Erdoğan: ABD ile yeni bir sayfa açmakta kararlıyız

0

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da ortak basın toplantısı düzenledi.

Konuşmasına Trump ve eşi Melania Trump’a misafirperverlikleri için teşekkürlerini ileterek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile gündemlerinde yer alan konulara ilişkin kapsamlı ve samimi görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk-Amerikan ilişkilerinin güçlü ve sağlıklı bir zeminde ilerletilmesi, iş birliğimizin derinleştirilmesi konularında hemfikiriz. Köklü müttefiklik bağımıza uygun bir şekilde ilişkilerimizde yeni bir sayfa açmakta kararlıyız. Sayın Başkan’la milli güvenliğimizi tehdit eden terör oluşumlarıyla mücadele konusunda karşılıklı irademizi teyit ettik. DEAŞ’a karşı ortak mücadelemizin sürdürülmesinin önemine değindik. Bilindiği gibi özellikle Bağdadi’nin ölümünden sonraki süreçte de bizler gerek cezaevlerinden Suriye tarafında kaçmaya çalışan gerek ülkemizde şu anda 2 bin 200 civarında DEAŞ’lı elimizde tutuklu veya mahkumdur.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin 9 Ekim’de başlattığı Barış Pınarı Harekatı ile terörle mücadelede yeni ve önemli bir adım attığını vurgulayan Erdoğan, “Ülkemiz bu harekatla PKK/YPG’nin Suriye’deki ayrılıkçı gündemine ağır darbe vurmuştur. 17 Ekim mutabakatımızla Suriye’de iş birliğimizin geliştirilmesi için önemli bir fırsat yakaladığımızı düşünüyoruz.” dedi.

Terör örgütü PKK/YPG’nin bu mutabakatı bozmak için Türk askerlerini ve sivilleri hedef alan provokatif saldırılar düzenlediğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 24 saat içinde terör örgütü tarafından 19 taciz ve saldırı gerçekleştirildiğini dile getirdi.

“Mutabakata bağlılığımız sürüyor”

“Bu ay başında Telabyad’da pazar yerine koydukları bombanın patlaması neticesinde 13 sivil hayatını kaybetti. Buna rağmen biz Suriye’deki krize kalıcı bir çözüm bulmak için Amerika ile olan mutabakatımıza bağlılığımızı sürdürüyoruz.” diyen Erdoğan, terör örgütlerine sempati besleyen birtakım çevrelerin bundan rahatsızlık duyduklarını, dezenformasyonla kamuoyunun algısını bulandırmaya, ilişkileri bozmaya çalıştıklarını anlattı.

Erdoğan şöyle devam etti: “Hatta tarihi meseleleri bile çarpıtarak önümüze ikili münasebetlerimizi dinamitleyecek yeni sorunlar koymaya gayret ediyorlar. Temsilciler Meclisi’nde 29 Ekim’de alınan kararların tam da bu amaca hizmet ettiğini, Türk milletini incittiğini ve ilişkilerimize gölge düşürme gayreti güttüğünü sayın Başkan’la paylaştım. 104 yıl önce savaş şartlarında yaşanmış bir meselede karar vericiler siyasetçiler değil tarihçiler olmalıdır. Bizim bu konuda alnımız ak, başımız dik, öz güvenimiz tamdır. Açık söylüyorum Türkiye bu konuda diyalogdan ve özgür tartışma ortamından yanadır. Ermeni tarafına ortak tarih komisyonu kurulması teklifimiz halen geçerlidir. Biz bütün arşivlerimizi açmış durumdayız, silahlı kuvvetlerimizin 1 milyonu aşkın belgesi mevcuttur arşivlerinde ve her an gelip bunları gezip görebilirler ve araştırmalarını yapabilirler.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve ABD’nin DEAŞ’ı tamamen bitirmek ve Suriye’ye barış ve istikrar getirmek için birlikte çalışabileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgedeki bu amacı gerçekleştirebileceği en güvenilir ortağı Türkiye’dir, öyle olmalıdır. Ülkemiz DEAŞ’la göğüs göğüse mücadele eden ve bu uğurda şehitler veren tek NATO müttefikidir. Bugüne kadar 7 bin 680 yabancı terörist savaşçı yakaladık ve ülkelerine geri gönderdik. DEAŞ’la bağlantılı olabileceğini değerlendirdiğimiz yaklaşık 77 bin kişiye de ülkemize giriş yasağı koyduk. Şu an hapishanelerimizde 40 farklı ülke vatandaşı 1216 DEAŞ mensubu var. PKK/YPG’nin elindeki kamplardan kaçarak Türkiye’nin kontrolündeki bölgeye geçen aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu 287 kişiyi yakaladık.

Şahsımı yayınlarında manşet yaparak hedef gösteren sadece Türkiye’de 304 vatandaşımızın ölümüne yol açan bu terör örgütüyle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Yabancı terörist savaşçıların kaynak ülkelerce alınması da büyük önem arz ediyor. Avrupa’dakiler başta olmak üzere kaynak ülkelerini geri kabule ikna etme konusunda sayın Başkan’la ortak anlayışa sahibiz.”

“4 milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz”

Türkiye’nin Suriye ile 911 kilometre uzunluğunda sınırı bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, “Bu ülkede yaklaşık 9 sene önce çatışmalar başladığında hadiselerden en fazla etkilenen biz olduk. Halihazırda 3 milyon 650 bini Suriyeli daha çok Arap, Ezidi, Keldani olmak üzere, bunun yanında 350 bini de Kürtlerden oluşan 4 milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Bu insanlar için bütçemizden şu ana kadar 40 milyar doları aşkın harcama yaptık. Avrupa ise bize şu ana kadar söz verdiği halde ne yazık ki 3 milyar avro gibi bir desteği STK’lerimize sağladı.” şeklinde konuştu.

Aynı şekilde Suriye toprakları içinde yaşayan 3 milyon insana da düzenli insani yardım gönderdiklerini anlatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu: “2015 yılındaki G20 Antalya Zirvesi’nde yaptığım güvenli bölge oluşturma çağrısı zamanında hayata geçmediği için 10 binlerce masum hayatını kaybetti. Bu sorunun ilanihaye böyle devam etmesi mümkün değildir. Daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı ile 4 bin kilometrekarelik alanı terörden arındırmıştık. Sayın Başkan’ın da güvenli bölge ilanı talebine aynen katılıyorum, bunu gerçekleştirmemizin çok çok önemli olduğuna da inanıyorum. Daha önce Fırat Kalkanı dedim, Zeytin Dalı dedim ama 365 bin Suriyeli’nin kendi topraklarına geri dönüşünü sağladık Cerablus’ta.”

Barış Pınarı Harekatı

Barış Pınarı Harekatı’yla güvenli hale getirdikleri şehir ve köylere de geri dönüşlerin başladığına dikkati çeken Erdoğan, “Hazırladığımız ve sayın Trump’la paylaştığımız özellikle plan-projeyi Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun da desteğiyle hayata geçirebilirsek önümüzdeki dönemde geri dönenlerin sayısı daha da artacaktır. Hedefimiz ilk güvenli bölge Irak sınırından Cerablus’a kadar olan bölgede 20 mil derinliğinde olan bölgeye 1 milyon insan yerleştirilebilir. Rakka, Deyrizor bu bölgeye de 1 milyon yerleştirilmesi halinde bu rakam 2 milyona ulaşmış olur.” ifadesini kullandı.

FETÖ’nün Türkiye’nin anayasal düzenini başarısız bir darbe girişimiyle ortadan kaldırmaya kalkışmış bir terör örgütü olduğunu dile getiren Erdoğan, “251 insanımızı katleden, 2 bin 193 insanımızı yaralayan bu teröristler parlamentomuzu havadan bombalama cüretini dahi gösterebilmişlerdir. Görüşmelerimizde tabii FETÖ’nün Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mevcudiyetinin sona erdirilmesi yönündeki talebimizi ve beklentilerimizi bir kez daha vurguluyoruz.” dedi.

Trump ile ortaya koydukları 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefine en kısa sürede nasıl erişebileceklerini de ele aldıklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasi meseleler ile ticari konuların birbirine karıştırılmaması gerektiğine de inanıyoruz. 100 milyar dolar hedefimiz bağlamında Ticaret Bakanlarımızın çalışmaları devam ediyor. Temennimiz ve arzumuz bu hedefe ulaşmayı zorlaştıracak adımlardan imtina edilmesidir.” diye konuştu.

Savunma sanayi alanındaki ilişkiler konusunun da gündemlerinde yer aldığını aktaran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“S-400 sistemi ve F-35 programı başta olmak üzere bu alanda karşılaştığımız sınamaların üstesinden ancak diyalogla gelebiliriz. Değerli dostum, Türkiye’nin Patriotlar konusunda maruz kaldığı haksızlıkları Osaka’da bizzat kendileri gayet güzel, açık bir şekilde ifade etmiştir. Sayın Başkan’a şayet istenilen şartlarda teklif verilmesi halinde Patriot satın alabileceğimizi tekrar söyledim ve söylüyorum. Türkiye olarak Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’yle de yapıcı bir diyalogla angajmanımızı sürdürmeye hazır olduğumuzu sayın Başkan’la paylaştım.”

Gerçekleştirdikleri görüşmelerin hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni ettiğini dile getiren Erdoğan, Trump’a daveti ve misafirperverlikleri için teşekkürlerini iletti.

Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’deki Hristiyan’ları koruyacağına dair güvence verip veremeyeceğine ilişkin soru üzerine, “Keldani, Ezidi ve Hristiyanlar noktasında da bizim özel gayretimiz, çalışmamız var. Gerek Suriye tarafında kalan ve ibadethaneleri bile yıkılmış durumda olanların biz ibadethanelerini de yeniden restore etmek suretiyle o insanların kendi ibadethanelerinde ibadetlerini yapma fırsatını da onlara biz hazırlamış vaziyetteyiz. Şu anda Keldani, Ezidi, Arami, Hristiyan bütün bunlardan bizim tarafımıza geçmiş olanlar zaten onlar, herhangi bir sıkıntı yaşamıyor ama Suriye tarafında kalanlarla ilgili de onların oradaki imkanlarını mümkün olduğunca daha özel bir şartta hallediyoruz. Onlara da yiyecek, giyecek, ilaç vesaire, onları da götürüyoruz.” şeklinde konuştu.

Görüşmede Türkiye ABD ilişkileri adına FETÖ konusunda bir gelişme olup olmadığına ilişkin bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti:

“Birçok belgeleri özellikle bu seyahatimizde de kendilerine takdim ettik. Bu belgeler ışığında da Feto bizim için bir terörist başıdır. Zira bizim 251 vatandaşımız şehit olmuştur, devlete bir darbe yapılmıştır. 2 bin 193 vatandaşımız gazi olmuştur. Bütün bu olayların faili olan bir insanın Amerika’da 400 dönüm bir arazide yaşayarak, oradan dünyadaki diğer yerleri idare etmesi gerçekten kabul edilebilir bir durum değildir. Şimdi seyahatimizde belgeler falan ayrıca getirdik. Bu belgeleri de kendilerine takdim edeceğiz. Temenni ederim bu belgeler ışığında herhalde bizden nasıl teröristler istendiği zaman biz veriyorsak onlar da bu teröristi bize verirler.”

“Mektupları Sayın Başkan’a tekrar takdim ettim”

ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği belirtilen mektuba yönelik bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:

“Tabii bu mektupları bugün Sayın Başkan’a ben tekrar takdim ettim ve özellikle de Ferhat Abdi Şahin denilen bu teröristin Amerika gibi bir ülkenin başkanı tarafından muhatap alınmasını üzüntüyle tabii ki karşıladım ve Ferhat Abdi Şahin denilen yüzlerce insanımızın öldürülmesine vesile olan bir teröristtir ve şu anda cezaevinde olan Apo’nun da ‘manevi oğlum’ dediği bir teröristtir. Böyle birisinin bizim stratejik ortağımız tabii Amerika tarafından bu şekilde karşılanması doğrusu bizi üzmüştür. Aynı şekilde tabii bu şahıs Rusya tarafından da yine bu şekilde karşılanmıştır. Bunları anlamakta dünyadaki terörizmle mücadelede zora giriyoruz.

Eğer biz terörizmle sağlıklı bir mücadele vereceksek bu konuda çok daha hassasiyet içerisinde olmamız lazım. Bugün bize yarın bir başkasına. O bakımdan bu konudaki hassasiyetimiz devam ediyor. Bunlarla ilgili de belgeleri verdim. Hatta CIA teşkilatının bu adamın terörist olduğuna dair vermiş olduğu belgeyi de ben yine kendilerine bugün takdim ettim. Çünkü CIA de bunun bir terörist olduğunu belgelemiş ve bu belgeleri bize de aktardılar ve biz de bunu ayrıca bugün Sayın Başkan’a aynen takdim ettik. Gelen mektubu da yine aynı şekilde kendilerine verdik.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neden Suriye’deki Kürtlerle müzakerede bulunmuyorsunuz Irak’taki gibi?” sorusuna şu karşılığı verdi:

“Bir şeyi birbirinden ayırt etmemiz lazım. Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz terör örgütleriyle. Kürtlerin içinden çıkan bir kısım teröristler. Kim bunlar? YPG/PYD ki bunlar PKK’nın uzantılarıdır. Nasıl ki Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimizle bizim münasebetlerimiz gayet iyiyse Kuzey Suriye’deki Kürt kardeşlerimizle de bizim bir sorunumuz yok. Esed’in Kuzey Suriye’deki Kürtleri kabul etmediği dönemde ben o zaman Esed’e ‘Yanlış yapıyorsun, pasaportlarını ver’ demişimdir. Benim böyle bir konumum var. İki, çok daha önemlisi, şu anda bilmeni isterim Parlamentoda benim partimin 50’yi aşkın Kürt milletvekili vardır. Bizim Kürtlerle sorunumuz yok. Bizim sorunumuz teröristlerle. Herhalde teröristlere sizler de sahip çıkmazsınız. Kim olursa olsun. Bunda ayrım yapmayacağız. Bizim mücadelemiz dediğim gibi tamamen teröristlerledir. Çünkü teröristin ırkı, milleti, dini, vatanı olmaz. Terörist teröristtir. Eğer mücadeleyi vermezseniz, bedelini yarın çok ağır ödersiniz.”

Türk-Amerikan ilişkilerini sabote etmek isteyenlerin oyununa gelmedik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Maryland eyaletindeki Amerika Diyanet Merkezi’nde düzenlenen Dil, Tarih ve Kültür Eğitim 2019 Programı’nda Türk vatandaşları, Türk kökenli Amerikalılar ve Müslüman toplumu temsilcilerine hitap etti. Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, programı teşrifleri için şükranlarını sundu.

Amerika Diyanet Merkezi’ne ve buluşmada emeği geçenlere teşekkür eden Erdoğan, “Sizlere Türkiye’deki kardeşlerinizin, akrabalarınızın, dostlarınızın, tüm sevdiklerinizin selamlarını iletmek istiyorum. Bu vesileyle buradan Amerika’nın dört bir yanındaki vatandaşlarıma ve kardeşlerime en derin sevgi ve saygılarımı özellike ifade etmek istiyorum. Öğrencilerimizi, iş adamlarımızı, ülkesi için çalışan kamu görevlilerimizi, milletimizin alicenaplığını bu topraklara taşıyan sivil toplum kuruluşlarımızı özellikle selamlıyorum. Ülkesini ve milletini sırtından hançerleyen hainlere inat, Türk milletini burada gururla temsil eden her bir kardeşime saygılarımı sunuyorum.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 Nisan 2016’da açılışını heyecan ve coşkuyla yaptıkları Amerika Diyanet Merkezi’nin gerçek anlamda bir merkeze dönüştüğünü gördüklerini belirterek, bunun ayrı bir gurur vesilesi olduğunu ifade etti.

Merkezin kısa sürede sadece Türklerin değil, ABD’deki tüm Müslümanların iftihar kaynağı haline geldiğine işaret eden Erdoğan, “İslamı terörle özdeşleştirme çabalarının yoğunlaştığı bir dönemde bu merkez İslam medeniyetinin din, kültür, tarih ve medeniyet anlayışının sembollerinden biri oldu. Medeniyetimizin sanat, estetik, zerafet ve nezaketini yansıtan bu güzel mekanın vatandaşlarımız, soydaşlarımız ile diğer kardeşlerimize sağladığı hizmetlerden memnuniyet duyuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Merkezde Türkçe, tarih, kültür, temel dini bilgiler ve Kur’an-ı Kerim dersi alan çocuklar ile ailelerinin de aralarında bulunduğunu anlatan Erdoğan, “Ülkemizden binlerce kilometre ötede böyle bir ihtiyacı giderdiğimiz için sevinçliyiz. Yavrularımızın İstiklal Marşımızı bu şekilde okumaları bizler için ayrı bir gurur vesilesidir. Arzumuz ve temennimiz, Müslümanlara yakışan bu tür merkezlerin Amerika’nın her köşesinde yaygınlaşmasıdır.” dedi.

Erdoğan, 2002’den itibaren yurt içinde yaşayan vatandaşlarla beraber Türkiye dışında yaşayan vatandaşlara da farklı bir anlayışla yaklaştıklarına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Gurbetçi denilerek dışlanmış, uzun yılar boyunca ihmal edilmiş insanlarımızın anavatanla bağlarını yeniden güçlendirmenin yollarını aradık. Kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, imkanları kısıtlı, insan kaynağı yetersiz birçok sivil toplum kuruluşumuzu bunun için destekledik ve teşvik ettik.”

“Sağlam köprüler oluşturduk”

Bu sivil toplum kuruluşlarının bugün bulundukları ülkelerin siyasi ve sosyal hayatında söz sahibi hale geldiğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Teröre bulaşmadığı, ülkesine ihanet etmediği sürece yurt dışında yaşayan her bir kardeşimizi kökenine, meşrebine, fikrine bakmadan bağrımıza bastık. Dünyanın 100’e yakın ülkesinde kendilerine hayat kuran 6,5 milyon vatandaşımızla, 81 vilayetimizde yaşayan 82 milyon insanımız arasında sağlam köprüler oluşturduk. Gerektiğinde pozitif ayrımcılık yaparak yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza sağladığımız hizmetlerimizin sayısını ve kalitesini artırdık. Bugün yurt dışında hayat süren her bir kardeşimiz 17 sene öncesine göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü daha fazla yanında hissediyor. Türkiye’nin ekonomide, demokraside, savunma sanayinde, dış politikada elde ettiği başarılar sizlerin buradaki konumunu da daha yükseğe taşıyor.”

Zamanla beraber ihtiyaç, şart, talep ve tehditlerin de değiştiğine değinen Erdoğan, şöyle konuştu: “Yurt dışında yaşayan insanlarımızın karşılaştığı sıkıntılar 1980’lerle, 1990’larla mukayese edilemeyecek şekilde farklılaştı. İnsanlarımız artık oldukça geniş bir yelpazede her biri ayrı öneme sahip sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor. İslam karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, kültürel ırkçılık, çocuklarımızın kimlik ve aidiyetinin korunması konularındaki sıkıntılar giderek artıyor. Aynı şekilde siyasi haklara tam manasıyla erişim başta olmak üzere temsile ilişkin sorunlar da kardeşlerimizi endişelendiriyor.”

Erdoğan, özellikle batılı ülkelerde Neo Nazi partilerin ve ırkçı siyasetçilerin gündemi belirlediğine, hükümet politikalarına yön verdiğine şahit olduklarını dile getirerek, hemen her gün camileri, Müslümanlara ait iş yerlerini hedef alan ırkçı saldırıların yaşandığını gördüklerini söyledi.

İslam düşmanlığının varabileceği vahim boyutlara Yeni Zelanda’da düzenlenen terör saldırısında hep birlikte şahit olduklarını belirten Erdoğan, benzer nitelikte bir saldırının Amerika’da meydana geldiğini anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, New Haven Diyanet Camisi’nin 12 Mayıs’ta kundaklanmak istendiğini, çıkan yangında büyük hasar oluştuğunu ancak herhangi bir can kaybı olmadığını ifade ederek, “İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığıyla mücadelede devletimiz tüm kurum ve birimleriyle sizlerin yanınızdadır. Yurt dışında yaşayan hiçbir kardeşimizi gözünü kin ve nefret bürümüş ırkçı fanatiklerin veya terör örgütü destekçilerinin insafına terk edemeyiz. Sizlerden beklentimiz önümüzdeki süreçte bulunduğunuz yerlerde daha güçlü, daha organize, daha aktif olmanızdır.” diye konuştu.

“Mümin mücadele etmekle mükelleftir”

Bir müminin içinde bulunduğu toplumdan kopuk şekilde yaşayamayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: “Mümin mücadele etmekle, kardeşleri, komşuları, arkadaşları arasındaki sıkıntılara çözüm aramakla mükelleftir. Çünkü Müslüman, hayatın bizatihi içinde olan, yaşayışıyla, ticaretiyle, tavır, davranış ve ahlakıyla diğer insanlara örnek olan insandır. Bu anlayışla, kültürünüzle, inancınızla, sizi siz yapan değerlerinizle bağlarınızı korurken, aynı zamanda içinde bulunduğunuz topluma da en üst düzeyde katılım sağlayacaksınız. Sizlerden 14 asırlık medeniyet müktesebatımızı, istikbalimizin teminatı olan evlatlarımıza en güzel şekilde aktarmanızı istiyorum. Aynı şekilde Amerikan İslam toplumunun tüm fertleriyle diyaloğunuzu, bağlantılarınızı güçlendirmeniz çok önemli. Bulunduğunuz her ortamda örnek bir kişilik olarak temayüz ederek, karşınıza çıkan sıkıntıları daha kolayca aşabileceğinize inanıyorum. Şayet bunları yapabilirsek Allah’ın izniyle hiçbir tehdit bizi sindiremez.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm Müslümanlar olarak, bir ve beraber olup, bir duvarın tuğlaları gibi dayanışma içerisinde hareket edildiğinde, önlerinde hiçbir engelin dayanamayacağını söyledi.

Türk- Amerikan ilişkilerinin son günlerde sancılı bir dönemden geçtiğine işaret eden Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “Biz Türkiye olarak, iki ülke arasındaki müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Şimdiye kadar ortak çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa o şekilde davranmaya çalıştık. Türk-Amerikan ilişkilerini sabote etmek isteyenlerin oyununa gelmedik. Ancak ülkemizin güvenliği, milletimizin geleceği için hangi adımları atmak gerekiyorsa onları da atmaktan bir an olsun çekinmedik. İstiklalimiz ve istikbalimiz söz konusu olunca diğer her şey ikinci planda yer alır. Vatanımızı ve bağımsızlığımızı korumak noktasında baş veririz ama asla baş eğmeyiz.”

Türk devletinin 2 bin 200 yılı aşan şanlı tarihinin bunun sayısız örnekleriyle dolu olduğuna işaret eden Erdoğan, son dönemde attıkları adımların da aynı anlayışın ürünü olduğunu bildirdi.

“Bedelini onlara ağır ödeteceğiz”

Erdoğan, 9 Ekim’de başlattıkları Barış Pınarı Harekatı’nın Türkiye’nin terörle mücadele kararlılığının ifadesi olduğunun altını çizerek, “Barış Pınarı Harekatı Kürt kardeşlerimize yönelik bir harekat değildir, sadece terör örgütlerine karşı yapılmakta olan bir harekattır. Bu nerede olursa olsun, biz teröristlerle terör örgütleri ile karşı karşıyayız ve bunların da bedelini onlara ağır ödeteceğiz.” diye konuştu.

Son 10, 20 ve 30 yıl geriye gittiklerinde 40 bini bulan sayıda insan kaybedildiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: “Bunları kaybederken kimse kalkıp da, ‘ne oluyor’ diye onu bize sormadı. Öyleyse biz göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, kendimiz kesmeye de devam edeceğiz. Bu harekatla Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoruna izin vermeyeceğimizi gösterdik. Bir terör devletinin kurulmasına da asla müsaade etmeyeceğiz. DEAŞ’la mücadele kılıfı altında kurulan tuzağı çok kısa sürede boşa çıkardık. Ülkeleri dışında yaşayan milyonlarca Suriyeli sığınmacının geri dönüşü için tek gerçek ve somut çaba bizim güvenli hale getirdiğimiz yerlerdedir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapıldığını, bunun dünyada başka bir örneği olmadığını vurgulayarak, şunları söyledi:

“Bunların 3 milyon 650 bini ki büyük bir çoğunluğu, kahir ekseriyeti Arap’tır. Bunun dışında Keldani, Ezidi, Hristiyan var. Bütün bunlar, hepsi mülteci olarak bizim topraklarımızda. Onlara misafirperverliğimizin en idealini yapıyoruz. Ayrıca 350 bin de Kürt var. Nereden geldi bunlar? Aynularap’tan geldiler. Nereye geldi? Bizim topraklarımıza. Kimin zamanında? Obama zamanında geldiler ve biz bunlara da kapılarımızı kapamadık, bunları da aldık. Onlara da her türlü şu anda desteği biz veriyoruz. Bize kalkıp, herhangi bir ülkeden ‘Siz bu kadar insana, 4 milyon insana bakıyorsunuz’ bunların içerisinde 350 bin Kürt var. ‘Kürtler için size biz şu kadar destek verelim’ bugüne kadar kimse demedi. 3 milyon 650 bin Arap var. Arap liginden kimse kalkıp da ‘size şu kadar destek verelim’ demedi. Ezidi, Keldani, Arami de hepsine bakıyoruz, ediyoruz. Kimse kalkıp da ‘Bunlar için de biz şu kadar destek verelim.’ demedi.”

Erdoğan, mülteciler için şu ana kadar 40 milyar doları aşkın harcama yapıldığını, sadece Avrupa Birliğinin 3 milyar avro desteği Kızılay ve AFAD vasıtasıyla verdiğini ifade etti.

Bunun dışında başka bir şey yapılmadığını vurgulayan Erdoğan, “Lafa gelince laf bol, hepsi konuşuyor. Asıyor, kesiyor. Neymiş, Türkiye Kürtlere karşıymış. Benim ülkemde dünyada olmadığı kadar zaten Kürt vatandaşım var. Sadece partimde 50 kadar Kürt milletvekilim var benim. Kalkıp da kimseyi aldatmanın bir anlamı yok. Biz, Kürt’müş, Türk’müş, Laz’mış, Çerkez’miş, Gürcü’ymüş, Abaza’ymış bu bizim ilkelerimize, medeniyet anlayışımıza ters. Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik, böyle baktık insanlara. Onun için bizim böyle bir ayrımı zaten yapma ne hakkımız var ne anlayışımız var. Böyle bir şey söz konusu değil.” ifadelerini kullandı.

“DEAŞ’la gerçek mücadeleyi biz verdik”

Harekatın ilk günlerinden itibaren Türkiye ve şahısları aleyhine yürütülen kampanyanın gerisinde, bu gerçeklerin olduğunu anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ne diyorlar; ‘DEAŞ’la mücadele ediyoruz.’ Yalan söylüyorlar, DEAŞ’la gerçek mücadeleyi biz verdik. İlk defa nerede verdik? El Bab’da verdik. El Bab’da 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı derdest ettik. Ondan sonra şu anda yine veriyoruz. Şu anda cezaevlerimizde 2 bini aşkın DEAŞ’lı var. Diğerleri söyledikleri yalan. ‘On bin DEAŞ’lıyı yok etmişler. Nerede ettiniz? Lafla edilir tabii 10 da edilir, 50 de edilir, laf ola beri gele. Yok böyle bir şey. Elbette Türkiye ve Türk milleti geri adım atmayacak, medya ve siyaset aracılığıyla yürütülen iftira kampanyasına boyun eğmeyecektir.”

PKK ve onun Suriye uzantısı YPG bölgeden temizlenmedikçe ne Suriye’nin ne de Türkiye’nin emniyette olabileceğini belirten Erdoğan, “ABD’den beklentimiz terör örgütüne verdiği desteği bir an evvel sonlandırmasıdır.” diye konuştu. Bu konudaki taleplerini ABD Başkanı Donald Trump’a bir kez daha illettiklerini aktaran Erdoğan, Trump ile terörle mücadele ve Suriye meselesi başta olmak üzere gündemdeki tüm meseleleri ele aldıklarını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefine bağlılıklarını tekrarladıklarını, her türlü bürokratik engelleme girişimine rağmen Türk-Amerikan ilişkilerini ilerletme noktasında kararlılıklarını teyit ettiklerini dile getirerek, “İnşallah iki lider olarak ikili münasebetlerimizi tekrar rayına oturtacağımıza inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Temsilciler Meclisi’nin sözde Ermeni soykırımı kararına da değinen Erdoğan, “Amerikan Temsilciler Meclisi’nin, Cumhuriyet Bayramımızda, 29 Ekim 2019 tarihinde aldığı sözde Ermeni soykırım kararı utanç verici bir karardır. Evvela milletimizin tarihinde yüzleşemeyeceği, hesabını veremeyeceği bu tür bir kara leke asla yoktur.” ifadelerini kullandı.

“Bu siyasi adımlar kesinlikle bize geri adım attırmaz”

Türkiye’nin bütün arşivlerini yerli ve yabancı tüm araştırmacılara, akademisyenlere açtığını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ermenistan’a ‘Gelin ortak bir tarih komisyonu kuralım, içinde üçüncü taraflar da bulunsun’ dedik. Bu meselenin çözümüne ilişkin tüm iyi niyetimizi ve siyasi irademizi ortaya koyduk. ‘Varsa arşivleriniz siz de arşivlerinizi açın’ dedik ve biz arşivlerimizi açtık. Bizim sadece bugün Türk Silahlı Kuvvetlerimizin arşivlerinde 1 milyonu aşkın belge var. ‘Buyurun’ dedik ama gelmediler, gelmiyorlar. Niye? Çünkü çalışmaya başladıkları zaman aradıklarını bulamayacaklarını biliyorlar. Buyurun Harvard’ın böyle bir ufak, bu noktada arşivi var, orada çalışın. Fransa’nın böyle ufak bir arşivi var, orada çalışın. Yok ve buna yaklaşmadılar. ‘Bu iş tarihçilerindir, siyaset bilimcilerindir, arkeologlarındır’ dedik. Buralarda bu çalışmanın yapılması lazım. Siyasetçi, en sonunda kendisine bu çalışmalar gelir, ondan sonra devreye girer. Aksi takdirde atılan adımların hepsi siyasidir. Bu siyasi adımlar da kesinlikle bize geri adım attırmaz.”

Bu konu her gündeme geldiğinde siyasetçilerin, tarihçilerin yerine geçmemesi gerektiğini vurguladıklarını dile getiren Erdoğan, tüm iyi niyetli adımlara rağmen bekledikleri karşılığı göremediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ermenistan zaten daha dünün devleti. Devlet oluşu 1991. Bundan önce zaten değişik yerlerde bunlar göçmen olarak dolaşırlardı. Türkiye’de de aynı şekilde göçmen olarak yaşarken, bir zorunlu tehcir söz konusu oldu. Bu adımlar atıldı. Şu anda Türkiye’de bilir misiniz 100 bin kadar Ermeni var. Bunların 60 bini vatandaşımız, 40 bini kaçak olarak bizim ülkemizde yaşıyor. Biz bu 40 bin kaçağı ülkemizden deport etmedik. Niye? İnsani davrandık. Bunları Ermenistan’a gönderebilirdik, göndermedik. İşte bu, Türk milletinin insani özelliğini ortaya koymaktadır. Ama bunu görmüyorlar, görmek de istemiyorlar. Ermenistan, ülkelerimiz arasında 2009’da imzalanan protokolleri onaylamaktan da kaçındı. Ermeni diasporası ise yalan ve iftiralarına devam ederek, ülkemizi karalama kampanyasını sürdürdü. Bunların işi, paraları bol. Ermeni diasporasının paraları da bol olduğu için lobi burada bu paralarıyla beraber, nasıl Feto 1 dolar hikayesiyle bu işleri götürdüyse, bunların da doları bol, onun için bunlar da bu şekilde götürüyor.

ABD Temsilciler Meclisi’nin kabul ettiği karar da bu çerçevede pişirildi, kotarıldı, siyasi bir rövanş haline maalesef getirildi. Alınan kararın tarihi gerçeklerle hiçbir bağı olmadığı aşikardır. Bu karar bizim nazarımızda yok hükmündedir. Bu tür siyasi kararlarla ülkemizi baskı altına alacağını düşünenler yanıldıklarını er ya da geç anlayacaklardır.”

“Amerikan Senatosu kara propagandaya teslim olmamalı”

Meselenin işin ehli tarihçiler tarafından incelenip değerlendirilmesi yönündeki tutumu sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şayet Amerikan tarafı gerçekten adaletli davranmak istiyorsa tarihçilerin karar vermesi gereken bir meselede siyasi tavır almaktan kaçınmalıdır. En azından bu hadisenin yaşandığı dönemin ardından ülkemize gelen bir Amerikan askeri heyetinin ortada iddialara konu bir durumun olmadığını gösteren raporuna itibar edilmelidir. Konunun yalnızca bir tarafını dinleyip hükme varmak, yanlış kararlar almak Türk-Amerikan ilişkilerinde geri dönülmeyecek zararlara yol açacaktır. Amerikan Senatosu, 1970’li ve 1980’li yıllarda çoğunluğu diplomat ve aile mensupları olmak üzere çok sayıda vatandaşımızı, büyükelçilerimizi şehit eden Ermeni terör örgütleri tarafından başlatılan kara propagandaya teslim olmamalıdır. Temsilciler Meclisi’nin düştüğü hataya basiretli davranarak Senato’nun düşmeyeceğine inanıyorum. Sizlerden bu konuda ülkemize destek olmanızı bekliyorum.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz