Değerli yalnızlıktan değerli savrulmaya

0
Latest posts by Emrullah Bayrak (see all)

Değerli olan yalnızlık mıdır yoksa dostluk mudur?

Savaş mıdır?

Barış mıdır?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, zamanın birinde değerli yalnızlığı şöyle açıklamıştı:

“Türkiye bölgesel ve küresel siyasette yalnız değil. Ama dünyan darbelere, katliamlara sessiz kalırken tek başına doğrunun yanında olmamız gerekirse bundan çekinmeyiz. Eğer buna yalnızlık demek icap ediyorsa bu değerli bir yalnızlıktır. Bu yalnız kalmak, değil onurlu bir duruş sergilemektir.”

Yalnızlığı değerleştirelim derken yalnızlık adasını kurduk.

Bir dönem esip gürlediğimiz ülkeler ile şimdilerde diyalog kurmanın yollarını arıyoruz.

Mısır, İsrail, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri.

“Katil Esad”ın Suriye’si de yolda.

Çin ve Rusya ile ilişkilerimiz zaten mükemmel.

Ne de olsa dünyada darbeler, savaşlar, zalimlikler sona erdi.

“Darbeci Sisi” ile barıştığımızın müjdesini Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu verdi:

“Diplomatik düzeyde temaslarımız başladı.”

Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklama geldi:

“Mısır ile istihbari, diplomatik ve ekonomik olarak zaten iş birliği sürecimiz devam ediyor. Bunda herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Mısır halkı bizimle ters düşmez.”

Hayırlı olsun diyelim.

Peki geçmişte yüksek perdeden yapılan açıklamalara ne olacak?

Rabia İşaretini kullanmaya devam edecek miyiz?

Mahkeme salonunda 67 yaşında hayatını kaybeden Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin yaşadıkları ne olacak?

Atasözümüz ne diyor:

Dilin kemiği yok.

Her zaman diplomatik dil, güzel üslup.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i “katil” olmakla suçlayan ABD Başkanı Joe Biden, Erdoğan’a telefon açarsa eğer Amerika yönetimiyle de yeni bir dönemi başlatmış olacağız.

Telefon geciktikçe iç siyaset geriliyor.

Muhtemeldir ki yakın bir zamanda Mısır’a benzer açıklamalar İsrail için de yapılacaktır.

Geçmişe perde çekersek bunlar güzel gelişmeler.

Ancak yarın için aynı şeylerin tekrarlanmayacağının garantisi de yoktur.

Bu tür zikzaklar, güveni de sarsıyor.

Türkiye yargı ve ekonomik reformunu açıkladı.

Fakat bakış açısında, fiiliyatta hiçbir farklılık göremiyoruz.

Aynı tas aynı hamam yıkanmaya devam.

Söylediklerimizle uygulamalarımız arasındaki uçurum var.

Bir gece ansızın yaşadıklarımız:

Ömer Faruk Gergerlioğlu‘nun milletvekilliği düşürüldü.

HDP’nin kapatılması için dava açıldı.

Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevden alındı.

Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi mülkiyetindeki Taksim Gezi Parkı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi.

Kanal İstanbul’a devlet garantisi verildi.

Bir gece ansızın demokrasi ve hukuk gelir mi?

Merkez Bankası Başkanı, görevden alan Erdoğan’a şükranlarını arz ediyorsa bize de susmak düşer.

Dün büyük bir heyecanla imzalanan anlaşma için bugün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, şöyle diyor:

“Kadın haklarının teminatı için İstanbul Sözleşmesine ihtiyacımız olmadığını görüyoruz. Türkiye kendi hukukuyla, anayasal düzenlemeleriyle kadınların hakkını koruyacak güce sahiptir.”

Yorumsuz.

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin bir tweet yüzünden düşürülmesi.

Bu ne zaman oluyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “garantisi benim” dediği İnsan Hakları Eylem Planını açıkladıktan sonra.

Gergerlioğlu’na Meclis’te, sabah namazını kılmak için lavabodan abdest alırken gözaltı yapılıyor.

Görüntülere bakılırsa her yer polis kaynıyor.

Gergerlioğlu’nun “Namazımı kılayım, üzerimi değiştireyim, öyle gidelim.” talebi karşılıksız kalıyor.

HDP grubundaki odadan lavaboya gittiğinde üzerinde eşofman, ayağında terliklerle gözaltına alınıyor.

Acelemiz var çünkü emir büyük yerden.

Eylem planının yeni bir safhasına daha geçildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. İddianame Yüksek Mahkeme’ye gönderildi. İddianamede, HDP üyelerinin beyan ve eylemleriyle devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, ortadan kaldırmayı amaçladıkları belirtildi.

Plan tıkır tıkır işliyor.

Aslında bizim demokrasimizin tarihi Merve Kavakçı’dan Ömer Faruk Gergerlioğlu’na uzanan bir aşk hikayesidir.

Ya da değerli yalnızlıktan değerli savrulmaya giden yol haritasıdır.

Veya bir şiirden bir tweete giden cezaevi günlükleridir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz