- Julian’ı Unutma! - 27 Mart 2023
- Geçmişle Övünmek Geleceği Kurtarmadığı Gibi, Geçmişi Suçlamakta Geleceği Kurtarmıyor - 26 Mart 2023
- Erdoğan’ın Tek Derdi Var; O da İktidarda Kalmak - 24 Mart 2023
Eskiden Türkiye’de iktidar muktedir değildi, muktedir olan devletti, iktidar her ne kadar devleti yönettiğini iddia etse de son söz her zaman muktedirin oluyor ve iktidar da genelde muktedirin izini takip ediyordu. Bugünkü iktidar ise hem iktidardır hem de muktedir. Gerçi demokrasi geleneği açısından bu durumun dünden daha iyi olduğunu teslim ederim, ancak muktedir işlevsel açıdan değişiyorsa o hakkı teslim ederim.
Türkiye demokrasisi dün iyi değildi, bugün daha kötü. Erdoğan gelirken getireceğini söylediği şeylerin küçük bir kısmını getirse de geldiği günden bu yana ondan fazlasını götürdü, bundan sonra artık yeni veya daha iyi bir şey getirmesi ise imkânsız gibi, çünkü 21 yıldır ülkeyi yöneten biri o söylediklerini bugüne kadar getirmemişse bundan sonra getireceği yoktur. Zira bugüne kadar getirecek olan getirirdi, ama getirmedi, çünkü uğradığı güç zehirlenmesi onu da diğer tüm yetkileri kendisinden toplayan liderler gibi zehirledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen partisinin meclis grup toplantısında “Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletin’ demiş ve sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştı. Biz de ‘Yeter, söz de karar da gelecek de milletindir’ diyerek 2023’te milletimizin desteğine talibiz. Milletimiz 73 yıl sonra bir daha aynı gün Altılı Masa diyerek karşımıza çıkan darbe şakşakçılarına ‘yeter’ diyecektir” diyerek seçimin 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan etti.
Burada YSK her ne kadar seçim takvimini açıklamamış olsa da ben buradan muktedirin kazanmak için oyunun hem tarihiyle hem de kurallarıyla oynadığı sonucunu çıkarıyorum. Muhalefet kanadı ise henüz adayını belirlemiş bile değil. CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin oluşturduğu Altılı Masa, 30 Ocak’ta gerçekleşecek olan kamuya açık toplantıda “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e geçiş süreciyle ilgili hazırladığı 9 ana başlık ve 73 alt başlıktan oluşan çalışmasını halka sunacak. Umalım arzulanan karşılığı görür.
Önümüzdeki seçimin Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden biri olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Artık yeni sistemden dolayı seçime partiler değil ittifaklar katılıyor. Bu ittifaklardan seçime girecek olan Cumhur İttifakı ve geçenlerde Kartal’da ilk mitingini yapan Emek ve Özgürlük İttifakı seçim çalışmalarına başladı. Millet ittifakının ise hala adayı belli değil ve aday belirlenemediği için de doğal olarak sahaya da inilemedi.
Altılı Masanın adayını belirlemesi konusunda geç kalındığı genel bir kanaattir. Ekrem İmamoğlu’na yapılanları göz önüne aldığımızda Masa’nın adayını açıklamaması konusunda onlara kısmi bir hak versek de bu işin böyle yürüyemeyeceği ortadadır, sonuçta seçmen Masa’nın adayını da görmek istiyor. Cumhur İttifakı “Bunlar aday bile belirleyemiyorlar, ülkeyi nasıl yönetecekler” dediklerinde doğrusunu isterseniz kendimde hak veriyorum. Varın artık siz düşünün, seçmenleri nasıl etkilenmesin, motivasyonları nasıl bozulmasın? Kaldı ki bu saatten sonra adaylarını açıklayamazlarsa geç kalabilirler. Çünkü artık seçim tarihi belli oldu, bu saatten sonra kim kiminle ittifak kuracak, kim kimin adayına destek verecek bu artık bilinmeli ve seçmene o doğrultuda mesajlar verilmelidir.
Diğer önemli bir konu ise; HDP adayını belirlemeden Altılı Masa’nın adayını belirlemesi kendi yararlarına olabilir, çünkü çıkaracakları adaya göre HDP aday belirlemekten vaz geçebilir. Sonuçta HDP her ne kadar kendi adayını çıkarmaktan söz etse de hala Masa’nın çıkaracağı adaya ve o adayın onlara ne sunacağına bakıyor. Hal vermemekte elde değil.
HDP, kendi adayıyla seçime gideceğini belirtmişti. Ama gözleri hala Altılı Masa’nın çıkaracağı adayda. Gelecek adayın profili çok önemli, Masa aynı hukuksuzlukların devamına katkı taşıyacak bir profil çıkarırsa HDP kendi adayını çıkarma konusunda ısrarcı olacaktır, ama üzerinde uzlaşılabilir bir aday çıkarılırsa istişare edebilirler. Artık oldukça dar bir zaman var, herkes Masa’nın çıkaracağı adayı bekliyor, çünkü ne yapacak onu bilmek istiyor. Olayı bu şekilde alınca Masa’nın adayını HDP adayını açıklamasından önce açıklaması kendi yararlarına olabilir. Ki ben şahsen bu aralığa HDP’nin hala kapıyı açık tutması diyorum. Çünkü aday çıkardıktan sonra geri çekilmesi de zor oluyor.
Fakat Altılı Masa’nın neden bugüne kadar adayını belirlemediğini biliyoruz. Bu belirsizliğin kendilerine zarar verdiklerini mutlaka kendileri de biliyordur. Çünkü bu güçlü bir profil sergilemelerinin önüne geçiyor. Cumhur İttifakı bunu biliyor olacak ki, tam da o dağınık görüntüyü vermemek için özellikle tek blok görüntüsü vermeye çalışıyor. Oysa onların da çok parçalı bir koalisyon olduklarını biliyoruz. Cumhur ittifakının bileşenleri, özellikle MHP o görüntüyü vermemek için kabineye bakan vermemişti. Bunun da seçmen nezdinde Ak Partiye ne kadar büyük bir kolaylık sağladığını biliyoruz. Ak Parti Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğinden bu yanan MHP sayesinde tek parti gibi davranıyor. Umarım bu parçalı görüntünün partilere ne kadar çok zarar verdiğini Millet İttifakı da biliyor. Halkın koalisyonlar döneminde neler çektiği ve ak Parti yek vücut verir vermez hemen ona yöneldiği biliniyor. Ne diyelim, umalım Altılı Masa’da artık tek bir parti gibi davranır.
Bu seçimde Erdoğan’ın karşısına aday olarak Kılıçdaroğlu’nun çıkarılmasını sağlamak için her şeyi yaptığını biliyoruz. Bunu neden yaptığını da biliyoruz. Bazen kendime şu soruyu soruyorum; Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısında hiç şansı yok mu ki Erdoğan Kılıçdaroğlu’nu karşısında bu kadar çok yarışacak rahip olarak görmek istiyor?
Ya da bu istek lehte kullanılamaz mı?
Yani Erdoğan’ın fırsat diye kendi yaratmaya çalıştığı ve herkesi ona yönlendirdiği bu seçenek Erdoğan’ın aleyhinde kullanılamaz mı?
Ama doğrusunu isterseniz Erdoğan’a karşı onca seçim kaybetmiş bir liderin böyle kritik bir seçimde de tekrar Erdoğan’ın karşısına çıkmak istemesini kendime izah edemiyorum.
Biz yine de bu sorunun olası cevaplarını vermeleri için işi CHP’lilere bırakalım. Biz yalnızca seçimlere az bir süre kalsa da ismi geçen adaylardan birinin de hala Kılıçdaroğlu olduğunu söylemekle yetinelim. İBB Başkanı İmamoğlu ise hala ismi aday listelerinin başında duruyor ve sanırım Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın adı da aday belirlenene kadar listelerin içinde olmaya devam edecektir. Babacan’da aday olmaya istekli olduğu yönünde işaret verdi ama şimdilik ona ciddi bir şansın tanındığını düşünmüyorum. Anketler partisini alt sıralarda gösterdiği sürece bir şansının olduğunu da şahsen düşünmüyorum. Babacan dışardan bağımsız bir aday olsaydı bile muhtemelen aday seçilmesi şansı daha yüksek olacaktı. Buna da geçmişin bir handikabı diyelim.
Bu arada iktidarın Ekrem İmamoğlu’ndan çekindiğini ve yolunu kesmek için farklı yollara tevessül ettiğini ve bundan sonra da edebileceğini biliyoruz. Daha seçime var ama iktidar tedbiri elden bırakmak istemiyor, o yüzden şimdiden yasaklar ve mahkemeler sürecini başlattı. Seçime beş kala iktidarın İmamoğlu’nun adaylığına yasak getirmeyeceği garantisini kim verebilir ki? Muhalefet bu riski göze alabilir mi, şahsen bilmiyorum, bildiğim Masa’nın seçim sathında hem adayından olması riski var hem de İstanbul’u kaybetmesi riski. Anketlerde Mansur Yavaş’ın ismi her ne kadar öne çıksa da ben şahsen buna oldum olası temkinli yaklaşıyorum, çünkü muhalefetin adayı olarak iktidarın adayıyla direk bir kıyaslama yapılmıyor, içinde diğer muhalif adaylarında bulunduğu anketler yapılıyor ve ne hikmet bu şekilde yapılan tüm anketlerde en önlerde hep o görünüyor. Acaba direk iki aday arası kıyas yapılsaydı yine aynı sonuç çıkar mıydı? Mansur Yavaş’ın muhalefetin diğer adaylarıyla kıyaslamasının yapılmasının ise zaten bir mantığı yok, çünkü o anketlerde iktidar tarafının oylarını da alıyor. Yani bir anlamda iktidarın muhalefet adayları içinde belirleme yapmalarına yol verilmiş oluyor.
HDP’nin Mansur Yavaş’a karşı açık bir tavrı var. Bu tavır değiştirilebilir mi, bilmiyoruz, çünkü bu partiler arasında hala açık bir diyalog kanalı yok ve diyalog olmadığı içinde üzerinde mutabakata varacakları ortak bir metinden de söz edemiyoruz. Oysa bu tür durumlarda adaya bakmaksızın diyaloglar olur ve ortak mutabakat metinleri üzerinde çalışılır. Ancak muhalefet iktidarın ‘terör örgütleriyle ittifak’ presinden çekindiği için o engeli bir türlü aşamıyor. Tabi Masa ittifakının bileşenlerini de göz ardı etmemek lazım. Sorun şu ki; bu zayıf duruş muhalefetin karşımıza tamda iktidarın istediği ismi yani Kemal Kılıçdaroğlu’nu çıkaracağını düşündürtüyor. Hatta sanki başka seçenekleri yok gibi. İşin tek kötü tarafı Kılıçdaroğlu’nun aday listelerinde birinci seçenek olmaması, koşulların onu son seçenek haline getirmesine rağmen iktidar tarafının onu birinci seçenek haline getirmesidir.
Galiba bu gidişle iktidar tarafı Kılıçdaroğlu’nu muhalefetin adayı yapacak.