Emeviler’in Ehli Beyt’e Zulümleri

1
Mehmet Gündoğdu
Latest posts by Mehmet Gündoğdu (see all)

İslam tarihinde 10 Muharrem de meydana gelen Kerbela Faciası’ yazmak istedik. 

Ancak öncelikle Emeviler’in ve Abbasiler’in Ehli Beyte yaptıkları zulümleri özetle anlatalım istedik.Arkasından ‘Kerbela Faciası’nı ve Ehli sünnet imamlarından İmamı Azam Ebu Hanife’nin ehli beyt ile münasebetlerini yazdık. İlk bölümü, Emeviler’in Ehli Beyt’e Zulümleri’ni buyurun okuyalım.

İslam öncesinde, Ehl-i Beyt’in mensup olduğu Haşim oğulları ile Kureyş’in diğer büyük kolu olan Ümeyye oğulları ( Emeviler ) arasındaki siyasi ilişkilerin genel olarak bir nüfuz mücadelesi şeklinde geçtiği söylenebilir.

Hz. Peygamber ve ilk iki halife döneminde bu siyasi ilişkiler nispeten sükunet bulmuş ise de Hz. Osman (ö.35/656) zamanından itibaren tekrar gerginleşmeye başlamıştır. 

Bu çekişme Hz. Ali’nin (ö.40/661) hilafeti sırasında tamamen gün yüzüne çıkmıştır. Bu dönemde Hz. Ali tarafından yönetimden uzaklaştırılan Ümeyye Oğulları’nın muhalefeti sonucu Cemel ve Sıffin gibi binlerce müslümanın kanlarının döküldüğü iç savaşlar meydana gelmiştir. Ermevilerin iktidarı haksız bir şekilde ele geçirmesi sonucunda ise bu iki aile arasındaki gerginliğin geçmişe nispetle daha şiddetli bir boyut kazandığı görülmüştür.

Yine bu dönemde Haşim Oğulları ile Ümeyye Oğullan arasındaki eski çekişmeler hatırlanıp gündeme getirilmiştir.  Her fırsatta, Ümeyye oğulları, Haşim Oğulları tarafından daha önce haksızlığa uğratıldıklarını, bazı yakınlarının Bedir’de öldürüldüğünü dile getirirken; 

Haşim Oğullarıda Hz. Hamza’ya yapılanları gündeme getirmiş ve Ümeyye Oğulları’nın Hz. Ali ile olan mücadelesini daha önce bu ailenin Hz. Muhammed ile olan mücadelesine benzetmişlerdir.

Hz. Hasan’ın antlaşma yolu ile hilafeti devretmesi sonucunda iktidarı tamamıyla ele geçiren Muaviye b. Ebi Süfyan’ın (60/680) Emevi Devleti’nin temellerini atıktan sonraki ilk işi, Haşim Oğulları’nı yönetimden tamamen uzaklaştırmak olmuştur. Bununla da yetinmeyen Muaviye halk arasında Hz. Ali ve yakınlarına duyulan bağlılığın izlerini silmek için elinden geleni yap- mıştır. 

Yine bu dönemde, Hz. Ali Oğulları ile taraftarları, Muaviye tarafından dolaylı veya doğrudan gözden düşürülmeye, sindirilmeye ve çeşitli şekillerde cezalandırılmaya çalışılmıştır.

Öyle ki bu dönemde cuma ve bayram hutbelerinde minberlerden alenen Hz. Ali’ye sebbedilmiş/küfredilmiş, onun ailesine karşı valiler kanalı ile yıpratma siyaseti uygulanmıştır.

Hatta halka dinletilmesi için, Hz. Peygamber’in uygulamalarının aksine hutbe farz namazından öncesine alınmıştır. Bu kötü muameleyi İbn Hazm, ‘Cuma Namazı’ konusunu işlerken meseleye şöyle yer vermiştir:

“Ümeyye Oğulları, halkın namazdan sonra dağılıp gitmesinden ve kendi hutbelerini dinlememesinden dolayı hutbeyi namazdan önce okumak şeklinde bir bidat çıkardılar. Halkın dağılıp gitmesinin sebebi ise onların hutbede Ali b. Ebi Talib’e  lanet okuyup küfretmeleriydi. Müslümanlar buna tahammül edemedikleri için farz namazın sonunda hutbeyi dinlemeden kaçıp gidiyorlardı.

Bu uygulamaya şiddetli bir şekilde karşı çıkan Hz. Hasan, Muaviye ile yaptığı sulh antlaşmasında Hz. Ali’ye sebbedilmesinden vazgeçilmesi şartını da ileri sürmüştü.

İlkönce tüm şartları kabul ettiğini açıklayan Muaviye, diğer şartların önemli bir kısmını yerine getirmediği gibi, Hz. Ali’ye sebbetme uygulamasına da son vermemiştir. Hz. Ali’ye yapılan bu hakaretlerin Muaviye’nin kendi kabilesini dahi rahatsız ettiğini ifade eden İbn Ebi’l-Hadid, Ca- hız’dan şu rivayeti nakletmiştir:

Ümeyye Oğulları’ndan bir grup Muaviye’ye giderek, “Ya Emirü’I-Müminin! Artık arzularına ulaştın. Ne olur bu adama (Hz. Ali’ye) küfür ve lanet etmeyi bırakıver”dediler. 

Muaviye dedi ki: “Hayır vaIlahi, çocuklar bu inançla büyüyüp, büyükler yaşlanıncaya ve onun faziletini ağzına alacak biri bulunmayıncaya kadar bundan vazgeçmem”. Dedi.

Muaviye’nin başlatmış olduğu Hz. Ali’nin şahsında Ehl-i Beyt’e karşı bu haksız ve çirkin uygulamalar; sergilenen kin ve nefret, Emevi halifeleri tarafından Ömer b. Abdülaziz’e kadar devam ettirilmiştir. 

H.99/M.711 yılında Ömer b. Abdülaziz tarafından Hz. Ali’ye hakaret etme uygulaması kaldırıl mışsa da bazı yerlerle bu uygulamalanın uzantılarının devam ettiği görülmüştür.

Emevilerin Ehl-i Beyt’e karşı olan düşmanca politikaları bunlarla sınırlı değildir. 49/669 senesinde vefat eden Hz. Hasan’ı, babasının vasiyeti üzerine Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın evine defnetmek isteyen Hz. Hüseyin, Muaviye’nin engeli ile karşılaşmış ve Hz. Hasan Baki mezarlığına defnetmek zorunda kalmıştır.

İktidarı Haşim Oğullan’na kaptırmak istemeyen Muaviye, Hz. Hasan ile yaptığı antlaşmaya sadık kalmamış ve oğlu Yezid’i kendisine halef tayin etmiştir.

Muaviye’den sonra halife olan Yezid’in ilk işi, Haşimilerden biat istemek olmuştur. Halife bununla da yetinmemiş, o zamana kadar geri planda durup kendini ibadete vermiş olan Hz. Hüseyin’den zorla biat almaya yeltenmiştir. Bu baskı karşısında Hz. Hüseyin Emevilere karşı çıkmak zorunda kalmış ve bu başkaldırı girişimi Kerbela’da faciası ile sonuçlanmıştır.

H z . Hüseyin ve orada bulunan yakın akrabalarının şehit edilmesi ile neticelenen Kerbela Vak’ası’ından (61/680) sağ kalan Ali Oğulları mensubları Şam’a götürülmüş ve daha sonra da Yezid tarafından Medine’ye gönderilmiştir. 

Bu konu 10 Muharremde “Kerbela Faciası”adıyla iki bölüm halinde yayımlanacaktır.

Kerbela hadisesi sonrasında Ali Oğulları arasında öne çıkan Ali b. Hüseyin b. Zeynel Abidin ise hayat boyunca siyasi olaylara karışmamaya özen göstermiştir. İmamiyye Şia’sının dördüncü imam saydığı Zeynelabidin bu yolla kendisini ve ailesini iktidardan gelebilecek tehlikelere karşı korumak istemiştir.

Zeynelabidin’in iktidar aleyhine gelişen olaylar karşısındaki tavrını açık bir şekilde ortaya koyduğu hadise Harre Vak’ası olmuştur. O ve yakınlarından hiç kimse , Medinelilerin çeşitli gerekçelere dayanarak gıyabında Yezidi görevden uzaklaştırmaları  ile 6 3 / 6 8 3 yılında baş gösteren  Harre Vak’asına  ve bu dönemde Ali Oğulları adına yapılan diğer isyan hareketlerine katılmamışlardır.

Bununla birlikte, toplum üzerinde acı tesiri devam etmekte olan Kerbela’nın intikamını almak için Kufe kökenli başkaldırı girişimlerine, Ehl-i Beyt dışındaki Ali Oğullan’nın diğer üyelerinden ciddi anlamda katılımlar olmuştur.

Ancak bu isyan girişimlerinin üzerine sert bir şekilde gidilmiş ve özellikle Hüseyin Oğulları ciddi bir şekilde takibe alınarak bu aileye ve taraftarına göz açtırılmamıştır.

Yezid b. Muaviye’den iktidarı devralan Halife Abdülmelik b. Mervan (ö.65/705) seleflerinin aksine Ali Oğulları’nı doğrudan karşısına almak istememiştir. Bu sebeple de açıktan bir isyan teşebbüsü olmadığı sürece, onları iktidarın tabii muhalifleri sayarak onların üzerine gitmemiştir.

Nitekim Abdülmelik, Haccac’a yazmış olduğu mektupta BerniHaşim’e karşı dikkatli olması konusunda onu şöyle uyarmaktadır: “Ebu Talip Oğullarından beni uzak tut . H a r b ailesinin (Beni Ümeyye Oğullarının) onlara hücum ettikleri zaman zafere ulaşamadıklarını gördüm.”

Ömer b. Abdülaziz dönemine gelindiğinde ise Ali Oğullarının rahat bir nefes aldığı görülmektedir. Bu dönemde Hz. Ali’yi lanetlemek yasaklanmış, Ali oğulları ile dönemin iktidarları arasında çoğu zaman gerilime neden olan Fedek (Hz Muhammed’in özel mülkü) arazisi de eski sahipleri olan Haşim Oğullarına iade edilmiştir.

Ömer b. Abdülaziz’in hakkaniyetli idaresi , Ali Oğulları tarafından mukabele görmüş ve memnuniyetle karşılanmıştır. Nitekim bu memnuniyeti beşinci İmam Muhammed el-Bakır şöyle ifade etmektedir: “Her kavmin bir necibi  vardır. Beni Ümeyye’nin necibi de Ömer b. Abdülaziz’dir ve o kıyamet gününde tek bir ümmet olarak haşrolunacaktır. ” 

Ancak, Hüseyin Oğulları’nın rahata kavuştuğu bu dönem uzun sürmeyecektir. Muhammed Bakır’ın baba-bir kardeşi Zeyd b. Ali, Hişam b. Abdülmelikin’in başında olduğu Emevi iktidarına karşı isyan hareketi başlatacaktır. Kısa sürede bastırılan bu isyan sonuncunda ise Ali Oğulları ağır bir darbe yiyecek Ehli Beyt mensupları her türlü şiddete ve baskıya maruz kalacaktır. 

Bununla birlikte, Ehl-i Beyt içerisinde Zeynelabidin ile başlayan ku’ud (pasiflik) politikasını, bu dönemde oğlu Muhammed el-Bakır sürdürecek ve kardeşi Zeyd’in isyan davetine karşılık vermeyecektir.

Kaynak: İ.Ü İlahiyat Fakültesi Dergisi,  Zekeriya DOGRUSÖZLÜ, “Ehl-i Beyt imamlarının Dönemin İktidarları ile Olan ilişkileri • 133

1 Yorum

  1. İslam dünyasında yezidler muaviyeler haccaclar şimdide var ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir.
    Yalancılık verdiği sözü tutmama emanete hıyanet islam dünyasında idareciler tarafından sıradan durumlardır.
    İronik olarak bu idareciler kendilerini halis müslüman olarak tanımlarlar
    İslam tarihi müslümanların birbirlerine yaptıkları zulüm savaş katliamlarla doludur.
    Bugün ülkemizde diyanet namazdan önce okunması bidat olan hutbeyi namaz sonrasına alıp bu bidata son verse acaba okunan hutbeyi kaç kişi dinler merak ediyorum.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz