Dr. Levent Bilgi yazdı: “BİZ BU KAVGADA YOKUZ”

3

İki grup arkadaş bir zaman bir partiden siyasete girmişlerdi. Beraber çalıştılar, koştular, nice vakitler, paralar, emekler harcadılar. Tüm bu koşuşturmaları sırasında bize hiçbir şey danışmadıkları gibi, bizim de hiçbir müdahalemiz olmadı. Hatta zaman zaman “bu kadar dalmayın şu siyasete, sonra rahatınız kaçacak” dediğimizde de bize kızdılar.  

Buraya kadar her şey normaldi. Ta ki bu  arkadaşlar bir koltuğa talip olup aralarında kavga çıkana kadar… Neticede oturulacak tek bir koltuk vardı. Ve bir tarafın fedakârlık yapması gerekiyordu. Ama iki grup da bu koltuk için koşmuşlar, var güçleriyle çalışmışlar, para harcamışlar, bu uğurda pek çok şeyden geçmişlerdi. İkisi de fedakârlıkta bulunmayınca aralarında rekabet başladı. Bizde siyaset pek dürüstçe yapılmadığı ve kazanan da kaybeden de medeni ilişkilerini devam ettiremedikleri için kavgaya tutuştular.

Tabii ki biz yıllardır tanıştığımız, dost olduğumuz bu iki arkadaşımızın kavgasına üzüldük ve aralarını yapmaya çalıştık. Fakat o kadar gerilmişlerdi ki neredeyse vahiy inse barışmamaya azmetmişlerdi. Ben ilk defa bu dönemde “o cennete gitse ben gitmem” sözünü esefle duydum. Elimizden geleni yaptıktan sonra biz de artık ilişkilerin kilitlendiğine kanaat getirip bu işin peşini bıraktık. Biz onların kavgalarını bıraktık, ama onlar bizi bu işin içine çekmekten bir türlü bıkmadılar.

Zira bu iki arkadaşımız da birbirlerini yenmeye uğraşıyor ve her şeye bu nazarla bakıyorlardı. Önce her iki grup da bizim kendilerini tuttuğumuzu yaymaya başladılar. Halbuki biz tüm arkadaşlarımızla dosttuk, kardeştik. Aralarındaki kavgaya da hiçbir dahlimiz yoktu.

Sonra ayrı ayrı her iki grup da diğer gruba karşı tavır almamızı istediler. Mesela buluşmalarımızda, sohbetlerimizde elbaşı olarak gördükleri kişileri görmek istemiyorlardı. Hatta işi “o gelirse ben gelmem” noktasına kadar getirdiler.

Bu olayın değişik versiyonlarını o kadar çok yaşıyoruz ki!

İkisini de tanıdığımız bir bayan arkadaşımız ile bir erkek arkadaşımız kendi talepleri üzerine evlenmek için görüşüyorlar. İzdivaçlarından sonra mutlu anlarında bizi ne kadar andıklarını bilmiyoruz ama; aralarında bir kavga olunca ya suç bizde oluyor veya iki taraf da bu kavgada kendilerini tutup, diğerini dışlamamızı istiyor.

İnsanlar balayı yaşarken sizi hatırlamaz, ama kavgaya tutuştuklarında mutlaka bir taraf olmanızı isterler. Kardeşim kol kolayken iyiydi de, şimdi kavgaya tutuşunca biz niye hatırlanıyoruz? Bize ne sizin kavganızdan? Barışmak isterseniz barış için elimizden geleni, üstümüze düşeni yapalım. Ama bizi kavganıza alet etmeyin.

Yok arkadaşım, kardeşim, ben sizin iç çekişmelerinize taraf olmayacağım. Koskoca adamlarsınız. Oturup  on defa, yüz defa, bin defa ihlas, uhuvvet, Kur’an, Hadis, kitap okuyun kavga etmeyin. Siz enaniyetlerinizden, koltuklarınızdan vazgeçemiyorsunuz, sen ben kavgası yapıyorsunuz; sonra da bizlere “Ya bendensin, ya da ondan” diyorsunuz.

Kusura bakmayın biz şahıslardan yana değiliz. Hele kavgadan, kavgalardan yana hiç değiliz.

