halkla Beraber Söyleniyor)

Adalet… Demokrasi… Refah… Eşitlik… Siyasi ahlak…

Baş harfleri toplayın ne yapıyor? Adalet, demokrasi, refah, eşitlik, siyasi ahlak, “adres.” Adres… (“Gelecek” Sesleri) Adres… (“Gelecek” Sesleri) Adres… (“Gelecek” Sesleri) Allah razı olsun.

Bundan sonra Sultanbeyli bir işaret fişeğidir. Değerli İlçe Başkanımıza, İl Başkanımıza, emeği geçen bütün arkadaşlarımıza, Cemal Beye, bütün kanaat önderlerine, bütün arkadaşlarımıza, en çok da Sultanbeyli gençlerine teşekkür ediyorum, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Sultanbeyli bir işaret fişeği çaktı. Ama bilinsin ki, Sultanbeyli’ye bizim borcumuz bitmedi. Bilin, Sultanbeyli’ye biz bugünden itibaren, bütün ülkeye borçluyuz da, özellikle Sultanbeyli’ye.

Sultanbeyli’deki hemşehrilerimizin ne çektiğini biliyorum, tapu problemleri vardı, güya çözüldü, ama öyle rayiç bedeller tespit edildi ki Sultanbeyli ahalisi, özellikle otobanın güneyinde olanlar tapularına kavuşamadılar. Araya birtakım rantiye türedi, aracılar türedi, ucuza tapu toplayıp satanlar türedi. Biz onları biliyoruz hiç merak etmeyin ve onların hesabını soracağız. İmar barışı dediler aldattılar, tapu veriyoruz dediler aldattılar. Ama 3-5 inşaat baronuna her imkanı verenler Sultanbeyli’yi unuttular.

Sultanbeylili kardeşlerim, siz bizi nasıl yüreğinize bastıysanız, her bir Sultanbeyli’nin sorununu çözmek boynumuzun borcudur. Tek bir Sultanbeylili kardeşimin dahi tapu sorunu kalmayacak, her birinizi çözeceğim. Evet, mülkiyet mağdurlarını biliyorum, mülkiyet mağdurları da bilsinler sizin davanız bizim davamızdır.

Ama bitmedi, sadece Sultanbeyli değil, özellikle İstanbul İl Başkanımıza söylüyorum, ilçe başkanlarımız da dinlesin, sizin göreviniz, bulunduğunuz yerlerde hakkı, hukuku korumaktır, Sultanbeyli İlçe Başkanımız zaten bunu hakkıyla yapıyor. Şimdi Başakşehir, Avcılar, Tahtakale Mahallesi, Güngören Tozkoparan, Sarıyer, Kartal, Tuzla, Küçükçekmece, Silivri, bütün bu ilçelerdeki emlak sorunlarını biliyoruz, kentleşme problemlerini biliyoruz. Bu ilçe başkanlarımıza söylüyorum; son günlerde tekrar Güngören Tozkoparan’da insanlık faciası yaşanıyor biliyorum, Üsküdar Kirazlıtepe’de de var biliyorum, Tuzla Koşanlı’da var, Küçükçekmece Orta Mahallede var, Avcılar Tahtakale’de var, bütün mahalleleri kalbime yazmışım, promter’dan okumuyorum, kalbime yazmışım kalbime ve bundan sonra bu ilçelerdeki her tür rant hesabına karşı dimdik duracağız dimdik. Bütün ilçe başkanlarıma sesleniyorum, İstanbul’da nerede rant hesabı varsa karşısına dikileceksiniz. Hangi kardeşimiz, hemşehrimiz evinden çıkarılıyorsa, onun yanında olacaksınız. Ve Sultanbeyli bizim bu anlamda adını Gelecek hareketi tarihine altın harflerle yazdı. Sultanbeyli teşkilatını alkışlamanızı istiyorum. (Alkışlar)

İnşallah gün yakındır, gün bugündür, bu otoriter yolsuzluk düzenine son verip gerçek anlamda kapsayıcı demokrasi düzenini kuracağız

Evet gençler, bir daha söyleyin bakalım.

(Halkla Beraber Söyleniyor)

Adalet… Demokrasi… Refah… Eşitlik… Siyasi ahlak…

Adres… (“Gelecek” sesleri) Adres… (“Gelecek” sesleri) Adres… (“Gelecek” sesleri) Milletimizin yüreğidir adresimiz.

Allah sizden razı olsun, zor günlerde bize enerji verdiğiniz, yüreğinizle geldiniz ve hiç susmadınız, tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

Allah’a emanet olun.

Geleceğimiz aydınlık, geleceğimiz parlak, geleceğimiz ufka nazır olacaktır.

Hepinize Allah’a emanet ediyorum.

Değerli kardeşlerim, ayrıca bugünümüz şenlendiren Davut Beye, Erkan Beye, sanatlarımıza da teşekkür ediyoruz. Onlara teşekkürü ihmal edip buradan ayrılmak istemem. Dillerine, yüreklerine sağlık.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz