Enflasyon tahmini yüzde 14,1’den yüzde 18,4’e güncellendi..

0

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, bu yılın dördüncü enflasyon raporuna ilişkin bilgilendirme toplantısı düzenledi. Merkez Bankası, 2021 sonu enflasyon tahminini, yüzde 14,1’den yüzde 18,4’e yukarı yönlü güncelledi.

TCMB’nin yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nda, enflasyonun 2021 sonunda orta noktası yüzde 14,1 olmak üzere, yüzde 12,2 ile yüzde 16,0 aralığında gerçekleşeceği öngörülmüştü.

“15 Ekim itibarıyla rezerv miktarımız 126 milyar dolara yükseldi. Para politikasının aktarım mekanizmasını kuvvetlendirmek için rezerv birikiminin devamını amaçlıyoruz.” diyen Kavcıoğlu, enerji fiyatlarının son dönemde hızlandığını belirterek “Küresel enflasyondaki yükseliş, merkez bankaları tarafından yakından takip ediliyor. Enflasyonun 2022 sonunda beklentilere yakınsayacağını öngörüyoruz. Ticari kredi faiz oranlarındaki düşüşün etkisiyle önümüzdeki dönemde krediler sabit sermaye yatırımlarını daha fazla destekleyecektir. Gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki belirleyici etkisi tüm dünyada önemini korumakta. Bu eğilimi Türkiye’de de gözlemliyoruz. Enflasyonun 2021 sonunda yüzde 18,4 olacağını, 2022’de yüzde 11,8, 2023’de yüzde 7’ye gerileyeceğini, orta vadede yüzde 5’te istikrar kazanacağını düşünüyoruz.” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlenen “Enflasyon Raporu 2021-IV Bilgilendirme Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, gıda enflasyonu varsayımlarını uluslararası fiyatlarda gözlenen artışlar ve tarımsal kuraklık gelişmelerini dikkate alarak 2021 ve 2022 yılları için yukarı yönlü güncellediklerini ifade etti.

Küresel iktisadi faaliyet üzerinde delta varyantı kaynaklı belirsizliklerin artmasına rağmen, dış talep görünümüne ilişkin varsayımlarında, geçen rapor dönemine göre bir güncelleme olmadığını anlatan Kavcıoğlu, “Maliye politikası ve finansal politikaların, para politikası ile eşgüdüm içerisinde, enflasyonda öngörülen düşüş patikasıyla uyumlu bir makro çerçevede belirleneceği bir orta vadeli görünümü esas aldık.” dedi.

Kavcıoğlu, enflasyon ve çıktı açığı tahminlerini de paylaşarak, şunları kaydetti: “Temel varsayımlarımız ve kısa vadeli öngörülerimiz doğrultusunda, para politikası duruşunun, geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla enflasyonun yeniden düşüş eğilimine dönmesini sağlayacak sıkılıkta oluşturulmaya devam edileceği bir görünüm altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngörüyoruz.”

“Enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz”

Bu çerçevede, enflasyonun 2021 yıl sonunda yüzde 18,4 olarak gerçekleşeceğini, 2022 yıl sonunda yüzde 11,8’e ve 2023 yıl sonunda ise yüzde 7 seviyesine geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini bildiren Kavcıoğlu, “Böylece, 2021 yıl sonu enflasyon tahminini 4,3 puanlık güncellemeyle yüzde 14,1’den yüzde 18,4’e yükselttik.” dedi.

Kavcıoğlu, bir önceki rapor dönemine göre gıda fiyatları ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları varsayımlarındaki güncellemelerin enflasyon tahminini sırasıyla 2,1 puan ve 1,5 puan artırdığını söyledi.

Yönetilen/yönlendirilen fiyatların ise büyük ölçüde alkol-tütün kaynaklı olarak tahmini 0,3 puan yükselttiğini dile getiren Kavcıoğlu, çıktı açığındaki güncellemenin de tahmini 0,4 puan yukarı çektiğini ifade etti.

Kavcıoğlu, “2022 yıl sonu enflasyon tahminini de yüzde 7,8’den yüzde 11,8’e yükselttik. Başlangıç koşullarındaki güncellemenin enflasyonun ana eğilimine etkileri, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 2,2 puan artırdı. Diğer yandan, gıda enflasyonu varsayımındaki güncelleme tahmini 1 puan artırırken, çıktı açığındaki değişiklik ise 0,8 puan yükseltici yönde katkıda bulundu.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, küresel iktisadi faaliyette yılın ilk yarısında yaşanan toparlanmaya rağmen yakın dönemde açıklanan güven endekslerinin yeni tip koronavirüs salgınının etkisiyle gerilemeye başladığını söyledi.

Salgında yeni varyantlarla küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü risklerin canlı kalmasının bazı ülkelerin büyüme tahminlerinin aşağı yönlü güncellenmesine neden olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, “Büyüme tahminleri Almanya ve ABD başta olmak üzere en çok ihracat yaptığımız ülkelerden bir kısmı için aşağı yönlü güncellenirken, İtalya ve Rusya gibi önemli ticaret ortaklarında yukarı yönlü güncellendi.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, küresel PMI endekslerinin, ulaştıkları tepe noktasına kıyasla gerilediğini, imalat ve hizmet sektörleri için 50 eşik seviyesinin üzerinde kalmaya devam ettiğini belirterek, bu gelişmelerin Türkiye’nin dış talep görünümünün olumlu seyrini koruduğunu gösterdiğini ifade etti.

Gelişmiş ülkelerin birçoğunda istihdam seviyesinin salgın öncesi düzeyinin altında seyrettiğini dile getiren Kavcıoğlu, “Emtia fiyatları bir önceki rapor dönemine göre ortalama olarak artmakla birlikte enerji ve enerji dışı fiyatların farklılaşması devam ediyor. Ham petrol ve doğal gaz fiyatlarının artmasıyla enerji fiyatları son dönemde hızlandı. Diğer taraftan, enerji dışı emtia fiyatları ürün bazındaki farklılaşmaların etkisiyle yataya yakın bir seyir izlemektedir.” dedi.

“Enflasyondaki düşüşün zamanlamasına dair belirsizlik sürüyor”

Kavcıoğlu, küresel talepteki toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artışın uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açtığına dikkati çekti.

Başlıca tarımsal emtia ihracatçısı ülkelerde yaşanan iklim koşullarının küresel gıda fiyatlarına olumsuz yansıdığını dile getiren Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

“Küresel enflasyondaki yükselişin enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri merkez bankaları tarafından yakından takip ediliyor. Gelişmiş ülke merkez bankaları enflasyondaki yükselişin talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte büyük ölçüde geçici nitelikte olacağını ancak enflasyondaki düşüşün zamanlamasına dair belirsizliğini koruduğunu belirtiyor. Bu çerçevede, gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürüyor ve varlık alım programlarına devam ediyor. Gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda da gerek güncel enflasyon gerçekleşmeleri gerekse enflasyon beklentileri hedefin üzerinde seyrediyor. Bununla birlikte beklentilerin, enflasyonun 2022 yıl sonunda hedeflere yaklaşacağını öngörüyoruz.”

Kavcıoğlu, küresel piyasalarda gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarının dalgalı bir seyir izlediğine işaret ederek, Çin dışındaki gelişmekte olan ülkelerde son dönemde portföy çıkışlarının gözlemlendiğini bildirdi.

“Öncü göstergeler iktisadi faaliyetin güçlü seyrettiğini gösteriyor”

Küresel enflasyon gelişmeleri ve enerji fiyatlarındaki yükselişlerin de etkisiyle mevcut rapor döneminde küresel risk iştahının dalgalı seyir izlediğini söyleyen Kavcıoğlu, “Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubunda risk primi ve ima edilen döviz kuru oynaklıkları yükselirken, dolar endeksindeki güçlenmenin de etkisiyle döviz kurlarında değer kaybı yaşandı.” ifadesini kullandı.

