- İzmir Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş: Sıra Dışı Bir Belediye Başkanı, Bir Halk Adamı - 16 Şubat 2023
- Veysi Dündar’ın Korona Söyleşileri – Mehmet Ali Güller: “ - 5 Eylül 2021
- Her derde deva ‘Tarçın’ - 18 Ekim 2020
Bir seçim sonunda kaybeden siyasi partinin neden kaybettiğini açıklamak, öneriler ve gerekçeler sunmak hem çok kolaydır hem de havanda su dövmektir (Z kuşağı bu deyimi bilmez derhal internete bakar!!!). Seçim öncesi hem Ocak Medya’daki yazımda, hem de Karar gazetesi mülakatımda (pardon söyleşide!!!), yeni siyasal söylemlerden ziyade yeni siyasi duruş ve dil üzerine uyarılarımızı yapmıştık ama duyup da duyumsayan olmadı galiba…
Genel siyaset ve ekonomik durum İstanbul seçimlerini etkiledi. Üç yıllık ekonomik daralma %58’i geçti İstanbul’da. Bu tepki ve uyarı oylarının %8’i bulması bekleniyordu ve seçim tekrarında %10’u geçti. Bunun yanına HDP oyları ve “Karadeniz Müttefikliği” (sözde Pontus söylemine tepki), Apo Mektubu ve AK Partiye gidebilecek milliyetçi oyların ya sandığa gitmemesi ya da CHP adayına yönelmesi yaklaşık 800.000 fark atmasına neden oldu diye bir tahlilde bulunmak çok kolay ve o kadar da işe yaramaz bir argüman olacaktır!!!
AK Parti neden kaybetti?
Ocak 2019’dan bu yana partilerin adayları (zaten 2 partili yapıya çoktan geçtik, gerisi yanlık) belliydi. İktidar gücünü elinde bulunduran partinin bize aday olarak sunduğu kişi, 1955 doğumlu yani bebek patlaması kuşağından (uyumlu, amacını gerçekleştirmeye hevesli, pozitif düşünen, özgür olmayı seven, dünyayı keşfetmeyi ve yaşamın her anından keyif almayı isteyen, çatışmalardan kaçınmacı, hizmet odaklı, kadın-erkek ilişkilerinde ise muhafazakâr tutum sergileyen kişilik yapısına sahip) bir adaydır. Bu aday görünüşü Y kuşağının 2. dönemine ve Z kuşağına hiç bir şey ifade etmemektedir. Özellikle ekonomik seçmen ve sosyolojik seçmen yapısına hitap etmemektedir.
AK Parti adayı 31 Mart seçimlerine kadar İstanbul halkına aslında çok vaatte bulundu ama duyan ve duyuran olmadı. Çünkü seçim vaat ve yönetim seçimi değil, imaj ve proje kişilik seçimiydi (bu kötü bir şey değil, yaklaşık 15 yıldır dünyada uygulanan bir seçim stratejisidir). AK Partinin 1994 öncesini hatırlatması ya da 1980 öncesini hatırlatması X kuşağının 2. yarısından sonra doğanlar ile Y ve Z kuşağı açısından hiçbir anlam ifade etmemektedir.
25 yıldır İstanbul’u ve 17 yıldır iktidarı elinde bulunduran partinin tabii ki yıpranma payı vardır ve olacaktır. 2013’den beri süren ekonomik daralmayı da üzerine koyunca sıkıntının büyük olduğu ortadadır. Ak parti İstanbulluya ne vaat etti? İktidar eliyle yapılan işlerin genel bir söylemini tekrarladı. Metronun uzatılması ve 10 GB İnternetten gayri bir şey yok. İmamoğlu ne verirse 10 fazlası (Demirel söylemi vah vah).
İmamoğlu’nun vaatleri ve yapacakları hakkında da ortada hiç bir şey yok; o da ayrı bir trajik-komik bir durum.
2013’den beri söylenen ama bir türlü yasalaşmayan iktidar vaatlerinin faturası Yıldırım’a kesildi. Askerlik yasası, 3600 katsayısı, af yasası, emeklilik yasası ve bazı vergi indirimleri hala yasalaşmadı.
ABD ve AB ile olan bazı sürtüşmelerin sanal sürtüşmeler olduğu söylemleri seçmenin AK Partiden uzaklaşmasına neden oldu. 2011’e kadar AK Partinin PR’ını yapan bazı örgütlenmelerin ve kişilerin partiden çoook uzağa düşmeleri ve parti içi ya da parti dışında durup ama parti içine müdahale edecek tarzda muhalefet yapmaları, bu örgüt ve kişilerin düşman -daha doğrusu parti haini- ilan edilmeleri Y ve Z kuşağı tarafınca anlamlı bulunmadı ve parti küskünlüğünü doğurdu. Çünkü parti içi muhalefet yapan örgüt ve kişiler sanal medyaya hâkim, entelektüel okur-yazarlıkları güçlü bir kitle durumundalar ve adı geçen iki kuşakla orijinal bir iletişim birlikteliği yaşamaktalar. Hatta bu örgüt ve kişilerin 2013-2035 arası doğumlu ve doğacak olan Alfa kuşağı için dahi hazırlıklarının olduğunu söylemek abartı olmaz.
AK Partinin hevesi mi bitti? Lider merkezli bir parti, ancak kendi içinde istişare ve meşveret (danışma ve karşılıklı görüş alışverişi) kurullarının işler vaziyette olduğunu biliyoruz. Partinin 2013’ten itibaren kadro daralmasına gitmesi, hele 15 Temmuz’dan sonra tamamen septik bir yaklaşımla kişi ve kuruluşlara bakması elindeki kadro genişliğini ve zenginliğini daraltı. Ekonomik burgaç ülkeye yapacakları yatırım ve eylemleri zora soktu. Dış yatırımcı ve yatırım daralması, ülkedeki para sahiplerinin ekonomik burgaç nedeniyle yatırımdan çekilmeleri Ak Parti’yi fevri (ansızın öfkelenen!!!) ve saldırgan hale getirdi. Anket firmaları Ankara, İstanbul, Kütahya, Kırşehir, Aydın, Bayburt ve Erzincan için aday seçimi hatalarını vurgulamalarına rağmen, hatta Antalya da dâhil, genel merkez bu öngörüleri hesaba katmadı. Gereksiz ve hesapsız bir özgüven ile oluşturulan listeler halkta karşılık bulmadı. Belediye ve il genel meclisi oy çokluğu ve büyük şehirlerdeki ilçe belediye başkanlıklarının çokluğu şimdilik teselli kaynağı. AK Partinin hevesi bitmedi, ancak sanal özgüven ve yatırım eksikliği tökezlemesine neden oldu.
AK Partinin nefesi mi bitti? İbn-i Haldun söylemidir: her sağlıklı yapı doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür. AK Parti daha gençliğini yaşıyor. Eee CHP doksanında olduğuna göre!!! AK Parti mutlaka yeni bir yönetim kurduğunu bilmekte. Başkanlık sisteminde ikili ya da 2,5’lu sistemlerin olacağını bilmektedir. ABD’de kaç parti var, iki mi? Acaba!!! İngiltere’de başkanlık yok ama cumhurbaşkanı da yok. İki buçuk parti var. Ya Fransa???!!! Macron neyin nesi? Ak Parti yeni teşkilat yapılanmasını kurgulamaz ve Obama’nın, Macron’nun, Zelenskiy’in ve Boris Johnson’un nasıl seçildiği ve seçileceğini tahlil etmezse ANAP gibi erken bir ölüm ile karşılaşabilir.
Kalıcı olabilmenin yolu, dünya ile özdeğer kaybına uğramadan entegre olabilmenin yollarının aranması, yeni parti teşkilat yapılanmasının oluşturulması, partinin görünür yapısının Y ve Z kuşağından oluşturulmasından geçiyor. 15 Temmuz’u unutmadan siyasette FETÖ mücadelesini kendi içinde yaparak, yani siyasi ayağa gerçekten dokunarak adil bir mücadele göstermesi, bunu yaparken çok şüpheci bir bakış ile herkesi de yanından uzaklaştırmaması gereklidir. AK Partinin yeni bir söylem, yeni bir imaj ve yeni bir proje yapılanmasına acil ihtiyacı vardır. AK Partinin nefesi de tükenmedi. Birileri oksijen kanallarını kapatıyor ancak yöneticiler suçluları başka yerlerde arıyorlar.
Gelelim kaybedenin hataları çok da kazanan ondan mı kazandı?
Bu sorunun cevabını bir sonraki yazıda arayalım?
Sefa ile…
Doç. Dr. Yener ÖZEN
EBYU ÖĞRETİM ÜYESİ