- Ocak Söndürmek!.. - 30 Nisan 2023
- Yarın duyduğunuzda utanacağınız cümleler kurmayın!.. - 28 Nisan 2023
- Adaletin ayak sesleri - 26 Nisan 2023
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Türkiye’nin uluslararası standartlara uymak yerine kendi “terör” algısını ve yaklaşımını dış dünyaya kabul ettirmeye çalıştığını savunan Beştaş, şunları söyledi:
“İsveç ve Finlandiya’ya hak ve hukuka yaklaşımınızı, adalet anlayışınızı kırpın kesin, bunların yerine bizim algımızı kabul edin diyorlar. Tabii ki İsveç ve Finlandiya’nın ya da bir AB ülkesinin bunu kabul etmesi mümkün değil. Bu yaklaşım Türkiye’yi NATO içinde de yalnızlaştırmaya devam ediyor.
Bunun haricinde Saray rejimi ile Suudi Arabistan yönetiminin demokrasi karşıtı tüm konularda birbirlerine ne kadar benzediklerini yakından izliyoruz. İstanbul’un göbeğinde işlenen Kaşıkçı cinayetinin Suudilerle ortaklaşa nasıl sümen altı edildiğini ibretle ve dehşetle gördük. Yargının iktidarın hizmetinde olduğunu her zaman söylüyoruz. Burada bir kez daha somut bir şekilde ispatlandı. Kaşıkçı davası paket edildi ve faillere cinayet dosyası teslim edildi. Bu da siyasi ve hukuki olarak ne kadar ilkesiz ve omurgasız olduklarını ilan etmelerinin başka bir yoluydu.
Çok sık bir savrulma var. İlkesiz dış politika meselesi hepimizin hayatına etki ediyor. Diğer yandan yandaşlarına da zarar veriyor. Öyle bir hal aldı ki en son bir grup başkanvekilleri görevinden oldu. Neden? Geçen aylarda Armağan Çağlayan ile bir program yapmış, program çekimin yapıldığı aynı gün ve aynı hafta yayınlanmıyor. Programın çekildiği dönemde Birleşik Arap Emirlikleri ile savaş, kavga var. Programın yayınlandığı dönemde barışmışlar. Onun haberi yok barışıldığından.
O sözleri görevden alınmasına mal oldu ve ofsayta düştü. Biz yandaşlara da şunu söylüyoruz, Saray’ı da uyarıyoruz: Lütfen yavaş dönün, yönlerinizi yavaş çevirin. Ümmetiniz, yandaşınız ve trolleriniz virajı sizin kadar hızlı alamıyor. O grup başkanvekili böylece görevinden oldu. Yarın başka siyasetçiler de bu şekilde görevinden olabilir. Dış politika da iç politika da körfez sermayesi üzerinden belirleniyor. Erdoğan’ın dış politikası dolara ve sıcak paraya endeksli. Türkiye’ye para verilsin de hiçbir ilkenin, değerin bir kıymeti harbiyesi yok.
Kaşıkçı cinayetinin faile teslimi karşısında ne kadar para aldıklarını açıklasınlar biz de öğrenelim. AKP iktidarı satışıyla ünlü, çokça satış yapıyor. KİT’leri satıyor, şeker fabrikalarını satıyor. SEKA’yı sattı, kamu arazilerini sattı, limanları satıyor. Artık mahkeme dosyalarını satıyor. Bir iktidar mahkeme dosyalarını para karşılığı satıyor. Bunun karşısındaki eleştirilere de hiçbir yanıt vermiyor. Her fırsatta ihracatımız artıyor diyorlar, aslında bir yönüyle doğru söylüyorlar. Nedir artan ihracat. Brunson dosyasını satarak ihraç ettiler. Kaşıkçı dosyasını ihraç ettiler. HAMAS’ın en büyük dostlarından biriydiler, sattılar. Müslüman Kardeşleri sattılar. Seçim kampanyalarında Sisi’ye laf söyleyenler şimdi dostluk gösteriyorlar. İhvanı da sattılar elde var sıfır. Ortada bir dış politika yok. Dış politika tamamen sermayeye endeksli devam ediyor.
24 Haziran’dan beri çok önemli bir gündem var, hak ettiği şekilde tartışılmıyor. Yerli ve milli bir ikinci Çernobil vakasıyla karşı karşıyayız. Erzincan İliç’te Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold Altın Madeninde kullanılan siyanürü taşıyan boru patladı. 21 Haziran gecesinde bu patlama yaşandı. Gece boyunca yaklaşık 20 ton siyanürlü su Fırat Nehri üzerinde bulunan İliç Barajına karışmış vaziyette.
Fırat Keban, Atatürk ve Karakaya Barajı’nı besleyen bir nehir. Uzun süredir maden şirketlerinin çalışmaları tartışılıyordu. Çevre aktivistleri bu konuda suç duyurularında bulundular. Çevre komisyonundan ilgililerden bir açıklama duymadık. Başsavcılığın soruşturma açtığı söyleniyor ama ilerleme var mı bilmiyoruz. Altın madenin siyanür borularından birinin kırılması ve bu siyanürün çevreye yayılması jandarma tutanağına kadar yansımış durumda.
Tutanaktaki bilgiye göre 02:45’te patlama oldu sabah 5’e kadar boş araziye yaklaşık 20 metreküp siyanürlü solüsyonun aktığı da kayıt altına alındı. Birçok haber sitesinde bu var. Bu her ne kadar 20 metreküp olarak verilse de 20 tondan fazla olduğu da belirtiliyor. Erzincan Valiliği bir açıklama yaptı. Valiliklerin görevlerinden biri aldıkları talimatlar doğrultusunda yalanlama görevi. Tutanağı yalanladılar. Jandarma tutanağını anlatmaya çalıştılar. 20 ton olmadığını anlatmaya çalıştılar. Gerçeği yansıtmıyor diyorlar. Bu çok önemli bir facia. Bu konuda derhal gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Akkuyu Nükleer Santralinde de ileride aynı tehlikeyi konuşuyor olacağız.
Bunları konuşmamak için bu ikinci Çernobil vakası olarak yüz yüze kaldığımız meselede nelerin bizi beklediğini bilmemiz gerekiyor. Kanser vakalarının artışı, çocukların solunum yollarındaki hastalıklar şimdiden yaygınlaşmış durumda. AKP artık ülkeye nefes aldırmıyor. Siyasi iklimi nasıl zehirlediler ise atmosferi de zehirliyorlar. Hala ciddiye aldıklarına dair bir emare görmüyoruz. Biz Ekoloji Komisyonumuz ile görüştük, gerekli girişimlerde bulunulacak. Diğer yandan tarım arazilerinin etkilenmesi söz konusu. Valiliğin yalanlamasına Türkiye yurttaşları inanmasın. Valilik, iktidar neyi yalanlıyorsa bilin ki orada bir gerçek var. İkinci Çernobil vakasını yakından takip edeceğiz. Yarın bu konuda bir araştırma önergesini de HDP adına indireceğiz. Bunun derhal araştırılmasını ve gerekli önlemlerin alınmasını istiyoruz.
Ekonomik gündem tabii ki bitmez. Çünkü Türkiye sarsıntı halinde, sağanak yağmur halinde zamlar gelmeye devam ediyor. Enflasyon yüzde 200 seviyelerinde devam ediyor. Asgari ücretin hala Temmuz 2022’de belirleneceğine dair kesin bir söz verilmiş değil. Mutlaka gelecek ay içinde asgari ücret yeniden belirlenmek durumdadır. Açlık sınırı 6 bin TL’ye, yoksulluk sınırı 20 bin TL’ye dayanmışken 4253 TL ile milyonlarca emekçinin geçinmesini beklemek, müdahale etmemek büyük bir ekonomik suçtur. İnsanları açlıkla baş başa bırakmak suçların en büyüğüdür.
Kendiniz yiyip içerken sefalet içinde olanları görmeden büyük bir şatafatla yaşarsanız bu suçun boyutları da artıyor. Yani şu anda şöyle bir hesaplamayı biz de yapalım. 3 artı 1 evin kirası, Adana’da Bursa’da yaşadığını farz edelim, 4 kişinin yaşayacağı kira bedeli 3 bin TL asgari. Elektrik, su, doğalgaz, internet ve telefonu da eklersek 1000 TL, geriye vatandaşın cebinde 253 TL kalıyor. Bununla ne yapacak? Ekmek mi alacak, su mu alacak, peynir mi alacak, et mi alacak? Bu koşullarda insanları yaşamaya zorlamak büyük bir suçtur, bu suça göz yummayacağız.
Elimde bir istatistik var. 2021 istatistiklerine göre direnme suçunun ağırlıklı olarak yer aldığı kamu idaresinin güvenilirliğine karşı suçlar bölümünde (direnmeyi mukavemet olarak algılayın) 52 bin 325 kişiye dava açılmış, buna karşı işkence ve eziyet suçundan 866 dava açılmış. Makas çok geniş. İşkence yapıyorlar, gözaltına alıyorlar, darp ediyorlar, tutanak tutuyorlar, sen bana direndin diyorlar. İşkence yapana soruşturma yok ama Saliha Aydeniz gibi refleks olarak elini kaldırdığında bu, polise yumruk atmak oluyor. Tutanak bunları gösteriyor.
Bu hak ihlalleri öyle bir aşamaya geldi ki artık mızrak çuvala sığmıyor. Parlamentonun üstünde vesayet kuran yargı ve kolluk var. İktidarın talimatıyla hem de. Meclis gündemlerinden biri de fezlekeler, dokunulmazlık görüşülecek. Savcılar fezleke yarışına girmiş, kolluk da vekiller hakkında tutanak tutma yarışına girmiş. Saliha Aydeniz’e ilişkin soruşturma dosyası fezlekeye dönüştükten sonra kim tutar polisleri, kim görevini hatırlatabilir. Çünkü koca Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı, iktidar sözcüleri polisimize yumruk atamazsınız diyor.
Amenna peki, polis vatandaşa işkence yapabilir mi, vekile işkence yapabilir mi, polis vekili darp edebilir mi? Vatandaşa bunu yapabilir mi? Yapabilirsin diyorlar. Bugün Meclis Başkanı Şentop açıklama yapmış, ben fezlekelerden rahatsızım demiş. E valla bir zahmet rahatsız olun yani. Yırtın o fezlekeleri, o fezlekelerin içinde hukuka aykırı işlenen bir fiil ve suç yok ki. İktidarın yaklaşımı sonucunda savcıların hazırladığı fezlekeler. Açıkça burada bir emniyet yetkilisi vekilimize ‘‘Seni duvara çivilerim’’ dedi ve o polis hala görevde. Bu polis niye yargılanmıyor, bu soruyu sadece HDP mi sormalı? Allah billah aşkına polis bir vekile “seni çivilerim” diyor yargı, idare kılını kıpırdatmıyor; Saliha Aydeniz’i yere atıyor, hakaret ve küfür ediyor bir refleks ile elini kaldırıyor diyorlar ki dokunulmazlığını kaldıracağız.
Bu siyasete darbenin adım adım yürürlükte olduğunu ve devam ettiğini gösteriyor. Ama şunu söyleyelim; vallahi bu halk da bu gelenekten gelen partiler de sizin ağababalarınıza diz çökmedi. Biz Ünal Erkanları, Çillerleri, Mehmet Ağarları gördük. Tek bir an bile bu halk haklarını aramaktan, direnmekten vazgeçmedi. HDP ile birlikte Türkiye muhalefetine yönelik bu darbeden de sonuç alamayacaksınız. Vekilleriniz arasında suç işleyenlerin tablosu ayyuka çıkmışken, ben vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırırım, HDP’yi zayıflatırım hayallerine kapılmayın. 3 Temmuz’da kongremiz var. Gümbür gümbür geliyoruz. On binlerle Ankara’da “HDP Halktır, Çözüm Biziz” sloganları yeri göğü inletecek. Korkmaya devam edin, HDP iktidarınızı bitirecek.”