Kavcıoğlu, 2021’in ikinci çeyreğinde milli gelirin çeyreklik bazda yüzde 0,9, yıllık bazda yüzde 21,7 arttığını anımsatarak şu bilgileri verdi:

“İktisadi faaliyet, bu dönemde salgın kısıtlamaları ve finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte bir miktar ivme kaybetse de uzun dönem eğiliminin üzerinde kalmaya devam etti. İkinci çeyrekte dönemlik büyümeye hem iç talep hem de net ihracat katkı verdi. İç talebin katkısında özel tüketim öne çıkarken, kamu harcamaları ve yatırımlar ılımlı seyretti. Net ihracatın büyümeye verdiği katkıda ise gerek güçlü seyreden ihracat gerekse altın ithalatındaki yavaşlamayla gerileyen ithalat rol oynadı.”

Öncü göstergelerin iktisadi faaliyetin yılın üçüncü çeyreğinde dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğini gösterdiğini dile getiren Kavcıoğlu, şöyle konuştu:

“Sanayi üretimi, temmuz-ağustos aylarında yükseliş eğilimini sürdürdü. Ciro endeksleri, yurt dışı talebin üçüncü çeyrekte, özellikle ara malı ve sermaye malı sektörlerinde sanayi üretimini desteklemeye devam ettiğine işaret ediyor. Aşılamanın hızlanması, küresel ekonomideki toparlanma sürecini destekliyor. Türkiye’de ve tüm dünyada aşılama oranlarının artmasıyla birlikte salgın tedbirlerinin kademeli olarak kaldırılması, dış talebin iktisadi faaliyete katkısını artıran bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Diğer yandan, virüsün yeni varyantlarının ortaya çıkmasının da etkisiyle vaka sayılarında gözlenen artış, salgının seyrine ilişkin belirsizliklerin devam etmesine neden oluyor.”

Kavcıoğlu, aşılamanın toplumun geneline yayılmasının salgından olumsuz etkilenen, başta turizm olmak üzere hizmetler sektörünün canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanıdığına işaret etti.

“Talepteki dengelenme, enflasyon ve istihdam üzerinde olumlu etki ediyor”

Perakende satış hacim endeksinin, salgın sürecinde açılmanın etkisiyle kuvvetli bir artış kaydettiğini belirten Kavcıoğlu, “Haziran ayından bu yana aşılamadaki güçlü ivmeyle birlikte kısıtlamaların hafifletilmesi, turizm faaliyetindeki ve ilgili hizmet kalemlerindeki toparlanma eğiliminin belirginleşmesinde rol oynamaktadır. Dayanıklı tüketim malları talebi yavaşlarken, dayanıksız tüketim mallarında bir toparlanma gözlenmektedir. Talepteki bu dengelenme, cari işlemler dengesi, enflasyon ve istihdam üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı önem arz ediyor.” dedi.

Kavcıoğlu, ilgili anket verilerine göre firmaların gelecek için yatırım harcamalarını artırmayı planladığına dikkati çekerek, “İmalat sanayi firmalarının yatırım eğilimleri üçüncü çeyrekte 2011 yılı üçüncü çeyreğinden bu yana en yüksek değerini almıştır. Ekim ayında da yatırım eğilimindeki artış sürmüştür. Bu artışı farklı ölçekteki firmalar genelinde görüyoruz. Sektörel açıdan değerlendirdiğimizde de ara malları ve yatırımlarda daha güçlü olmak üzere ana sektörler geneline yayılan bir yatırım eğilimini gözlemliyoruz.” diye konuştu.

Yatırımlar ve krediler arasındaki ilişki açısından bakıldığında, üçüncü çeyrekte firmaların sabit yatırıma yönelik kredi talebinin yükseldiğini dile getiren Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

“Para Politikası Kurulu kararlarımızda parasal duruştaki sıkılığın ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başladığını belirtmiştik. Ticari kredi faiz oranlarındaki düşüşün de etkisiyle önümüzdeki dönemde krediler sabit sermaye yatırımlarını daha da fazla destekleyecektir. İstihdama ilişkin yüksek frekanslı veriler, açılmanın etkisiyle iş gücü piyasasında da toparlanmaya işaret ediyor. Hizmetler sektörü istihdamı, salgına dair kısıtlamaların da etkisiyle daha yavaş bir toparlanma sergilemişti ancak son dönemde burada güçlü bir istihdam artışıyla salgın dönemi kayıplarının tamamının telafi edildiğini gördük. Ayrıca güçlü giden ihracatın da katkısıyla sanayi sektörü istihdamının diğer alt kalemlere göre daha da olumlu seyrettiği dikkat çekiyor. Tarım dışı istihdamın öncelikle sanayi sektörünün katkısıyla toparlanmaya başladığını, hizmet sektöründen gelen sınırlı katkıya rağmen 2021 yılı ilk çeyreğinde salgın öncesi düzeylere ulaştığını görüyoruz. Hizmet sektöründeki açılma ve turizmin katkısıyla beraber iş gücü piyasasının salgın dönemi etkilerini büyük ölçüde atlattığını söyleyebiliriz.”

Kavcıoğlu, ihracatın, küresel talepteki hızlı toparlanma ve ihracat fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak yılın üçüncü çeyreğinde güçlü seyrini sürdürdüğünü söyledi.

Parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin ithalat artışını sınırladığına işaret eden Kavcıoğlu, “Böylece uluslararası emtia fiyatlarındaki yüksek artış ve iktisadi faaliyetin güçlü seyrine rağmen ithalat üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir artış eğilimi izledi. Türkiye, ihracatta gösterdiği güçlü performans sayesinde en büyük pazarımız olan Avrupa ile dış ticaretinde fazla verir durumuna gelmiştir. Asya bölgesiyle yapılan ticarette ise açık vermeye devam ediyoruz.” diye konuştu.

Yılın üçüncü çeyreğinde uluslararası emtia fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak ithalat fiyatlarında artış eğilimi sürerken ihracat fiyatlarındaki artışın görece daha zayıf seyrettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu durum, dış ticarette miktar bazında gerçekleşen dengelenmenin cari işlemler dengesine yansımasını sınırlıyor. Diğer taraftan, hizmet gelirlerinde ise aşılamanın hızlanması ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla birlikte toparlanma güç kazandı. Önümüzdeki dönemde olumlu dış talep koşullarına bağlı olarak ihracattaki güçlü artış eğiliminin desteğiyle yılın geri kalanında yıllıklandırılmış cari işlemler dengesindeki iyileşmenin sürmesini öngörüyoruz. Cari işlemler dengesindeki bu eğilimin güçlenerek devam etmesi, önümüzdeki dönemde dış finansman ihtiyacını azaltarak ülke risk primini olumlu etkileyecek bir unsur olacaktır.”

“Rezerv birikiminin devam etmesini amaçlıyoruz”

Ödemeler dengesindeki gelişmelerin TCMB’nin uluslararası rezervleri üzerinde olumlu yansımalarını gördüklerini vurgulayan Kavcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Son dönemde rezervlerde istikrarlı bir artış eğilimi gözleniyor. Bu dönemde özellikle reeskont kredi geri dönüşleri, zorunlu karşılık adımları ve cevherden altın alımları TCMB rezervlerini yukarı yönlü etkileyen faktörler olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca diğer merkez bankalarıyla yapılan swap işlemleri ve SDR tahsisatı gibi gelişmeler de rezervleri yukarı yönlü etkileyen diğer faktörler oldu. 15 Ekim itibarıyla rezerv rakamı yaklaşık 126 milyar dolar seviyesine yükseldi. Önümüzdeki dönemde de TCMB olarak para politikasının aktarım mekanizmasını kuvvetlendirmek amacıyla rezerv birikiminin devam etmesini amaçlıyoruz. Bu doğrultuda reeskont kredileri temel rezerv biriktirme aracı olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca, son dönemde reeskont kredi mekanizmasının etkinliğini artırmaya yönelik çeşitli adımlar da attık.”

Kredi gelişmeleri

Kavcıoğlu, güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin devam ettiği bilgisini vererek, “Yıllık kredi büyümesi yüzde 8,7 seviyesine gerilerken reel olarak kayda değer bir düşüşe işaret ediyor ancak kredi büyüme kompozisyonuna yakından baktığımızda, üçüncü çeyrek itibarıyla parasal duruşun sıkılığının ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başladığını görüyoruz.” dedi.

Ticari kredilerin kur etkisinden arındırılmış yüzde 6,7’lik büyümeyle geçmiş yıllar ortalamasının oldukça altında seyrettiğini belirten Kavcıoğlu, ihtiyaç kredileri ve kredi kartı harcamaları üzerinde, eylülde alınan yeni kararlarla güçlendirilen makro ihtiyati politika çerçevesinin olumlu etkilerinin gözlenmeye başladığını bildirdi.

Kavcıoğlu, yüksek frekanslı kredi verilerinin, söz konusu tedbirlerin de etkisiyle ihtiyaç kredisi artış hızının yavaşladığına, vade kompozisyonun ise bir miktar kısaldığına işaret ettiğini vurgulayarak, yatırım iştahı yüksek firmaların finansmanının desteklenmesi için ticari kredilerdeki gelişmeleri önemsediklerini dile getirdi. Şahap Kavcıoğlu, bireysel kredilerin daha ılımlı ve dengeli bir büyüme sergilemesinin, enflasyon görünümü ve dış denge üzerindeki riskleri sınırlamak için önemli olduğunu söyledi.

“Tüketici enflasyonu, yılın üçüncü çeyreğinde, gıda ve başta enerji olmak üzere ithalat fiyatlarındaki artışlarla tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı gelişmelerin etkisiyle yükseldi.” diyen Kavcıoğlu, bu dönemde, tüketici enflasyonunun yüzde 19,58 ile Temmuz Enflasyon Raporu’nda sunulan tahmin aralığının üzerinde, B enflasyonun ise yüzde 18,63 ile tahmin aralığının içinde gerçekleştiğini aktardı. Kavcıoğlu, bu farklılaşmada büyük ölçüde işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artış eğiliminin belirleyici olduğunu, C çekirdek göstergesinde ise enflasyonun yüzde 16,98 olarak gerçekleştiğini ifade etti.

Tüketici enflasyonu

B endeksinin yıllık enflasyonunun, yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre artarken C endeksinin yıllık enflasyonunun aynı dönemde bir miktar azaldığına dikkati çeken Kavcıoğlu, yılın üçüncü çeyreğinde enflasyon eğiliminde kapanma ve açılma dönemlerinin de etkisiyle dalgalı bir seyir gözlendiğini söyledi. Kavcıoğlu, bu dönemde enflasyon eğiliminin temel mal grubunda gerilerken işlenmiş gıda ve yeniden açılmaya bağlı olarak hizmet grubunda yükseldiğini bildirdi.

Gıda enflasyonu

Kavcıoğlu, gıda fiyatlarının enflasyon dinamikleri üzerindeki belirleyici etkisinin tüm dünyada önemini koruduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

“Olumsuz hava koşulları, kuraklık, bazı ülkelerde gıda ihracatına yönelik özel kısıtlamalar ve stok artışı gıda fiyatlarında küresel bir yükselişe neden oluyor. Bu çerçevede, diğer ülkelerin merkez bankaları ve politika yapıcıları da gıda fiyatlarındaki gelişmeleri, çekirdek enflasyon gelişmelerini ve artan enflasyonun beklentiler üzerindeki etkisini dikkatle takip ediyorlar. Gıda fiyatlarındaki bu eğilimi Türkiye’de de gözlemliyoruz. Temmuz ve ağustos aylarında gıda fiyatları enflasyonu gerek tarihsel ortalamalardan gerekse gıda dışı enflasyondan belirgin olarak yüksek seyretti. Eylül ayında işlenmemiş gıda enflasyonu son iki aydır gözlenen yüksek artışlar sonrası bir miktar düzeltme kaydetti, işlenmiş gıda enflasyonu ise tarihsel ortalamalarda gerçekleşti. Yıllık gıda enflasyonu eylül ayında taze meyve sebze fiyatlarının etkisiyle sınırlı bir oranda gerilemesine karşın yüksek seviyesini korudu. Tüketim sepeti içinde gıdanın göreli ağırlığının fazla olması ve gıda enflasyonundaki mevcut yüksek seviyeler nedeniyle ülkemizde gıdanın tüketici enflasyonuna katkısı pek çok ülkeye kıyasla daha fazla oluyor.”

Merkez Bankası bünyesinde takip edilen çıktı açığı göstergelerinin yılın üçüncü çeyreğinde normalleşme adımlarını takiben toplam talebin güçlendiğine işaret ettiğini belirten Kavcıoğlu, ikinci çeyrekte uygulanan salgın tedbirlerinin ardından, hızlanan aşılamaya paralel olarak kısıtlamaların kaldırıldığını ve ertelenmiş harcamaların gerçekleşmesiyle iç talebin canlandığını vurguladı. Kavcıoğlu, “Bu dönemde ihracattaki olumlu seyir sürdü. Aşılama oranlarının artması, bazı ülkelerin Türkiye’ye yönelik seyahat kısıtlamalarını gevşetmesini de beraberinde getirdi. Böylece, toplam talep koşulları her iki kaynaktan da destek alırken para politikasındaki sıkı duruşa bağlı olarak kredi büyümesi yavaşlamaya devam etti. Açılmanın da etkisiyle üçüncü çeyrekteki canlanmayı takiben yılın son çeyreğinde talep koşullarının daha ılımlı bir seyir izleyeceğini öngörüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası emtia fiyatlarının üretici ve tüketici fiyatları üzerinde etkili olmaya devam ettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, emtia gelişmeleri incelendiğinde ilk öne çıkan noktanın üçüncü çeyrekte tarım ürünlerindeki artışın durması olduğunu bildirdi.

Kavcıoğlu, endüstriyel metallerde fiyat artışları devam ederken küresel talepteki toparlanmayla birlikte arz-talep uyumsuzluğu nedeniyle enerji alt grubunun son dönemde olumsuz ayrıştığına işaret ederek, petrol fiyatlarında son dönemdeki fiyat artışında arz sıkıntılarının daha belirleyici rol oynadığını gördüklerini dile getirdi.

Tedarik zincirindeki aksaklıkların da üretici fiyatlarının yükselmesine neden olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, taşıma maliyetlerinde yüksek artışlar görüldüğünü ve tedarikçilerin teslimat sürelerinin uzadığını anlattı. Kavcıoğlu, “Bu da fiyatlar üzerinde arz kısıtları kaynaklı yukarı yönlü bir baskı oluşturuyor. Türkiye PMI verileri kapsamında yayımlanan tedarikçi teslim sürelerine baktığımızda, eylül ayında halen 50 eşik değerinin altında olmakla birlikte, bir miktar iyileşme görüyoruz. Bu durum, tedarik kaynaklı sorunların azalmakla birlikte önemini koruduğuna işaret ediyor.” ifadelerini kullandı.

Enflasyon beklentileri

Hem piyasa katılımcıları anketi hem de piyasa bazlı göstergelerin enflasyon beklentilerinde son dönemde bir miktar artışa işaret ettiğini belirten Kavcıoğlu, “Enflasyon görünümü, salgının seyri ile salgın dönemine özgü koşulların arz zincirleri üzerindeki etkileri, iktisadi faaliyetin ve talep kompozisyonunun durumu ve finansal koşullar birlikte dikkate alındığında, para politikasında güncelleme ihtiyacı olduğu değerlendirilmiş, bu çerçevede eylül ve ekim aylarında politika faizinde toplam 300 baz puan indirime gidilmiştir. Para politikası duruşumuzu belirlerken para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizler değerlendirilmiştir. Geçtiğimiz üç aylık dönemde Merkez Bankası fonlaması sade bir operasyonel çerçevede, açık piyasa işlemleri ve kur takası işlemleri kanalıyla yapılmıştır. Para piyasasındaki gecelik faizler Merkez Bankası politika faizi etrafında oluşmaya devam etmektedir.” dedi.

Kavcıoğlu, ham petrol fiyatı varsayımlarının yukarı yönlü güncellendiğine dikkati çekerek, şunları söyledi: “Bildiğiniz gibi ham petrol fiyatlarına dair varsayımlarımızı uluslararası piyasalarda oluşan vadeli fiyat eğrilerinin ortalamasını alarak oluşturuyoruz. Buna göre, petrol fiyatı varsayımımızı 2021 yılı için ortalama 70,8 ABD dolarına, 2022 yılı için ise 77,5 ABD dolarına yükselttik. Petrol fiyatlarındaki artışın yanı sıra doğal gaz fiyatlarının da son dönemde hızlı bir şekilde artmasına bağlı olarak uluslararası emtia fiyatları enerji fiyatlarının katkısıyla yükseldi. Bu doğrultuda, ithalat fiyatlarının genel seviyesine ilişkin varsayımlar da enerji fiyatları kaynaklı olarak Temmuz Enflasyon Raporu varsayımlarımızın üzerinde kaldı. Uluslararası piyasalarda oluşan vadeli fiyat eğrisi önümüzdeki dönemde ithalat fiyatlarının bir süre daha yükseldikten sonra düşüşe geçeceğine işaret etmektedir.”

Teknolojinin gelişimi ve hızlı sanayileşmenin yol açtığı küresel ısınma sorununun iklim değişikliklerini de beraberinde getirdiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, küresel iklim değişikliklerinin iktisadi faaliyeti etkileyerek, başta gıda fiyatları olmak üzere genel fiyat düzeyinde ve dolayısıyla enflasyonda dalgalanmaya neden olabildiğini anlattı.

Kavcıoğlu, son dönemde yurt içi bankalar ve reel sektör tarafından da sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredi temini ve eurobond kıymet ihraçlarının gerçekleştirildiğini gözlemlediklerini belirterek, şunları kaydetti:

“Yurt içi bankalar ve reel sektörün fonlama yapısı içinde sürdürülebilir temalı kaynakların payının artmasını ve bu şekilde çevre dostu ve sosyal temalı yatırımların gerçekleştirilmesinin önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, TCMB olarak para politikasının ana hedeflerinde bir değişikliğe yol açmadan, küresel iklim değişikliğinin yarattığı finansal riskleri azaltmak amacıyla sürdürülebilir finans uygulamalarını uzun vadeli bir politika olarak desteklemeyi önemsiyoruz. Bu doğrultuda söz konusu fonlama kaynaklarına dair teşvik edici zorunlu karşılık uygulamaları, sürdürülebilir temalı kıymetlerin TCMB likidite yönetimi çerçevesinde teminat olarak kabul edilmesi gibi çeşitli adımlara dair çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz