Elveda

8
Elveda

—————————————————

Seçimmetre: İktidarın değişmesine 79 gün kaldı

—————————————————

Gerek çocukluğumda ailemden aldığım ilk terbiye, gerek kendi karakter yapım ve gerekse mensubu olmakla her zaman gurur duyduğum, Ülkücü-Milliyetçi İdeoloji nedeni ile her zaman devletime, kanunlara ve milletime saygılı, bağlı ve sadık bir kişi oldum.

Benim düşünce yapımdaki insanlar için devlet, bir “baba” gibidir ve kutsaldır. Yani bizim için “Devlet Baba” yapısındadır. 

Nasıl ki bir insan, biyolojik babasından gelen bir uyarıyı dikkate alırsa, ben de Devlet Baba’dan gelen bir uyarıyı, son derece dikkate alırım ve aldım. 

Şuna eminim ki, Devlet Baba bana bir uyarıda bulunmuşsa, devletim ve milletimin yanında, bu ayrıca benim kendi iyiliğim içindir, aynı zamanda. 

Günlük köşe yazısı yazmaya başladığım 22 Nisan 2022 tarihinden beri, 307 adet köşe yazım yayımlandı. Bu 308. ve son yazım.

Ocak Medya’daki yazılarımı, bugünkü yazı itibari ile sona erdiriyorum.

Bana köşe yazısı yazma imkânı veren, yazdığım hiçbir yazıya sansür uygulamayan ve içeriğine müdahale etmeyen, GYY Sinan Bey’e teşekkür ederim.

Yazdığım köşe yazılarının herhangi birisi ile herhangi bir şekilde birisini kırdı isem, özür dilerim. Hakkını helal etmesini dilerim. 

Dileyene kanun nezdinde şikayet yolları açıktır, ama henüz bana gelen bir savcılık soruşturması yok.

Eğer varsa, benden yana hakkım herkese helal olsun.

Tatlılıkla veda etmek için, sizlere zootekni alanından bir fıkra ve çocukluğumdan bir anı ile veda edeceğim.

İlk olarak, fıkra şöyle: Bir gün, bir grup insan;

-“Köpek mi daha hızlı koşar, yoksa çita mı?” diye bir iddiaya girmiş ve bir yarışma düzenlemişler. 

Köpekler koşmaya başlamış, ama çita yerinden hiç hareket etmemiş. Yarışı yöneten sorumlusu kişiye, ne olduğu sormuşlar. Yarış sorumlusu şöyle demiş; 

-“Bazen kendini kanıtlamaya çalışmak, kendine hakarettir.

Anlatacağım çocukluk anım ise şöyle:

Ocak Medya’daki yazılarımda defalarca dile getirdim. Köy kökenliyim, köylü çocuğuyum. Bu özelliğim, benim için her zaman bir gurur vesilesi olmuştur.

Anam, babam 1958 yılında evlenmişler ve köyden çıkmışlar. Evin en büyük evladı olan ben ve benden sonra dünyaya gelen 2 erkek kardeşim ile bacım şehirde doğduk ve yaşadık. 

Babamın köyü, Zile’ye bağlı Küçüközlü (Küçük İsa), annemin köyü ise Evrenköy (Kızılcin)’dir. Çocukluk günlerimizde, yaz tatillerinde kardeşlerimle muhakkak bu köylere gider ve vakit geçirirdik.

Yanlış hatırlamıyorsam, ortaokul çağındaydım.13-14 yaşlarında olmalıyım. Babamın köyü Küçüközlü’deyim.  

Köyümüzde, Hark Altı denilen ve sebze ekilen mevkie gidiyordum.  Yolumun üstünde son ev, babamın dayısının oğlu Memiş Amca’nın evi idi. 

Eve yaklaşınca baktım ki, Memiş Amca’nın babası, babamın dayısı Tokat Dayı, bir çukurun başında oturuyor. Aslında adı Osman idi, ama köyde Tokat Dayı olarak anılır idi.

Merakla Tokat Dayı’nın yanına yaklaştım. Meğer Tokat Dayı ve oğlu Memiş Amca, evin önündeki bahçeye içme suyu kuyusu kazıyorlarmış. 

Kuyunun başına gelince, kuyuya baktım, kuyunun içinde Memiş Amca var.

Kuyu, yaklaşık 1,5 metre çapındaki bir içme suyu kuyusu idi. Ben oraya vardığımda, yaklaşık olarak 5-6 metre kazmışlardı. Henüz su çıkmamıştı, ama kuyunun dibi nemlenmişti. Su çıkması yakındı.

Bir su kovasına urgan bağlamışlar. Urganın ucu, kuyunun başında, yukarıda bekleyen Tokat Dayı’nın elinde idi.

Zemin toprak olduğu için, Memiş Amca kazma ile toprağı kazıyor, çıkan toprağı, sapı kısa bir kürek ile bir su kovasına dolduruyordu. Kuyunun başında bekleyen Tokat Dayı, kovayı yukarı çekiyor ve kovadaki toprağı boşaltıp, boş kovayı tekrar aşağıya sallandırıyordu.

Tokat Dayı, kovayı yukarı çekerken, ister istemez kova sağa sola sallanıyor, hatta bazen kuyunun yan duvarlarına çarpıyordu. Bu arada, bir miktar toprak parçası da Memiş Amca’nın üstüne dökülüyordu. 

O an kafama bir soru takıldı. O tarihlerde 70’li yaşlarında olan Tokat Dayı’ya;

-“Tokat Dayı, bi soru soracaam” dedim.

-“Sor, yavrum” dedi.

-“Kuyu dar, kova ağır. Kovayı yukarı çekerken, ya Memiş Amca’nın kafasına düşürürsen?” dedim. 

Tokat Dayı’nın bana verdiği cevap, hayatımda duyduğum en anlamlı laflardan birisi idi. Aradan geçen yaklaşık 50 yıla rağmen, hiç unutamadım.

-“Bir baba, evladının başına bu kovayı düşürmez, yavrum” dedi. 

Kıssadan hisse. Bana uyarı yaparak, yazılarımı sonlandırmamı sağlayan Devlet Baba’ya mesajım şudur: 

Ben, kuyu kazmayı bıraktım. Baba da, evladının başına kova düşürmesin

Önceki İçerik Depremlerin Nedeni Toplumsal Çürümedir 
Sonraki İçerik Başkaları ile aramızdaki fark: Başkaları her şeyi bir kez yaşarken bizde tarih hep tekerrür ediyor…
1962, Etimesgut doğumlu. Tokat’ın Zile İlçesi’nden Atatürkçü, milliyetçi, zooteknist, SP seveni, Alevî dostu, evcil hayvanların fahri avukatı, feminist ve motosikletçi bir köylü çocuğudur. 1984 yılında Ankara Ziraat F., Zootekni B.’nü bitirdi. 1997'de Birleşik Krallık, U. of Aberdeen’de yüksek lisans, 2007'de Ankara Ü., Fen Bil. Enst. (Zootekni B.)’nde doktora çalışmasını tamamladı. Mesleği ziraat dışında, Çerkez Kültürü ve Alevilik gibi sosyal alanlarda da amatörce akademik çalışmalar yapmaktadır. Kitap okumak ve motosiklet kullanmak özel ilgi alanlarıdır. “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” görüşünü savunan, hararetli bir hayvan sever ve hayvan hakları savunucusudur.

8 YORUMLAR

  1. Orhan hocam! öncelikle yüreğine, kalemine sağlık. Ocak Medya ve okurlar için büyük bir kayıp, İnşallah bir gün yazılarını yine okumaya devam ederiz.
    Benim için bugün çok ilginç bir gün
    Sabah haberlere bir göz attım, birinci haber ekşi sözlük erişime engellenmiş, ikinci haber bir tv kanalına kapatma cezası verilmiş ve üçüncü haber ise bir köşe yazarının yazılarına son ver(diril)mesi bu günün şoku oldu. Umarım bunlar son olur. aksini düşünmek bile istemiyorum, bir yer(ler)den düğmeye basan mı oldu? Alla muhafaza yanlış düğmeye basar. dikkatli olmakta Fayda var.
    Sayın hocam kıssadan hissede verdiğin mesajı çok iyi anlıyorum, fakat anlamıyorum, sen anla atık.
    Bir okur olarak saygılarımı sunuyor, ben de hakkımı helal ediyorum.
    Yolun açık olsun…

  2. Bu baba nasıl baba ise, her zaman hayırlı evlatlarını, hayırsız evlatları yaşasın diye Tanrısına kurban veriyor..
    Tecrübe, birikim ve duyuşlarını aktarma becerisi ile sizi Anadolu irfanının yıldızlarından birisi gibi görüyorduk oysa..
    Hayırlara diyelim..
    Sağ kalırsak sizi umumu efkarda temaşa edeceğiz yine inşallah.. Babalar da ölür çünkü..

  3. Devleti sevecegine insanı bireyi sev birey mutlu ve refah degilse devlet bugünkü gibi imkanları ölçüsünde yardım eder olan ölene olur yine olur yine olan ölene olur ırkına sahip çık ama t.c.nin kurucusu gibi herkesi türk yapmaktan vaz geçtiğin gün hem bu dünyada hayırlı iş yapmış olursun hemde allah bilir ki o dünyayı kurtarmış olursun tez elden bu okumanın üzerinden entelektüel olursun inşallah saygılar

  4. sayın hocam yazılarınız çok öğretici hayata bakışımızı değiştirici yaratılmış her canlıya sevgiyi ve saygı görmemizi öğretti.
    sevgi ve saygı göstermeyenlerde bu mecra da tarafınızdan cesaretle seviyeli bir şekilde ifşa edildi.
    bu ülke normale döndüğünde inşallah yazılarınıza tekrar başlarsınız.
    aslında siz bize hakkınızı helal edin yazılarınıza yorumlarımızla gereken destek de eksik kalmış olabiliriz.

  5. Yazar’dan alıntı:
    „Kıssadan hisse. Bana uyarı yaparak, yazılarımı sonlandırmamı sağlayan Devlet Baba’ya mesajım şudur:

    “Ben, kuyu kazmayı bıraktım. Baba da, evladının başına kova düşürmesin”

    Yazılarınızın büyük bir kısmını ilgiyle okudum. Yazılarınız için teṣekkürler.

    Okuduğum yazılarınızın devlet aleyhine olduğunu hiç düṣünmedim.

    Ama, „Devlet Baba“ derken benim anladığım devleti kastetmediğinizi düṣünüyorum.

    Aslında devletin koruması altındaki basın ve ifade özgürlüğünün ne hale geldiğinin bugün somut bir örneğini yaṣıyoruz.

    Size sıhhatli ve baṣarılı bir gelecek dilerim.

  6. Buraya mesaj mesaj yazan herkese teşekkür ederim.
    Yazılarıma, bir aksilik olmazsa bugün tekrar başlıyorum.
    Yazılarımı için sonlandırdığımı, bugünkü yazımda okuyabilirsiniz…
    Saygılarımla…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz