Dualar Enes İçin!

2

Henüz 19 yaşındayken “köhnemiş İslam”ın girdabı içinde debelenmekten bıkıp yüksek bir binadan atlayarak canına kıyan Enes Kara’nın hazin öyküsü nedense beni okyanus ötesindeki bir başka hazin öyküye götürdü. Büyük ölçüde onunla aynı kaderi paylaşmış olan Bobby’nin hikayesine. Çünkü Bobby de “köktenci Hristiyanlığa” inanan bir ailenin baskısı içinde debelenip durmuştu, 1970’lerin Amerikası’nda.

Enes’in canına kıymasının arkasında aileden, cemaat yurdundan gelen dini baskının dışında başka bir etken var mıydı bilemeyiz, ama Bobby’nin vardı, çünkü eşcinseldi. Zaten maruz kaldığı bağnazlık sadece “eşcinsellik” konusunda kendini gösteriyordu, onun dışında kalan konularda Bobby bundan 50 yıl önce bile Enes’ten çok daha özgürdü. Ailede eşcinsellik konusundaki dini bağnazlığın başını da anne Maryy çekiyordu. Baba ve kız kardeş bu durumu çokta tınlamasa da, ağabey alaya alıyor, büyükanne şakayla karışık; “Keşke bütün eşcinselleri kurşuna dizseler” falan diyordu.

Gerçeği söylemek gerekirse, aslında bunların hiçbiri Bobby’i intihara sürükleyecek kadar aşılmaz dertler değildi. Ama işte lanet olsun annesi Maryy vardı. Hayatı boyunca her Pazar aksatmaksızın Katolik kilisesindeki ayinde hazır bulunan mazbut dindar Maryy! İncil’den eşcinsel erkeklerin ebediyen cehennemde yanacağını öğrenmiş ve bunun doğru olduğuna sorgusuz inanmıştı. Yani Maryy çocuğunun eşcinsel olmasını asla kabul edemezdi.

İşte bu yüzden Bobby aileye cinsel kimliğini açıkladığında en sert tepkiyi annesinden görecekti. “Aman tanrım. Bobby’nin ebediyen cehennemde yanmasına seyirci kalamam” diyordu da diyordu. O kilise, bu psikiyatri kliniği demeden çare olabilecek bütün kapıları çalıyor, belki çocuğu okur da etkilenir diye evin her tarafına İncil’den ayetler yazılı notlar asıyordu…Baskı üstüne baskı yani!

Ama Maryy ne yapsa, ne etse biricik oğlunun içindeki duyguyu öldüremiyordu. Çünkü Bobby sandığının aksine, hasta ya da lanetli falan değildi, sadece duyguları ve cinsel arzuları bakımından diğer erkek çocuklardan farklı yaratılmıştı, hepsi bu. Annesi öyle düşünse de, gerçekte dinsiz de değildi, gizlice gittiği, eşcinsel dostu kilise bile vardı çünkü.

İlginçtir Maryy baskı yaptıkça Bobby daha fazla “cehennemlik duyguları”nın peşinden koştu. Ama bir yandan da ailesi ve çevre karşısında suçluluk duygusu biriktirmeye başladı. Baskı ve suçluluk duygusu birbirini besledikçe besledi.

Kuzeni bu kör dövüşün içinden bir süreliğine bile olsa çıksın diye Bobby’i yanına alıp başka kente götürdü. Orada tanıştığı bir erkekle flörte başladı. Mutluydu gibiydi artık. Sevgilisi onu ailesiyle bile tanıştırdı. Bu durum Bobby’i şaşırttı. Kendi ailesi neden kabul etmesindi? Bu sefer o da cesaret alıp sevgilisini ailesine götürdü. Annesi beklediğinden de sert tepki gösterdi. Öyle ki, arkadaşının önünden aldığı bardakları Bobby’nin göreceği şekilde uzun uzun yıkadı Maryy. Bir daha hevesi kursağında kaldı. Üstelik annesi değişmediği taktirde, öyle bir oğlu olmayacağını, evlatlıktan reddedeceğini yüzüne söyledi. Dünyası büsbütün yıkıldı. Ait olduğu o sıcak evden bir daha boynu bükük dışlanmış çıktı.

Bobby’nin zindanı sadece seksüel eğiliminden ibaret değildi. Çok daha dazla çileliydi.

Şöyle ki, Bobby; ne gey barlardan ibaret, cafcaflı, pornografik LGBT hayata ait hissedebiliyordu, ne de ailedeki baskıyı kabullenebiliyordu. Araftaydı yani. Zaten bu yüzden mutlu olamıyordu. Tek istediği ailesinin onu olduğu gibi kabul etmesiydi. Belki çoğu LGBT bireyin istediği gibi.

Derken annesinin doğum günü hediyesine iliştirip gönderdiği, AİDS hastalığına vurgu yapan broşürle son kez yıkıldı. İlginçtir Maryy hep oğlunu korkutmayı seçmişti. Tanrıyla, cehennemle, İsa’yla…Şimdi de AİDS hastalığıyla. Çok kötü olmuştu. Bu sefer yolun sonuna gelmişti. Yine de bir çıkış arıyordu. Son bir umut sevgilisine ulaşmaya çalıştı. Telefonu kapalıydı. Tanıştıkları gey barın kapısına gitti. Sevdiği erkek gözlerinin önünde bir başka geyle sarmaş dolaş bardan çıktı. Son umut bildiği, kemiğe dayanan bıçak olmuştu.

Bobyy en yakındaki otobanın üst geçidine doğru yürüdü, ortasında durup, aşağıda hızla giden arabalara baktı. Birkaç saniye o kısacık , o bu dünyaya sığdırılamayan, o bir türlü kabul edilmeyen lanetli hayatı bir film şeridi gibi hızla gözünün önünden geçti. Kendini oracıkta aşağıya ölüme bıraktı.

Annesi Maryy anca biricik oğlunun intihar haberini alıp kahrolunca içinde bulunduğu karanlığı fark etti. Bobby bu sefer de intiharıyla onu sarsmıştı. İnandığı öğretilmiş bağnaz dini, günah ve günahkarlık kavramlarını sorgulamaya başladı. Ve sonunda büyük bir kahredici pişmanlık içinde; “Onu ben öldürdüm” dedi. Yalan da değildi hani. Bu sefer de kendi günahını temizleme sürecine girdi. Eşcinselliğe genel geçer inanıştan farklı bakan kilise ve rahiplerle tanıştı. Bobby’nin de onların toplantılarına gittiğini öğrendiğinde yüreğine su serpildi.

Kilisenin tavsiyesiyle başka LGBT çocuk sahibi ailelerle tanıştı. Ne onun ne de Bobby’nin yalnız olmadığını fark etti. Onların mücadelesine omuz verdi.

Artık kaybettiği Bobby’sini orada, onların mücadelesinde arıyordu. Onur yürüyüşlerinde on binlerle yürürken, herhangi bir genç eşcinsel erkeğin yüzünde görüyordu da hani. Hemen yanında bitip hasretle sarılıyordu Bobbysi’ne Maryy.

Mary’nin yerel bir “eşcinsel günü”nü desteklemek üzere toplanan belediye meclisinde yaptığı tarihi konuşma hem olgunlaşma sürecinin doruğuna geldiğinin, hem de asıl şimdi yitik Bobby’sini bulduğunun ispatı gibiydi:

“Cemaatlerinizde Bobby gibi çocuklar var. Siz bilmeseniz de her ‘amin’ dediğinizde, sizi dinleyen ve yakında duaları susacak olan çocuklar… Onların Tanrı’ya yakarışları yalnızca anlayış ve kabul görmek için, sevginizi hak etmek için; ama nefretiniz, korkunuz ve ‘eşcinsellik’ kelimesine karşı bilgisizliğiniz bir gün bu duaların susmasına neden olacak. Bu yüzden evinizde ya da ibadethanelerde ‘amin’ demeden önce düşünün. Düşünün ve hatırlayın; eşcinsel bir çocuk sizi dinliyor…”

Maryy ve oğlu Bobby’nin bu ibret dolu dramatik hikayesi “Dualar Bobby İçin” ismiyle önce kitaba sonra da beyaz perdeye konu oldu. 2009 yapımı Prayers for Bobby, LGBT temalı filmler içinde tam bir baş yapıttır. İflah olmaz eşcinsel karşıtlarına şiddetle tavsiye edilir. Ama özellikle de her Allah’ın günü, eşcinsel bir çocuğun bir köşede onları sessizce boynu bükük izlediği ihtimalini göz ardı ederek üst perdeden; “Eşcinsellik sapıklıktır” diyen din ve devlet otoritesine!

Gelelim Enes’e…

Başta da belirttiğim gibi “eşcinsellik” ayrıntısı dışında ikisinin hikayesi öylesine benziyor ki. Aynı yaştalar. Ailelerinin dinleri farklı ama bağnazlıkları aynı. İkisi de suçluluk duygusu içinde. İkisi de arafta. İkisi de bir çıkış yolu arıyor. Ve ikisi de aynı şekilde sonunda dayanamayıp intihar ediyor. 

Ama önemli bir fark daha var sevgili okuyucu. Bobby’nin ardından en önce annesi kendini sorgulamıştı.

Enes’in annesini bilmiyoruz, ama şu sözler babasına ait; “Kaldığı yer güzel insanların kaldığı yer. Orada kalmasını tavsiye ettim. Devlet yurdunda başvuru yapmadık. Durumumuz iyi. Manevi olarak ahiretine faydası olsun istedim. Ben 25 yıldır Risale-i Nur okuyorum. Bir zararını görmedim. Ben bu cemaatin 25 yıldır içindeyim. Kaldığı yerde hiçbir sorun yoktu. Sürekli arkadaşlarıyla iletişim halindeydik. Birkaç ay kalır sonra alışır dedim. Cenazeyi aldık şu an dönüyoruz Hatay’a. Biz kimseden şikayetçi değiliz. Olaydan sonra durumunu daha iyi anladık”.

Nasıl? Gayet soğukkanlı öyle değil mi?

“Olaydan sonra durumunu daha iyi anladık” ne demekse…

“Çok sessiz biriydi, sürekli telefonla oynuyordu” da demiş, ya sabır!

Peki ya Enes’in içinde debelendiği cemaat?

Hiç sormayın, onlar özeleştiri şöyle dursun, utanmadan hâlâ karşı mahalleyi suçluyorlar. “Enes’in imanını çaldınız” diyorlar.

Enesler’e kıyan kendileri değilmiş gibi!

Ha bu arada şayet Bobby’nin annesi Maryy Müslüman olsaydı oğlunun sırf eşcinsel diye ebediyen cehennemde yanmayacağını bilirdi. Çünkü İslam’da eşcinsele ne bu dünyada ne de öteki dünyada öngörülen bir ceza yok.

Ama buna karşın,  intihar İslam’da en büyük günahlardan sayılıyor. Cezasını çektikten sonra ancak cennete girebileceğine inanan da, hatta ebediyen cehennemde kalacağını öne sürenler de var. Cenaze namazının kılınamayacağını söyleyen de.

Ama yine de biz Enes’e dua edelim olur mu, sevgili okuyucu.

Köhnemiş, karanlık dini zihniyete inat!

Bugün;

Dualar Enes İçin!

Yazar: Deniz Elin Deniz

2 YORUMLAR

  1. ölümü bizleri üzdü,rabbim mağfiret etsin. intihar mektubunu okudum. çaresiz kalmış gibi bir ruh haline girmiş. aile hahikaten baskıcımı orasını bilemem. cemaatin insan yetiştirme eğitimini her insan kaldıramayabilir. enesde onlardan biri. kimi çok mutlu olurken, kimi boğulabiliyor. illa cemattemi yetişmesi lazım, red edebilecek akıl ve yaşta enes. Baba zorladı ise yazık etmiş.. Allah hangi cemaatten misin diye soracak, kişinin müslüman olması iman ve islam şartlarını yerine getirmesi kafi. cemaati seven gençler de dolu. severek ,iştiyakla bu işi yapıyorlar. insan kendini ve çoçuğunu bilmeli. çoçuk cemaate göre değilse al rahat bırak , yok seviyorsa eyvallah diyecek bir şey yok.

  2. Gençlere eğitimini tamamlayıncaya kadar DEVLET para tahsis etmeli ekonomik özgürlüğü olmalı ailesinin eline hiç ihtiyacı olmamalı.Enes gb. gençlerde nerede kalacaklarına kendileri karar verebilirler.şimdiki devlet bursu 500 tl civarında olsa gerek
    ister istemez baba parasına da cemaat ve vb. sağcı solcu yapıların sunduğu maddi imkanlara da gebe kalırsın.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz