- MOLAVER! - 30 Nisan 2023
- Ga-Fil - 27 Nisan 2023
- Kadını Erkeksiz Büyütmek - 26 Nisan 2023
İdeolojiler ortaya çıkmadan; din toplumlara yön veren hem bir ideoloji hem bir felsefe hem de yönetim biçimini oluşturuyordu.
Biz sol cenahta gözlerini açanlar hep ‘’Din afyondur’’ sözüyle zehirlendik. Bunu da Karl Marks söylemiş. Eh canım koskoca Marks söylemişe o zaman mesele yoktur. Çünkü o Sol, Solcu, Sosyalist ve komünistlerin kitabı olan Das Kapital’i yazmıştır.
Yani Kapital=Kur’an’ımız oldu.
Hz. Muhammed Müslümanların Komünistlerin de peygamberi oldu. Yani sağda Hz. Muhammed, solda Marks tek referanstı.
Bana gelince ben ne sağcı ne solduydum. Peki ne sağcı ne solcu değildim. Peki neydim?
Futbolcu!.
Futbolcu da ne yapar?
Seyid Alp Hocamın söylediği gibi; kafası top kadar çalışan, sahalarda aç aç dolaşan ve ‘’Ot’’ gibi tabir edilen bir insan.
Futbolculuğun verdiği heyecanla, 1972’lerde sokağa çıktım.
Bir grup arkadaşımla elimde Türk Bayrağı, dilimde İstiklal Marşı ile valiliğe yürüdük. Ve O gün bugün solda bir maratoncu gibi koştum.
Koşum 1980’in Şubat’ında akamete uğradı.
Yakalandım.
Bir yakalandım. Pir kaldım içerde.
Tam 11 yıl.
X
Sayılı ve sayısız da olsa biter günler.
Ve bir gün gong çaldı.
‘’Hazırlan tahliyen geldi.’’
Geldi gelmesine ama ben yürümeyi bile unutmuşum.
11 yıldan sonra dışarı çıktığımda hayattan kopmuş bir insandım. Sudan çıkan balık misali anlayacağınız.
Bulunduğum Hatay- Dörtyol-Özerli-Çay Mahallesinde bulunan ailemin yanındayım. Memleketten Amcam, Dayım ve ailemin en kelli felli insanları ziyaretime geldi.
Artık ben dünün yaramaz çocuğu değil, bir davanın adamıyım. Ve hepsi beni onur etmek için ayağıma gelmişler. Benim şerefime kurban kestiler, mevlit verdiler.
Peki ben ne yaptım?
Mevlide katılmadım.
Olur mu hiç? Ben ki solcu ve sosyalistim.
Ne demişti benim Peygamberim Marks; ‘’Din afyondur!’’
Doğru. Benim dinle, diyanetle zerre kadar alakam yok.
Babam Nakşibendi, Abim Nurcu, Amcam Mele Abdullah, Dayım Sofi Silo kuyu mürid ve ailenin tümü Müslüman.
İşte burada çuvalladım.
Bu cemaat beni lider görüyor, bense bunlara tam ters.
Mevlüt ilk çatışmamız oldu.
Bu vartayı atlattım.
Ve memlekete gittim.
Benim için memleket köyüm Reşi, Sofi dayım.
Köye gittim. Dayım kurban kesti. Bir daha mevlüt verildi.
Ben yine kaytarmak istedim.
Köyün imamı bana:
‘’Şükrü Hoca sen hoca ben imamım. Sen de Kürd ben de Kürdüm. Bak mevlit var. Ve sen de bu mevlide katılacaksın’’dedi.
Ben şöyle itiraz ettim.
‘’Kürdsen ve imamsan Kürdçe oku. Ben de abdest alıp mevlide katılacağım.’’
İmam Kürdçe mevlit okudu.
Ben de sözümde durdum. Abdest alıp mevlide katıldım.
İyi hoş ve ala.
Ardından köyün camisine gittik.
Caminin bahçesinde geniş sohbet var.
Ben konuştum. Köylüler dinledi.
Ezan okundu.
Köylüler bana baktı.
‘’Yoooo.. Bu olmaz. Ben namaz kılmam’’ dedim.
Onlar camiye girdi. Ben dışarda kaldım.
Bir sigara yakıp düşündüm.
‘’Bu iş olmaz. Cemaat camide Hoca dışarda. Cemaat bir yana lider bir yanda bu iş yürümez’’ dedim.
Ve yolumun yanlış olduğunu anladım.
Anlamasına anladım.
Ancak içinde bulunduğum hareket bu halka bir umut olmuş. Ne onlar beni bırakıyor ne ben onları bırakıyorum.
Çok derin bir paradoks bu işte.
Ve benim de partimle sorunlarım vardı.
Ben partiden de halktan da uzak durdum.
Bu nedenle kendimi Ege’nin İzmir’ine attım.
İzmir’e değil Fizan’a da gitsem yine kurtuluş yok.
Çünkü sorun bende.
Ve bu sorun hep bende oldu.
Peki benim durumum buyken, diğer yoldaşlarımın ve bu hareketin başında bulunan Abdullah Efendi’nin durumu farklı mıydı?
Hayır!
Hatta Fethullah Gülen şunu diyecekti:
‘’Bugün Kürd Hareketinin başında bir dinsizin bulunması bizim için bir avantaj değil, dezavantajdır’’
Yani Fethullah ‘’Ya star bir de Abdullah bir Müslüman, İslam dinine inansaydı ne olurdu halimiz’’ diye yakınıyor.
Bence Kuzey Kürdlerinin en derin paradoksu; liderlerinin dinsiz, halkın dindar olmasıdır.
Ve bunun için de;
Toplam iki ay süren 1925 Harekatı (Şêx Said) önderliğinde Kürd ve Türk arasındaki açıyı 6o derece açarken; PKK hareketi (Abdullah) ile Kürd ve Türkleri belki maddi ve manevi kayba uğrattı. Ancak aradaki 60 derecelik mesafeyi sıfırladı. Hatta son 23 yılda Kuzey Kürdleri yeni bir safhaya girip ‘’Demokratik Cumhuriyet’’ ve Türkiyelileşme taktiğiyle Kürdlerin Türkleşme sürecine girdik.
Yönetici elit Solcu, Türk ve Alevi ama taban Kürd.
Buna da en güzel ifadeyi Mücahid Bilici buldu.
Hamal Kürd.
Ve hamal hamlığından, Kuzey Kürd de Kürdlüğünden feragat edip, kendini, kültürünü ve değerleri yaşamadan otomatikmen Türk olma hakkını elde edecek.
Şu ana hazırlanan hap: Devrimcilik ve demokratlık hatta biraz Kürdçe ve Kürdçecilikle cilalı İstiklal Marşını Kürdçe okuma hakkı.
Yani ‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ Kürd zor geliyor.
Bunu Kürdçeleştirelim.
Ez bi Tirkiyatiya Xe gelek Serfirazim!
İşte bu bir Türklük sözleşmesidir.
Ve ben bunu Amerikalılara da da önerdim.
‘’Kürdlerin basireti Abdullah’la bağlandı. Ona bir operasyon uygulayın. İmralı’dan alın Suudi Arabistan’a alın. Orda başına bir küllah geçirsin ve Mele-Hacı ya da Şêx Abdullah olur. Bunu çok iyi oynar. Size hizmet eder. Biz Kürdler de bu musibetten kurtuluruz.
Hatta gerek sahte solculuk ve kemalizmimle, hatta İslamlık cilasıyla Kürd-Türk Kardeşliği sağlanmış olur’’ dedim.
Tabi bana inanmadılar.
Güldüler.
Gülerler.
Ben de onlara güldüm.
Çünkü onlar benim kadar ne Kürd halkını ne Abdullah’ı biliyorlar.
Selam ve devamla.
28. Mart. 2023
babanın yolu.naksi..iyiymiş…ordan yürüsen dünya ahiret kurtarsın…..
Kürt kardeş…
bak hz İbrahim baba…Azer…put yapılırdı
o kazandı…
Sen kaybettin…