Ben kendi adıma yapılan pek çok zulmü, gıybeti sırf kavga çıkmasın, sırf “mukabele-i bilmisil zalimanesine düşmeyelim” diye ahrete bırakıyorum. Şimdi kalkıp da kimse bizi ve masum, kavgaya karışmayan insanları  şucu, bucu diye suçlamasın.

Ben de her zaman hakikate zıt bir şey söylemişsem uyarılmayı bizzat istemişimdir. Hiçbirimiz hatadan arınmış insanlar değiliz. Bizim düşüncelerimizde de yanlışlar olabilir. Medeni bir şekilde birbirimizin hatasını hatırlatmak, hatadan arındırmaya çalışmak, hatalarımızı konuşabilmek ne güzel.

Hakka, doğruya, insanlığa talip olmak,  birkaç kelimeyi, önüne ve sonuna bakmadan cımbızla çekerek orada burada konuşmak, kavga çıkarmak değildir.

Hakkın, doğrunun bize ihtiyacı yok. Bizim insanlığa, gerçeklere, güzelliklere, hakka ihtiyacımız var. Bize düşen vazife ihlasımızı, uhuvvetimizi, hakperestliğimizi, medenice yaşamayı muhafaza etmek; kavgaya, gerilimlere, toplumsal ve ferdi kavgalara giden yolları tıkamaktır.

Ben her zaman söylemişim: Yanlışta ısrar etmem. Bana yanlışımı gösteren arkadaşıma her zaman teşekkür etmişim. Yeter ki gaye bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olsun! Yanlışlarımdan öğrenmek, dönmek, doğruyu bulmak benim için en güzel faziletlerdendir. Bana hatamı hatırlatma zahmetine katlanan insan beni önemsiyor, dert ediniyor demektir. O kavgaya değil, teşekküre layıktır.

Kocaman kocaman insanların birkaç cümleyi cımbızlayarak başkalarının gıybetini yapmaları, insanları rencide etmeleri, dışlamaları hiç de hakikate uygun bir tavır değildir. Fitne çıkarmak, fitneye sebep olmak, kavgaların içinde olmak, hele kendi kavgalarına başkalarını alet etmek müminlere hiç şık düşmüyor. Yeter artık; insanlarımız da, ülkemiz de çok sıkıldı bu kavgalardan.

Şu kavgalarımızı, husumetlerimizi, düşmanlıklarımızı bitirsek de; insanlık için, ilim, irfan, kendimizi eğitmek, ruhumuzu yükseltmek için çalışsak biraz.

Bu işin bir de ahreti var.

Biz  “Muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yok.”

Varlıklarını husumet, kavga, düşmanlık, başkalarını ezmek, eziyet etmek üzerine kuranları da sadece celal olan Rabbimiz’e  havale ediyoruz.

3 YORUMLAR

  1. Nurların uhuvvet ve ihlas metinlerini muhakkak değerlendirmen, o ibarelerle, o örneklerle de anlatmaya çalışman mümkün olsa- ki siz bu.birikime sahipsiniz- hem bu karmaşık gibi görünen dünya ehline hem mele-i âlanın sakinlerine daha tesirli olurdunuz, diye düşünüyorum. Kitaplarında ve makalelerinde en eksik şey sadece bu olsa gerek

  2. İslam alimleri ittifakla beyan etmişlerdir ki imam a kıyam caiz değildir. Halkın büyük çoğunluğunun oyunu alan imamın ta kendisidir. Fitne konusunda var olan hadisler ile de amel edebilirsiniz ama bir kötülük gördüğünde eliyle gücü yetmezse diliyle o da yetmezse kalbi bugz etmeyi tavsiye eden hadisle de. Mümin in gizli hesabı olmaz. Emrolundugun gibi dosdoğru ol ayeti beni yaslandirdi buyuruyor Allah Resulü. Bunun dışında ki her konuda yazinizin altına imzami atarim .

  3. Her iki tarafta para ve makam hırsıyla İslama büyük zarar verdi. Bundan sonra müslümanlar hep kaybeden taraf olacak gibi. Bu asrın sonlarındaki kıyamete kadar. İmanımızı kurtarmaya bakalım.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz