Erkeklerin Zavallılığı Üzerine

1

Hocalarımdan İnci Enginün çok söylerdi: Her ne kadar erkek egemen gibi görünsek de, biz kadın egemen bir toplumuz.

Erkekler işte, dışarıda meşgulken bir kadın tarafından büyütülüyoruz. Annelerimiz bizi belki erkek olduğumuz için pofpofluyor ama şuur altımıza da şunu bir put gibi yerleştiriyor:

Bensiz yaşayamazsın. Annene, yani bir kadına muhtaçsın.

Onun içindir ki 13 yaşına kadar erkek çocuğu anne yıkıyor, 25 yaşına kadar terleyince sırtına anne havlu koyuyor. 30 yaşına gelince evleneceği kızı yine anne seçiyor.

Sonuçta 9 ay anne rahminde yaşayan erkek 30 yaşına kadar anne rahminde yaşamaya devam ediyor, sonrasında da yine bir başka kadının rahminde yaşamaya gönderiliyor. Belki de mahkum ediliyor.

Bakmayın öyle erkeklerin astığım astık, kestiğim kestik havalarına.

Aslında erkek ana rahmine düştüğü andan ölünceye kadar bir kadının gölgesi altında yaşamaya yavaş yavaş alıştırılıyor.

İnsanın en çok korktuğu şey alışkanlarını kaybetme korkusudur.

Adam 40 yaşına kadar annesinin ve karısının himayesi altında yaşamış. Ömrü boyunca yalnız yaşamak nedir bilmemiş. Hayatını devam ettirmek için işlerini sürekli bir kadın yapmış. Başı sıkıştığında hep bir kadının kucağında rahatlamış. Sadece maddi işler değil, ruhu bağlanmış bir kadının varlığına

Sonra bir an geliyor ki bütün varlığını bağladığı kadın “Ben seni bırakıyorum, gidiyorum artık” diyor. Bir balığın sudan çıkarılması gibi. Bir kuşun kanatlarının koparılması gibi. Ana rahminden bu yana sürekli bir rahmin içinde yaşamaya alışmış olan bir erkek için ölümün adıdır bu.

Onun içindir ki hemen her gün bir erkek kendisinden ayrılmak isteyen bir kadını öldürüyor. Çünkü o kadın erkeği sudan çıkarmakla zaten çok öncesinde öldürmüştür. Bazı erkeklerin kadını öldürdükten sonra kendilerini de öldürmelerinin sebebi de budur. Kırk yıllık kadın rahminden birden bire dışarıya fırlatılan erkek zaten ölmüştür.

Onun içindir ki herkes kadın şiddetini, kadın ölümlerini lanetler ama kadın ölümleri hiç de bitmez.

Bunun altında yatan sebep sadece erkeklerin zavallılığıdır.

Ana/kadın rahminden kurtulamayışlarıdır.

Kız çocuklarımızı erkek gibi, erkek çocuklarımızı kız gibi yetiştirmemizdir.

Erkek çocuklarımıza yaratıcının anneleri/kadın/dişi olmadığını, bir kadının koruması altında olmadan da yaşayabileceğimizi, tek başına da yaşayabileceklerini öğretmeliyiz.

Var olmak, varlığımızı devam ettirmek için tek bir Yaratıcıya/Allah’a ihtiyacımız var. Başka kimseye ve hiçbir şeye değil.

Sadece bu bilinçle dişiyi yaratıcı bilmekten ve terk edildiğimizde ateizme/ölüme düşmekten kurtulabiliriz.

Önceki İçerikHer görüşe saygılı olunmalı mı?
Sonraki İçerikYusufların kaderi
(Özgeçmiş ve özgelecek) İzmir'in yokuşlu sokaklarında doğdu. Kuşadası'nın denizlerinde sonsuzluğun lezzetini tattı. İstanbul'da okudu. Ordu, Zonguldak, İstanbul, Şanlıurfa'da dersler yaptı. Hayatı, edebiyatı, Kur'an ve Risale (okumayı değil) çalışmayı önemsiyor. Bunların monotonlaştırılmalarına,sıradanlaştırılmalarına, dünyevileştirilmelerine karşı çıkıyor. Artık okuyarak değil, okuduklarımız üzerinde çalışarak, kafamızı çatlatırcasına düşünerek, tahkik ederek bir şeyler öğrenebileceğine inanıyor. Cenneti de cehennemi de önce bu dünyada görüyor. Varlığı, insaniyetini, duygularını ve düşünceyi önemsiyor. Artık nutuk, vaaz, ben en iyi bilirim zamanlarının bittiğine inanıyor. Hakikati eşit bir ilişki içinde; beraber, arayarak, bir masa etrafındaki çalışma grupları ile yakalayabileceğine, en azından hissedebileceğine inanıyor. Hayatı, dünyayı, varlığı, insaniyeti vs. anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Allah'ı, âlem-i gaybı ve ölümden sonrasını çok özlüyor ve merak ediyor.

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz