- Şimdi Kısa Bir Ara! - 30 Nisan 2023
- Hayat her zaman bayram olmuyor! - 21 Nisan 2023
- Bu seçimde de kadının adı yok - 14 Nisan 2023
Yazdıklarıyla siyasetten, felsefeye, toplumun yapısından, aşka dair çok çeşitli yelpazede zamanın ruhunu ustalıkla yansıtmayı iyi bilen Shakespeare’in aslında hayli ciddi, bıçak sırtı bir konuyu bile kıvrak zekâsıyla ince bir şekilde hicvetmeyi başardığı dünyaca ünlü komedyası Hırçın Kız adlı oyunundan bahsetmek istiyorum.
Shakespeare, Huysuz Kız’da yaşadığı zamanın siyasi arenasını üç adam üzerinden yarattığı metaforla hayata geçirir.
Şehrin en varlıklı adamlarından biri olan Sinyor Baptista’nın evlilik çağına gelmiş biri kibar ve tatlı, diğeri aksi ve hırçın iki kızı vardır.
Küçük kız Bianca’nın iyi huyu ve görgülü mizacı nedeniyle talipleri bolken, büyük kız Katherina’nın kaba saba tavırları erkeklerin ondan uzak durmasına neden olmaktadır. Sinyor Baptista, küçük kızı Bianca ile evlenmek isteyen Hortensio ve Gremio’ya “Önce Katherina ile evlenecek bir adam bulun, sonra Bianca’nın ikinizden biriyle evlenmesine razı olurum.”diyerek evlilik şartı koşar. İki adam tatlı Bianca’nın hayaliyle yanıp tutuşup bu işe bir çare ararken devreye hayattaki tek amacı “para, para, para” olan zorba ve nobran Petruchio girer. Bianca’nın âşıkları, Petruchio ile eğer Katherina’yla evlenirse evlilik ve çeyiz dâhil tüm giderlerini karşılayacaklarına dair bir anlaşma yapar. Böylece Petruchio bu teklif karşısında dobra ve gözü pek Katherina ile evlenmeye razı olur.
Oyun aksi ve ters bir kadın olan Katherina’nın kocası Petruchio tarafından ne kadar uysal ve itaatkar bir eşe dönüşebileceğini gösteren detaylara doğru yönelir.
Petruchio’nun Katherina’yı uysallaştırmak için önce tatlı dille başlayan ardından psikolojik şiddetin dozunu yavaş yavaş artırarak karısını aç susuz, hatta uykusuz bıraktığı yola getirme savaşına dönen tutumları karşısında o aksi kadın gider, deli deliyi görünce çomağını saklar misali zorba kocasının suyuna giden kimliksiz, kişiliksiz bir varlığa dönüşünü izleriz.
Oyuncular, kalıpların dışındaki bir kadına karşı hissettirilmeden yapılan ancak alttan alta hep kendinden tarafa yontan iyi niyet sosuna bulanmış argümanlarla eril tahakkümü, erkeklerin yüzyıllardır değişmeyen baskıcı ve zorba tavırlarını gayet olağan biçimde gözlerimizin önüne serer.
Shakespeare’in 1500’lü yıllarda kaleme aldığı ancak günümüze gelindiğinde bile hâlâ geçerliliğini koruyan kadının erkeğe karşı varsayılan görevlerinin olduğunu dayatan repliklerin cinsiyetçi ve yer yer kadın düşmanı bir biçimde gözümüze sokulması ise eminim benim gibi özgür, cesur ve asi ayrıca ruhunda feminist ögeler taşıyan kadınları oldukça rahatsız etmiştir.
Kadının erkekler dünyasında bir eşya gibi alınıp satılabileceğine atıfta bulunan, kadının her nedense erkeğe karşı bir borcu varmış da vereceği sevgi, ilgi, sıcak bir bakış ve itaatle bir biçimde ödemesi gerektiği fikrinin altının çizen oyunu izlerken oturduğum koltuğumun altında iğne varmış da bir tarafıma batıyormuş gibi “ay, yeter be!”diye zaman zaman yerimden sıçramamak için kendimi zor tuttum diyebilirim.
AKM’nin tiyatro salonunda iki perde olarak izlediğim Huysuz Kız, Nurettin Sevin’in çevirisi, Yücel Erten’in rejisi ile hayat bulmuş. Özellikle Petruchio rolünü canlandıran televizyonda yayınlanan Yalan Dünya dizisi Çağatay karakterinden aşina olduğumuz Hakan Meriçliler’in insanı sımsıcak saran, oyuna kattığı doğaçlamalarla heykelleri bile kıkırdatan enerjisine, sahici ve samimi rol kabiliyetine, Katherina’yı canlandıran Veda Yurtsever’in enfes diksiyonuna eşlik eden sahne ışığına hayran kalmamak mümkün değildi.
Buna mukabil sürekli inilip binilen uzun merdivenlerin ne alaka olduğuna bir türlü anlam veremediğim sahne dekorunun daha farklı olabileceğini oyun boyunca düşünmeden edemedim diyebilirim. Bu devirde böylesine geniş kadrolu bir yapımı 50 – 100 TL gibi çok cüzi bir rakama böylesine güzel bir salonda, sıcacık, güvenli bir biçimde, dünya standardında akustikle izliyor olmak ise harikulade.
Anlaşıldığı üzere erkek egemen kültür yüzyıllardır dünyaya yayılan bir salgın gibi varlığını korumakta. Yüzlerce kadını bir erkek katli ile toprağa verdiğimiz bir dünyada kadınlara uygulanan mobbing ise her dem taze.
Okumuşundan zır cahiline her çeşit erkeğin kanına bir zehir gibi zerk edilmiş olan kadınları düşman gibi görüp alt etme, sınır çizme, ezme ve yok etme hastalığı ile her kadın ömrü boyunca hiç değilse bir sefer karşı karşıya kalmıştır, eminim bundan sonra da kalacak gibi görünüyor.
Ancak biz kadınların da bu çağlar boyu değişmeyen dar kafalı ve bağnaz bakış açısını yenmek için göğsümüzde iman, kafamızda masmavi özgür düşüncelerimiz, ruhumuzda inat, yüreğimizde sevgi ve sırtımızda kanatlarımız var.
“Cehennem boş, çünkü bütün şeytanlar burada!”
Cehennem boş çünkü bütün şeytanlar burada.😅