Erkekten Feminist Olur mu? Ya da Feminist Değilse, Ona Erkek Denir mi?

0
Prof. Dr. Orhan Yılmaz

Baba tarafım, Zile’nin Küçüközlü Köyü’ndendir. 

Cumhuriyet Dönemi’ndeki eski adı Küçük İsa Köyü olup, Osmanlı zamanındaki adı ise İsay-ı Sagir’dir ki, o da zaten Küçük İsa anlamına gelir.

Ancak bizim köy Zile’de “Üsü Köy” ya da “Esi Köy” olarak bilinir.

Her köyde olduğu gibi, köyümüzde bazı sülaleler vardır. 

(Parantez içinde, o sülalenin kullandığı soyadı olmak üzere) köyümüzdeki bazı sülaleler Çebilliler (Gün), Şabanlılar (Şencan), Çıtılar (Ak), Elifââller (Cebeci), Çekemliler/Çekemââller (Ceylan), Çavuşlar (Yüce), Eski hatipler/Solaklar (Yılmaz), Muhacirler (Pekşen) ve Civanlar (Ün) olarak adlandırılır.

Ben/Babam, Eski Hatipler ya da Solaklar olarak adlandırılan sülaledeniz ve Yılmaz soyadını kullanıyoruz.

Nesilden nesile aktarılan genlerle bağlantılı olduğu için, köyümüzdeki sülalelerin bazılarının öne çıkan bazı karakter özellikleri vardır.

Örneğin Cebeci soyadlı Elifââller Sülalesi’nin bireylerinin kalbi çok temiz ve saftır. 

Bunlar insanların iyi niyetine çok güvenirler ve bu nedenle çok kolay kandırılabilirler. Bu tip insanlara bizim köyde “savak” denir.

Ceylan soyadlı Çekemliler ya da Çekemââller Sülalesi ise köy standartlarının çok üstünde, şehirli tipinde insanlardır.

Son derece kibar, sakin yaradılışlı, kavgadan-nizadan uzak, yumuşak huylu, hoşgörülü, anlayışlı ve olgun insanlardır. Adeta köyde yaşayan, İstanbul Beyefendisi gibidirler.

Bu sülaleden Fevzi Ceylan adında bir kuzenim var. Kendisi halamın oğlu olur. 1942’lidir, benden 20 yaş büyüktür.

Fevzi Amcamın annesi yani halam, bizim sülaleden Çekemliler ya da Çekemââller Süalesi’ne gelin gitmiş olduğu için, Fevzi Amca’mın soyadı Ceylan’dır.

Ankara, Lodumlu’daki Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü’nde çalıştı ve oradan emekli oldu. 

Şu anda, eşi Tülay Yenge ve torunu Utku ile birlikte Abidinpaşa Semti’nde oturuyor.

Yaşça benden neredeyse bir generasyon büyük olduğu için, ben kendisine “Fevzi Amca” diye hitap ederim.

Ben, hayatımdaki ilk “Feminizm” dersini Fevzi Amca’dan aldım. Daha doğrusu, Fevzi Amca sayesinde, ben de feminist oldum diyebilirim.

Olay şöyle oldu:

Bundan yaklaşık 20-25 sene önce, akraba ziyareti için Fevzi Amcagile gitmiştim. Eşi Tülay Yenge, her zamanki nezaketi ile bana ikramlarda bulundu.

Ben Fevzi Amca ile konuşurken, sohbet “köyde, çeşmeden su getirme” konusuna geldi. 

Bu arada kısa bir bilgi vereyim, bundan 20-25 sene önce, köyümüzde her eve ulaşmış bir su şebekesi sistemi yoktu. 

Köyün belirli noktalarında, suyun serbest şekilde oluktan aktığı, musluksuz köy çeşmeleri vardı.  

Her çeşmedeki suyun miktarı, en az erkek bileği kalınlığında idi. Su gürül gürül akardı.

Her evin su ihtiyacı, yöresel olarak “helki” olarak adlandırılan su kovaları ile taşınarak sağlanırdı.

Köydeki aileler, geniş çekirdek aile olduğu için, helki ile sutaşıma işi ya genç gelinlerin ya da genç kızların işi idi.

Çeşmeden su getirme konusu açılınca, Fevzi Amca;

-“Ben o köydeki gelinlere, genç kızlara çok acıyorum. Evin zor işlerini onlar hallediyor. 

Örneğin çeşmeden su gelecekse, genç gelinler ya da kızlar getiriyor. Yazık değil mi o genç gelinlere ve kızlara?

Gelinlerin bazısı hamile oluyor ya da ilgilendikleri küçük bebeleri oluyor. Kızlar ise zaten narin yapılı.

Köy çeşmesinden eve suyu hep o zavallı gelin ve kızlar taşıyor. Ben bu duruma her zaman çok üzülmüşümdür. Her zaman kafama takılmıştır.” dedi.

Ben, bu sözler üzerine Fevzi Amca’ya;

-“Fevzi Amca, peki sen şehirde yaşamasan da, köyde yaşasaydın, çeşmeden suyu sen mi getirirdin, yoksa Tülay Yenge mi getirirdi?” diye sordum.  

Fevzi Amca, kaşlarını çatarak, tereddütsüz bir şekilde;

-“O nasıl bir soru? Çeşmeden bütün suyu, elbette ben taşırdım.” dedi. 

Bunun üzerine ben;

-“Ama Fevzi Amca, o zaman köyün bütün erkekleri sana gülerdi, seninle alay ederdi.” dedim.   

-“Köydeki erkeklerin ne düşündüğü umurumda değil.  Bana istedikleri kadar gülsünler, benimle alay etsinler. Suyu yine de ben taşırdım. 

Yazık değil mi benim hanımıma? Erkekler, bayanlardan daha kaslı ve güçlü. Çeşmeden sutaşımak, erkeklerin işi olması gerekir.” diye net bir şekilde konuştu.

İşte o gün benim kafamda bir kıvılcım çaktı. 

Düşündüm, Fevzi Amca haklı idi.  

Fevzi Amca, benim hayatımda tanıdığım ilk “Erkek feminist” idi. 

Erkeklerin de feminist olabileceğini, daha doğrusu erkeklerin de feminist olması gerektiğini, ben Fevzi Amca’dan öğrendim.

O günden sonra, ben de elimden geldiği kadar feminist olmaya, kadın haklarını savunmaya gayret ettim.

Beni tanıyanlar hatırlayacaktır, şu sözümü benden sık sık duyarlar:

-“Biz, Türk erkeklerinin mezarda yatacak yeri yok. 

Eğer eşlerimizden helallik almadan ölürsek, öbür dünyada durumumuz felaket.  

Çünkü cehennem, büyük ihtimalle ilk gideceğimiz yer olacaktır. Ben de dâhil.

Not: Bu konunun devamı gelecek. 

Önceki İçerikCHP’den başörtüsüyle ilgili kanun teklifi..
Sonraki İçerikKendime, Nefsime (2)
1962, Etimesgut doğumlu. Tokat’ın Zile İlçesi’nden Atatürkçü, milliyetçi, zooteknist, SP seveni, Alevî dostu, evcil hayvanların fahri avukatı, feminist ve motosikletçi bir köylü çocuğudur. 1984 yılında Ankara Ziraat F., Zootekni B.’nü bitirdi. 1997'de Birleşik Krallık, U. of Aberdeen’de yüksek lisans, 2007'de Ankara Ü., Fen Bil. Enst. (Zootekni B.)’nde doktora çalışmasını tamamladı. Mesleği ziraat dışında, Çerkez Kültürü ve Alevilik gibi sosyal alanlarda da amatörce akademik çalışmalar yapmaktadır. Kitap okumak ve motosiklet kullanmak özel ilgi alanlarıdır. “Hayvanları sevmeyen, insanları da sevmez” görüşünü savunan, hararetli bir hayvan sever ve hayvan hakları savunucusudur.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz